POLİTİKA - 17 Ekim 2017 Salı 16:11

CHP Grup Toplantısı

A
A
A
CHP Grup Toplantısı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Siz ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken Ecevit’e dil uzatırsanız sana deriz ki, ‘Dur arkadaş orada, önce sen ağzını bir yıka ondan sonra Ecevit’i ağzına al.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Siz ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken Ecevit’e dil uzatırsanız sana deriz ki, ‘Dur arkadaş orada, önce sen ağzını bir yıka ondan sonra Ecevit’i ağzına al.’ Ebediyete intikal edenlerin arkasından sadece rahmet okunur” dedi.


CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmasına, Deniz Baykal’ın sağlık durumuyla ilgili, “Bütün dualarımız Sayın Baykal’la birlikte. Bu sabah yeni bir ameliyat geçirdi. Sağlık durumunun iyi olduğunu ifade ettiler. Deniz Baykal bir kararlılığın ismidir. Demokrasiye bağlılığın ismidir. Deniz Baykal askeri darbe dönemlerinde bile hapse girerken demokrasiyi katıksız savunmuş bir liderdir. O nedenle hem Türkiye’nin hem bizim Deniz Baykal’a borcumuz vardır. Deniz Baykal Türkiye’yi demokrasiye taşıyan isimlerden birisidir. Bütün dualarımız Deniz Bey’le birlikte inşallah kısa sürede sağlığına kavuşur ve aramıza gelir” ifadelerini kullandı.



“Merak ettiğim şu, bozulmuş kararın tutukluluğu olur mu?”


CHP Milletvekili Enis Berberoğlu hakkındaki kararın bozulduğunu ama kendisinin hala hapiste olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Merak ettiğim şu, bozulmuş kararın tutukluluğu olur mu? Avukat arkadaşlar başvurdular serbest bırakılması için ama bu arada kendisi bir ameliyat geçirdi. CHP Grubu olarak Berberoğlu’na geçmiş olsun dileklerimizi Ankara’dan, TBMM’den gönderiyoruz kendisine. Yargının adalet bağlamında ciddi bir ivme kaydettiğini biliyoruz. Adalete olan güvenin düştüğünü de biliyoruz. Yargıyı yeniden ayağa kaldırmak bizden çok yargının görevidir. Eğer olmayan bir suçtan bir kişi hala hapisteyse onu dışarı çıkarmak yargının görevidir. En üst yargı organlarından birisi olan Anayasa Mahkemesine (AYM) büyük görevler düşüyor. AYM, bu ülkenin teminatıdır. Anayasa Mahkemesinin AİHM kararı çıkmadan önce adaleti dağıtması lazım. Yargıya büyük görevler düşüyor. Umarım Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararların arkasında durur ve kararını verir” şeklinde konuştu.



“Ebediyete intikal edenlerin arkasından sadece rahmet okunur”


Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:


