YEREL HABERLER - 23 Mart 2014 Pazar 09:08

Çubuk’ta ‘engelsiz Ağaçlar Projesi’ Kapsamında Fidan Dikildi

A
A
A
Çubuk’ta ‘engelsiz Ağaçlar Projesi’ Kapsamında Fidan Dikildi

NESLİHAN DEMİRER
Çubuk’ta Down Sendromu öğrenciler ve aileleri ‘Dünya Down Sendromu Günü’nü ve ‘Orman Haftası ve Ağaç Bayramı’nı fidan dikerek kutladı.
Dünya Down Sendromu Günü etkinlikleri dolayısıyla Çubuk’ta etkinlik düzenlendi. Çubuk Harika Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi tarafından düzenlenen ‘Engelsiz Ağaçlar Projesi’ kapsamında, Down Sendromu öğrenciler, aileleri ve öğretmenleri fidanları toprakla buluşturdu.
Down Sendromu öğrencilere dikkat çekmek amacıyla böyle bir etkinlik yaptıklarını anlatan Çubuk Harika Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi Müdürü Meryem Gündoğdu, ’’Bugünün anlamı çok büyük, çünkü down sendromlu çocuklarımız için farkındalık aşılamak istiyoruz. 21 Mart Dünya Down Sendromu Dünüdür ve bizde bunu bir etkinlikle kutlamak istedik. Ayrıca bu hafta Orman Haftası ve Ağaç Bayramı olması nedeniyle bu gün çocuklarımıza ağaç diktirdik. Çocuklarımızla birlikte ağaç dikerek sesimizi duyurmak istedik’’ dedi.
Çubuk‘ta yaklaşık 36 tane down sendromu kişi olduğunu ve bunlardan 22 tanesinin kendi öğrencileri olduğunu kaydeden Erdoğmuş, “Biz bu çocuklarımıza çalışabilecekleri hizmet alanları açılmasını istiyoruz. Evlerinden çıkarak üretmelerini istiyoruz. Bunlara dikkat çekmek amacıyla yaptığımız bugünkü etkinliğimizde 40 tane çam ağacı diktik. Her öğrencimizin birer tane ayrı bir ağacı olsun ve her ay gelsin sulasınlar istedik. Kendi diktikleri ağaçlarının büyüdüğünü görmelerini istedik. Hem orman haftasını hem down sendromu gününü birleştirerek, aile ve çocuklarını sevindirmek istedik. Engelsiz ağaçlar projemizi için oluşturduğumuz ormanlık alanımıza gül ağaçları, meye ağaçları ve çam ağaçları dikeceğiz’’ diye konuştu.
Kendisinin hem Zihinsel Engelliler Sınıf Öğretmeni olduğunu hem de down sendromu kızı olduğunu kaydeden Saliha Dalgıç, “Kızımın adı Sinem Dalgıç, 28 yaşında 29 yaşına girecek. Bir eğitici öğretmen olduğum için kızımı kendi çalıştığım okullarda eğittim. Şanslı bir anneyim Sinem gibi bir kızım olduğu için. Bugünde kurumumuz sağ olsun çok güzel bir etkinlik yaptı. Bu etkinlikte her birine birer ağaç dikilmesi beni de çok mutlu etti, çok duygulandırdı. Kendilerine çok teşekkür ediyorum’’ dedi.
Havanın rüzgarlı olmasına aldırmadan, öğretmenleri ve anne babalarının yardımıyla çam fidanlarını diken engelliler, “Bizim için farklı bir gün oldu. İmkan veren ve elimizden tutan olursa çok şey yapabiliriz. Buradaki çalışmamız moral sağladı’’ dediler.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.