SAĞLIK - 11 Ekim 2019 Cuma 00:08

Avrupa ülkeleri arasında obezite görülme oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye

A
A
A
Avrupa ülkeleri arasında obezite görülme oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye

Kronik, önlenebilir ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olan obezite, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli sağlık sorunlarının başında yer alıyor.

Kronik, önlenebilir ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olan obezite, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli sağlık sorunlarının başında yer alıyor. Obezitenin hastalıktan ziyade kozmetik bir sorun olarak görülmesi ise obeziteyle mücadelenin önündeki en büyük engellerden birini oluşturuyor.



Obezite sıklığı dünyada ve Türkiye’de giderek artıyor. Türkiye ise 20 milyon obezite hastası ile Avrupa’da obezite görülme oranının en yüksek olduğu ülke konumunda yer alıyor. Her 3 yetişkinden birinin sağlıklı kiloda bulunduğu Türkiye’de, ilköğretim çağındaki her dört çocuktan birinde de kilo fazlalığı bulunuyor.



Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği 11 Ekim Dünya Obezite Günü dolayısıyla yaptığı basın açıklamasında obeziteye ve buna bağlı sorunların önemine yönelik farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği tarafından yapılan açıklamada, kültürel ve çevresel faktörlerin, alışkanlıkların, genetik yatkınlıkların, bazı ilaçların neden olduğu kilo artışının ve bazı endokrin hastalıklar gibi faktörlerin obezitenin nedenleri arasında yer aldığı belirtildi.



Obezite sorununun çözümündeki en etkili adımın obezitenin önlenmesi olduğunun vurgulandığı açıklamada, “Bunun için öncelikle toplumun yaşam biçimini ve beslenme alışkanlıklarının doğru biçimde şekillenmesi gerekir. Merkezi yönetim (Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı), yerel yönetimler (Belediyeler), sivil toplum kuruluşları (Hasta dernekleri, Mesleki kuruluşlar vb) ve basın işbirliği içinde obezitenin önlenmesi için ortak çalışmalar yapmalıdır” denildi.



Beden kitle indeksiniz 30 sınırının üstündeyse dikkat


Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Alper Sönmez ise konuya ilişkin İHA muhabirine yaptığı açıklamada, insan vücudunun yaklaşık üçte biri ile dörtte birinin yağ dokusundan oluştuğunu, yağ dokusunun artış miktarına göre kilo fazlalığı veya obezite tanımlarının kullanıldığını belirtti. Bu tanımlamalar için Beden Kitle İndeksi veya Bel Çevresi ölçümünün kullanılabileceğini söyleyen Prof. Dr. Sönmez, Beden Kitle indeksi 25kg/m2 den fazla olursa kilo fazlalığı, 30 kg/m2 den fazla olursa obeziteden söz edilebileceğini kaydetti. Bel Çevresi ölçümünün ise obezitenin tespitinde daha hassas bir ölçüt olduğunu, Türkiye için obeziteyi gösteren Bel çevresi değerlerinin Kadınlarda >90cm, Erkeklerde ise >100cm olduğunu ifade etti.



Türkiye’de her 3 yetişkinden biri obezite hastası


Türkiye’de obezite sıklığının yüksek olduğunu vurgulayan Sönmez, "Obezite, sanki Kuzey Amerika’da çok görülür diye bilinir ama istatistikler öyle değil. Türkiye, Avrupa’nın obezite sıklığı en yüksek olan ülkesi. Dünya sağlık Örgütü verilerine göre Türkiye’de obeziteli birey oranı yüzde 32. Bu durumda, her 3 yetişkinden bir tanesinin obezite hastası olduğunu, bir tanesinin de kilo fazlalığı olduğunu söyleyebiliriz. Yani her 3 yetişkinden 1 tanesi sağlıklı kiloda aslında” diye konuştu.



Hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme obeziteye neden oluyor


Genlerimize uygun bir hayat yaşamadığımızı söyleyen Sönmez, “Bizim genlerimiz vahşi bir hayvan gibi ama biz bu döngüyü kırmış ve modernleşmiş bir insanlığız. İnsanlığın hayatı, 2 milyon yıl böyle geçmiş. Giderek ivmeli bir şekilde doğamıza aykırı yaşamaya başladık. Çok az hareket ediyoruz. Yediğimiz gıdaların neredeyse hiçbiri doğal değil. Ekmeğimiz, manavdan aldığımız sebzemiz, meyvemiz suni ve katkılı ürünler. Bunlar, bizim obezite hastası olmamızda çok ön planda. Maruz kaldığımız reklamlar. Hepimiz karnımızı acıktıran onlarca sinyalle karşı karşıya kalıyoruz ki obezite çevresel faktörlerin de önemli olduğu bir hastalık. Obezite çeldiricilerin neden olduğu bir hastalık. Dolayısıyla toplumsal bir hastalık. İnsanlık eskisi gibi uyku ve uyanıklık döngüsü olan bir durumda değil. Ürünlerin içine geçen kimyasallar da bizim iştah merkezimizi çok olumsuz etkiliyor. Obezitenin ailesel birikimi de vardır. Bu birikiminin de altında genetik yatkınlık vardır denilebilir. Bu bir kader değildir ama bir risktir” şeklinde konuştu.



Obezite hastalığının olmaması durumunda dünyadaki kronik hastalıkların da önemli bir kısmının olmayacağının altını çizen Sönmez, koroner arter hastalıklar, diyabet, hipertansiyon birçok kanser türü, yağlı karaciğer hastalığı, reflü, safra taşı, varis, topuk dikeni, eklem kireçlenmesi gibi hastalıkların altında kilo fazlalığının olduğunu ifade etti. Öte yandan Sönmez, obeziteyle ilişkili hastalıkların ölüme yol açabileceğini ve yaşam kalitesini düşürebileceğini söyledi.



Obezite sağlık ekonomisini olumsuz etkiliyor


Sönmez, obezitenin sağlık ekonomisine büyük bir yük oluşturduğunu aktararak, “Türkiye’de diyabete harcanan sağlık bütçesi bütün sağlık bütçesinin yaklaşık 4’te 1’i kadar. Bizim diyabet hastalarımızın yüzde 90’ının kilo fazlalığı ve obezitesi var. Diyabete harcanan o bütçeyle yeni yollar, yeni Marmaraylar, yeni havaalanları yapılabilir” dedi.



Obezite cerrahisi bilimsel olmalı, hastalar bilinçli olmalı


Obezite cerrahisine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Sönmez, “Obezite cerrahisi, doğru kişilere, doğru yerlerde ve doğru yöntemlerle yapılması koşuluyla son derece önemli ve gerekli bir tıbbi müdahaledir. Obezite cerrahisi elbette Türkiye’de 20 milyon obezite hastasının sorununu çözemez. Bu konu, sivrisinekle mücadele gibidir. Aslında biz bu bataklığı kurutmalıyız. Yaşam biçimi, diyet, tıbbi tedavi yöntemlerine rağmen faydalı olamadığınız hastalarda obezite cerrahisi doğru bir yaklaşımdır. Bazı tanım kargaşalarını düzeltmek doğru olacaktır. ’Obezite Cerrahisi’, ‘Bariatrik Cerrahi’ ve ‘Metabolik Cerrahi’ aynı şeylerdir. Hepsinde kullanılan temel cerrahi yöntemler aynıdır. Bu ameliyatlar için Dünyada ve ülkemizde iki temel yöntem uygulanır. Bunlar dışındaki yöntemler ancak deneysel koşullarda, araştırma amaçlı yapılmalı ve hastalar doğru biçimde bilgilendirilmelidir. Bazı meslektaşlarımız da ‘Diyabet Cerrahisi’ adı altında henüz geçerliliği kanıtlanmamış dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde kullanılmayan cerrahi yöntemleri hastalara uyguluyorlar. Temel cerrahi yöntemler dışındaki yöntemlerle yapılan ameliyatların denetim altına alınması gereklidir. Bu tür yöntemlerden zarar gören hastalar bize sık sık başvuruyorlar” ifadelerini kullandı. Öte yandan günümüzde obezite hastalarına bilimsel dayanağı olmayan diyetler, bitkiler, ilaçlar ve cerrahi yöntemler önerildiğini belirten Sönmez, bu kişilere güvenilmemesi konusunda uyarıda bulundu.



