POLİTİKA - 08 Ekim 2025 Çarşamba 14:23

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Gazze’yi devasa bir enkaz yığınına çevirdiler"

A
A
A
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Gazze’yi devasa bir enkaz yığınına çevirdiler"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Amerikan Başkanı Trump’ın barış çabalarına aktif destek vererek bölgemizi sıkıştığı bu cendereden süratle çıkarmak istiyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, AK Parti Kongre Merkezi’nde partisinin grup toplantısına katıldı. Burada konuşan Erdoğan, İsrail’in Gazze’ye yönelik gerçekleştirdiği saldırıların ikinci yıl dönümünde de TBMM’nin ve AK Parti Grubu’nun takdire şayan bir duruş sergilediğini söyleyerek, "TBMM’nin tüm dünya parlamentolarına örnek olan cesaretli tavrında öncülüğü hamdolsun biz, grubumuz, milletvekillerimiz ve Cumhur İttifakı yaptı. Çoğu çocuk ve kadın 67 bin Gazzeli kardeşimizin şehit edildiği, 170 bine yakın Gazzeli mazlumun yaralandığı bu toplu kıyımın bir an önce son bulması için gereken neyse Türkiye olarak hiç tereddütsüz yapıyoruz. İnsani yardımlardan diplomatik temaslara, ticaretin durdurulmasından Filistin devletinin tanınmasına kadar her alanda yoğun çaba içindeyiz" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Trump’ın barış çabalarına aktif destek vererek bölgemizi sıkıştığı bu cendereden süratle çıkarmak istiyoruz"

Dünya liderleri ile gerçekleştirilen görüşmelerde Gazze’deki soykırımın ve İsrail’in artan saldırganlığının hep ilk sıralarda yer aldığını kaydeden Erdoğan, "Engel olunmadığı takdirde Arz-ı Mev’ud hezeyanıyla hareket eden İsrail hükümetinin bölgemizi sürükleyebileceği felaketlere dikkat çekiyoruz. Gayemiz, daha fazla masum ölmeden, daha fazla yıkım yaşanmadan, daha fazla kan ve gözyaşı akmadan bölgemizde kalıcı istikrarın sağlanmasıdır. Gazzeli mazlumların iki yıldır çektiği acıların bir an evvel dinmesi en büyük arzumuzdur. Amerikan Başkanı Trump’ın barış çabalarına aktif destek vererek bölgemizi sıkıştığı bu cendereden süratle çıkarmak istiyoruz" açıklamasında bulundu.

"Şu anda barışa giden yolun önündeki en büyük engel İsrail’in saldırılarıdır"

Hamas’ın ABD Başkanı Trump’ın barış planına son derece müspet cevap verdiğini ve böylece barış iradesini çok net bir şekilde ortaya koyduğunu dile getiren Erdoğan, "Ancak şurası bir gerçek ki, barış tek kanatlı bir kuş değildir. Barışın tüm yükünü Hamas’a ve Filistinlilere yüklemek ne adildir, ne doğrudur, ne de gerçekçi bir yaklaşımdır. Şu anda barışa giden yolun önündeki en büyük engel İsrail’in saldırılarıdır. İsrail, Trump’ın açık çağrılarına rağmen olumlu atmosferi baltalayan saldırılarına devam etmektedir. Gerçekten barış isteniyorsa İsrail’in saldırıları derhal durdurulmalıdır. Kanla, katliamla, haydutlukla, canilikle varılabilecek hiçbir yer olmadığını İsrail hükümetinin anlaması gerekiyor" diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Gazze’yi devasa bir enkaz yığınına çevirdiler"

İsrail’in Gazze’yi devasa bir enkaz yığınına çevirdiğini, buna rağmen İsrail’in Gazze halkının direniş iradesini kıramadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Gazze’nin topraklarını savunan kahraman evlatlarına diz çöktüremediler. Gazze’yi dünyanın en büyük çocuk mezarlığına çevirdikleri halde Gazze halkını teslim alamadılar. Zulüm olduğu sürece zalime direnen mazlumlar da muhakkak olacaktır. İşgal sürdüğü müddetçe işgalcilere kıyam eden serdengeçtiler de muhakkak olacaktır. Ateşkes ve adil bir barış tüm taraflar için en makul tercihtir. Bugün Şarm El-Şeyh’te yapılan görüşmeler kritik önemdedir. İnşallah güzel bir haber almayı ümit ediyoruz. Biz bunun için çabalamaya devam edeceğiz. Bu süreçte Filistinli kardeşlerimizi de asla ve asla yalnız bırakmayacağız" ifadelerine yer verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 yılın ardından Suriyelilerin hürriyetlerine kavuştuğuna dikkati çekerek, Filistinlilerin de muvaffak olacaklarını ve 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’ni mutlaka kuracaklarını vurguladı.

