SAĞLIK - 30 Eylül 2020 Çarşamba 22:25

Bakan Koca’dan Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklama

A
A
A
Bakan Koca’dan Bilim Kurulu Toplantısı sonrası açıklama

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Aşı için önümüzde 2-3 aylık süre kaldığına göre tünelin ucundaki ışık göründü” dedi.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Aşı için önümüzde 2-3 aylık süre kaldığına göre tünelin ucundaki ışık göründü” dedi.


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Bilkent Yerleşkesi’nde gerçekleştirilen Koronavinüs Bilim Kurulu Toplantısı’nın ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.


Koca, yaklaşık 33 milyon insana korona virüs bulaştığını aktarırken, “Bir milyona aşkın ölüm gerçekleştirdi. Avrupa’da vaka sayılarında artış var. Dünya Sağlık Örgütü, salgında hayatını kaybedecek insan sayısının 2 milyonu geçeceğini ileri sürüyor. Zaman zaman bizim sizlerle paylaştığımız bir anlamda küresel ölçekli korona tablosu diyebileceğimiz veriler devletlerin DSÖ’ye yaptığı resmi beyanları esas almaktadır. Dünya vaka sayı tespit konusunda istekli değildir. Dünya nüfusunun bu denli hareketli olduğu bu çağda, yaşanan bir salgında endişe verici olan tespit edilen vakalar değildir. Endişe verici olan vaka tespit edilmemesidir. Salgında gözle görülmeyen her risk izole edilmiş riskten çok daha korkutucudur” diye konuştu.


Amacının hastalıkla etkin mücadele olanın vakaya ulaşabileceğinin bilgisini veren Koca, şu ifadeleri kullandı:


“İlerlemiş vakanın müracaatını beklemez. Salgını bir nevi doğal seyrine bırakmak ve sadece aşıya odaklanmak yerine mücadeleyi günü güne verir. Bunun örneği Türkiye’dir. Bu dönemde sosyal davranışlarımız değiştiği gibi ruh durumumuz da değişti. Bazı konularda fikir birliğine kolay ulaşıyoruz, bazı konularda zorlanıyoruz. Belirsizlik karşısında toplumda endişe tartışmalı bir hava olması olağandır. Bunun aşılabilir bir düzeyde tutulabilmesi birlik ve beraberlik ruhuna zarar vermemesi önemlidir. Herkes bir yorum ve bir sorun sürebilir. Başka kaygılar ortaya koyabilir. Bu noktada unutulmaması gereken toplumun ortak bir meselesini ele aldığımız bunu yaparken de görünen ve çıplak gözle görünmeyen çıkarlarını korumamız gerçeğidir. Yapılan eleştirilerde pergelin bir ayağı bu noktada olmalıdır.”



“Aşı için önümüzde 2-3 aylık süre kaldığına göre tünelin ucundaki ışık göründü”


Aşı için 2-3 aylık süre kaldığının bilgisini veren Koca, “Tünelin ucundaki ışık göründü. Bazıları bu tünelden emek vermeden sırf konuşarak başarılı çıkmak istiyor ve hazır alacakaranlıktayken yarın unutulacak bazı iddialar ileri sürüyor. Bu yolun emekçilerin hakkı vardır. Bu tedbirlere uyan ve devletine net güven duyanlarında hakkıdır. Herşey den önce kelimeleri yerli yerinde kullanmak gerekir. Salgınlar birlikte hayatımıza giren bazı kelimeler oldu. Aşı konusunda katledilen yol bu kelimelerde bazı değişikliklere yol açtı. Artık dalgalardan tiklerden değil tedaviden bağışıklıktan bahsediyoruz. Testten, vakadan ağır hastadan bahsediyoruz” diye konuştu.



