GENEL - 06 Aralık 2018 Perşembe 10:25

Başkent’te KOREV için anlamlı etkinlik

A
A
A
Başkent’te KOREV için anlamlı etkinlik

Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz, KOREV yararına düzenlenen Ayhan Sicimoğlu’nun sunumu ile Ayşe Sicimoğlu Quartet konseri öncesinde koruyucu aileliği anlattı.

Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği (KOREV) Başkanı Ülkü Aydeniz, KOREV yararına düzenlenen Ayhan Sicimoğlu’nun sunumu ile Ayşe Sicimoğlu Quartet konseri öncesinde koruyucu aileliği anlattı.


KOREV yararına organize edilen “Ayhan Sicimoğlu’nun sunumu ile Ayşe Sicimoğlu Quartet” konseri, Ankara’da yapıldı. Konser öncesinde açıklamalar yapan KOREV Başkanı Ülkü Aydeniz, “Koruyucu ailelik, devlet koruması altındaki çocuklarımızın aile yanında büyümesi için geliştirilmiş bir modeldir. Türkiye’de genelde evlat edinmek bilinir ama koruyucu ailelik bilinmez. Evlat edinmekten biraz farklı bir modeldir aslında. Şu anda yaklaşık 20 bin civarında devlet koruması altında çocuklarımız var, Bu çocuklarımız biyolojik aileler yanında ihmal, istismar ve şiddet gibi travmatik olaylara maruz kalan çocuklar ve ailelerinin yanında olmaları uygun değil onların hayatları için. İşte bu çocuklar devlet koruması altına alınırlar ve evlat edindirilemezler bilinenin aksine çünkü biyoloji aileleri vardır, velayetleri devam etmektedir. Çocuk Evi, Sevgi Evi dediğimiz toplu bakım modellerinde barındırılır bu çocuklar ancak bütün araştırmalar göstermektedir ki her türlü fiziki şartların iyiliğine rağmen, çocukların aile yanında birebir ilgi ve sevgi ile büyümeleri gerekmekte. İşte koruyucu ailelik modeli de bu çocuklarımız aile yanında büyüsünler diye geliştirilmiş bir model. Biyolojik aileden bir fark yok ya da evlat edinmeden bir farkı yok aslında, temelde çocuklarımız bizimle birlikte yaşıyorlar, bize anne-baba diyorlar, her türlü sorumlulukları bizde, bakımlarını biz üstleniyoruz. Sadece devlet koruması altındalar, adlarını ve soyadlarını değiştiremiyoruz 18 yaşına kadar. 18 yaşına geldiklerinde eğer onlar da isterlerse elbette, evlat edinebiliyoruz” dedi.



“Sevgisizlik en büyük şiddet”


Kendisi de bir koruyucu aile olan Aydeniz, neden bu yöntemi seçtiğini ise şu sözlerle açıkladı:


“Evlat edinmekten daha farklı ve daha gerekli bir model olduğuna inanıyorum ben, çünkü evlat edinmede bir şekilde biyolojik aileleri olmayan çocuklar var ve onlar bir şekilde evlat edindiriliyor ama bu çocuklarımız ailesiz büyüyorlar ve araştırmalar gösteriyor ki aslında ailesiz büyümek, sevgisiz büyümek, şiddetle eşdeğer. Bu çok bilinen bir konu değil, hepimiz fiziksel cinsel istismar ve şiddetten bahsediyoruz ama sevgisizlik en büyük şiddet. Dolayısıyla, bu çocuklara dokunmak gerektiğini düşündüğüm için koruyucu aile olmayı ben tercih ettim ve tesadüfen bir gazete yazısında okudum. ‘Ben neden bilmiyorum bu koruyucu aileliği’ diye araştırdım. Aile Bakanlığının İl Müdürlüğüne gittim ve sistemle ilgili bilgi aldım. Sonra dernekle yollarım kesişti. O dönem iki aylık olan kızım ile tanıştım, şimdi beş yaşında ve onun koruyucu ailesi oldum. Sonra da ‘evet çocuğuma dokundum’ dedim. Onu gördükten sonra, gelişmesini gördükten sonra onu ne kadar çok sevdiğimi ve aslında kan bağının değil, can bağının esas olduğunu gördükten sonra derneğin başkanı oldum ve şimdi diğer çocukların da aile yanına yerleştirilebilmesi için çalışmalar yapıyoruz arkadaşlarımla beraber.”


KOREV’i de anlatan Aydeniz, “Koruyucu Aile, Evlat Edinme Derneği, devlet koruması altındaki bütün çocuklarımız için çalışıyor. Koruyucu aileliği anlatmak, evlat edinmeyi anlatmak, bu süreç içinde ailelerimize destek olmak, çocuklarımızla ilgili yaşanan her türlü sorunda, her türlü hukuki ve psikolojik konularda destek olmak, ailelerimizin sorularını, kafalarındaki soruları gidermek ve çocuklarımızın daha iyi şartlara sahip olması için çalışan bir derneğiz” dedi.