"24 yıldır partimizin arkasında dağ gibi duran aziz milletimizin bizatihi ta kendisidir"

AK Parti olarak tüm teşkilatla yaz aylarında da boş durmadıklarını belirten Erdoğan, "Türkiye yüzyılı buluşmalarıyla 49 günde ülkemizin tamamında toplumun farklı kesimleriyle bir araya geldik. Bu toplantılarda milletimizin tenkit ve tespitlerine kulak verdik, fikirlerini not ettik, bizlere yepyeni ufuklar açan değerlendirmelerini hassasiyetle dinledik. Biz siyaset yolculuğunu milletin kılavuzluğunda yapan bir partiyiz. Attığı her adımda önce milletin, sonra vicdanın sesine kulak verip öyle yürüyen, öyle hareket eden bir kadroyuz. Hep söylüyorum, bu partiyi kuran millettir. Kuruluşundan yalnızca 15 ay sonra iktidara taşıyan yine millettir. 24 yıldır partimizin arkasında dağ gibi duran yine aziz milletimizin bizatihi ta kendisidir. Tam 24 senedir gücümüzü sadece milletten alıyoruz. Milletin bize çizdiği istikamette eğilmeden, bükülmeden dimdik yürüyoruz. İnşallah bundan sonra da milletin rehberliğinde siyaset yapacak, milletin belirlediği rotadan sapmayacağız" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Belediyelere yönelik inancın restore edilmesi şarttır"

Hem yerel yönetimlere güveni zedeleyen hem de hizmet kalitesini dibe çeken sorunların üzerine mutlaka gidilmesi gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Son skandallarla iyice törpülenen belediyelere yönelik inancın restore edilmesi şarttır. Aynı şekilde Türkiye ekonomisini geleceğe hazırlayacak, sanayide dönüşüm, dijital dönüşüm ve yeşil dönüşüm alanlarında iddialı hazırlıklar içindeyiz. İnşallah bunları yakında Meclisimizin takdirine sunacağız. Temennimiz kamuda şeffaflığı, hesap verebilirliği ve verimliliği daha da artıracak bu reform hamlesine herkesin hüsnüniyetle destek vermesidir" şeklinde konuştu.

"Yüreğin yetiyorsa şimdi de su bidonuyla kürsüye çıksana"

"Özellikle belediyelerdeki itibar kaybının müsebbibi olan ana muhalefetin reform çabalarımızı desteklemesi bir nevi günahlarına kefaret olacaktır" diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Hal böyleyken beyefendi dün çıkmış daha çöpünü bile düzenli toplayamadıkları milletten özür dileyeceğine güya okul müdürlerine çağrı yapıyor. Öyle bir pişkinlik ki başkent halkına günlerdir Kerbela’yı yaşatıyorlar, bir de utanmadan yok telefon edin, şunu yapalım, bunu yapalım diyorlar. Sen önce çöpleri topla. Sen önce vatandaşa su ver. Sen önce milleti çöp dağlarından, kokudan kurtar. Sen önce rüşvet çamurunu bir temizle. Sizin hiç insafınız, hiç vicdanınız yok mu? 25 yıllık hizmeti üzerine tek bir artı koymadan 3-5 senede çarçur ettiniz, şehirlerimizi 25-30 yıl öncesine götürdünüz, milleti her gün trafikte perişan ediyorsunuz, özür dileyeceğinize bir de yüzsüzce bize sataşıyorsunuz. Hadi milletten utanmıyorsunuz, bari Allah’tan korkun. Hadi kendinize saygınız yok, Ankara’da elinde su bidonlarıyla bekleyen vatandaşımıza da mı saygınız yok? Çöp dağlarının arasında okuluna, işine, ofisine gitmeye çalışan insanımıza zerre kadar saygınız yok. Aynaya baktığınızda yahu sizin hiç yüzünüz kızarmıyor mu? Grup kürsüsüne mazot bidonuyla çıkmayı biliyordun. Yüreğin yetiyorsa şimdi de su bidonuyla kürsüye çıksana. Kimden çekiniyor, kimden korkuyorsun? Bakın çok açık söylüyorum. Normalde kendine ve halkına saygısı olan bir siyasetçi bütün bunlardan sonra suç bastırmaya çalışmaz, gündem saptırmaya hiç çalışmaz. Çıkar delikanlıca beceriksizliğinin, iş bilmezliğinin hesabını millete verir. Beyefendinin ortaya saçılan her skandala bir bahanesi var. Ama millete hesap verecek yüreği, cesareti, saygısı yok. Ne diyelim? Kukla genel başkanla ancak bu kadar oluyor. Verilen koordinatların dışına istese de çıkamıyor. Yıllarca kontrollü muhalefet edebiyatı yaptılar ama neticede kendileri kontrollü genel başkan oldular."