“Siyaset kurumunda az önce Deniz Bey’den söz ettik. Deniz Bey Türk siyasetinin önemli isimlerden birisi. En zor dönemlerde bile demokrasiyi savunmuştur. O bir demokrasi kahramanı olarak toplumun belleğinde yer alır. Bizim tarihimizde böyle insanlar fazladır. Bunlardan birisi de rahmetli Bülent Ecevit’tir. Bülent Ecevit gerek siyasete başladığında gerekse başbakan olduğunda ülkenin çıkarlarından yana politikalar oluşturmuştur. “Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen” diyen rahmetli Bülent Ecevit’tir. Kıbrıs’ta bütün baskılara rağmen barışı sağlayan kişidir Bülent Ecevit. Türkiye’ye uygulanan ambargo sürecinde dik duran kişidir Bülent Ecevit. Afyon üreticilerine sahip çıkmıştır. Siz ülkenin Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otururken Ecevit’e dil uzatırsanız sana deriz ki, ‘Dur arkadaş orada, önce sen ağzını bir yıka ondan sonra Ecevit’i ağzına al.’ Ebediyete intikal edenlerin arkasından sadece rahmet okunur. Müslümanlıkta böyle bir şey yoktur. Rahmetli Ecevit ne yaptı? Cebini mi doldurdu, köşeyi mi döndü, malı mı götürdü, devleti mi soydu? Onurlu ve dik durdu, ülkesinin çıkarlarını sonuna kadar savundu. Bir fotoğraftan yola çıkıp onu eleştiriyorsunuz. İnsanda biraz vicdan olur, insan olma duygusu olur. Askerin başına çuval geçirilirken bu beyefendi neredeydi acaba? Gazeteciler soruyor; nota verecek misiniz? ’Müzik notasından mı söz ediyorsunuz’ dediler. Korktu, elini dahi kaldıramadı. Ecevit’e gelince kapı gibi dil var. Ege adaları bize ait olan adalar işgal altında. Senin milliyetçiliğiniz mangal milliyetçiliğidir. Bize ait olan adalar işgal ediliyor, beyefendiden tık yok. Yok öyle kolaycılık. Kim olursa olsun. Haksızlığa uğradı mı karşısında bizi bulacaktır. Rahmetli Ecevit birisinin dizinin dibine mi çöreklendi? Sen o fotoğrafını unuttuğumuzu mu sanıyorsun. Bunun meşhur bir danışmanı vardı fındıkçı. Bir ara araları bozuldu ’Bunu kullanın sakın deliğe süpürmeyin’ dedi. ‘Türkiye Cumhuriyeti kabile devleti değildir’ diyor. Şunu çok iyi bileydin zaten, değildir. Ama sen Türkiye Cumhuriyeti Devletini kabile devleti yapmak için özel olarak mücadele ediyorsun. Biz de sen kabile devleti yapma diye mücadele ediyoruz. Kabile devleti dış dinamiklerin savurduğu devlettir.”



“Yaklaşık 77 milyon dolar para lobi şirketlerine ödendi”


Tutturmuş bizim bin 500 tane silaha ihtiyacımız var. Ne için? Kabile reisini korumak için. O kendi can ve mal güvenliğini korumak için Amerika’ya diyor ki ’Bana bin 500 tane silah ver. Korumalara vereceğim.’ Buna izin vermeyeceğiz. Amerika ile ilişkileri düzeltmek için dünyanın parasını verdiler oradaki lobi şirketlerine. Hepsini kuruşu kuruşuna çıkardık. Lobi şirketlerine 76 milyon 965 bin 507 dolar. Yaklaşık 77 milyon dolar para lobi şirketlerine ödendi. Barış sağlanmadı. Ne diyecek? Lobi şirketleri de beni kandırdı diyecek. Sen bu 77 milyon doları cebinden mi ödedin. Fakir fukaranın parasını ödedin. Eğer bir kabile reisi her önüne gelen tarafından kandırılıyorsa o kabileyi yönetemez. Biz onun için Türkiye Cumhuriyeti’ne yakışacak, tarafsızlığı üzerine namusu ve şerefi için yemin eden birisinin, tarafsızlığını koruyacak birinin o koltukta oturmasını istiyoruz” açıklamasında bulundu.


TBMM’de görüşülen torba kanuna değinen Kılıçdaroğlu, “O kanunun bir maddesiyle 3 mobil telefon şirketinin 5 milyar liralık borcu siliniyor. Peki çiftçilerin tarım kredi kooperatifine borcu ne kadar? 4 milyar 300 milyon lira. Benim çiftçilere sözüm, CHP iktidarında bu 4 milyar 300 milyon liralık borcu da faizini de sileceğiz” dedi.