“Koruyucu ailelik kavramı var demek istiyoruz”


Düzenlenen etkinlikle ilgili de konuşan Aydeniz, “Biz bugün Ayhan Sicimoğlu’yla ve Ayşe Sicimoğlu’yla beraberiz. Bizimle gönüllü birlikteler, KOREV’i ve koruyucu aileliği öğrendikten sonra benim kızlarımla tanıştıktan sonra kan bağının değil, can bağının esas olduğunu gördükten sonra ve koruyucu ailelerin kitlelere duyurulması gerektiğini düşündüler onlar da benim gibi ve biz bugün aslında onlarla birlikte ‘koruyucu ailelik kavramı var’ demek istiyoruz insanlara. ‘Siz de bir çocuğa dokunabilirsiniz’ demek istiyoruz. ‘Bir çocuğa dokunduğunuz zaman onun hayatını değiştirebilirsiniz ve belki hayatını değiştirdiniz çocuk da dünyayı değiştirebilir’ diyoruz. Çünkü bir çocuk bir dünya aslında. Biz hep ‘çocuğa dokun hayatı değişsin’ diyoruz ama aslında onlar da bizim hayatımızı değiştiriyorlar” ifadelerini kullandı.


Aydeniz, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Ben bunun karşılıklı bir iyileşme olduğunu düşünüyorum ve aynı zamanda toplumun da sağlıkla ve sevgiyle iyileştiren bir süreç olduğunu düşünüyorum. Çocuklarımızın korunması için önleyici bir faaliyet olduğunu düşünüyorum ve biz bugün bunu anlatmaya çalışacağız çok sayıda insana aynı zamanda müzikle de keyifli bir zaman geçireceğiz.”



"Oran yüzde 35"


Türkiye’nin konuya ilişkin konumunu da değerlendiren Aydeniz, “Çok gerilerdeyiz maalesef. Şu anda 20 bin çocuğumuz koruma altında ve yaklaşık 6 bin 300 çocuğumuz koruyucu aile yanında büyüyor. Yani, oran yaklaşık yüzde 35. Gelişmiş ülkelere baktığımız zaman oran yüzde 85’ler civarında. Yani neredeyse koruma altındaki bütün çocuklar aile yanında büyüyor. Bizim de bu oranlara ulaşmamız gerekiyor. Çünkü araştırmalar çocuğun aile yanında büyümesinin öncelik olduğunu gösteriyor. Bizim de hedefimiz Türkiye’de bu oranları yakalayabilmek konusunda dernek olarak gerekeni yapabilmeyi sağlamak” dedi.


Aydeniz, “Çocuk sahibi olmadan önce, biyolojik çocuk sahibi de olsak koruyucu aile de olsak, evlat edinsek de ki bunların birbirinden hiçbir fark yok. Bu büyük bir sorumluluk ve onları dünyaya getiriyorsak, bir şekilde onların sorumluluğunu üstleniyorsak en başta, onları korumakla, anne baba olmayı öğrenmek ile başlamalıyız. Korumak, önlemek tabi, bu sadece aile değil, aile ve toplumun, toplumun bütün bireylerinin, toplum içerisindeki devlet kurumlarının, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Adalet Bakanlığı’nın Aile Bakanlığı’nın topluca çalışması gereken ve çocuk doğduğu andan itibaren onun haklarına uygun olarak, anlaşma yaptığımız ve altına imza attığımız sözleşmelere uygun olarak, haklarına riayet ederek, korunmasını sağlamak aslında temel görevimiz. Barınmasını, sevgiyle büyümesini, hak temelli büyümesini sağlamak temel görevimiz. Toplum olarak bu sorumluluğu üzerimize almalıyız diye düşünüyorum” şeklinde konuştu.


Aydeniz, konuyu öğrenmek isteyenlere, koruyucu aile olmak isteyenlere de seslendi. Aydeniz, “Bizler yaşayan insanlarız. Ben bizim toplumumuzun yaşayan insanları dinlemek yoluyla çok şey öğrendiğini düşünüyorum. Bizlere ulaşabilirler çok soruları oluyor, onları cevaplıyoruz. çünkü bu süreçlerin hepsinden bizler de geçtik” dedi.


“En çok sordukları şey ‘başkasının çocuğunu sevebilir miyim?’ oluyor” diyen Aydeniz, “Zannediyoruz ki sadece doğurarak sevebiliyoruz biz. Biz de hep bunu anlatıyoruz. Evet, sevebiliyorsunuz, hatta doğurmadığınızı hiç hatırlamıyorsunuz bile. Çok da seviyorsunuz. Bu tip sorulara bizler cevap veriyoruz ve kafalarındaki endişeleri gideriyoruz. Bir de şunu soruyorlar, ’Ya bir gün giderse?’ Biz de hep şunu söylüyoruz, ‘Çocuklar emanet. Biyolojik çocuklarımız da bir gün gidiyorlar, ya gitmezse?’ Çok büyük oranda bu çocuklar geri dönmüyorlar, çünkü ailelerinin yaşam şartları değişmiyor ve iyileşmiyorlar. Bizlerle birlikte büyüyorlar ve o çocuğa bir hayat kazandırılıyor. ‘Bu, her şeye değer’ diye düşünüyoruz ve bu sevgiye, bu yüreğe, çocuk büyütmeye niyeti olan herkesin el atmasını ve çocuklarımıza koruyucu aile olmasını, evlat edinmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Sorular olursa elbette bizlere ulaşabilirler” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.