Cumhurbaşkanı Erdoğan:

"Türk demokrasisini sivil damgalı yeni bir anayasayla taçlandırma irademiz bakidir"

Türk demokrasisini sivil damgalı yeni bir anayasayla taçlandırma iradelerinin dün olduğu gibi bugün de baki olduğunu dile getiren Erdoğan, "Şartlar ne olursa olsun bu hedefimizden kopmadık ve kopmayız. Bunun gerisinde şahsi kaygılar değil, küresel sebepler vardır. Şurası bilinen bir gerçektir. Hem 1961 Anayasası hem 1982 Anayasası, demokratik işleyişe bu işleyişin ayrılmaz parçası olan siyasi partilere bilhassa da milli iradeye yönelik güvensizliğin izleriyle doludur. Anayasal metinlerin özüne ve sözüne sirayet eden bu vesayetçi ruh, pek çok yerde kendi varlığını yaşatacak burçlar, kaleler, kuleler inşa etmiştir" diye konuştu.

"Sivil bir anayasa, vatandaşlarımızın halen en büyük özlemidir"

Yakın geçmişteki kapsamlı revizyonlara rağmen yeni ve sivil bir anayasa ihtiyacının tam olarak karşılanamadığını söyleyen Erdoğan, "Darbelerden değil, milletin irfanından beslenen, demokrasi tecrübemizi fasıllara bölen askeri müdahalelerin kötü mirasını reddeden sivil bir anayasa, vatandaşlarımızın halen en büyük özlemidir. Yeni ve sivil bir anayasa hedefi tam da bu nedenle milli bir mesele olarak on yıllardır önümüzde duruyor. Çağımızın gereklerine uygun, milletimizin talep ve beklentilerini karşılayan, 86 milyonun her bir ferdinin sahiplendiği yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyaç, her geçen gün kendini daha fazla hissettiriyor. Dahası bu ihtiyacı hemen hemen tüm siyasi partiler açıkça ikrar ediyor. 1982 Anayasası miladını çoktan doldurmuştur. Türkiye Yüzyılı menziline, adaleti bir sağdan bir soldan asmakla tesis ettiğine inanan bir zihniyetin ürünü olan mevcut anayasayla varamayız. Siyaset kurumu olarak bu sorunu ne kadar erken çözebilirsek, ülkemize ve demokrasimize o derece büyük hizmet etmiş oluruz" ifadelerini kullandı.

"Siyasette düşman yoktur"

Siyaseti dost-düşman kavramlarıyla tarif etmenin doğru olmadığına vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Siyasette düşman yoktur, muharız ve muhasım yoktur. Rakip veya müttefik vardır. Her kim siyaseti dost düşman kavramları üzerinden tanımlıyorsa çok net biçimde Türkiye’ye ve Türk demokrasisine ihanet ediyor demektir. Biz siyasette böyle bir ayrımı reddediyoruz. Bu ikiliğe kendimizi mahkum ve mecbur etmeyeceğiz. Gerginlik siyasetinin, kutuplaşma siyasetinin, kamplaşma siyasetinin içinde asla olmadık. İnşallah bundan sonra da olmayacağız. 86 milyonun her bir mensubunun hassasiyetini gözeten, kuşatıcı ve kucaklayıcı bir tasavvurla siyaset yapmaya devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

"Dostane bir çay sohbetinin eleştirilecek hiçbir yanı yoktur, olamaz"

Erdoğan, yeni yasama yılının ilk gününde ortaya çıkan tablonun umutlarının daha da artmasına vesile olduğunun altını çizerek, "Siyasi partilerimizin saygıdeğer genel başkanlarının Meclis başkanımızın davetine icabetle bir araya gelmesi, karşılıklı saygı içinde sohbet etmesi çok kıymetlidir. Dostane bir çay sohbetinin eleştirilecek hiçbir yanı yoktur, olamaz. Farklı siyasi çatılar altındaki aktörlerin asgari düzeyde de olsa irtibatı, saygıyı, nezaketi koruması, siyasetin zaten doğasında vardır. Tekrar söylüyorum, hiçbirimiz düşman değiliz. Millete hizmet yolunda farklı kulvarlarda koşturan rakipleriz. Demokrasi dairesi geniştir. Bunu daraltmak kimsenin haddi değildir" diye konuştu.

