POLİTİKA - 22 Kasım 2017 Çarşamba 13:16

Kılıçdaroğlu: "Önümüzdeki seçimlerde yani 2019’da sadece 6 büyükşehiri değil, İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız"

A
A
A
Kılıçdaroğlu: "Önümüzdeki seçimlerde yani 2019’da sadece 6 büyükşehiri değil, İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız"

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki seçimlerde yani 2019’da sadece 6 büyükşehiri değil, İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki seçimlerde yani 2019’da sadece 6 büyükşehiri değil, İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız" dedi.


CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, partisinin Belediye Başkanları Toplantısı’nda yaptığı konuşmada her kentin bir kimliği olduğunu belirterek, “Sizler seçilmiş belediye başkanları kentin kimliğine, tarihine, kültürüne karşı sorumluluk üstlenen kişilersiniz. Bu sorumluluk çerçevesinde hareket edildiği zaman kentin zenginleştiğini görürsünüz. Kenti zenginleştirmek birisine kaynak aktarmak değildir, kenti kültürel, sosyal, ekonomik olarak zenginleştirmektir. Bizim belediye başkanlarımız bu bilinçle hareket ediyorlar. Buradan 80 milyon yurttaşıma seslenmek istiyorum, bizim belediye başkanlarımız hem kendi kentlerinin kimliğine hem tarihine saygılıdırlar. Somut örnekler vermek mümkündür, eğer Çankaya’da veya Yenimahalle’de bir yapının değeri çok artıyorsa demek ki orada bireysel değil kentsel zenginliği görüyorsunuz. Biz zenginliği bireysel olarak değil kitlesel olarak düşünüyoruz. Bizim belediye başkanlarımızın böylesine önemli bir görevi var. Özellikle son birkaç aydır tartışıyoruz, İstanbul’a ihanet edildi mi edilmedi mi? En yetkili kişi çıktı nasıl ihanet ettiklerini anlattı. Bütün sorunu büyük bir çıplaklıkla toplumun önüne koydu. Biz bunu söyleseydik belki pek çok çevreden eleştiri alırdık. İhanet edenler ne yaptı? Hiçbir şey yapmadı. Buradan bütün İstanbullu kardeşlerime sesleniyorum, oy verdin belediye başkanı yaptın ve çıktılar kendileri itiraf ettiler. Lütfen önümüzdeki seçimlerde hainlere yer vermeyiniz. ’Dikey yapılaşmaya izin vermeyeceğiz’ deniliyor. Belediye başkanı zorla istifa ettiriliyor. Arkasından İstanbul Haliç’te yapılaşma 4 kat. Belediye Meclisinden bir karar 10 kata çıkıyor. İhanetin katmerlisi yapılıyor. Haliç’in etrafına yüksek binaları diktiğiniz zaman bu Haliç’e ve İstanbul’a ihanet etmek değil midir?" şeklinde konuştu.



“KHK ile görevden alınan ve istifa ettirilen beldelerdeki belediye başkanlarının seçimini yapalım dedik”


100’ün üstünde belediye başkanının KHK ile görevden alındığını, yerlerine atamayla belediye başkanlarının getirildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Ankara, İstanbul, Bursa, Balıkesir’de görev yapan belediye başkanları şantajla, tehditle istifa ettirildi. Bu belediye başkanları gözyaşları içinde görevlerinden istifa ettiler. O belediye başkanları çocuklarına asla hesap veremeyecekler. Beyefendi diyor ki, ‘Gereğini yaptık, sıra CHP’ye geldi. Onlar da gereğini yapsın.’ Bizde gereğini yapıyoruz ve bütün belediye başkanlarımızı yürekten kutluyoruz, çünkü onlar halka hizmet ediyor. Şu anda halkın yüzde 41’i seçilmemiş belediye başkanları tarafından yönetiliyor. Biz bu demokrasi ayıbına son vermeliyiz. Erken seçim yapalım dedik. Bir süre sonra belediye başkanlarına da, belediye seçimlerine de gerek yoktur, hepsini ben atayacağım diyecek. Bu zihniyet asla ve asla unutmasın. CHP dimdik ve ayaktadır. KHK ile görevden alınan ve istifa ettirilen beldelerdeki belediye başkanlarının seçimini yapalım dedik. Düne kadar millet diyordun. Hadi millet seçsin. Şimdi milletten kaçıyor. Eğer bir siyasi anlayış milletten kaçıyorsa kendi sonunu getirmiş demektir” ifadelerini kullandı.



