EKONOMİ - 04 Aralık 2025 Perşembe 12:28

Bakan Bayraktar: "Hedefimiz madencilik sektörümüze gerek risk sermayesi gerekse uluslararası sermayeyi ülkemize çekecek düzenlemeleri yapmak"

A
A
A
Bakan Bayraktar: "Hedefimiz madencilik sektörümüze gerek risk sermayesi gerekse uluslararası sermayeyi ülkemize çekecek düzenlemeleri yapmak"

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, "Şimdi hedefimiz yeni düzenlemelerle madencilik sektörümüze sermaye katkısı yapacak, gerek risk sermayesi gerekse uluslararası sermayeyi ülkemize çekecek düzenlemeleri yapmak. İstanbul’da, İstanbul Finans Merkezinde maden borsamızı hayata geçirmek" dedi.


’Sorumlu Madencilik Zirvesi’ 4 Aralık Dünya Madenciler Günü dolayısıyla Ankara’da bir otelde düzenlendi. Bakan Alparslan Bayraktar, Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Mehmet Yılmaz, dernek üyeleri ve davetliler katıldı. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başlayan zirve, gün özelinde hazırlanan videonun seyredilmesiyle devam etti.



"ETİ MADEN 2 milyon 500 bin ton satışla 1 milyar 322 milyon dolarlık gelir elde etti"


ETİ MADEN’in çeşitli sektörlere yönelik bor ve türevlerini ürettiğini belirten Bakan Bayraktar, "İhracat şampiyonumuz ETİ MADEN, bor madeninde geçtiğimiz yıl 2 milyon 500 bin ton satışla 1 milyar 322 milyon dolarlık gelir elde ederek tüm zamanların rekorunu kırdı. Yer altı zenginliklerimizi katma değerli ürünlere dönüştürmek amacıyla bor karbür ve ferrobor üretim tesislerini hayata geçirdik. Ayrıca, Eskişehir Kırka’da kurulan pilot tesisle lityum karbonat üretiminde ilk ürünü elde ettik. Kırka’da yıllık 600 ton kapasiteli endüstriyel tesisin kurulumuna yönelik çalışıyoruz. Her ne kadar bazıları bu meseleden yeni haberdar olsa da Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğümüz, Eskişehir-Beylikova’daki NTE sahasında ilk çalışmaları gerçekleştirdi. Sahanın ETİ MADEN’e devriyle Beylikova’da arama faaliyetlerini yoğunlaştırdık ve 125 bin metrenin üzerinde sondaj gerçekleştirdik. Bunun sonucunda 694 milyon ton ile dünyada tek sahada en büyük ikinci Nadir Toprak Elementi kaynağını tespit ettik. Üretime yönelik olarak pilot tesisi 2023’te devreye alırken ikinci faz olan endüstriyel tesisin kurulması çalışmalarına da devam ediyoruz. Hedefimiz 2026’da endüstriyel tesisin temelini atmak, 2 yıl içerisinde de bu tesisi hayata geçirmektir. Saflaştırma oranını yüzde 92-93’ten daha yukarılara taşıyacak teknolojiyi daha hızlı bir şekilde alabilmek için farklı ülkelerle görüşmelerimiz devam ediyor. Bu sahayı devlet eliyle işleteceğiz. Kurduğumuz pilot tesise dahi tahammülü olmayanların, bu tesisi yaptırmamak için mahkemeye koşanların bir anda kaplan kesilip madenlerimizi sattırmayız demelerine bu konuda çıkardıkları dedikodulara itibar etmeyiniz" diye konuştu.



Kritik Madenler Strateji Belgesi yakında açıklanacak


Bayraktar, savunma sanayinden yerli otomobile ve enerji teknolojilerine kadar birçok alanda kritik madenlerin belirleyici konumda olduğunu ifade etti. Bu yıl yayımlanan raporla 37 kritik ve stratejik madenin belirlendiğini, bu madenlerin ilk kez hukuki güvenceye alındığını aktaran Bayraktar, arz güvenliği, stok yönetimi ve üretim planlamasını kapsayan bir yol haritası üzerinde çalışıldığını söyledi. Aynı zamanda, ‘Kritik Madenler Strateji Belgesi’ni yakında kamuoyuna açıklayacaklarını duyurdu.



