SAĞLIK - 08 Kasım 2019 Cuma 13:02

Nadir görülen nöroendokrin tümörlerde 31 yılda 5 kat artış yaşandı

A
A
A
Nadir görülen nöroendokrin tümörlerde 31 yılda 5 kat artış yaşandı

Nadir görülen bir kanser türü olan nöroendokrin tümörlerde (NET) 1973-2004 yılları arasında 5 kat artış yaşandı.

Nadir görülen bir kanser türü olan nöroendokrin tümörlerde (NET) 1973-2004 yılları arasında 5 kat artış yaşandı.


10 Kasım Dünya NET Farkındalık Günü dolayısıyla düzenlenen basın toplantısı ile nöroendokrin tümörlere dikkat çekildi. NET ile ilgili bilgi veren Medikal Onkologlar Prof. Dr. Şuayib Yalçın ve Prof. Dr. Sezer Sağlam, hastalık şüphesi ya da hasta olanlarla yakınları için doğru ve doyurucu bilgi kaynağı olarak netileyasamak.com internet sitesini adres gösterdi. Prof. Dr. Şuayib Yalçın, “NET’lerin görülme sıklığa az olmakla birlikte toplumdaki yaygınlıkları birçok kansere göre oldukça yüksek. Bu kadar yaygın olduğu halde üzerine bu kadar az çalışma yapılan başka bir kanser türü de yok. Ayrıca hasta ve hasta yakınlarının ulaşabileceği doğru ve güvenilir bilgi kaynakları da çok kısıtlı. Nöroendokrin tümörler sıklıkla sindirim sistemini etkilese de yemek borusundan rektuma, akciğerden pankreasa pek çok farklı organda görülebiliyor. Bu tümörlerin seyrek gözükmesiyle birlikte hastalarda yaşam süreleri uzun ve tedavi başarısı da yüksek. Yaygınlık bakımından ise kalın bağırsak kanserinden sonra sindirim sistemi tümörlerinin başında geliyor” dedi.


Bölünme hızı yavaş ve şüphelenildiği takdirde erken aşamada tespiti mümkün olan NET’in cerrahiyle ve endoskopi ile çıkarıldıktan sonra nüksetme ihtimalinin ve ek tedavi ihtiyacının diğer türlere oranla daha düşük olduğunu ifade eden Prof. Dr. Yalçın, diğer kanser türlerindeki gibi nöroendokrin tümörde de erken teşhisin önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Yalçın şunları söyledi:


"Bu tür tümörlerden şüphelenilmediği için hastaların neredeyse 3’te 1’i geç başvuruyor. Geç başvurdukları için de kanserin seyri biraz daha kronik hale geliyor. Hasta ileri evrede olsa dahi hastalık yükü ne kadar düşürülürse o kadar tedavi başarısı artabiliyor. Evre 4 bile olsa değişik tedavi yöntemleri var. Ayrıca var olan semptomları giderebilmek ve vücuda zarar vermesini engellemek için de sadece ayda bir yapılan somatostostatin analogları ile de uzun süre hastalığı kontrol etmek mümkün. Eğer tedaviye dirençli hale gelirse de yeni çıkan biyolojik ajanlarımızı kullanabiliyoruz. Bazı vakalarda kemoterapi çok işe yarıyor. Bunun dışında belli bir grup hastada da radyonüklid tedaviler dediğimiz 6 haftada veya 3 ayda bir dört kez alabilecekleri tedavi yöntemleri var. Yine radyoterapi, karaciğere yönelik tedaviler- kemo-radyoembolizasyon, radyofrekans ablasyon, mikrodalga ablasyon- gibi seçenekler de hastaya ve hastalık durumuna göre kullanılabilir."


Karın ağrısı, ishal atakları, ateş basması, terleme, kilo kaybı, ağrı ya da geçmeyen ülser ve gastrit gibi durumların da bu hastalıkla ilişkili olabileceğini ifade eden Prof. Dr. Yalçın, özellikle nöroendokrin tümörler konusunda Türkiye’nin bütün tanı ve tedavi metotlarına sahip olduğunu belirterek, "Bizdeki uzun süredir kullanılan radyonüklid tedaviler daha yeni yeni Amerika’da kullanılıyor. Avrupa’nın birçok yerinde kullanılmıyor. Türkiye’de bu hastalıkla ilgili kullanılmayan, bütün otoritelerce kabul edilmeyen bir ilaç yok. Dünya standartlarında en gelişmiş ülkelerdeki tedavi seçenekleri neyse Türkiye’de de o var. Hekimlerimiz de bu konuda iyi. Merkezlerimiz de multidisipliner" diye konuştu.


