POLİTİKA - 21 Şubat 2018 Çarşamba 15:33

11. Kalkınma Planı Tanıtım Toplantısı

A
A
A
11. Kalkınma Planı Tanıtım Toplantısı

Başbakan Binali Yıldırım, “Zeytin Dalı Harekatı planlandığı gibi tüm hızıyla sürüyor.

Başbakan Binali Yıldırım, “Zeytin Dalı Harekatı planlandığı gibi tüm hızıyla sürüyor. Kahraman Mehmetçiğin Afrin çevresinde oluşturduğu cepheler birleşmeye başladı. Pek yakında bütün Afrin alanında teröristlere hakettiği ceza verilecek ve orada yaşayan insanlar zulümden kurtulacak” dedi.


Başbakan Yıldırım, “11. Kalkınma Planı Tanıtım Toplantısı”nda konuştu. 11. Kalkınma Planı’nın 2019-2023 dönemini kapsayacağını belirten Yıldırım, kalkınma planı hakkında şu bilgileri verdi:


“Aslında bu kalkınma planının diğerlerinden farklı bir özelliği var. Cumhuriyetimizin 100. yılına bu planla gireceğiz. 2023 hedeflerinin izlenmesi, takip edilmesi, gerçekleştirilmesini sağlayacak bir plandan bahsediyoruz. Ülkemizde 16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleştirilen referandum sonrası cumhurbaşkanlığı yönetim sisteminin de fiilen hayata geçeceği 2019’dan itibaren bu planda uygulamaya girmiş olacak. Yeni yasama, yeni yürütme sisteminin bu planla çalışacağı bir dönemi birlikte yaşayacağız. Ekonomiden adalet hizmetlerine, eğitimden enerjiye, ulaşımdan iletişime pek çok alanda komisyonlar kuruldu. 3 bin 500 kişi bu plan için kafa yordu ve bu yılın ortalarında bütün çalışmalar bitmiş olacak. Daha sonra da Meclise göndereceğiz ve onaydan itibaren plan 2019’un başında yürürlüğe girecek. 11. Kalkınma Planı’nın bir başka özelliği; bu plan hayata geçtiği süre içerisinde dünyada ve Türkiye’de çok önemli değişiklikler yaşanacak. Teknolojideki değişiklikler, üretim alışkanlıklarındaki değişiklikler, insanların yaşam alışkanlıklarındaki değişiklikler. Bugün sürücüsüz arabalar bir hayal değil. Aynı zamanda sanayi 4.0 adım adım hayatımıza girmeye çalışıyor. Daha fazla alın terinden akıl terine dönüşümü yaşıyoruz. Katma değerli bilgi, iletişim teknolojileri ve sanayideki dönüşüm, sanal gerçeklik, büyük veri merkezleri gibi konular 11. Kalkınma Planı’nın uygulamada olacağı yıllarda çok konuşacağımız konulardır. Bu dönüşümü gerçekleştiremezsek gelişmiş dünyanın yaşadığı değişimin dışında kalacağız, off-line ülkeler arasında yerimizi alacağız. Değişimi vaktinden önce görüp her yönüyle biz de bu değişim dönüşümü gerçekleştirdiğimiz zaman hem 2023 hedeflerimizi daha rahat bir şekilde karşılayacağız hem de ülkemizin bölgede dünyada konumunu daha da güçlendireceğiz. Gelecekte ülkemizin dünya nezdindeki itibarı bugünkünden daha iyi seviyelere çıkacak. Halkımızın refahı artacak. Türkiye bölgede istikrar adası olmaya devam edecek.”


11. Kalkınma Planı’nın öncelikli hedeflerinden bir diğerinin ise milli geliri arttırmak olduğunu söyleyen Yıldırım, “Bugün itibariyle satın alma gücü paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisi durumuna geldik. Kişi başı milli gelirimiz satın alma gücüne göre 25 bin doların üzerine çıktı. Ancak bununla yetinmiyoruz. 2023 hedeflerimizde dünyanın parmakla gösterilen ülkeleri arasında yerimizi almak. Bunu yaparken artar milli gelirin bütün toplumun paydaşları arasında adil dağıtımı bölgesel kalkınmışlık ve gelir dağılımı farkının da asgari düzeye indirilmesi öncelikli hedefimiz. Türkiye ekonomik potansiyeli ve gülcü özel sektörüyle geleceğin lider ülkelerinden birisi olma yolunda ilerliyor. Ülkemizin potansiyelini, bölgesel dinamiklerini, milletimizin girişimcilik ruhunu harekete geçirerek hedeflerimizi yakalayacağız. Rekabet gücü yüksek ekonomimiz kalite ve teknolojik gelişimi öncelikli alanlar olarak belirledi. Bugüne kadar uyguladığımız gerçekçi politikalarla, gerçekleştirdiğimiz reformlarla ekonomi istikrarını ve güveni temin ettik. Kalkınma hedeflerimizde daima doğru ve kararlı adımlar attık. Bu adımları atarken bölgemizde ve dünya genelinde yaşanan siyasi, ekonomik krizleri vakitlice gördük, tedbirleri aldık. Darbe teşebbüsleri ve ihanetler de bizi yıldıramadı. Aksine bütün şoklara karşı direncimizi daha arttırdık. Birbirimize millet olarak daha fazla kilitlendik. Bu milli birlik tablosuna bakınca sizlerin şahsında Türkiye’nin umudunun büyüdüğünü ve geleceğe emin adımlarla yürüdüğünü görüyorum. Dünyada haksız savaşların, bölgesel ve küresel anlaşmazlıkların, doğal afetlerin, ekonomik krizlerin sıkça yaşandığı bir dönemden geçiyoruz. Küresel ve bölgesel adaleti tehdit eden yeni tehlike unsurları var. Bütün bunlara rağmen Türkiye hem etrafındaki sorunlara çözüm üreten ve istikrarsızlaştırılmış ülkelerde kalıcı barış ve çözümü sağlamaya devam ederken, aynı zamanda gelecek için güvenli bir liman olmaya devam ediyor. Demokrasisi, güçlü hukuk devleti kimliği ve ekonomisiyle göz kamaştırıyor. Sosyal refahı arttırmak, vatandaşlarımızın gelir seviyesini daha fazla yükseltmek için çalışıyoruz. Türkiye güçlendikçe fesat ve fitne odaklarının saldırıları da yoğunlaşıyor. Türkiye’yi meşgul etmek, dikkatini başka tarafa yöneltmek için kurulan tuzakları bozduk” ifadelerini kullandı.