“Sırbistan’dan 5 bin ton löp et ithal edilecek”


Sırbistan’dan 5 bin ton löp et ithal edileceğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Kozaklı’dan dönerken Kırşehir’e taziye için uğradıklarını ve “Kırşehirli besiciler olarak ithal et istemiyoruz” notunun kendine verildiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, “2010’da et ithalatına 6 liradan başladık. Bugün 14 lira. Et ithalatında vergileri düşürdüler. Et ucuzlamadı aynen pahalı duruyor. Kim kazanıyor? Et ithal ettiğiniz ülkenin besicisi kazanıyor. Bu olduğu içindir ki bizim Tarım Bakanına Fransa Tarım Bakanı Fransız tarımına yaptığı katkılardan ötürü şövalye madalyası vermiştir. Verir tabi hak ediyor adam. Senin çiftçini değil, Fransız çiftçisini düşünüyor. Et deyince aklımıza kasap gelir Sırbistan deyince bizim aklımıza Sırbistan Kasabı geliyor. Bir gecede 8 bin, 3 yılda 250 bin Bosnalı Müslümanı öldürenler. Katleden bir Sırp. Miloseviç. Şimdi hapiste. Gidip onunla tokalaşıyorsun 5 bin ton löp et alıyorsun. Bunlar bir kere besmelesiz kesildi. Bu löp etin saraya gitmesi lazım. Onların yemesi lazım. Niye saraya gitmesi lazım? Çünkü adam kul hakkı yemeye alışmış zaten. Millete götürmesinler saraya götürsünler” değerlendirmesinde bulundu.



“Bu ülkenin bütün insanları bir avuç faizciye çalışıyor”


“Bu ülkenin bütün insanları bir avuç faizciye çalışıyor” diyen Kılıçdaroğlu, “Yaklaşık 3 yılda vatandaşların bankalara ödediği faiz 127 milyar lira. Bir de Türkiye’nin dışarıya ödediği faiz var. 15 yılda Ağustos’a kadar Türkiye’nin bir avuç yabancıya ödediği faiz 144 milyar 892 milyon dolar. Bunu ben mi ödüyorum? Siz faizciye çalışırsanız işsizlik olur. İşsizlik bütün kötülüklerin anasıdır. Bütün devletlerin ana mücadele alanı işsizliktir. Bir ailede işsiz varsa o ailede huzur yoktur. 7 milyon işsiz olan bir ülkede huzur olmaz” diye konuştu.



“Suç oranının en düşük olduğu belediyeler CHP’li belediyelerdir”


BM’nin sentetik uyuşturucu kullanımında ölümlerde Türkiye’nin Avrupa birincisi olduğunu söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, “Yazık günah değil mi bu çocuklara. Son 10 yılda uyuşturucu suçlarından cezaevinde yatanların sayısı yüzde 410 arttı. Uyuşturucudan yatan hastaların yüzde 381, tedavi için yatan hastaların yüzde 11’i 15 yaşından küçük çocuklar. Kendi çocuklarımıza sahip çıkamıyoruz. Bir önlem alınıyor mu? Onların derdi faizciye nasıl daha fazla para veririm. Suç oranının en düşük olduğu belediyeler CHP’li belediyelerdir. Bunu iddia da ediyoruz, ispat da ediyoruz. Uyuşturucu ile mücadele konusunda CHP’li belediyeler önemli adımlar da attı. Uyuşturucu satanlara, üretenlere en ağır cezaların verilmesi lazım. Bu işin affı yoktur” açıklamasında bulundu.



“Ortadoğu kaynıyor”


Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:


