GENEL - 12 Ağustos 2017 Cumartesi 15:24

(Özel Haber) Altınla işlenen sanat: Tezhip

A
A
A
(Özel Haber) Altınla işlenen sanat: Tezhip

Tezhip sanatçısı 42 yaşındaki iki çocuk annesi Nilüfer Ölmez, unutulmuş sanatlarımızdan tezhibin inceliklerini anlattı.

Tezhip sanatçısı 42 yaşındaki iki çocuk annesi Nilüfer Ölmez, unutulmuş sanatlarımızdan tezhibin inceliklerini anlattı.


Ölmez, tezhibin kelime anlamının Arapça’da altınlama olduğunu söyleyerek, “Süsleme sanatıdır. Uygurlardan geliyor geçmişi ama Osmanlı döneminde özellikle Kanuni döneminde çok yükselmiştir. Ferman yazıları, Kur’an-ı Kerim süslemeleri, hat yazılarının altınla süslenmesi anlamına geliyor. Bir dönem unutulmuş sanatlar arasına girdi, fakat son yıllarda tekrar yükseldi. Ankara’da çok değerli sanatçılarımız var, onlardan ders aldım. Geçmişi, babam ressam, ebru ile başladık ama tezhip çok ince bir sanat” şeklinde konuştu.



“Öğrenmek için 7 sene gibi bir süreç var”


14 senedir tezhip sanatı ile uğraştığını belirten Ölmez, “Sabrı öğretti, ‘tezhip tasavvuf’ der bazı hocalarımız. Uzun yıllar geçmiş olması lazım öğrenmek için, en az 7 sene bir süreci var. Babadan fırça eğitimi aldık çocukluğumuzdan beri boya içinde büyüdüm. Ebru ile devam ettim ama çizime çok meraklıydım. Hayvansal motifler, çiçek motifleri, tezhip zaten bunların hepsinin bütünü nakış gibi ince ince işlenen bir ruh alemi varmış demek ki tezhibe merak saldım” ifadelerini kullandı.



“Altınla çalışıyoruz”


Klasik tezhip çalıştıklarında bir eserin 3-6 ay levhaların ve hat yazılarının büyüklüğüne göre değiştiğini bildiren Ölmez, şunları kaydetti:


“Biz hat yazılarını süslüyoruz şu an, çiçek çalışmaları var onlar 1 ay sürebiliyor. Bunun dışında halker çalışmaları var. Bunlar da 2 ay, 3 ay sürebiliyor, hat yazıları ile alakalı. Ben daha çok klasik hayvansal motifler yapmayı seviyorum. Tezhip yapmak için önce hat yazısı gerekiyor. Biz vav harfi çizdik mesela, bunun içini klasik tezhiple süsleyeceğiz. Bunun dışında boyamız var, altınla çalışıyoruz, 24 ayar altın bazen 18 ayar altınla da çalışabiliyoruz, yeşil altınla. Altınla çalıştığımız zaman eserin değeri de artıyor. Bir altınla 2-3 tane eser çıkarabiliyoruz. Aşamaları, ebru kağıdına çalıştık biz bugün, çiçek çalışması yaptık. Hat yazımız var vav harfi, onun içini klasik tezhiple süsledik. Şimdi onun altınını yapmaya başlayacağız.”



Unutulan sanat tekrar gündeme geldi


Ölmez, tezhip sanatına olan taleplere ilişkin de, “Biz bunun eğitmenliğini de yapıyoruz, öğrencilerim de var. Halk Eğitim öğretmenliği yapıyorum ben, belediye kültür merkezlerinde çalışıyoruz, öğrenciler yetiştiriyoruz. Son zamanlarda bu işe talep çok arttı. Tanıttıkça artıyor çünkü, bir dönem unutulmuş. Osmanlı’dan sonra, 20 senedir filan tekrar gündeme geldi. Hediye olarak yaptırabiliyorlar. Yurt dışından taleplerimiz oluyor, protokolden taleplerimiz var. 20 senedir daha fazla talep oldu, belediyeler, kültür merkezleri bu konuda çok güzel çalışıyorlar. Bu sanatın tanıtımını yapıyorlar, talep arttı” diye konuştu.



“Kalemle çizemediğim her şeyi fırçayla daha rahat çizebiliyorum”


Ölmez, bazı sanatçılara göre tezhibin fırçayı kalem gibi kullanma sanatı olduğunun söylediğini hatırlatarak, “Ben kalemle çizemediğim her şeyi fırçayla daha rahat çizebiliyorum. Modeli daha güzel yapabiliyoruz, çiçekleri daha rahat oturtabiliyoruz. Altınladıktan sonra, altını parlatacağız. Altın kuruduğu için dağılma yapmıyor. Altınlama işlemini bitirdikten sonra çiçeklerini renklendirmeye geçiyoruz” açıklamasını yaptı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.