SAĞLIK - 12 Ekim 2021 Salı 16:15

Sağlık Bakanlığı, Covid-19 aşı uygulanma rehberini güncelledi

A
A
A
Sağlık Bakanlığı, Covid-19 aşı uygulanma rehberini güncelledi

Sağlık Bakanlığı, gebelerde Covid-19 aşısı uygulanma rehberini güncelledi.

Sağlık Bakanlığı, gebelerde Covid-19 aşısı uygulanma rehberini güncelledi. Rehberin konu ile ilgili güncellenen bölümünde, "Gebelikte inaktif ve mRNA aşısının uygulanmasına ilişkin veriler incelendiğinde gebelere aşı uygulaması tavsiye edilmektedir. Aşılar gebelik öncesinde ve gebeliğin başlangıcından itibaren her dönemde uygulanabilir" denildi.


Sağlık Bakanlığı Covid-19 Solunum Sistemi Hastalıklarının Yaygın Olduğu Dönemde Sağlık Kuruluşlarında Gebe Takibi Rehberi güncellendi. Yapılan güncellemede, Covid-19’un aşı olmayan gebelerde ağır seyrettiği ve anne adaylarının gebeliğin her döneminde aşı olabileceğine vurgu yapılarak, aşı olmaları tavsiyesinde bulunuldu. Rehberin ilgili kısmında şu ifadeler yer aldı:


“Covid-19 gebelerde gebe olmayanlara göre daha ağır seyretmekte ve daha fazla ölümle sonuçlanmaktadır, birçok ülkede Covid-19 anne ölümlerinin birinci nedeni haline gelmiştir. Gebelikte inaktif ve mRNA aşısının uygulanmasına ilişkin veriler incelendiğinde gebelere aşı uygulaması tavsiye edilmektedir. Aşılar gebelik öncesinde ve gebeliğin başlangıcından itibaren her dönemde uygulanabilir. DSÖ, onay verdiği SARS-CoV-2 aşılarının gebelere de yapılmasını önermektedir, ayrıca CDC ve American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG) de gebeler, emzirenler ve gebelik planlayanlara Covid-19 aşılarını önermektedir. İnaktif aşılar gebelik döneminde güvenle kullanılan ve etkili aşılardır. Son dönemde geliştirilmiş olan mRNA aşılarının CDC tarafından yayımlanan 139 bin gebeyi kapsayan çalışmada da bu aşıların gebelerde etkili olduğu; anne, fetüs ve yenidoğan üzerine ciddi bir yan etkisinin olmadığı gösterilmiştir. mRNA aşıları canlı virüs içermez ve aşı etkinliğini artırmak için bir adjuvan kullanmaz. Aşılardaki mRNA hücre çekirdeğine girmez ve insan genomunu değiştiremez. 92 bin gebede, düşük oranının, Covid-19 aşısı olanlarda aşı olmayanlardan daha yüksek olmadığı belirlenmiştir. Hayvan çalışmaları ve klinik çalışmalardan elde edilen veriler, başta mRNA olmak üzere Covid-19 aşılarının anne ve bebeğe zararlı bir etkisinin olmadığını, anneyi koruduğunu ve hastalık riskini 5-10 kat azalttığını göstermiştir. ABD’de Covid-19 mRNA aşısı uygulanmış ve doğum yapmış 827 gebenin verileri incelendiğinde aşıların düşük, ölü doğum, konjenital anomali, bebeğin gelişimi, erken doğum, ölü doğum veya yenidoğan ölümü başta olmak üzere herhangi bir soruna yol açmadığı görülmüştür. Gebelikten hemen önce veya ilk 20 haftada mRNA aşısı yapılmış 2 bin 456 gebede düşük riskinde artış görülmemiştir. mRNA aşılarıyla aşılanmış, çoğunluğu sağlık çalışanı olan 424 gebenin değerlendirildiği bir başka çalışmada da hem gebelerde hem de bebeklerinde, aşılı olmayanlarla benzer sıklıkta olumsuz sonuçlar gözlendiği bildirilmiştir. Ek olarak annedeki antikorların yeni doğanda SARS-CoV-2’ye karşı pasif bağışıklık sağlamak üzere plasentadan ve anne sütüne geçtiği de gösterilmiştir. Gebelikte aşılama, enfeksiyona yakalanma riskini azaltır, kordon kanı ve anne sütüne koruyucu antikor geçişini sağlar.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.