POLİTİKA - 09 Şubat 2018 Cuma 18:04

AK Parti Sözcüsü Ünal: “ÖSO üzerinden bir terör algısı oluşturmaya çalışan bir CHP var karşımızda”

A
A
A
AK Parti Sözcüsü Ünal: “ÖSO üzerinden bir terör algısı oluşturmaya çalışan bir CHP var karşımızda”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “Bir taraftan PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmek için istihbarat raporu isteyen, öbür taraftan ‘PYD’li arkadaşlar’ diyen, diğer taraftan Türkiye’nin zeytin Dalı Harekatı’nı uluslararası hukuk açısından sorunlu hale getirmek için ÖSO üzerinden bir terör algısı oluşturmaya çalışan bir CHP var karşımızda” dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal, “Bir taraftan PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmek için istihbarat raporu isteyen, öbür taraftan ‘PYD’li arkadaşlar’ diyen, diğer taraftan Türkiye’nin zeytin Dalı Harekatı’nı uluslararası hukuk açısından sorunlu hale getirmek için ÖSO üzerinden bir terör algısı oluşturmaya çalışan bir CHP var karşımızda” dedi.


AK Parti MKYK toplantısı sonrasında düzenlediği basın toplantısında toplantıya ilişkin bilgi veren Mahir Ünal, ilgili bakanların toplantıda birer sunum yaptıklarını söyledi.



“Söz konusu PYD-PKK olduğunda Avrupalıların nasıl harekete geçtiğini görüyoruz”


Devam eden Zeytin Dalı Harekatı’na ilişkin Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin bir sunum yaptığını kaydeden Ünal, Zeytin Dalı Herakatı’na ilişkin yaptığı açıklamada Türkiye’nin sivillere yönelik hassasiyeti üzerinde durdu.


Fırat Kalkanı Harekatı’nın yaklaşık 6 ay sürdüğünü ve o süre içinde hiçbir uluslararası kuruluşun, hiçbir insan hakları izleme örgütünün ya da Avrupa Parlamentosunun sivillere dönük bir hassasiyet göstermediklerini, söz konusu PKK ve PYD olunca özellikle Avrupalıların harekete geçtiklerinin altını çizen Ünal, “Strazburg’da devam eden AP Genel Kurulunda ‘Türkiye’de insan haklarının güncel durumu’ başlıklı karar tasarısı oylandı ve kabul edilen kararda Suriye’de terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen Zeytin Dalı Harekatı eleştirilerek, harekatın insani açıdan ortaya çıkabilecek sonuçlarının endişe yarattığı belirtildi. Hatırlarsanız Fırat Kalkanı Harekatı 6 ay sürdü, 3 bin DEAŞ’le terörist etkisiz hale getirildi. Bu esnada siz hiçbir uluslararası kuruluşunun, insan hakları izleme örgütünün ya da AP’nin bu konuda sivillere dönük hassasiyet noktasında bir açıklamasına şahit oldunuz mu? Hayır. Aynı şekilde Rakka’da Mümbiç’de, Suriye’nin birçok yerinde, geçmişte açıktan kimyasal silahlar kullanıldığı halde, çocuklar ve kadınlar katledildiği halde herhangi bir şekilde bir hassasiyet belirtilmedi. Şimdi, Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı’nda ve Zeytin dalı Harekatı’nda azami hassasiyet gösterdiği ve bu konuda da uluslararası insan hakları izleme örgütlerine ve basın yayın kuruluşlarına dönük son derece şeffaf bir sonuç yürüttüğü halde söz konusu PYD-PKK olduğunda özellikle Avrupalı dostlarının nasıl harekete geçtiğini, karalama propagandasına başladıklarını içeride ve dışarıda görüyoruz” diye konuştu.



“ÖSO üzerinden bir terör algısı oluşturmaya çalışan bir CHP var”


CHP’nin de ÖSO ile ilgili tartışmaları sürdürdüğünü kaydeden Ünal, “Bu konuda CHP’nin içinden bir sağduyulu, aklıselim bir ses yükseldi ve ‘emperyalist güçler mutlaka maşa kullanıyor’ dedi ve ÖSO’nun TSK ile beraber harekatta bulunmasının önemli ve faydalı olduğunu açıkladı Dursun Çiçek. CHP’nin kendi içindeki bu durum siyasi açıdan çok seslilik değil, adeta çoklu kişilik bozukluğuna dönüşmüş durumda. Bir taraftan PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmek için istihbarat raporu isteyen, öbür taraftan ‘PYD’li arkadaşlar’ diyen, diğer taraftan Türkiye’nin zeytin Dalı Harekatı’nı uluslararası hukuk açısından sorunlu hale getirmek için ÖSO üzerinden bir terör algısı oluşturmaya çalışan bir CHP var karşımızda. Maalesef adeta uluslararası camiada PYD ve PKK’nın dostları ile birlikte aynı dili kullanan bir durum ile karşı karşıyayız. Israrla CHP’nin son 3 yıldan beri kullandığı temel argümanlardan bir tanesi de Türkiye’nin DEAŞ desteğiydi ve Türkiye’nin bölgedeki terör örgütleri ile hareket ettiğine dönük oluşturmak istediği algıydı” şeklinde konuştu.