"CHP ve marjinal yoldaşları millete hürmetsizlik etmişlerdir"

Milli iradeye ve TBMM’ye yönelik bir saygısızlık durumuna kayıtsız kalmayacaklarını ifade eden Erdoğan, "CHP ve marjinal yoldaşları ilk gün meclis özel oturumundan kaçarak millete hürmetsizlik etmişlerdir. Bununla da yetinmeyip medya ve sosyal medyadaki tetikçilerini siyasetin üzerine salmışlardır. Bir çift kelamı, bir bardak çayı paylaştığı için siyasi parti genel başkanları linç edilmiş, taşlanmış, en rezil hakaretlere maruz bırakılmışlardır. Gazeteci, akademisyen, siyasetçi, sosyal medya figürü maskeli bu linç korosu öncelikle CHP’nin eseridir, siyaseti dost-düşman ikileminde gören CHP zihniyetinin eseridir. Linç korosunun karargahı da CHP Genel Merkezi’dir. Yıllarca şahsımızı ve partimizi hedef aldılar, edepsizce bize saldırdılar, yıllarca haysiyet cellatlığı yaptılar. Şimdi aynı koro, fotoğraf karesine giren herkesi hedef alıyor, önüne geleni yıldırmaya, yıpratmaya, sindirmeye, zorbalıkla baskı altına almaya çalışıyor. Sayın Özel de ’tavşana kaç, tazıya tut’ siyasetiyle kendince vaziyeti idare ediyor. Sayın Özel, yemezler. Bunu ne bize ne de millete yutturabilirsiniz" dedi.

"Ülkemiz ve milletimiz için en doğrusunu yapmaya devam edeceğiz"

"Fotoğrafa verilen tepkiler istisna değil, CHP’nin faşist zihniyetinin dışa vurumudur. ’Ya bendensin ya karşıdan’ siyasetinin somutlaşmış halidir" diyen Erdoğan, "Atalarımız ’can çıkar, huy çıkmaz’ demiş. Bunların durumu da işte aynen böyle. Yıllar geçiyor ancak CHP’nin faşizan kodlarında hiçbir değişim olmuyor. CHP’nin değil müstakil bir siyasete, kendisinin yer almadığı bir fotoğrafa dahi tahammülünün olmadığını böylece görmüş olduk" ifadelerine yer verdi.

"Terörsüz Türkiye sürecini sabır ve samimiyetle devam ettiriyoruz"

Türkiye’yi terörden kurtarmak amacıyla yürütülen ’Terörsüz Türkiye’ sürecini büyük bir sabır ve samimiyetle devam ettirdiklerini söyleyen Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

"Mecliste kurulan komisyonumuz maşallah önemli işlere imza atıyor. Güvenlik ve istihbarat birimlerimiz görev alanları ile ilgili sorumluluklarını titizlikle yerine getiriyor. Sabotajlara karşı çok dikkatli ve temkinliyiz. Ama jeopolitik risklerin giderek yükseldiği bir dönemde elimizi çabuk tutmamız gerektiğinin de farkındayız. Kendi insanımızla birlikte sınırlarımızın ötesindeki Kürt kardeşlerimizi de Türkiye Cumhuriyeti’nin güven veren dostluğuna kopmaz bağlarla bağlamak mecburiyetindeyiz. İnşallah bunu da başaracağız. Tıpkı on asır önce olduğu gibi Türkler, Kürtler ve Araplar olarak ortak tarih ve ortak gelecek tasavvuruyla istikbali birlikte inşa edeceğiz. Şunu da bir an olsun aklımızdan çıkarmayacağız; acıyı, öfkeyi, nefreti referans alarak sağlıklı bir gelecek inşa edilemez. Bundan dolayı ortak istikbalimizi acılar üzerine değil, 86 milyonun müşterek umutları üzerine bina edeceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, toplantıda gerçekleştirdiği konuşmanın ardından AK Parti’ye geçen Ardahan Göle Belediye Başkanı Gökhan Budak, Gümüşhane Şiran Belediye Başkanı Abdülbaki Kara, Bingöl Merkez Sancak Belde Belediye Başkanı Hayrettin Çiçek, Bingöl Merkez Ilıcalar Belde Belediye Başkanı Eşref Varol, Giresun Eynesil Ören Belde Belediye Başkanı Soner Erkan, Muş Bulanık Sarıpınar Belde Belediye Başkanı Maşuk Ataş ve Muş Bulanık Rüstemgedik Belde Belediye Başkanı Abit Özdemir’in rozetlerini taktı.