“Her vaka hasta değil, çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var”


Testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenlerin olduğunu belirten Koca, “Her vaka hasta değil, çünkü testi pozitif çıktığı halde hiçbir semptom göstermeyenler var ve büyük çoğunluğu bunlar oluşturuyor. İz sürücüler olan filyasyon ekibimiz ağırlıklı olarak bunları tespit ediyor. Bu kişilere asonmatik pozitifler diyoruz. Bunların sağlık açısından önemi bulaştırıcı yani taşıcı olmalarıdır. Eğer tespit ile izole edilmezlerde salgının büyümesine yol açarlar. Gerekli destekle izole edildiğinde bu kişilerin testi ortalama 1 hafta sonra zaten negatif çıkmaktadır. Söz konusu şartlar yerine getirildiği için bu gruptakiler salgın için artık 1. öncelikle yeri yoktur. Her gün açıklanana ve üzerinde durduğumuz yeni hasta sayısı asıl dikkat konusu olmalıdır. O halde durumun özeti şudur: test sonucu pozitif çıkanların her biri bir vakadır. Bunların büyük kısmı belirti göstermeyen taşıyıcılardır. Kalan kısmı ise hastalık bulgusu olup tedavi altına alınan hastalardır. Bir kısmını evde önemli bir kısmını da hastanede takip ve tedavi ediyoruz. Hastanede tedavi altına aldıklarımızı ayrıca yatan hasta olarak raporluyoruz” şeklinde konuştu.



“Hayatta olanı ölmüş gösteremeyeceğiniz gibi, öleni de hayatta göstermeniz mümkün değildir”


Türkiye’deki veriler hakkında iddialara açıklık getiren Koca, bu konudan da bir tartışma galibiyeti bekleyenlere ise seslendi. Koca, “Sayısal bir galibiyet arıyorsanız lütfen ruhaniyeti çiğnemeyin kayıtlarımıza saygı gösterin. Ölüm sayılarıyla skor arayışında olanlar, sayıları gerçeğinden yüksek göstermeye çalışanlar nerede dayanak arıyor? Türkiye’de ölüm verileri 2 kaynakta toplanmaktadır. Biri belediyelerimizin e devlet veri tabanında yer alan defin sayılarıdır. Diğeri Türkiye İstatistik Kurumudur. Söz konusu 2 ayrı veri tabanının birlikte kullanımı yanlıştır. Ayrıca ölüm raporları bulanan bazı kategorik bilgiler yanlış yorumlanıyor. Öncelikle ölüm konusu sayısında açıklık getirmek istiyorum. Ölüm bildiriminde kullanılan form yeni değildir. 2013 yılından beri kullanılmaktadır. Bu belgede yer alan iki hane önemlidir. Bu hanelerden biri ölüm şekli diğeri ise ölüm nedenidir. Ölüm şeklinin ise amacı şu bilgiyi vermektedir. Ölen kişi mesela adli bir vaka veya normal ölüm mü ? Bu sorunun cevabı doğal ölüm ve adli vaka sonucu ölümdür. Bu haneye hastalığa bağlı diğer ölümün izahı için bulaşıcı hastalık veya bulaşıcı olmayan hastalık açıklaması da eklenmiştir. Kayıtlar bu yılki ölümlerin yaklaşık onda birinde ölüm şeklinin bulaşıcı hastalık sonucunda doğal ölüm olduğu göstermektedir. Onda 9’u ise bulaşıcı olmayan hastalık veya yaşlılık olarak işaretlenmiştir. Bu hanedeki bilgi ölümün nedenini hastalık bazında göstermez. Bunda kovid-19 ölüm sayıları anlaşılmaz. Bulaşıcı tek hastalığın kovid-19 olduğunu düşünen varsa yanılıyor. Raporda ölüm nedeni hanesi asıl bilgiyi veren kısımdır. Bu hanede hastayı takip eden doktorun kayıdır 2’inci bir hekim tarafından onaylayarak kesinleşir. Defin sonrası alınan kesin ölüm raporunda hastanın onaylanmış ölüm nedeni bu hanede yer almaktadır. İstatistiklerde kovid-19’un ölüm nedeni olarak gösterilebilmesi buradaki dayanır. Vefat sayılarına ilişkin yanıltıcı iddialar bazı belediyelerin açıklamalarına dayanıyor. Belediyelerin e devlet veri tabanında yer alan mezarlık bilgi sisteminde söz konusu ildeki defin sayıları yer alır. Defin raporları ise kişilerin öldüğü ilde verilir. Ölen kişi ya öldüğü ilde veya resmen ikametinin olduğu ilde ya da ailesinin uygun gördüğü yerde ilde defnedilebilmektedir. 3 ayrı yer 3 ayrı il söz konusudur. Belediyelerin verileri kendi illerinde defin sayılarını ortaya koyar. TÜİK verilerinde dağılım ölen kişilerin ikamet adresine göre yapılmaktadır. Yani kişi İstanbul’da yaşadığı halde ikamet adresi Sivas ise TÜİK onu Sivas olarak kaydeder. Dolayısıyla belediye ile TÜİK onu başka kaydeder. Bu farkı yılın 9’uncu ayında görürsünüz. Fakat 31 Aralıktan yeni yıla devir ettiyse toplam vefat sayıları 2 kaynakta eşitleri. 11 il belediyesi verilerine bakıp, sonuç çıkarmak yanlıştır. Yılın sonu beklenirse TÜİK verileri ile diğer verilerin çakıştığı zaten görülecektir. Şu bilinmelidir devletin ve salgınla mücadelenin itibarını zedelemek isteyen kendi itibarını zedeleri. Birinin ölümünü ise saklama imkanı yok, 2020’deyiz. Hayatta olanı ölmüş gösteremeyeceğiniz gibi, öleni de hayatta göstermeniz mümkün değildir. Yıllık öngörülen yüzde 2,2 artışla bunun şimdi 336 bin 518 olması beklenmektedir. Şu ana kadar Kovid-19 kaynaklı ölümler dahil 339 bin 26 ölüm gerçekleşmiştir. Aradaki fark 7 bin 244’tür. Kovid-19 kaynaklı tespit edilen ölüm sayısı ise 8 bin 62’dir. Kovid-19 ölümlerinin bulaşıcı hastalık başlığı altında verilmediği açıktır. Bunları sırf bulaşıcı hastalık sebebiyle ölüm diye Kovid-19 hanesine yazan varsa yanılıyor” açıklamasında bulundu.