“Bölgede kimler DEAŞ ile beraber hareket ediyor görülüyor”


Rakka’da PYD-YPG ile DEAŞ’ın ilişkisini daha önceden ortaya koyduklarını belirten Ünal, “Bu konuda yeni bir gelişmeyi paylaşmak istiyorum, özellikle Rakka, Afrin ve Deyrizor’da 400 DEAŞ’lı militanı PYD’nin hapisten serbest bıraktığı, Türkiye’ye karşı savaşma şartı ile serbest bıraktığı teyit edilmiş bilgisini sizinle paylaşmak istiyorum. Bölgede kimler DEAŞ ile beraber hareket ediyor görülüyor. Özellikle Amerika’nın ‘DEAŞ’a karşı mücadele ediyoruz’ tezini de çürüten bir ifade bu. Bölgede PYD’nin baskısı ve zulmü devam ediyor. Sincar’daki örgüt mensuplarının çatışma bölgesindeki terörist unsurlara destek için bölgedeki Yezidi halka baskı uyguladığı, maddi durumu iyi olmayan Yezidi’lere örgüt adına savaşmaları halinde aylık 250 dolar maaş, gıda, yakacak ve benzeri yardımlar teklif edildiği, Yezidi halkın büyük çoğunluğunun örgüte katılmayı kabul etmedikleri, maddi durumu iyi olmayanların ve terör örgütünün baskısına dayanamayanların da bölgeden kaçtıklarına dönük teyit edilmiş bilgileri paylaşmak isterim. PYD tarafından Rakka’dan Afrin’e takviye amacıyla örgüt mensuplarının kaydırıldığı, söz konusu faaliyetin Rakka civarında yoğun şekilde unsur ihtiyacı ortaya çıkardığı ve bu çerçevede örgüt tarafından genç kızlara, çocuk yaştaki gençlere dönük zorla askere alma çalışmaları başlatıldığı, ayrıca teşvik amacıyla gönüllü olarak örgüte katılanlara ev ve araba gibi vaatlerde bulunulduğu da teyit edilmiş bilgiler arasında. Özellikle insan hakları örgütleri ve uluslararası kurumların PYD-YPG’nin bölgedeki infazlarını, baskısını, gençlere, kadınlara, çocuklara, Türkmen, Arap ve Yezidi unsurlara dönük baskılarını ve infazlarını uluslararası örgütlerin gündemine almalarını ısrarla tavsiye ediyoruz” ifadelerini kullandı.



“Milli Mutabakat Komisyonu çalışmalarına devam ediyor”


Milli Mutabakat Komisyonunun çalışmalarını sürdürdüğünü açıklayan Ünal, “Seçim Kanununun bir gereği olarak seçimlerden 1 yıl önce düzenlenmesi gereken gerekli yasalarla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Yüzde 10 barajının korunması konusunda mutabakat oluştu. Seçim pusulası konusunda partilerin asıl maksadı olan, partilerin kurumsal kimliğini ve marka değerini korumak, aldıkları oy oranının belli olmasını sağlamak, alacakları milletvekilleri sayısının netleşmesini gerçekleştirecek şekilde çalışmalarımız devam ediyor. Yerel seçimlerde tek zarf, tek sandık üzerinden yapılacak seçimler. Meclise ilk olarak yerel seçimlere ilişkin düzenlemeyi düzenleyeceğiz. Yerel yönetimlerle ilgili düzenlemenin yerel seçimlerden 1 yıl önce meclisten geçmesi gerekiyor. Milli Mutabakat Komisyonu çalışmalarına devam ediyor. Sadece ittifak konusunu değil, bütün uyum yasalarının tamamına yakınını birlikte değerlendirmek ve diğer siyasi partilerin katkılarını aynı çerçevede değerlendirmek ve yapılan çalışmalar doğrultusunda komisyonun çalışmalarını genel başkanlara sunmaya devam edecektir” dedi.


İstanbul İl Başkanının görevden ayrıldığını açıkladığını belirten Ünal, “Hizmetlerinden dolayı Sayın Selim Temurci’ye teşekkürlerimizi iletiyoruz. Ataması yapılan yeni İl Başkanımız Sayın Bayram Şenocak Beye bundan sonraki görevinde muvaffakiyetler diliyoruz. Şuanda 47 il, 835 ilçede kongrelerimiz tamamlandı. Nisan ayına kadar bütün kongrelerimizi tamamlamayı düşünüyoruz. 12 Eylül 2018’de de genel olağan kongremizi düşünüyoruz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.