POLİTİKA - 18 Eylül 2021 Cumartesi 12:12

Bakan Pakdemirli: "AB pazarında daha fazla coğrafi işaretli ürünümüzü görmek istiyoruz"

A
A
A
Bakan Pakdemirli: "AB pazarında daha fazla coğrafi işaretli ürünümüzü görmek istiyoruz"

AB Komisyonu’nun Tarımdan Sorumlu üyesi Janusz Wojciechowski ile ikili bir görüşme gerçekleştiren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Gaziantep baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Bayramiç beyazı ve Taşköprü sarımsağı ile AB’de varız.

AB Komisyonu’nun Tarımdan Sorumlu üyesi Janusz Wojciechowski ile ikili bir görüşme gerçekleştiren Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Gaziantep baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Bayramiç beyazı ve Taşköprü sarımsağı ile AB’de varız. Ancak biz AB pazarında daha fazla coğrafi işaretli ürünümüzü görmek istiyoruz” dedi.


Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, İtalya’daki G20 Tarım Bakanları Toplantısı kapsamında AB Komisyonu’nun Tarımdan Sorumlu üyesi Janusz Wojciechowski ile yaptığı ikili görüşmede, Türkiye ve AB arasında tarımla ilgili yürütülen pek çok konuyu ele aldıklarını açıkladı. Görüşmeye ilişkin bilgi veren Bakan Pakdemirli, AB ile coğrafi işaretli ürünlerin karşılıklı korunması konusunda 2019 yılından bu yana yürütülen bir iş birliği olduğunu belirterek, “AB’de tescilli ve koruma altına alınmış 7 ürünümüz var. Bunlar Gaziantep baklavası, Aydın inciri, Malatya kayısısı, Aydın kestanesi, Milas zeytinyağı, Bayramiç beyazı ve Taşköprü sarımsağı. Türkiye olarak AB pazarında daha fazla coğrafi işaretli ürünümüzü görmek istiyoruz. Her iki taraftan da yapılan tescil başvuruları var. Bu projenin gelecekteki iş birliğimizi daha da güçlendireceğini görüşmemizde değerlendirdik” dedi.



Yeşil, sürdürülebilir ekonomiye geçiş için yol haritası


Bakan Pakdemirli, görüşmede Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın da gündeme geldiğini belirtti. Türkiye’nin hem Avrupa Yeşil Mutabakatı ile entegrasyon hem de küresel zorluklara hazırlıklı olmak için kendi sürecini başlattığını ifade eden Pakdemirli, şu bilgileri verdi:


“Avrupa Yeşil Mutabakatı Eylem Planı, Ticaret Bakanlığımız tarafından ilgili tüm paydaşların katılımıyla hazırlandı. Bu eylem planı, kalkınma hedeflerimiz doğrultusunda ülkemizin kaynaklarını verimli kullanan, yeşil ve sürdürülebilir bir ekonomiye geçişini destekleyen bir yol haritası. Tarım ve Orman Bakanlığı olarak bu eylem planında üç ana başlık altında 24 aksiyondan sorumluyuz. Bunlar, ‘Yeşil ve Döngüsel Ekonomi’, ‘Sürdürülebilir Tarım’ ve ‘İklim Değişikliği ile Mücadele.’ Özellikle ‘Tarladan Çatala’, ‘Biyoçeşitlilik’ ve ‘Orman’ stratejilerine özel önem veriyoruz. Bu dönüşümle ilgili de karşılıklı görüş alışverişinde bulunduk.”


Bakan Pakdemirli, görüşmede Üst Düzey Tarım Diyaloğu platformunun yanı sıra bundan sonraki süreçte karşılıklı neler yapılabileceğine ilişkin gündemlerin de değerlendirildiğini belirtti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.