Prof. Dr. Sezer Sağlam ise bazı hekimlerin NET’in kanser olmadığına dair yorumlar yaptığını ifade ederek, bunun hastayla tedavi sürecinde sıkıntılara yol açabildiğini söyledi. NET’in cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra takibinde hiçbir tedaviye ihtiyaç duyulmadığını belirten Sağlam, "O nedenle cerrahi erken tanıda altın standarttır. Ancak nöroendokrin bir kanserdir. Bu konuyu küçümsememek gerekir" dedi.


Prof. Dr. Sağlam, NET’in başka kanser türleriyle karıştırılma ihtimaline ilişkin, "Başka kanser türleriyle karıştırılabiliyor ama bu oran son 10 yılda Türkiye’deki patolojinin gelişmesiyle çok azaldı. Özellikle sindirim sisteminin sık görülen diğer türlerinde, kolon, mide ve pankreas kanserlerinde patolog nöroendokrin özellikleri içeren tümörü görebilir. Ancak bu o hastanın nöroendokrin tümörü olduğunu göstermez. Tecrübeli olmayan biri tarafından tanı konulduğunda nöroendokrin tümör tanısını normal kanser dışında alabilir. O zaman tedaviye direnç oluşur. Klasik tedavilere asla yanıt vermez" değerlendirmesinde bulundu.


Nöroendokrin tümörlerin görülme sıklığının yıllık yüzde 10-12 oranında artacağını belirten Sağlam, "Bu Türkiye için önümüzdeki 15 yılı kapsıyor. Ancak tedavi seçenekleri de 2 yıl öncesine oranla daha iyi durumda. Ölüm oranları da oldukça düşecek. Genel onkoloji bilgisi çok artıyor ve bu tüm tümörlere yansıyor. Nöroendokrin tümörler de bundan mutlaka nasibini alacaktır. Kronik hastalık gibi tedavi edileceği günler de oldukça yakındır" ifadelerini kullandı.


