GENEL - 22 Nisan 2019 Pazartesi 23:51

İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Başkanı Can’dan ‘Biz Birlikte Güçlüyüz’ açıklaması

A
A
A
İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Başkanı Can’dan ‘Biz Birlikte Güçlüyüz’ açıklaması

İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Başkanı Yücel Can, "Biz Birlikte Güçlüyüz" projesi hakkında “15 Temmuz destanı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında gösterilen kahramanlıklarımızı milletimizle paylaşıp, bu kahramanlık unsurlarının daha fazla tanınmasını, bilinmesini ve bu manevi iklimin yaşatılmasını hedeflemekteyiz.

İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Başkanı Yücel Can, "Biz Birlikte Güçlüyüz" projesi hakkında “15 Temmuz destanı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında gösterilen kahramanlıklarımızı milletimizle paylaşıp, bu kahramanlık unsurlarının daha fazla tanınmasını, bilinmesini ve bu manevi iklimin yaşatılmasını hedeflemekteyiz." dedi.



İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneği Başkanı Yücel Can, "Biz Birlikte Güçlüyüz" projesi hakkında açıklamalarda bulundu. Can, Kahramankazan’ın vatan savunmasının Çanakkale ruhu ile birleştiğini aktararak, "Hala 15 Temmuz’un bedenlerde izinin bulunduğu Kazan’da, izleri silinmeyen güzel bir beldenin isminin Kahraman ünvanı ile anılacak emin ve vatanperver bir beldede olmanın farkındalığını ve haklı gururunu vurgulamak isterim. Zira İstiklal Savaşı sonrası yaptıkları ile Kahraman unvanlı bir ilin artık kahraman unvanlı bir kardeşi var: ‘Kahramankazan." diye konuştu.



Kazan’ın 15 Temmuz günü büyük işler başardığını ve dik durduğunu söyleyen Can, "Tabi ki, Belediye Başkanımız Sayın Serhat Oğuz da o zamanlar burada bir kurumun başında idareciydi ve İdareci ve Bürokratlar Birliği Derneğinin de kurucuları arasında bulunduğu Milli İrade ve 15 Temmuz Ankara STK Platformunun bir üyesi olarak bu darbede bizimle birlikte duruş sergileyenler arasındaydı. Bu vesile ile böyle bir organizasyonun ne anlama geldiğini bildiğinden, 15 Temmuz’dan geçmişe Çanakkale ruhuna, 15 Temmuz’dan Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Afrin ve bugüne birlik, beraberlik, kardeşlik ruhu adına bizlere gönüllerini açtılar, bizimle işbirliğine girerek bizleri desteklediler. Ülkemizde yapılan mahalli seçimler sonrası böyle bir hayırlı hizmete vesile olduklarından kendilerine şükranlarımızı sunuyor ve Belediye Başkanlıklarının hayırlı olmasını diliyor, bu projenin bitiminde yapılacak sonuç organizasyonu ile birliktelikte olmaktan mutlu olacağımız belirtmek istiyorum.” diye konuştu.



Can, sözlerine şöyle devam etti: “Biz Birlikte Güçlüyüz projemiz kapsamında Kahramankazan’ın kahramanlığını yaşatacak yerlerin korunma altına alınarak adeta açık müze yapılması, ayrıca geçmişi ile bağrışan değil, barışan bir nesil parolamızla Kahramankazan Belediyemizin geleneksel oyunlar parkı için birlikte Türkiye’ye örnek projeler için işbirliği teklif ediyor, şehitlerimizin isimlerinin buralara verilerek ölümsüzleştirilmesini teklif ediyor, bizleri Kahramankazan’da gönüllerinde misafir ederek kalıcı bir hizmete imza attıkları için de teşekkür ediyoruz.”



Çağın teknolojik imkanlarından yeterince istifade edilemediğinden bahseden Can, "Bu çok büyük bir eksikliktir. Bu destan ancak son 15 yılda milletimize anlatılmaya çalışılmaktadır ve milletçe kabullenmiş olduğumuz göz önünde bulundurulursa milli kahramanlıklarımızı, bizi biz yapan değerlerimizi, toplumumuzun bütününe anlatma ve benimsetme problemi yaşayan bir milletiz. Bu ruh nesilden nesle geçmeli." şeklinde konuştu. Bu projeyle Türkiye’nin her bir karışı tek ve bütün atan bir kalp şiarından yola çıktıklarını aktaran Can, şöyle konuştu:



"15 Temmuz destanı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarında gösterilen kahramanlıklarımızı milletimizle paylaşıp, bu kahramanlık unsurlarının daha fazla tanınmasını, bilinmesini ve bu manevi iklimin yaşatılmasını hedeflemekteyiz."



"Çağımız, milli hislerin ve hafızanın daima diri olmasını gerektiren bir çağ. Kaldı ki artık teknolojik altyapı milli hafızamızı diri tutmaya yarayacak birinci etkendir" diyen Can, "Bu hedeflerimizi gerçekleştirirken derneğimiz idareci ve bürokratları ile toplumda plana çıkmış kanaat önderleri, yazarlar ile il bazlı toplantılar düzenleyeceğiz, faaliyetler organize edeceğiz. Yapacağımız bu toplantıları illerin başta mülkü idare amirleri, yerel yöneticiler, siyaset adamları, kanaat önderleri, yerel gazeteciler ile halkımız davet edilecek." diye konuştu.



Can, konuşmasını şöyle tamamladı: "Günümüzde hem yaşayan halka hem de gelecek nesillere bir mim bırakmak maksadıyla 15 Temmuz Demokrasi destanımızı, Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı askeri operasyonlarını milletimizin ve coğrafyamızın çeşitli kesimlerindekilerle birebir temasa geçerek bu kahramanlık anlarını anlatmayı, beşer ve toplumsal hafızamıza kazımayı hedeflemekteyiz."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.