GENEL - 03 Şubat 2012 Cuma 15:21

OSTİM`DEKİ PATLAMALARDA ÖLENLER ANILDI

A
A
A
OSTİM`DEKİ PATLAMALARDA ÖLENLER ANILDI

Ostim’de geçen yıl meydana gelen patlamalarda hayatlarını kaybedenler işyerlerinin önünde anıldı.
Ostim’de 2 Şubat 2011’de meydana gelen patlamalarda ölen mühendis ve işçiler, patlamanın yıldönümünde yakınları tarafından işyerlerinin önünde anıldı. Dilek Gürer’in kardeşi Demet Gürer yaptığı basın açıklamasında, 20 canlarını yitirirken, 1 yıldır her gün yüreklerinin dağlandığını ve seslerinin kulaklarında olduğunu belirtti. Gürer, duruşmalarda, herkesin birbirini sorumlu tuttuğunu, denetim görevi olan kurumların denetim faaliyetlerinin olmadığını gördüklerini ifade ederek, duyduklarının acılarını daha
da arttırdığını kaydetti. Patlamaların yaşandığı iki işyerinin ve denetiminde sorumlu olan kurumların ’hukuki ve cezai sorumluluğu’nun yeterince ortaya çıktığına inandıklarının altını çizen Gürer, ’’Dosyada bilirkişi raporunun yeterli olmadığını düşünüyoruz. Mahkemenin bütün sorumluların eksiksiz yargılanmasına yarayacak, Bilirkişi Raporu oluşturulması için karar vermesini istiyoruz. Sorumlu kamu kurumları ve temsilcileri için tefrik edilerek soruşturması devam eden dosyanın, neticelendirilmesi ve
birleştirilmesini istiyoruz. Kaybettiklerimizin anısına saygımızı temsilen, Ostim ve İvedik’te bir park yapılmasını istiyoruz’’ dedi.
Ayrıca Gürer, kendilerine anma programının duyurularını asarken güvenlik görevlileri tarafından yapılan saygısız tutumları da kınadıklarını belirtti.
Patlamada ölenlerden Satılmış Şimşek’in eşi Fazilet Şimşek de, acılarının aynı olduğunu ve dinmediğini söyleyerek, ’’Eşimin içinde olduğu binada 20 kişi hayatını kaybetti. Konuşulacak bir şey kalmadı. Sorumluların hepsi yargılansın istiyoruz’’ ifadelerinin kullandı.
Duruşmada gelinen noktada avukatların birbirini suçlandığını belirten Şimşek, tüp firması sahipleri ile işyeri sahiplerinin birbirini suçladığını yineledi. Küçük çocuklarının her gün babasını sorduğunu ifade eden Şimşek,’’Her gün ’gitti, gelecek’ diyoruz’’ dedi.
Olay yerine karanfil bırakan Ostim’de hayatını kaybedenlerin yakınları, 1. patlamanın yaşandığı yere yürüyerek gitti. Burada da basın açıklaması yapan grup, patlamanın yaşandığı binanın önüne karanfil bıraktı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.