Muhammed Musab Gümüşer

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Kocaeli’de kontrolden çıkan otomobil dehşet saçtı: 1 ölü, 3 yaralı Kocaeli’nin İzmit ilçesinde kontrolden çıkan otomobil, park halindeki iki araca ve araçların yanındaki kişilere çarptı. 1 kişinin hayatını kaybettiği, 3 kişinin de yaralandığı kaza anı güvenlik kamerasına yansıdı. Kaza, sabah saatlerinde D-130 karayolunun İzmit ilçesi geçişi Sanayi Mahallesi mevkiinde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, Başiskele ilçesi istikametine giden S.D. (22) idaresindeki 41 BJ 022 plakalı otomobil, sürücüsünün kontrolünden çıkarak yol kenarında park halindeki 34 VY 5953 plakalı hafif ticari araç ve 55 PN 283 plakalı minibüs ile araçların yanında duran H.T. (60), S.S. (15), A.S. (42) ve Recep Cüre’ye (58) çarptı. Çarpmanın etkisiyle yaralanan H.T., Necati Çelik Devlet Hastanesi’ne, S.S. ve A.S. Kocaeli Şehir Hastanesi’ne, Recep Cüre ise Kocaeli Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Recep Cüre, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. S.S. ve A.S.’nin tedavisi sürerken, H.T. ise işlemlerinin ardından taburcu edildi. Gözaltına alınan otomobil sürücüsü S.D., emniyette tamamlanan işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Kaza anı ise restoranın güvenlik kamerasına yansıdı. "Kaza anında burada değildim, zaten dükkan da kapalıydı" Kaza anını anlatan restoran çalışanı Habil Sarucan, "Karşı taraftan hızla gelen araç, kontrolü kaybediyor. Önce arkamda bulunan hafif ticari araca çarpıyor. Çartıktan sonra geri geri 4 kişiye çarpıyor, bunlardan 1 kişi vefat ediyor. Diğer 3 kişi de yaralı olarak hastaneye kaldırılıyor. Yarış yaptıkları iddiası var. Kaza anında burada değildim, zaten dükkan da kapalıydı. Kamera kayıtlarından gördüğümüz kadarıyla şunu söyleyebilirim, vuran araçtan önce bir araç daha geçiyor hızla, tahmini 150 kilometre hızı vardı. Onun peşinden bu araç 5 saniye sonra gelip vuruyor. Duran halde olduğu için araç çarpıyor, o da haliyle dükkana giriyor" ifadelerini kullandı. Polis kazayla ilgili inceleme başlattı.
Kütahya Prof. Dr. Ahmet Türkan: "Ruhan Okulu tartışması sadece teolojik değil, siyasi bir boyuta da sahip" Kütahya Kadim Vakfı tarafından düzenlenen ’Kadim Muhabbetler’ programının bu haftaki konuğu, Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Türkan oldu. Programda, önümüzdeki haftalarda Türkiye’ye gelmesi beklenen yeni Papa’nın ziyareti öncesinde Türkiye-Vatikan ilişkileri, Hristiyanlık tarihi ve Ruhan Okulu meselesi ele alındı. "Siyaset ve bölgesel güç dengeleriyle doğrudan bağlantılı bir mesele" Prof. Dr. Ahmet Türkan, konuşmasında Ruhan Okulu meselesinin yalnızca teolojik bir tartışma olmadığını belirterek, konunun Türkiye-Yunanistan ilişkileri, Kıbrıs sorunu ve Doğu Akdeniz’deki siyasi dengelerle yakından ilişkili olduğunu ifade etti. Türkan, "Ruhan Okulu meselesi aslında Kıbrıs’tan kaynaklanan daha geniş bir siyasi fikrin içinde değerlendirilmeli. Bu sadece dini eğitimle ilgili bir konu değil; kimlik, siyaset ve bölgesel güç dengeleriyle doğrudan bağlantılı bir mesele" dedi. Tarihin arka plana da değinen Türkan, geçmişte yaşanan acı tecrübelerin bu konunun bugün hâlâ hassasiyet taşımasına yol açtığını belirtti. "100 yıl önce yaşanan