Dünya obezite gününün obezitenin önemine dikkat çekmek için önemli bir fırsat olduğunu söyleyen Sönmez,” Obezite, hepimizin her gün gördüğü ve görmeye alıştığı bir sorun. Obezite bir hastalık. Ne yazık ki çevremizdeki obezite ve kilo fazlalığı olan insanlara gözümüz o kadar alıştı ki artık onun bir hastalık olduğunu düşünmüyoruz bile. Obezite kozmetik bir sorun değil bir hastalıktır” açıklamasında bulundu.



“Bir önlem almadım”


Obezite hastası Berkehan Tokar, obeziteye karşı bilgi sahibi olduğunu, obezite hastası olduğunu bildiğini fakat sağlıklı beslenmeye dikkat etmediğini söyleyerek “Devamında bir önlem almadım. Öğrenci olduğum için, pratik olması bakımından makarnayla beslendim. Vücut kitle indeksimi ve durumu buna bağlayabilirim” dedi.


Çevresinde obezite hastası arkadaşları olduğunu belirten Gizem Özmen ise, “Çok sağlıksız ve düzensiz besleniyorlar. Hareket etmiyorlar. Ben de çok dikkat etmiyorum. Sağlıksız beslenme tabi ki var ama kendimi olabildiğince kontrol etmeye çalışıyorum” dedi.



“Arkadaşım kilosundan kaynaklı askere gidemedi”