“Ortadoğu kaynıyor. Biz zamanında bu Ortadoğu bataklığına girmeyin dedik, bizi Esadcı ilan ettiler. Yapmayın yanlış yapıyorsunuz dedik. ’Siz ülkeyi sevmiyorsunuz’ dediler. Ortadoğu bataklığı kimseye hayır getirmez dedik. ’Siz bu konuyu bilmiyorsunuz’ dediler. Dün 4 şehidimiz geldi. Çıktım dedim ki İdlib’e gidilecek. Mecbur bıraktılar. Onlar strateji ürettiler, bunlar da o stratejinin gereği olarak İdlib’e gitmek zorunda kaldılar. Gidilmeli dedim. Ama gelen her şehidin sorumlusu bu sarayda oturan zattır dedim. Ben ne söylediğimi gayet iyi biliyorum. Ortadoğu bataklığına Türkiye’yi soktun. Şimdi faturayı, bu ülkenin gariban çocuklarına çıkarıyorsun. Ortadoğu bataklığına sen sokmadın mı? 5 tane soru sordum düşün dedim. Ondan sonra kim neyi anlıyor anlamıyor bilelim dedim.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul “Diş çürükleri kalp hastalıklarını tetikleyebilir” Diş çürüklerinin kalp hastalıklarını tetiklediğine dikkat çeken Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Merve Altıkat, “Özellikle doğumsal kalp rahatsızlığı olan çocuklar, yetişkinler, kalp kapağı protezi taşıyan hastalar, kalp ameliyatı geçirmiş veya kalp yetmezliği bulunan erişkinlerde diş çürükleri ciddi risk oluşturur. Hastalık baş göstermeden uygulanacak ağız ve diş sağlığı bakımı ile birlikte düzenli diş hekimi kontrolleri ile kalp hastalıkları yüzde 70 (önemli ölçüde) azaltabilir” dedi. Yaşamımızın her alanında dikkat etmemiz gereken ağız ve diş sağlığının önemi giderek artıyor. Ağız ve diş sağlığı, yaşamımızın her alanında daha fazla önem kazanıyor. Özellikle özen gösterilmeyen ağız hijyeni, bakterilerin kolay üremesine ve çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabiliyor. İstinye Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi İSÜ Dent’ten Periodontoloji Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Kadriye Merve Altıkat, özen gösterilmeyen ağız ve diş sağlığının sadece diş kayıplarına sebep olmadığını, bununla birlikte kalp sağlığımızı da olumsuz yönde etkilediğine dikkat çekerken, periodontal hastalıklar denilen diş ve diş eti iltihabi hastalıklarının, kalp hastalıkları ile arasında doğrudan bir ilişkinin bilimsel olarak kanıtlandığını söyledi. “Doğumsal kalp rahatsızlığı olan çocuklar ve yetişkinler risk altında” Diş eti iltihabı ile kalp hastalıkları arasında bir ilişki olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Genel sağlık durumunda hiçbir sorun yaşamayan insanlar için de risk oluşturan bu ilişki, özellikle doğumsal kalp rahatsızlığı olan çocuklar, yetişkinler, kalp kapağı protezi taşıyan hastalar, kalp ameliyatı geçirmiş veya kalp yetmezliği bulunan erişkinlerde ciddi risk oluşturur. Sadece çürük ve enfeksiyonlu dişlerin çekimi veya tedavisi sırasında değil, bazen sadece diş fırçalama esnasında gelişen kanamalarda dahi buradaki enfeksiyon etkenlerinin kan dolaşımına karışarak, kalpteki sorunlu bölgeye ulaşıp burada çoğalarak ciddi bir kalp enfeksiyonuna sebep olabilir” diye konuştu. “Kalp hastalığı olanlara diş tedavisi öncesi enfeksiyondan koruyucu antibiyotik verilir” Koruyucu önlemlerin önemine değinen Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Enfektif