“Ankara’da hasta sayısı son 2 hafta içinde yarı yarıya azaldı”


Ankara’daki vaka sayısının son 2 hafta içinde yarı yarıya azaldığının bilgisini veren Bakan Fahrettin Koca, “Salgın devletin vatandaşlarına karşı yükümlüklerini de hedef almaktadır. O yüzden mesuliyeti olmayan bazı kişilerin tenkitleri fotoğrafın bir noktasına mercekle bakıp leke aramaktan farksızdır. Yolun en güç kısmını açtığımızı inanıyorum. Tedbirleri titizlikle devreye soktuğumuzda korkunun yerini özgüven alıyor. Son 3 haftada yapılan bölgesel müdahalelerin sonuçlarını gördük. Yüksek artışlardan söz ettiğimiz birçok ilimizde başarı sağladık. Geçtiğimiz haftalarda Diyarbakır, Van, İzmir, Samsun’a değerlendirme ziyaretleri yapmıştık. Değerlendirmelere civar illeri de dahil ettik. Bir haftayı da İstanbul da yapılan gözden geçirmeye ayırdık. Böyle toplam 23 ilimizin sağlık altyapımızı inceleme fırsatı bulduk. 2 haftaki önceki toplantımız da Ankara’daki durumu değerlendirmiş sayılarda artışın yüksek olduğunu ifade etmiştim. Bu artış sadece Ankara’yla ile sınırlı değil Anadolu’nun birçok bölgesini etkileyen bir durumdu. En fazla dikkat çeken yer Ankara’ydı. Ankara’da hasta sayısı son 2 hafta içinde yarı yarıya azaldı. Bunu hastanelerimizdeki yoğunluk azalıştaki durumu anlamak mümkündür. Testlerin erken sonuçlanması, tedaviye erken başlanması, filyasyon ekiplerinin arttırılması, temaslı izolasyon semptomlulardan hızla numune alınması ve izolasyon etkili etkili olarak bilinen hususlardır” dedi.