Beden kitle indeksi ölçütlerine göre obezite hastalığı risk gurubuna girdikten sonra diyet ile kilo verdiğini aktaran bir vatandaş ise, “İki tane arkadaşım var obezite. .Sağlık açısından iyi bir şey değil. Diyet yapmalarını tavsiye ediyorum. Kalp krizinden başlayarak birçok hastalığa kadar gidebiliyor. Bir tane arkadaşım kilosundan kaynaklı askere gidemedi. Diyetisyene gidiyor ama uymadığı zaman bir anlam ifade etmiyor. Diyetle birlikte spor yaptığınız zaman kilo vereceksinizdir” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Manisa Manisa CBÜ’den Filistin için haykıran Amerikalı öğrencilere destek İsrail’in Filistin’e karşı saldırılarına tepki gösteren ABD’li öğrenci ve akademisyenlerin gözaltına alınmasını kınayan Manisa Celal Bayar Üniversitesi (MCBÜ) yönetimi, öğrenci ve akademisyenlere destek vermek amacıyla basın açıklaması düzenledi. Manisa CBÜ yönetimi, İsrail’in Filistin’e uyguladığı insanlık dışı saldırılara ve ABD’li akademisyen ve öğrencilerin İsrail’in saldırılarına karşı gösteri düzenlerken gözaltına alınmalarına tepki göstererek, basın açıklaması yaptı. Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörlüğünce Şehit Prof. Dr. İlhan Varank Yerleşkesi alanında saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Kur’an-ı Kerim tilavetinin okunduğu basın açıklamasına ellerinde Türk bayrağı ve Filistin bayrağı taşıyan çok sayıda öğrenci ve akademisyen destek verdi. “Bireysel tepkilerini gösteren kendi vatandaşlarına dahi tahammül edemiyorlar” Basın açıklamasında konuşan Manisa CBÜ Rektörü Prof. Dr. Rana Kibar, “Maalesef ki içinde yaşadığımız 21. yüzyılda inşa edilen ortak insani değerlere, ilkelere ve normlara rağmen tüm dünyanın gözü önünde yine bir insanlık dramının yaşandığına tanıklık ediyoruz. Ekim ayında başlayan ve 7 aydır devam eden İsrail saldırılarında 15 bini çocuk, 10 bini kadın olmak üzere 35 binden fazla sivil vatandaşın katledilmesi karşısında vicdan sahibi her insan gibi kahroluyoruz ve ah ediyoruz. Dünya devletlerinin İsrail’in zulmü karşısında sessiz kalmaları, dahası katliamları destekleyen politikalar benimsemeleri birer akıl tutulmasına dönüşmüştür. Şüphesiz batının bu iki yüzlü tutumu bizler için yeni değildir. Akan kan Müslüman kanı olduğunda Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Hocalı’da, Bosna’da, Kıbrıs’ta sözde medeni Batı’nın bu iki yüzlülüğünü biz hep gördük, hep yaşadık. Ancak İsrail’in saldırılarının sergilediği vahşet ve ortaya çıkan soykırım tablosu öyle ağır olmuştur ki; Batı toplumlarında farklı din, dil, ırka sahip olsa da benzer vicdana sahip her kesimden vatandaşın tepkisini çekmiştir. Kendi yönetimlerinden umudunu kesen Batılılar, insan olmanın ve vicdan taşımanın gereğini yaparak hem İsrail’e hem kendi ülkelerine tepkilerini bireysel eylemlerle dile getirmeye başlamıştır. Yıllarca bize medeniyet nutukları atan batı ülkelerinin çıkarları için bir soykırım karşısında sessiz kalmaları yetmezmiş gibi bireysel tepkilerini gösteren kendi vatandaşlarına dahi tahammül edemedikleri de görülmüştür. Siyonizm odaklı vahşet karşısında tepki gösteren Amerikalı öğrencilere yönelik baskı ve şiddet de bu durumun tüm dünya halkları tarafından görülmesini sağlamıştır” dedi. Filistin’e destek gösterileri düzenleyen öğrencilere karşı ABD polisinin üniversiteleri işgal ettiğini dile getiren Rektör Kibar, “ABD’de çok sayıda kampüs polisler tarafından işgal edilmeye başlamıştır. Son 3 haftadır yaşanan süreçte 2 binden fazla akademisyen ve öğrenci orantısız güç kullanılarak şiddete maruz kalmış ve ağır ceza suçluları gibi ters kelepçe ile göz altına alınmıştır. Manisa CBÜ ailesi olarak yaşanan bu süreci kabul edemiyor, tüm inancımızla reddediyor ve ABD ile İsrail yönetimlerine sesleniyoruz; sadece Gazze’deki masum sivilleri değil, aynı zamanda insanlık vicdanını, onurunu, evrensel hukuku, insan haklarını, medeniyet değerlerini ve normlarını da katlettiğinizi görün ve bu zulmü durdurun artık. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır şiarını benimseyerek tüm gücümüz ve kararlılığımızla ABD ve İsrail yönetimleri tarafından sürdürülen bu zulmün karşısında olduğumuzu çok net bir şekilde bir kez daha haykırıyoruz” diye konuştu. Manisa Valisi Enver Ünlü ise yaptığı açıklamada, “Filistin yarım asırdan fazla bir süredir vahşetin en şiddetlisini yaşandığı bir yer haline geldi. Biz bu coğrafyadan çekildikten sonra bu başladı. O tarihten beri de gözyaşı dinmedi. Siyonist İsrail ve gözü dönmüş eli kanlı cani Netanyahu, Refah kentine de saldırıların da çok yakında başlayacağını açıkladı. Dünyanın gözü önünde çok büyük bir katliam, çok büyük bir acı yaşanıyor. Bütün dünya buna sessiz. Ancak başta Amerikalı öğrenciler, Avrupa’da sivil toplum kuruluşları çok büyük bir mücadele veriyorlar. 2 bin 500 Amerikalı öğrencinin gözaltına alındığını, baskıya ve zulme uğratıldığını, çok sayıda akademisyenin görevden el çektirildiğini üzüntüyle öğrendik. İnsanoğlunun hayal gücünü zorlayan, merhamet duvarlarını tarumar eden bu vahşet karşısında maalesef dünya kamuoyu görmez, duymaz, konuşmaz olmuştur. Gazze’de yaşananlar başta olmak üzere, bu insanlık dramına gerek yurtiçinde gerek yurtdışında en şiddetli tepkiyi veren yine aziz milletimiz ve devletimiz olmuştur. Dini farklılıklar sebebiyle zulme maruz kalan ve en çok da savunmasız kadınların ve çocukların hayatını kaybettiği bu vahim hadiseler, insan olma şuuruna erişmiş her vicdanı derinden yaralamıştır” dedi. Basın açıklamasına Manisa Valisi Enver Ünlü ve eşi Sema Ünlü, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rana Kibar, Manisa Vali Yardımcısı Erhan Günay, Manisa İl Milli Eğitim Müdürü Mehmet Uğurelli, protokol üyeleri, akademisyenler, öğrenciler katıldı.