Prof. Dr. Sezer Sağlam, hastalığın tedavisi için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında verilen geri ödemeler ve özellikle nükleer tıp tedavileriyle Türkiye’nin Avrupa’nın birçok ülkesinden önde olduğuna dikkati çekerek, "Medikal tedaviler konusunda da SGK’nın hastalar üzerinde herhangi bir kısıtlaması söz konusu değil. Bu anlamda hastalarımız şu an dünya standartlarındaki tüm tedaviye rahatlıkla ulaşabilmektedirler" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir Yaşar Üniversitesine YÖKAK’tan kurumsal akreditasyon Yaşar Üniversitesi Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Kurumsal Akreditasyon Programı (KAP) sürecini başarıyla tamamlayarak 2 yıl süreyle kurumsal akreditasyon almaya hak kazandı. Yaşar Üniversitesi, Yükseköğretim Kalite Kurulu’ndan (YÖKAK) 2 yıl süreyle Kurumsal Akreditasyon almaya hak kazandı. Akreditasyon belgesi Ankara’da düzenlenen törenle Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar ve Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) Başkanı Prof. Dr. Ümit Kocabıçak tarafından Rektör Prof.Dr. Levent Kandiller’e takdim edildi. Yaşar Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Ahmet Yiğitbaşı, akademik başarıların yanı sıra, akreditasyonlarla ile ulusal ve uluslararası projelerdeki performansıyla üniversiteler arasında güçlü bir konum elde ettiklerini söyledi. Yiğitbaşı, “Geleceği daha yaşanılabilir bir hale getirmek için güçlü akademik ve idari kadromuzun yanı sıra gerekli deneyim ve altyapıya da sahibiz. Bilimsel araştırmaların artırılması, nitelikli yayınların desteklenmesi ve girişimcilik uygulamalarının teşvik edilmesi konusundaki çabalarımızın üniversitemizi daha yüksek seviyelere çıkaracağından eminim. Üniversitemiz bu yıl 23. yaşını kutluyor. Büyük emekler verdiğimiz, üretkenlikle büyüdüğümüz, omuz omuza vererek köklerimizin daha da sağlamlaştığı bu yılda ‘Kurumsal Akreditasyon Belgesi”’ almanın haklı gururunu yaşıyoruz.” diye konuştu. Kalite yön veriyor Üniversite olarak akredite çalışmaları ve kalite yönetim sistemine büyük önem verdiklerini belirten Rektör Prof.Dr. Levent Kandiller de kurumsal akreditasyon belgesinin 31 Temmuz 2026 tarihine kadar geçerli olacağını belirtti. Hedeflerinin kalitede ve akreditasyonda sürekliliği sağlamak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kandiller sözlerini şöyle sürdürdü: “Akredite üniversiteler arasına girmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bundan sonraki süreçte de kalite ve iyileştirme çalışmalarına devam edeceğiz. Üniversitemizin misyonu, nitelikli eğitim ve araştırma ile sürdürülebilir değer oluşturmak ve geleceğe yön veren yenilikçi bireyler yetiştirerek topluma katkıda bulunmaktır. Ayrıca, eğitim ve araştırma alanında yaptığımız çalışmalarla yüksek standartları sürdürmenin yanı sıra, başta öğrenciler olmak üzere tüm paydaşlarının doğru bilgiye hızlı erişerek entelektüel gelişimlerine katkı sağlamayı hedefliyoruz”.
Ankara Ankara’da 15 yaşındaki çocuğa sokak köpekleri saldırdı Ankara’nın Mamak ilçesinde babaannesine giden 15 yaşındaki çocuğa köpek saldırdı. Küçük kıza kuduz aşısı yapıldığı öğrenildi. Olay 28.04.2024 tarihinde Ankara’nın Mamak ilçesinde meydana geldi. İddiaya göre, Ece Uslu (15) kardeşi ile babaannelerine gitmek için apartmandan çıktı. Evden çıkan Uslu’ya siteye giren 6 köpek saldırarak eli ve bacaklarından yaraladı. Çevredekilerin bağırmalarından korkan köpekler kaçarken ihbar üzerine olay yerine sağlık ekibi geldi. Elinden ve bacağından yaralanan Uslu ilk müdahalelerin ardından Etlik Şehir Hastanesine kaldırarak tedavi altına alındı. Uslu’ya kuduz aşısı vurulurken tedavisine evde devam edildiği öğrenildi. “Kızım, ‘Anne ölüyorum, ölüyorum’ diye bağırdı” Çocuğunun sesini duyduktan sonra bağırarak dışarıya çıktığını söyleyen anne Esra Uslu, “Hani insanların ona zarar verdiğini hissettim, biri saldırdı herhalde dedim. Köpek hiç aklıma gelmedi ama birkaç gündür bu çok sıklıkla belediyeyi arıyordum çünkü yoğun köpekler görüyorduk. Daha sonra bir baktım kızım kanlar içinde binadan merdivenlerden çıkmaya çalışıyor. Kızım, ‘Anne ölüyorum, ölüyorum’ diye bağırdı. Kızımın üstüne kapandım daha ise komşu çıktı ve yardımcı oldu” diye