endokardit olarak adlandırılan bu tehlikeli klinik vakayı önleyici korunma yolu olarak, riskli sınıfta bulunan ve kalp hastalığı olan hastalara diş tedavileri öncesinde enfeksiyondan koruyucu antibiyotik verilir. Ağız ve diş sağlığını ilgilendiren en ideal tedavi yöntemi koruyucu önlemlerdir. Hastalık baş göstermeden uygulanacak ağız ve diş sağlığı bakımıyla birlikte düzenli diş hekimi kontrolleri ile kalp hastalıkları yüzde 70 (önemli ölçüde) azaltabilir” dedi. “Her 2 ayda bir kullanılan diş fırçası yenilenmelidir” Ağız ve diş sağlığının, genel sağlığımızı doğrudan etkileyen önemli bir unsur olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Ağız ve diş sağlığımızda oluşabilecek olumsuzlukların, hayati önem taşıyan organlarımızdan biri olan kalbimiz ve onu çevreleyen damar sistemi üzerindeki etkisini unutmamamız gerekir. Her 2 ayda bir kullandığımız diş fırçasını yenilememizin, diş aralarını her gün 1 defa diş ipi veya arayüz fırçası ile temizlememiz bu noktada önemlidir” ifadelerini kullandı. “Düzenli diş hekim kontrolü yapılmalıdır” Düzenli diş hekimi kontrolüne küçük yaşlardan itibaren başlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Ağız ve diş sağlığı konusunda, bebeklik döneminden başlayıp düzenli olarak diş hekimi kontrolünü aksatmamak ve yılda en az 2 defa olmak üzere düzenli diş hekimi ziyaretleri önem taşımaktadır. Ancak bu sayede ciddi diş ve diş eti hastalıklarına erken teşhis uygulayabiliriz. Rutin kontrollerin yanı sıra, bireylerin tüm hayatları boyunca sağlıklı bir ağız ve diş sağlığına sahip olabilmesi ve hayata sağlıkla gülümsemesi için doktoru ile iş birliği yapması önemlidir. Ağız bakımını öğretildiği şekilde doğru ve sürekli uygulaması gerekmektedir” şeklinde konuştu. Son olarak ağız ve diş sağlığına gereken önemi göstermenin, kalbimizi korumada önemli olduğunun altını çizen Dr. Öğr. Üyesi Altıkat, “Rutin kontroller ve doğru ağız bakım alışkanlıkları sayesinde sağlıklı bir gülümseme ve sağlıklı bir kalp için adımlar atabiliriz” dedi.
Adana Yaz diyetleriyle ilgili uzman psikolog önerileri: “Düşünsel terapi yöntemiyle diyet ile ilgili sağlıksız düşünceleri kafanızdan atın” Yaz gelirken artan kilo kaygılarına dair konuşan Psikolog Tara Çapar, neden kilo vermek istediğimize dair bir liste hazırlamanın diyeti çok etkili bir hale getireceğini belirterek “Her yemekten önce bu listeye bakın. Bazı yiyeceklere duyulan aşırı isteğiniz zamanla azalacak” dedi. Acıbadem Adana Hastanesi Uzman Psikolog Tara Çapar, açlık ile yeme isteği arasındaki farkı öğrenen kişilerin aç olmadığı halde yemek için şiddetli arzu duyma haliyle mücadele edebileceğini söyledi. Morali bozuk olduğunda veya sıkıldığında olumsuz duygulardan uzaklaşma çabası içerisinde hemen yiyeceklere saldıran kişilerin kendini yiyerek yatıştırma eğiliminde olduğuna dikkat çeken Psikolog Çapar bu durumda kısa bir an için kişinin kendini iyi hissetse de bu şekilde moralini neyin bozduğunu çözemeyeceğini ifade etti. Ayrıca diyeti bozduğu için, kişinin kendisini eleştirmeye, özgüvenin azalmasına ve başlangıçtakinden daha kötü hissedilmesine yol açtığını sözlerine ekledi. Yeme arzusuyla ilgili davet örneğini veren Psikolog