“İstanbul’un 2 katı olan vaka sayısı, İstanbul’un da altına indi”


Ankara’daki vaka sayısı hakkında konuşan Koca, “Aile hekimlerinin yanı sıra Ankara üzerinde kurulan çağrı sisteminde 110 görevli evleri arayıp semptom takibi yapıyor. Son 1 ayda oluşturduğumuz 120 kişiden doktor ekipleri evlere giderek hasta takibi yapıyor. 3’er kişiden oluşan 780 filyasyon ekibimiz sahada sadece Ankara için söylüyorum. Bu tedbirlerle son 10 gün içinde günlük hasta sayısı yüzde 60’a yakın bir şekilde azaldı. İstanbul’un 2 katı olan vaka sayısı, İstanbul’unda altına indi. Buna paralel olarak yoğun bakımda yatan hasta sayımızda, ağır hasta sayımızda da azalmış oldu” diye konuştu.



“Yaş ve kronik hastalık önceliğini gözeten bir aşılama programı olacak”


Aşı konusunda önceliğin yaş ve kronik hastaların olduğunu aktaran Bakan Koca, “Aşı konusunda denemelerin çok ötesine geçildiğini vurgulamak isterim. Türkiye olarak tedarik girişimlerini başlattık. Yaş ve kronik hastalık önceliğini gözeten bir aşılama programı olacak. Bağlantılı olduğumuz ülkeler aşıdan sonuç aldıklarını rapor ettiler. Bu sürece paralel olarak yerli aşı çalışmalarımız devam ediyor. Halen 13 çalışma var. Bunlardan faz-1 deneylerine başlamak olanlar var. Hayvan deneyleri büyük ölçüde tamamlanmıştır. Çok yakında kendi aşımızın üretimine başlayacağımıza inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul İçinde gliserol bulunan ‘slushie’ içecekler, 10 yaş altı çocuklar için tehlikeli Rengârenk görüntüleriyle çocukların ilgisini çeken ‘slushie’ içecekleri hakkında aileleri uyaran Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Hatice Polat Menekşe, 10 yaş altındaki çocukların bu tür içeceklerden uzak tutulması gerektiğini belirtti. Dışarıda yapılan slushie içeceklere eklenen ve donmuş etkisini veren Gliserol hakkında bilgilendiren Uzm. Dr. Menekşe, “Bu madde çocuklarda; baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, kan şekeri düşüklüğü, bilinç kaybına yol açıyor” dedi. Yaz aylarının gelmesiyle buzlu içecek tüketim oranları da artacak. Popüler olan slushie içecekler hem rengârenk görüntüsü hem de tadıyla çocuklar tarafından da ilgi görüyor. Ancak sulu kar etkisini verebilmek için bu tür içeceklere E422 koduyla yer alan ‘Gliserol’ ekleniyor. Çamlıca Erdem Hastanesi’nde Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı, Uzm. Dr. Hatice Polat Menekşe ise bu madde hakkında çeşitli uyarılarda bulundu. 10 yaş altındaki çocukların bu tür içeceklerden uzak tutulması gerektiğini belirterek “Üreticilere çok az miktarda gliserol kullanılması uyarısı var. Ancak bunun ne kadar uygulanabildiğini bilmiyoruz. Kaldı ki çok az haliyle bile 10 yaş altı çocuklar için tehlike arz ediyor” açıklaması yaptı. “Aileler genellikle bu semptomların neden kaynaklandığını anlayamayabiliyor” Uzm. Dr. Menekşe, “Bu tür içecekler geleneksel olarak şekerle hazırlanırken son dönemlerde hazır gıda olarak bulunması için gliserol kullanılarak yapılıyor. Küçük çocuklarda tüketildiğinde baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, kan şekeri düşüklüğü, bilinç kaybına yol açabiliyor. Aileler ise bu semptomların neden kaynaklandığını anlayamayabiliyor. Dikkatli davranmak bu nedenle önemli” dedi. Uzun dönem etkileri çocukta kalabilir: Böyle vakalar tespit edilmiş Gliserol tüketiminin 4 yaş altındaki çocuklarda çok tehlikeli olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Menekşe, “4-10 yaşındaki çocuklara ise çok az miktarda, verilmelidir. Bu içecekleri fazla tüketen 4 yaş altındaki çocuklar için ise ciddi sonuçlar doğurabilir. Maalesef müdahalesi geciken kan şekeri düşüklüğü ve bilinç kaybı gibi bir durumda uzun dönem etkileri çocukta kalabilir. 