“Önümüzdeki seçimlerde yani 2019’da İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız”


Suç oranının en düşük olduğu kentlerin CHP’li belediyelerin yönettiği kentler olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Yurttaşlarımızı kültürle, sanatla buluşturuyorsunuz. CHP’li belediyeler çok zor koşullarda görev yapıyorlar. Günün 24 saati denetim elemanı var. Başımızın üstüne gelsinler. Şimdi o denetim elemanları üzerine baskı kuruluyor. İlla bir şey bulacaksın. Yok kardeşim ne bulacaksın. Bütün baskılara rağmen arkadaşlarımız güzel çalışıyor. Önümüzdeki seçimlerde yani 2019’da sadece 6 büyükşehiri değil, İstanbul’u, Ankara’yı, Bursa’yı, Balıkesir’i, Antalya’yı, Mersin’i, Adana’yı alacağız. Bizim büyükşehir belediyelerin olduğu yerlerde kırsalla kent arasında müthiş bir uyum var” dedi.



“Türkiye 2019’da bir yol ayrımına gidiyor”


“Büyük kentleri yönetmek bizim boynumuzun borcudur” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:


“Belediye başkanları olarak özellikle sizlere düşen görev, Türkiye 2019’da bir yol ayrımına gidiyor. Önümüzde iki seçenek var, üçüncü bir seçenek yok. Ya tek adam rejimi ya demokrasi. Biz, CHP’li belediyeler olarak demokrasiyi sonuna kadar savunduk ama demokrasimizin ayaklarımızın altından süratle kaydığını görüyoruz. Daha tek adam rejimi gelmedi, bugünden faturasını toplum çekiyor. Dolar, avro boşuna mı yükseliyor, fiyatlar boşuna mı artıyor? Sorumlusu tek bir adam. Türkiye’yi bir adama teslim ederseniz böyle bir tablo çıkar ortaya. Eğer bu tablo 2019’un sonrasına taşınırsa çok daha acı tablolarla 80 milyon karşı karşıya kalacak. Demokrasiyi sonuna kadar savunacağız. Buradan 80 milyon oy kullanan vatandaşlarıma sesleniyorum, ister ülkücü olun, ister sosyal demokrat, ister milliyetçi, ister muhafazakar olun, hangi görüşten olursanız olun düşüncelerinizi ancak demokraside ifade edebilirsiniz. Demokrasi benim için olduğu kadar benim gibi düşünmeyen insanların da rejimidir. 2019’da, yol ayrımında, demokrasiden yana oy kullanmaya herkesi davet ediyorum. Bir insan her şeyi bilemez. Bir insana bir ülke teslim edilemez. O yetkinin bir kısmını kullandı Türkiye buraya geldi. Eğer bu yetki aşımı 2019’un sonrasına sarkarsa vay Türkiye’nin haline.”