Çapar “Davete gittiğinizi düşünün. Doyma noktanızı geçmenize rağmen neden bu kadar fazla yediniz? Aklınızdan neler geçiyor olabilir? Yemekler çok lezzetli görünüyor, bu özel bir davet, abartabilirim, ev sahibine çabalarının karşılığını göstermeliyim, bu sofra karşısında yemeklere direnemeyeceğim... Bu durumla karşılaştığınızda mantıklı düşünemiyor olabilirsiniz. Bu arzu karşısında bir şeyler yapma ya da yemeniz gerektiğini hissedebilirsiniz. Psikolojik destek, bu sese etkin yanıt verme becerilerinizi oluşturur. Hemen yemeniz gerektiğini söyleyen sizi ikna etmeye çalışan sese yanıt vermenizi sağlar” diye konuştu. “O ne yedi, ben ne yedim?’ demeyin” Zayıf insanlara bakıldığında onlar istediklerini yerken kilosundan memnun olmayan kişilerin yeme düzenini kısıtlamak zorunda olmasının bir haksızlık olarak görüldüğüne değinen Psikolog Çapar “Aslında, zayıf insanlarında sağlıklı beslenmek ve kilolarını korumaları için yediklerine dikkat etmelerini göremiyoruz, sizin kendinizi kısıtlıyor olmanızı haksızlık olarak görebiliyor ve bu düşünceye çok fazla kafa yorarak sadece kendimizi kısıtladığımıza inanıyoruz. Çevrenizdeki kişilerin yediklerini ve kendi yediklerinizi karşılaştırmanız çok doğal, ancak ‘O ne yedi, ben ne yedim?’ demenin size faydasından çok zararı olacağını da unutmamalıyız” dedi. Psikolog Çapar, düşünsel terapi yöntemlerinin sağlıksız, işlevsiz düşünceleri değiştirerek duygusal olarak iyi hissetmeye yardımcı olduğunu ve böylece kişinin kendisini ve çevresini diyete hazırlamış olacağını dile getirdi. “Kilo verme nedenlerinizle ilgili bir liste yapın” Ön hazırlık yaparak diyete başlamak gerektiğine dikkat çeken Psikolog Çapar “Kilo vermek istemenizin nedenlerini düşünerek bir liste oluşturmakla sürece başlayabilirsiniz. ‘Kilo vermek için nedenler?’ kartlarını kendi özgün sebepleriniz ile hazırlayın. Diyetinize engel olacak yiyecekleri gördüğünüzde bu liste size yardımcı olacaktır. Listedeki maddeleri günde bir kaç kez okuyarak ayartıcı yiyecekleri neden yemeyeceğinizi belleğinize iyice yerleşerek diyetinizi bozacak yiyecekler ile karşılaştığınızda kendine engel olabileceksiniz. Böylelikle kendinize ‘Bu yiyeceği her ne kadar yemek istiyor olsam ve bir iki dakikalık mutluluk yaşayacağımı bilsem de, kilo vermek benim için çok daha önemli’ demiş olursunuz” diye konuştu. “Listeyi her yemekten önce okuyun” Özellikle ilk başlarda listedekileri günde bir kaç defa okumak gerektiğinin altını çizen Psikolog Çapar yazılanları belirli saatlerde okumanın motivasyonu arttıracağını, dolayısıyla bu listenin hep yakında tutulmasını tavsiye etti. Yemeklerden önce listeye bakmanın diyet programına uymayı sağlayacağına işaret eden Psikolog Çapar şunları söyledi: “Karşı koyamayacağımız zamanlarla karşılaşabileceğiz. Bu noktada kendinize şu soruyu sormanızı istiyorum: ‘Kilo vermek benim için ne kadar önemli?’ Zaman zaman düşünceleriniz ‘boş ver listeyi okumana gerek yok’ diyebilir. Bu durumda listeyi okumanıza yardımcı olacak, sizi motive edecek ve listeyi okumanıza sizi yüreklendirecek bir kart yazmanızın size faydası olacaktır”. Diyetin kazandıracağı yararları unutmamak gerektiğini vurgulayan Psikolog Çapar bazı şeyleri yiyip yememek arasında karşı koyma davranışı ve savaşma hali yaşanabileceğini ancak zamanla belirli yiyeceklere duyulan aşırı isteğin giderek azalacağını ve diyete uyunca mutluluk ve başarma hissinin belireceğini anlattı. Psikolojik desteğin, odağı başka yöne çekebilmeyi, rahatlama tekniklerini uygulayabilmeyi, çarpıtılmış düşüncelere karşı koyabilmeyi ve olumsuz duygulara engel olmayı sağlayacağını dile getirdi.