4 yaş altında bildirilmiş böyle vakalar var ” uyarısında bulundu. Gliserol hazır gıda ürünlerine genellikle tatlandırıcı veya koruyucu olarak kullanılır ama çoğunda zarar veremeyecek derecede eser miktarlardadır. Slushie içeceklerde ise miktar olarak fazlalığı endişe kaynağını oluşturur. Ailelere önerilerde bulunan Uzm. Dr. Menekşe, “Çocuklarınıza hazır ürünleri tükettirmeyin. Örneğin meyve suyunu siz hazırlayın. Kutulu ürünleri ise ancak güvenli aralıklarla tüketebilirler” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Osmaniye Dedesini çizmesiyle yeteneği ortaya çıkan otizmli Okan’ın resimleri hayran bırakıyor Osmaniye’de yaşayan otizmli ressam Okan Mert Gönül, hayata resim yaparak tutunuyor. Okan’ın yeteneğini ortaya çıkaransa 9 yaşındayken boş kağıda çizdiği dedesinin resmi oldu. Osmaniye’de yaşayan 14 yaşındaki otizmli Okan Mert Gönül’ün resim çizmeye olan ilgisi 9 yaşında fark edildi. Ailesi tarafından resim yapması için verilen kağıtlara dedesinin resmini çizen Okan’ın yeteneğini gören ailesi onu resim yapmaya yönlendirdi. Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde açılan resim kurslarında aldığı eğitimlerle yeteneğini geliştiren Okan, yaptığı resimlerle kendine hayran bırakıyor. Bugüne kadar birçok kişisel resim sergisi açan çocuğun en büyük hayali üniversite okuyup ressam veya resim öğretmeni olmak. Oğlunun küçüklüğünden beri resme merakının olduğunu ama yeteneğini dedesinin resmini çizdiğinde fark ettiklerini söyleyen anne Zübeyde Gönül, "9 yaşındayken dedesi misafirliğe gelmişti, sıkıldığında resim yapmak için eline kağıt kalem aldı. O zaman dedesini çizdi ve çok güzel çizmişti. Ondan dolayı biz bu yeteneğini fark edip kurslara gönderdik. Şu an gayet iyi durumda hayal gücü genişliyor daha çok resimle ilgilendikçe sosyalleşmesi de ilerliyor. Önceden çok içine kapanık, utangaç bir çocuktu ama şimdi gayet sosyal, herkesle konuşuyor utanması kalmadı, çekingenliği gitti. İnşallah ilerleyen zamanlarda ressam, resim öğretmeni olmasını isterim. Kendini tek başına idame edecek bir yere gelsin, biz olmadan da yaşayabileceği duruma gelsin" diye konuştu. Küçük yaştan beri ressam olmak istediğini ifade eden Okan Mert Gönül ise, "Ben resmi ilk defa 4 yaşındayken gördüm. Ben kendim ressam olmaya çalıştım, mümkün değildi. Her şey kalabalıktı ama şimdi büyüdüm resim kursuna gittim. Resim kursunda ayıcıkları çizdim milyonları çizmiştim. Daha sonra Gençlik Merkezi’nin kursuna gittim gölgeleri de yapabiliyorum, çiçeği yaptım, babamın resmini, dedemi, komşunun arabasını, ailemi çizdim" dedi. Gençlik merkezinde görevli Görsel Sanatlar Öğretmeni Sultan Öztürk, Okan’la çalışmalarının ilk aşamasına göre çok fazla yol kat ettiklerini belirterek, "Bu çalışmasındaki kat ettiği yol bizim için çok önemliydi. Bu yüzden ailesini de kutluyorum. Otizmin gerilemesinde veya duraklamasında yeteneği keşfedilen çocukların bu tür kurslarda çok etkisi olduğunu gözlemledik. Bu yüzden Okan’ın herkese örnek teşkil etmesini istiyoruz. Onu güzel sanatlar lisesine ve üniversiteye, fakülteye de hazırlayacağız kısmet olursa. Bu konuda gelişimini devam ettirecek ailesini bu çabalarından dolayı kutluyorum" dedi.