Kimsenin korkudan ses çıkaramadığını öne süren Kılıçdaroğlu, “Bedel ödemek gerekiyorsa biz ödeyeceğiz. Bu bizim sorumluluğumuz. Hepimizin sorumluluğu var. Ülkeye, çocuklara karşı sorumlulukları var. Biz çocuklarımıza, bize bırakılan Türkiye’den daha güzel bir ülkeyi bırakmalıyız. Sorumluluk bilinciyle hareket ettiğimiz zaman hedefe ulaşmak yakındır. Fazla bir süremiz kalmadı. 2019’da yeniden demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla inşa edeceğiz. Biz bu ülkeye sözümüz söz demokrasiyi getireceğiz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”
Samsun Ormanda çöp toplama etkinliği Samsun’un Vezirköprü ilçesinde “Orman Benim” sloganı ile ormanda çöp toplama etkinliği yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Orman Benim” sloganı ile 81 ilde ve bütün ilçelerde, orman yangınlarına karşı farkındalık oluşturmak için bir program düzenlendi. Vezirköprü’deki farkındalık etkinliği ise Çaputlu mevkisinde gerçekleştirildi. Amaçlarının orman yangınları çıkmadan önlem almak olduğunu belirten Vezirköprü Orman İşletme Müdürü Mecit Koçak, “Orman Benim” yangınlara karşı farkındalık programı ile ilgili yapığı açıklamada, amaçlarının yangın çıkmadan önlem almak olduğunu belirterek, “Benim Ormanım’ etkinliği kapsamında Türkiye’nin bütün illerinde ve tüm ilçelerinde bu etkinlik düzenlendi. Bizler de Kaymakamlık, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Jandarma Komutanlığı ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile Çaputlu mevkisinde etkinliğimizi gerçekleştirdik. Amacımız, çevremizin daha temiz olması, özellikle küresel ısınmadan kaynaklı son yıllardaki orman yangınlarına karşı dikkat çekmek ve yangın çıkmadan tedbir almak. Çıkan yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı, yanan alanların da yüzde 99’u insan kaynaklıdır. Yangını çıkmadan önlemek için bu proje başlatıldı" dedi. Programa İlçe Kaymakamı Özgür Kaya, Cumhuriyet Başsavcısı Emre Kaya, Vezirköprü Meslek Yüksekokul Müdürü Prof. Dr. Necati Tomal, İlçe Jandarma Komutanı J. Binbaşı Ümit Çetinkaya, İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Çelik, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.
İstanbul Esenyurt’ta uyuşturucu serasına çevrilen eve operasyon: 15 kilogram esrar ele geçirildi Esenyurt’ta Güven Timleri tarafından uyuşturucu serasına çevrilen eve operasyon düzenlendi. Operasyonda özel düzenekle saksılara ekilmiş 15 kilogram esrar ele geçirilirken 1 kişi yakalandı. Alınan bilgiye göre, dün Esenyurt Mehterçeşme Mahallesi Hacı Bayram Veli Caddesi’nde yayılan kokudan şüphelenen polis ekipleri bölgeyi incelemeye aldı. Yapılan incelemenin ardından polis ekipleri cadde üzerindeki binada bir daireyi gözlem altına aldı. Yapılan takibin ardından 5 katlı apartmanın 5. Katındaki daireye gelen ekipler şüphelilerin kapısını çaldı. Polislerin geldiğini fark eden S.T isimli şüpheli, dairenin terasından çatıya çıkarak karşı binaya geçti. Çatı girişinden yandaki binaya girmeye çalışan S.T aradaki kapının kilitli olması sebebiyle apartman boşluğunda kilitli kaldı. Yan binaya geçtiğini fark eden polis ekipleri, şüpheli S.T’nin kilitli kaldığı kapıyı açarak şahsı gözaltına aldı. Baskın yapılan evde uyuşturucu imalatında kullanılan kimyasallar, özel aydınlatma ve ısıtma sistemleri kurulduğu görüldü. Dairedeki 2 odanın duvarları ve camların alüminyum folyolarla kaplandığı görüldü. Daire içerisinde kokuyu önlemek için havalandırma sistemi kurulduğu belirlendi. Yapılan baskında, toplamda 15 kilogram esrar maddesi ele geçirildi. Polis olayla ilgili geniş çaplı soruşturma başlattı.