konuştu. Dışarı çıktığına köpeklerin saldırdığını anlayan Uslu, köpekleri sürekli çektiğini ve bunu ispat edemediğini belirtti. Kızını kontrol ettiğinde diz kapağını ve elini ısırdığını gördüğünü söyleyen Uslu, ”Hemen ambulansı aramak aklıma geldi. Sonra o anda videoya çektim zaten 3-4 saniyelik bir video çekebildim. Tamamen hakkımızı arayabilme. Daha sonra bizi ambulans Etlik Şehir hastanesine götürdü. Kuduz tedavileri sanırım Ankara’da 2 hastanede yapılıyormuş. Daha sonra orada işte hemen tedavisine başlandı” şeklinde konuştu. Belediyeden ‘küpeli’ cevabını aldı Belediyeye hakkını aramaya gittiğini aktaran Uslu, “Daha önceden evimin camından baktığım zaman okula giden çocuklara mutlaka arkalarından böyle koşuyor, özellikle çocuklara karşı çok saldırganlar. Hani bunun sebebini ben anlayamadım, çözemedim ama gerçekten çocuklara karşı bir saldırganlık var. Daha sonra ben belediyeyi çok aradım arama kayıtlarımda mevcut. Belediyeyi her aradığımda bana şu cevabı verdiler, ‘Küpeli efendim, sıkıntı yok yani bunlar küpeli’ köpeklerin küpeli olması benim çocuklarımın herhangi bir uzvunu koparmasına ya da sağır etmesi, kör etmesi, burnunu koparması mı lazım. Ama ben asla böyle bir şey kabul etmiyorum. Böyle bir saçmalık olamaz. Sonuna kadar da hakkımı arayacağım. Hakkımı savunacağım. Benim için ve diğer mağdur çocukların, mağdur insanların hakkı için ben sonuna kadar gideceğim yani. Ben sokakta gerçekten güvenli bir şekilde çocuklarım ben sokakta gerçekten marketime pazarıma çarşamba güvenli bir şekilde gitmek istiyorum. Böyle arkama baka baka korkarak yürümek istemiyorum artık yetkililerin çözüm bulmasını istiyorum” ifadelerini kullandı. Uslu, akşam hava karardıktan sonra köpeklerin toplandıklarını ve adli mercilere başvuracağını belirtti. Uslu, “Bizim sokaklarda gerçekte güvenli bir şekilde bunun bize artık garantisini vermelerini istiyorum. Güvenli bir şekilde sokakta korkmadan yürümek istiyoruz biz” dedi. Kızının merhametli bir çocuk olduğunu söyleyen Uslu, “Benim çocuğum gerçekten çok merhametli bir çocuktu. Akşam yemeklerimizden arta kalanları kaplara koyup sokak hayvanlarına indirelim, anne ne yiyorlar diye düşünen bir çocuktu ama şimdi çocuk o tramvayla günlerini geçiriyor. Ben nasıl okula gideceğim diye düşünüyor” ifadelerini kullandı. Yetkililere seslenen Uslu, “Biz sokakta hayvan görmek istemiyoruz. Köpekler her zaman potansiyel saldırgan varlıklardır” ifadelerine yer verdi.
Malatya Başkan Akçin, Yerinde Dönüşüm’de verilen tutarın arttırılmasını istedi MÜSİAD Malatya Şube Başkanı Yunus Akçin, deprem bölgesi Malatya’da yerinde dönüşüm projesi için verilen tutarın güncel maliyetlere göre yeniden belirlenmesini istedi. 6 Şubat 2023’de yaşanan asrın felaketinde büyük yıkım yaşayan Malatya’da yerinde dönüşüm projesi için verilen 750 bini hibe olan 1,5 milyon TL’lik desteğin günümüz şartlarında yeterli olmadığını ifade eden MÜSİAD Malatya Şube Başkanı Yunus Akçin, yeni bir düzenlemenin gerekli olduğunu söyledi. Asrın felaketi sonrası depremden etkilenen tüm vatandaşlara bugüne kadar verilen hane başı destek, taşınma yardımı, kira yardımı gibi destekler için hükümete teşekkür eden Akçin, “Ancak Yerinde Dönüşüm projesi için verilecek olan ve Ekim ayının içerisinde açıklanan 750 bin TL hibe+750 bin TL kredi toplamı 1,5 milyon TL’nin günümüz şartlarında maalesef yeterli değil” dedi. 2023 Ağustos ayında açıklanan yapı yaklaşık birim maliyeti ile ilgili bilgiler veren Akçin, “4A grubundaki bir yapı için 10 bin 200 TL/M2 iken 1,5 milyon TL ile yaklaşık 147 M2 bir yapı yapılmaktaydı. 2024 yılı Şubat ayında açıklanan aynı gruptaki yapının maliyeti 15.300 TL/M2 olarak güncellenmiştir ve 1,5 milyon TL ile yapılabilecek konut büyüklüğü 98 M2’ye düşmüştür. Dolayısıyla 1,5 milyon TL olan yerinde dönüşüm desteğinin artan enflasyon karşısında yetersiz kaldığını ve günümüz maliyetlerine göre yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirtmek istiyoruz” ifadelerine yer verdi. Başkan Akçin ayrıca güçlendirme ruhsatı olan birçok depremzede vatandaşa da AFAD tarafından verilecek Güçlendirme Kredisine ilişkinde yaklaşık 7 bin 500 konutun hızlı bir şekilde kredisinin kullandırılmaya başlamasının elzem olduğunu söyledi.