Zeytin Dalı Harekatı’nın planlandığı gibi tüm hızıyla sürdüğünü belirten Yıldırım, “Kahraman Mehmetçiğin Afrin çevresinde oluşturduğu cepheler birleşmeye başladı. Pek yakında bütün Afrin alanında teröristleri hakettiği ceza verilecek ve orada yaşayan insanlar zulümden kurtulacak. Terör örgütleri ve onların uzantılarıyla mücadelemiz, terör belası hem yurt içinde hem de yurt dışında tamamen sona erene kadar sürecek. Teröre destek verenleri, eli kanlı teröristleri besleyenleri tarih önünde utançlarıyla baş başa bırakacağız. Bu milleti tarih boyunca hiçbir güç yolundan çeviremedi, çeviremeyecektir de” açıklamasını yaptı.


“İktidarımız döneminde ilk gününden itibaren kamuda mali disiplini sağlamak adına sıkı bir politika uyguladık. Bütçe açıklarını azalttık, faizleri düşürdük. Milletin ödediği vergileri faize değil, yatırıma ve hizmete dönüştürdük. Yoksulluk ve gelir eşitsizliğinde kayda değer iyileşme oldu. Gelişmiş ekonomilerin dahi derinden sarsıldığı küresel kriz döneminde sapasağlam ayakta kaldık” diyerek sözlerini sürdüren Başbakan Yıldırım, şunları dedi:


“Eğitim alanında öğretmen niteliklerinin ve öğrenciler arasındaki fırsat eşitliğinin daha da arttırılması, mesleki ve teknik eğitimin güçlendirilmesini sağlayacağız. 2019 yılı sonunda Türkiye’nin genelinde tekli öğretime geçeceğiz. Bunun adımlarını atıyoruz. Emeklisinden işçisine, çiftçiden esnafına kadar bütün toplum kesimlerini kuşatan bir üretim ve kalkınma hamlesi gerçekleştiriyoruz. Bilim ve teknolojide ilerlemeye yönelik altyapımızı güçlendirmeyi, Ar-Ge yatırımını da ihmal etmiyoruz. Halkımızın sağlığını korumak, sağlıklı nesiller yetiştirmek için sağlıkta değişim dönüşüm devam ediyor. 11. Kalkınma Planı ile bilişim, enerji ulaştırma, tarım gibi ana sektörlerdeki altyapı çalışmalarımız devam edecek. Yeni yollar, tüneller, köprüler, demiryolları ve havalimanları ile ülkemizi dünyayla bütünleştirmeye devam edeceğiz. E-ticareti yaygınlaştırmak ve transit taşımada ülkemizin etkinliğini daha da arttırmak için önümüzde fırsatlar var. Enerji alanında yerli kaynakların payını arttırmaya devam edeceğiz, rezervlerimizi daha çok kullanacağız ve cari açığımızın azaltılmasına yoğunlaşacağız. Yenilenebilir enerji yatırımlarına hız vereceğiz. Tarımda sulama ve toplulaştırma başta olmak üzere verimliliği arttıracak ve arazi bütünlüğünü sağlayacak adımları atıyoruz. Hükümetimiz en zor şartlar altında bile günlük hesaplarla hareket etmeyerek, ülkemizin çıkarlarına ve gelecek kalkınma hedeflerine odaklanarak kararlar alıyor. Hazırlıkları devam eden 11. Kalkınma Planı orta ve uzun vadeli hedeflerimizin omurgasını oluşturacak. Vatandaşımızın refah seviyesini daha üst seviyelere taşımanın gayreti içerisinde olacağız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.