olaylar, kültürel ve kimliksel düzeyde derin izler bıraktı. Bu yüzden mesele pedagojik bir problem değil, kimlik temelli bir çatışmadan kaynaklanıyor" diye konuştu. Türkan ayrıca, Doğu Akdeniz’deki politik gelişmelerin ve uluslararası ilişkilerin bu konudaki kararları etkilediğini vurgulayarak, "Ruhan Okulu tartışmaları Ukrayna-Rusya kilise anlaşmazlığına benzer bir şekilde, dini kimliğin siyasete yansıdığı bir örnektir." ifadelerini kullandı. Kadim Vakfı Başkanı Mustafa Önsay, programla ilgili yaptığı açıklamada, "Vakfımızda Prof. Dr. Ahmet Türkan hocamızı ağırladık. Türkiye-Vatikan ilişkilerinin geçmişini, bugününü ve geleceğini konuştuk. 325 yılında gerçekleşen İznik Konsili’nin 1700. yılı vesilesiyle yapılacak bu ziyaretin dünyaya ve Hristiyanlara hangi mesajları içerebileceğini değerlendirdik. Hocamıza değerli bilgileri ve sunumu için teşekkür ediyorum" diye konuştu.
Kastamonu Çocuğuyla birlikte kaybolan kadının annesi: "Kızım beni duyuyorsan evine dön" Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde çocuğuyla birlikte kaybolan kadının annesi, "Kızım beni duyuyorsan evine dön, torunumu çok özledim" dedi. Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinde 2 Kasım Pazar günü evlerinden ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan 43 yaşındaki Huriye Helvacı ve 5 yaşındaki oğlu Osman Helvacı’yı bulmak için başlatılan arama çalışmaları aralıksız sürüyor. Son telefon sinyalinin alındığı bölgede çalışmalar sürerken, Huriye Helvacı’nın annesi Ayşe Hıra ve ablası Ayşe Çalık konuştu. Ayşe Hıra, kızıyla damadının 2 Kasım sabahı küçük bir tartışma yaşadığını, ondan sonra kızının nereye gideceğini söylemeden oğluyla birlikte evden ayrıldığını ifade etti. "Kızımı gören duyan ne olur haber versinler" Kızına çağrıda bulunan Ayşe Hıra, "Kızımın bir an önce gelmesini istiyorum. Damadım var. Ben onun yanında kışın duruyorum, yazın köyüme gidiyorum. Burada kapıdan çıkarken kızımı uğurladım. Kızıma ’Nereye gidiyorsun?’ dedim, bana cevap vermedi. Çantasını ve Osman’ı alıp gitti. Sabah çocuk buradaki suyu alıyor, ’O suyu içme, o suyu ben içiyorum’ dedi. Damadım da kıza bağırdı. Bunu biliyorum. Kızım beni duyuyorsan evine dön, torunumu çok özledim. Osman’ım yok, bir şey içemiyorum, yatamıyorum, uyuyamıyorum. Osman benim elimde büyüdü, doğduğundan beri benim yanımda. 5 senedir yanındayım. Kızımı gören duyan varsa ne olur haber versinler" dedi. "Kardeşimle pazar günü öğle saatlerinde konuştum, bana hiçbir şey anlatmadı" Kayıp Huriye Helvacı’nın ablası Ayşe Çalık ise, "Ben İstanbul’da yaşıyorum. Pazar günü saat 13.00 sıralarında kardeşimle görüştüm. Benden 10 dakika sonra evden çıkmış. Pazartesi günü de saat 16.00’da beni aradı, ’Kardeşin kayıp ulaşamıyorum’ dedi. Pazartesi akşam da otobüse bindim, geldim. Telefonla konuşmamızın sebebi ise, İstanbul’da kardeşim mantar toplayıp getirmişti. Ben de sosyal medyada durum yaptım. O arada kardeşim durumu görüp aramış, benimle sohbet etti. ’Mantarı parayla mı aldın?’ diye sordu. ’Kardeşin toplamış, akşam o getirdi, biz de yapıp yiyeceğiz’ dedim. Sonra yeğenim Osman ile konuştuk, ’Teyze nasılsın, teyze köye gelecek misin?’ diye sordu. Yanlış bir şey sezmedim. Kardeşim bir yere gideceğinden bahsetmedi, anneme de evden çıkarken cevap vermemiş. Kapıdan çıkarken annem, ’Kızım nereye gidiyorsun’ diye sormuş, ’Akşam erken gel, eşin gelmeyecek, geç gelecek. Sen nereye gidiyorsun’ demiş. Anneme de cevap vermemiş, çıkışta da komşu görmüş, o da seslenmiş, ’Huriye nereye gidiyorsun?’ diye sormuş, ona da cevap vermemiş" diye konuştu. "Kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum" Kardeşinin eşiyle herhangi bir ailevi sorununun olduğuna dair bir bilgisi olmadığını söyleyen Ayşe Çalık, "Kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum. Yani kaçan insan evde para var, parayı götürür değil mi? Para evde duruyor, ne çamaşır almış ne kıyafet almış. Sadece telefonu ile sırt çantasına bir su, bir de cüzdanını almış. Üzerinde de fazla para olduğunu düşünmüyorum. Çünkü fazla para tutmaz yanında, parayı bulursa gider harcar. Daha önce de buna benzer bir kaybolduğuna dair olay olmadı. Kızı 16 yaşında, biraz atışmaları oluyor ama kızı yatılı okuyor. Her evde olan basit şeyler. Hani bir iş buyurunca o da yapmıyordu, bu sefer azarlıyordu. Bildiğim kadarıyla biz de köye geldiğimizde denk geliyorduk. Bildiğim kadarıyla eşiyle arası da iyiydi. Benim şahit olduğum bir durum yok" diye konuştu. "Ben kardeşimin kaçtığını düşünmüyorum" Sabah eşiyle ufak bir tartışması olduğunu öğrendiğini belirten Ayşe Çalık, "Osman suyu annesinin şişesinden içmiş. O da demiş ki ’Benim şişeden su içme, kendi şişenden suyu iç.’ Eşi de ona bağırmış, ’Niye çocuğa bağırıyorsun, bırak içsin’ demiş. Ben kaçtığını düşünmüyorum. O gün yine gezme amaçlı çıktı. Eve geri dönecekti veya yolu da sormuş zaten. Kaçan kimse niye geri dönsün, yolu sorsun? Emeği geçen herkesten Allah razı olsun, devletimiz yanımızda. Gören, duyan varsa lütfen haber versin. Kaçırıldı mı, bir yerde tutuluyor mu? Kardeşimin kaybolduğu gün aracına alan kişi, annemin teyzesinin oğlu. Yolda görmüş, aracına almış, ’Ben tanımıyorum, ben hiç arkama dönüp bakmadım’ dedi. Ondan sonra onun olduğunu öğrendiğini söyledi. Arabayla bıraktığını da görenler varmış" şeklinde konuştu. Öte yandan, arama çalışmaları Huriye Helvacı’nın annesinin köyü olan Yaşarlı köyünde sürdürülüyor.
Sakarya Sapanca Gölü çevresinde doğa dostu dönüşüm: 100 bin metrekarelik yeşil alan geliyor Sakarya Büyükşehir Belediyesi’nin Sapanca Gölü kıyısında hayata geçirdiği "Sapanca Park Projesi" Kırkpınar’da düzenlenen törenle başladı. Gölün ekolojik dengesini koruyarak, dolgu yapılmadan inşa edilecek proje, 100 bin metrekarelik yeşil alanıyla kentin yeni yaşam alanı olacak. Sapanca Gölü’nün doğal güzelliği korunarak inşa edilecek proje, 100 bin metrekarelik alanda yürüyüş yolları, kafeler, sosyal alanlar ve yeşil dokusuyla bölgeye nefes aldıracak. Toplam maliyeti 150 milyon TL olarak belirlenen 6 kilometrelik ilk etabın, 2026’nın ilk çeyreğinde tamamlanması planlanıyor. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un sürece sunduğu katkı ve bakanlık desteğiyle projede çalışmalar Sapanca’nın Kırkpınar bölgesinden itibaren başlatıldı. Projenin ilk tanıtım programı ise Kırkpınar’da gerçekleştirildi. Programa katılım yoğun oldu. Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Alemdar, projenin sadece ilçenin değil şehrin geleceğine değer katacağını ve Türkiye’nin en değerli doğal alanlarına sahip olan Sapanca Gölü’nün ekolojik dengesini koruyacağını vurguladı. İlk etap 6 kilometre: Ahşap doku yeni kimlik kazandıracak Çalışmanın ilk etabında 6 kilometre boyunca yürüyüş-bisiklet yolları, dinlenme alanları, oyun grupları, kafeteryalar, büfeler ve sosyal donatı alanlarının yer alacağını ifade eden Alemdar, 100 bin metrekare alanda dokuya uygun oluşturulacak ahşap iskelelerin Sapanca’ya yeni bir kimlik kazandıracağını söyledi. Alemdar’ın verdiği ilk bilgilere göre proje, 26 kilometresi Sakarya, 11 kilometrelik kısmı ise Kocaeli sınırında olmak üzere toplam 37 kilometre boyunca uzayacak. Öte yandan göl kıyısındaki 37 bin metrekarelik alanda "hidro tohumlama" tekniğiyle yeşil alan oluşturulacak, 100 bin metrekare alanda ekolojik peyzaj yapılacak ve 1 milyon metrekare alanda binin üzerinde yetişkin ağaç bulunacak. Kırkpınar ve Sapanca merkez arasını kapsayan 6 kilometrelik ilk etabın maliyeti 150 milyon TL olacak. Başkan Alemdar, ilk etabın 2026’nın ilk çeyreğinde tamamlanarak kapılarını açacağını müjdeledi. "100 bin metrekarelik nefes ve huzur projesi olacak" Başkan Alemdar’ın, "Bu gölü korurken, aynı zamanda havzamızı, bölgemizi korumak mecburiyetindeyiz. Bu projeyi gölümüzün ekolojik dengesini koruyarak, hiçbir şekilde dolgu yapmadan, göle zarar vermeden hayata geçiriyoruz. Şunu özellikle vurgulamak istiyorum. Yeşil alanları, parkları ve yürüyüş yollarıyla birlikte artık ’Sapanca Park’ 1 milyon metrekarelik yeşil alana sahip, herkesin nefes aldığı, huzur bulduğu bir nokta olacak. Biz bu bölgeyi, tüm insanlarımızın bir başından diğer başına yürüyebileceği bir alan haline getirirken mevcut tesislerin de hizmet vermeye devam etmesini istiyoruz. Biz ’buraları yıkalım, kaldıralım, yenisini yapalım’ demiyoruz. 6 kilometrelik bu projenin maliyeti 150 milyon TL. İnşallah 2026’nın ilk çeyreğinde, bugünkü gibi hep birlikte burada buluşarak, bu güzelliklerden faydalanacağız. Yürüyüş yapacak, bisiklete binen çocuklarımızı izleyecek, misafirlerimizi bu cennet Sapanca’mızda ağırlayacağız" dedi. "Bu proje, dünyaya hizmet edecek bir projedir" Sapanca Kaymakamı Şaban Arda Yazıcı ise, "Böylesine güzel bir çalışma sadece Sapanca halkımıza değil, Sakarya’mıza, ülkemize ve hatta dünyaya hizmet edecek bir projedir. Sapanca bölgesi ülkemizin en nadide coğrafyalarından biridir. Sadece eşsiz doğasıyla değil, içinde barındırdığı canlılarla da özel bir bölgedir. Ona sahip çıkmak, korumak ve değerini gelecek nesillere aktarmak hepimizin görevidir. Bu güzel projenin sadece bu bölgeye değil, tüm ülkemize değer katacağına inanıyorum. Bu değerli hizmeti hayata geçiren, özveriyle çalışan tüm devlet ve siyaset insanlarımızı tebrik ediyor, başarılar diliyorum" diye konuştu. Proje hakkında Sapanca Gölü kıyısında hayata geçirilen bu "yeşil miras", Sakarya’nın doğayla yeniden buluştuğu, gelecek nesillere miras bırakılacak eşsiz bir vizyonun simgesi olacak. Sapanca Gölü’nün hassas yapısı göz önünde bulundurularak tasarlanan projedeki en dikkat çekici özellik ise dolgu yapılmadan, tamamen kuru pere sistemi ile inşa edilmesi olacak. Gölün doğal kıyı çizgisine müdahale edilmeyecek ve kıyı ekosisteminin suyla teması ile hava dolaşımı engellenmemiş olacak. Tüm malzemeler, ekolojik standartlara uygun ve geri dönüştürülebilir ürünlerden oluşacak.