Bayburt Emekli öğretmen 66 yıldır okuduğu kitapların kaydını tutuyor Bayburtlu emekli öğretmen Ahmet Demiröz, şimdiye kadar okuduğu kitapların ismini, yazarını, sayfa sayısını, okuduğu yılın tarihini ve kitabın boyutunu ajandasına not düşerek, kaydını tutuyor. Eskiden yaşadığı 2 katlı evinin bir odasını kitaplarıyla dolduran 78 yaşındaki emekli öğretmen, hemen hemen her gün kitap okumaya özen gösteriyor, okuduğu kitapların önemli bulduğu yerlerinden de not almayı ihmal etmiyor. Kitap sevgisi 66 yıl önce bir kitapla başladı Kendi kayıtlarına göre 1959 yılında, ilkokul 5’inci sınıftayken ’Ege’nin dibi’ isimli kitabı okuduktan sonra kitaplarla tanıştığını belirten Demiröz, astronomiye merakının da 12 yaşındayken ’Ay’a yolculuk’ kitabıyla başladığını aktararak, zamanla astronomi içerikli sayısız kitabın kütüphanesinde yer aldığını söyledi. "Ruhumu en fazla dinlendiren dini ve astronomi kitaplarıdır" diyerek konuşan Demiröz sosyoloji, tarih, psikoloji, felsefe, dünya klasikleri gibi birçok eseri de okuduğunu bildirdi. "Bir kitap paradan, puldan daha kıymetlidir" Kitapların paradan daha kıymetli olduğunu ifade eden Demiröz, "Saman kağıdına yapılmış 10 sayfalık bir kitap değer bakımından paradan daha önemli, daha kıymetlidir. Kitap, parayla değerlendirilecek, parayla değeri ölçülebilecek bir şey değildir. Kitap beynin kardeşidir, aklın arkadaşıdır" dedi. "İlk kitaplığım limon sandığıydı" Öğrenci olduğu yıllarda kendi kütüphanesini oluşturmaya kararan veren Demiröz, ekonomik nedenlerden ötürü kitaplık alamadığını, limon sandığını ters çevirerek sandıktan kitaplık yaptığını aktararak, "İlk kitaplığım limon sandığıydı, kendi çapımda kütüphane oluşturmam limon sandığıyla başladı. Limon sandığını ters çevirdim içine kitaplarımı koydum, öyle bu işe başladım. Garsonluk yaptım, orman fidanlığında çalıştım aldığım paralarla küçük bir dolap yaptırdım ve kitaplarımı oraya koymaya başladım. Öğretmen olduktan sonra maaşımla daha büyük bir kitaplık yaptırdım ve kitaplarımı düzenli bir şekilde o kitaplığa yerleştirdim" şeklinde konuştu. "Elimden gelse kütüphanemi büyütürüm" 4 çocuğuna, torunlarına en büyük mirasının kitapları olduğunu vurgulayan Demiröz, çocuklarının, torunlarının kendi yolundan gitmesini istediğini belirterek, "Elimden gelse, biraz daha kütüphanemi büyütürüm. Benden sonrakilere en güzel mirasım, hediyem bu kitaplarım olacak. Param pulum olmasın, evim barkım, arabam hiçbir şeyim olmasın kitaplarım çocuklarıma, torunlarıma kalsın yeterli. Benden sonraki neslim kitaplarımı güzelce değerlendirsinler, desinler ki benim dedem bu eserleri okumuş, benim büyüğüm bu kitapları okuyarak güzelce değerlendirmiş, notlar almış. Biz de onun gittiği yolundan gidelim diyebilsinler. Ben bunu istiyorum" dedi.