"Hedefimiz madencilik sektörümüze gerek risk sermayesi gerekse uluslararası sermayeyi ülkemize çekecek düzenlemeleri yapmak"


Türkiye’nin stratejik ve kritik madenlerinin yasal güvence altına alındığını vurgulayan Bakan Bayraktar, "Bu madenler için acele kamulaştırma yetkisi kullanılacak. Kanunla Cumhurbaşkanımıza ulusal maden stoklarını belirleme yetkisi verildi. Adeta madencilikte ezberleri bozan bu düzenlemeyle maden bulunmayan 82 bin sahayı sistemden çıkardık. Araştırması yapılmış ama maden bulunmamış alanlar bile önceden ‘ruhsatlı saha olarak görünüyordu. Maalesef malum çevreler tarafından bu konu istismar ediliyordu. Bu düzeltmeyle birlikte arama alanı 90 binden 8 bine düştü. Böylece sadece gerçek potansiyeli olan sahalar kaldı. Bugün ülkede madencilik kazı alanlarının toplamı ülke yüzölçümünün binde 1,8’idir. Yabancı sermayeli işletmelerin fiilen kazdığı alan sadece 30 kilometrekaredir. Muğla’daki termik santralleri yerli kömürle besleyecek düzenlemeler yaptık. Bu bölgede bulunan zeytin ağaçlarının, bilimsel esaslarla taşınmasını güvence altına aldık. Bu kapsamlı düzenlemelerle madencilikte yeni bir dönemin kapılarını araladık, yepyeni bir aşamaya geçtik. Şimdi hedefimiz yeni düzenlemelerle madencilik sektörümüze sermaye katkısı yapacak, gerek risk sermayesi gerekse uluslararası sermayeyi ülkemize çekecek düzenlemeleri yapmak. İstanbul’da, İstanbul Finans Merkezinde maden borsamızı hayata geçirmek. EPİAŞ bu konuda Sermaye Piyasası Kuruluna başvurusunu yaptı. Kurulun en kısa sürede bu konuda gerekli izni vermesini bekliyoruz" şeklinde konuştu.



"Ülkemiz dışında altın üretimine ilk olarak Nijer’de başlayacağız"


Türkiye, çok önemli bir altın ithalatçısı olduğunu dile getiren Bayraktar, şu ifadelere yer verdi:


"Cari açığı düşürme noktasında bu altın ithalatını azaltmamız gerekiyor. Bunun için yurt içi ve yurt dışında altın üretimini arttırmalıyız. Elbette tekraren söylüyorum iş sağlığı ve güvenliğinden taviz vermeden, çevreyi önceleyerek bu yatırımları gerçekleştirmeliyiz. Şu anda 30-40 tonları bulan yıllık üretimimizi 100 tonlara çıkarmamız ve yerin altındaki bu değeri ekonomimize kazandırmamız lazım. Altın üretimi noktasında sadece ülkemizde değil Asya’dan Afrika’ya uzanan geniş bir coğrafyada çalışmalar yürütüyoruz. Afrika Nijer’deki altın sahasında faaliyetlerimizin ilk fazını tamamladık. Ülkemiz dışında altın üretimine ilk olarak inşallah Nijer’de başlayacağız. Benzer şekilde, Özbekistan’da da altın başta olmak üzere farklı maden türlerine yönelik arama faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu ülkelere ek olarak, Pakistan, Azerbaycan, Fas, Kırgızistan, Libya ve Suriye’de madencilik alanındaki faaliyetlerimizi somut projelere dönüştürme çalışmalarımıza devam ediyoruz."


Açılış konuşmalarının ardından Yılmaz, Bakan Bayraktar’a madencilik sektörünün sembolü olan nostaljik el feneri hediye etti ve toplu fotoğraf çekimi ile program sonlandı.



Bakan Bayraktar: "Hedefimiz madencilik sektörümüze gerek risk sermayesi gerekse uluslararası sermayeyi ülkemize çekecek düzenlemeleri yapmak"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.
Erzincan Erzincan’da 111 bin tuz çalısı toprakla buluşturuldu Erzincan’da 3 köyde 1000 dekarlık mera alanına dikilen tuz çalısı, erozyonla mücadele ve hayvancılıkta kaba yem ihtiyacına katkı sunacak. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında, kent genelinde mera kalitesini artırmak ve hayvancılıkta kaba yem açığını azaltmak amacıyla bir çalışma hayata geçirildi. Bu kapsamda Erzincan’da 3 köyde toplam 1000 dekarlık mera alanına 111 bin adet Atriplex Halimus (Tuz Çalısı) fidanı dikildi. Son yıllarda hem hayvan beslenmesinde hem de erozyonun önlenmesinde etkin şekilde kullanılan tuz çalısı bitkisi, özellikle kurak ve tuzlu topraklara uyum sağlamasıyla dikkat çekiyor. Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürlüğü de bu özelliklerinden dolayı tuz çalısını meraların ıslahında yaygınlaştırarak, hayvancılığın sürdürülebilirliğine katkı sağlamayı hedefliyor. Proje kapsamında Mollaköy Mahmutlu Mahallesi’nde 300 dekarlık alana 33 bin 300 adet, Pınarönü köyünde 450 dekarlık alana 49 bin 950 adet ve Aydoğdu köyünde ise 250 dekarlık alana 27 bin 750 adet tuz çalısı fidanı toprakla buluşturuldu. Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü tarafından finanse edilen projenin toplam maliyeti ise 2 milyon TL olarak açıklandı. Proje sahasında incelemelerde bulunan Erzincan Tarım ve Orman İl Müdürü Alper Koçaker, Erzincan’ın yüzölçümünün yaklaşık üçte birinin meralardan oluştuğunu belirterek, bu alanların verimliliğinin artırılmasının hayvancılık açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Hayvancılık sektörünün ihtiyaç duyduğu kaba yemin önemli bir bölümünün meralardan karşılandığını vurgulayan Koçaker, özellikle küçükbaş hayvancılığın meralara bağımlı olduğuna dikkat çekti. Erzincan’da her yıl ortalama 3 meranın ıslah ve amenajman projelerine dahil edildiğini belirten İl Müdürü Koçaker, tuz çalısı projelerinin de bu çalışmaların önemli bir parçası olduğunu söyledi. Tuz çalısının derin ve kazık kök yapısı sayesinde toprağı tutma kapasitesinin yüksek olduğunu ifade eden Koçaker, bu özelliğiyle erozyonla mücadelede etkili bir bitki olduğunu kaydetti. Koçaker açıklamasında, "Tuz çalısı kuraklığa dayanıklı, iklim değişikliği ve çölleşmeye karşı dirençli, sorunlu ve tuzlu topraklarda bile yetişebilen çok önemli bir bitkidir. Kış mevsiminde yaprağını dökmemesi ve yoncaya eş değer besin değerine sahip olması hayvancılık açısından büyük avantaj sağlamaktadır. Hayvanlar tarafından sevilerek tüketilen tuz çalısı, tuzlu yapısı sayesinde hayvanların tuz ihtiyacını da doğal yoldan karşılamaktadır. Mahmutlu, Pınarönü ve Aydoğdu köylerimizde 111 bin adet tuz çalısı fidanını toprakla buluşturduk" ifadelerini kullandı. Hayata geçirilen proje ile birlikte Erzincan’da meraların verimliliğinin artırılması, erozyonun azaltılması ve hayvancılıkta sürdürülebilir yem kaynaklarının güçlendirilmesi hedefleniyor.