GENEL - 09 Eylül 2019 Pazartesi 13:21

Hak-İş Başkanlar Kurulu toplandı

A
A
A
Hak-İş Başkanlar Kurulu toplandı

Hak-İş Konfederasyonu Başkanlar Kurulu, Genel Başkan Mahmut Arslan başkanlığında toplandı.

Hak-İş Konfederasyonu Başkanlar Kurulu, Genel Başkan Mahmut Arslan başkanlığında toplandı. Arslan, “Hak-İş olarak evlatları ellerinden alınan anaların acılarını paylaşıyoruz” dedi.


Hak-İş Konfederasyonu Genel Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantı öncesinde konuşan Arslan, 12 Eylül darbesinin yıl dönümünün yaklaştığını hatırlatarak, “12 Eylül 1980 darbesi ülkemizin bütünüyle bir şekilde etkilendiği ancak en çok işçi hareketinin etkilendiği bir askeri darbedir. Ne yazık ki amaçları ve elde edilen sonuçlar itibarıyla bugünden geriye doğru dönüp baktığımızda olumlu olarak elde ettiğimiz hiçbir sonuç ortaya çıkmamıştır. Bu darbeyi yapanlar ülkemizin insan kaynağını, ülkemizin içinde bulunduğu yeri analiz edememişler ve uluslararası bir kısım çevrelerin desteği ve yönlendirmesiyle ülkemizin hak etmediği bir darbeyi yaşamış olduk. İşçi hareketi, sendikalar ve başta Hak-İş ve bazı konfederasyonlar kapatılarak uzun süre sendikal faaliyet yapılamadı. Toplu sözleşmelerimiz tahkime gönderildi, Yüksek Hakem Kurulu tarafından yaklaşık 4 yıl sözleşme, toplu sözleşme ve sendikal faaliyet yapamadığımız yerlerde ne yazık ki büyük işçi kıyımları oldu. Büyük baskılar, tehditler ve işçi hareketi kazanmış olduğu 1960’lardaki pek çok şey başta kıdem tazminatı olmak üzere ne yazık ki kazandığımız ikramiyeler, kıdem tazminatları ve sendikal haklardaki ilerlemelerin hepsi, darbeciler ve onun iş birliği yaptığı sendikalar tarafından geri alınmıştır” ifadelerini kullandı.


12 Eylül darbesinin birkaç yönüyle farklı bir ufuk açtığını ifade eden Arslan, “İlk defa bir darbeci zihniyet yargılanmıştır. Hak- İş’in de destek verdiği ‘darbelerin karanlığından demokrasinin aydınlığına evet’ kampanyamız 12 Eylül 2010’daki referandumda değişiklik talep ettiğimiz maddelerden bir tanesi de Anayasa’nın 15. maddesi, bu madde darbecilerin yargılanmasının önünde kalem gibi duran bir maddeydi. 12 Eylül referandumu bu maddeyi kaldırdı ve aradan 2 yıl geçtikten sonra 12 Eylül darbecileri yargı önüne çıkarıldı. Bu çok tarihi bir karardır. Her ne kadar yargılananlar belirli yaş sınırını geçmiş, hayattan beklentileri azalmış kişiler olsa da, 12 Eylül’ün yargılanmış olması çok anlamlıydı. Biz o yargılanmalara müdahil olduk ve süreci Hak-İş olarak takip ettik. Yargılamalar, bütün engellemelere rağmen bazılarının müebbet hapsiyle cezalandırılmıştır. Bu bizim demokrasi tarihimizin en büyük başarılarından bir tanesidir. Artık askeri vesayeti kullanarak ülkede darbe yapma geleneği, alışkanlıkları sona erdirilmiş. Darbe yapmayı düşünenlerin yargılanabileceği onlar tarafından da bilinmiştir, bu son derece önemlidir” şeklinde konuştu.


Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığı önünde çocukları için eylem yapan annelere dikkat çeken Arslan, “Hak-İş olarak evlatları ellerinden alınan, bazıları ikna edilerek, bazıları kandırılarak, bazılarıysa tehditle ellerinden alınan anaların acılarını paylaşıyoruz. Onların yüreğindeki yangını hissediyoruz. Onların evlatları için yaptığı bu soylu mücadeleyi destekliyoruz” diye konuştu.


Diyarbakır’daki bölge şartlarını yakinen bildiğini aktaran Arslan, “O anaların bu feryadının ve bu çıkışının ne kadar değerli ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Bölgedeki hakimiyetlerinin sarsıldığını hisseden terör örgütü ve onun yandaşları ciddi şekilde bölge insanına baskı ve tehdit uygulamakta ve sindirmektedir. Oraya katılan annelerin açıkladıklarına göre yıllardır bunları ‘çocuklarınızı size vereceğiz’ diyerek oyalamışlar ve beklemelerini söylemişler. Beklemeyenler tehdit edilmiş, korkutulmuş, silahlarla, çocuklarıyla, başka bir çocuğunuzu da dağa kaldırırız tehditleriyle bugüne kadar susturulmuş. Artık bıçağın kemiğe dayandığını ve daha fazla tahammül edemeyeceklerini söyleyen anneler, HDP örgütüne gelerek bu soylu itirazlarını ortaya koymuşlardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sivil ve bölgede yaşayan uzun süredir bölgedeki siyasi oluşumlara destek veren insanların bile buradaki desteklerini çekmiş olmaları çok kötü, bence bunun desteklenmesi gerekiyor” ifadelerini kullandı.


Bazı sendikalara yönelik olarak CHP’li bir kısım belediyelerin operasyon düzenlediğinden bahseden Arslan, “Operasyonların birkaç ayağı var. Birinci ayağı, operasyonda sendikaların örgütlülüğü hedef alınmıştır. Henüz mazbatalarını almadan, makamlarına oturmadan, sendikayı ve sendikacıyı tanımadan, iş yerindeki toplu sözleşme ve süreçleri bilmeden bazı sendikalarımıza yönelik operasyon olmuştur. Bu operasyonda taşeron olarak da kendilerini sendikacı diye tanımlayan bir kısım taşeron örgütler yer almıştır. Bu konuda Hak-İş ciddi şekilde tehdit altında ve baskı altındaki üyelerine yönelik bir mücadele sürdürmektedir” dedi.


Hak-İş’e bağlı sendikalardan istifa ettirilen üye sayısının 23 bin 953 olduğunu aktaran Arslan, “Bu sayı Türkiye’de onlarca sendikanın toplam üye sayısının iki katıdır. Onlarca sendikanın üye sayısının çok daha üstünde bir rakamdır. Dolayısıyla bu küçümsenmemesi ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Bunu yapanlar seçim öncesinde çalışanlara güvence veren, ‘söz namustur’ diyen, ‘asla işinizle, aşınızla endişeniz olmasın, hangi siyasal parti döneminde işe girerseniz girin, asla belediye başkanlarımız sizin işinizle uğraşmayacak, bu namus sözüdür. Eğer buna aykırı hareket eden olursa, gelin beni bulun, ben gerekeni yaparım’ demişti Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, baskıları yapanların bazıları işçileri ikna etmek için noterden taahhütname yayınlamıştır” dedi.


Antalya Büyükşehir Belediyesinde çalışan bazı sendikalıların sürgüne uğradığını anlatan Arslan, arkadaşlarının 400 kilometrelik bir alanda çalışmaya mecbur bırakıldığını söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesinde 29 Ağustos günü ağırlıkta olmak üzere bin 300 kişinin iş akdinin sonlandırıldığını söyleyen Arslan, konfederasyona bağlı sendikalardan işten atılanların sayısının 29 iş yerinde 2 bin 347 olduğunu kaydederek, işten akdi sonlandırılan işçilerin herhangi bir soruşturmasının ve disiplin soruşturmasının olmadığını belirtti. İstanbul’daki eylemlerin sürdüğünden bahseden Arslan, yaptıkları eylemin kendilerine bazı durumları gösterdiğini aktararak, “Kıdem tazminatı konusundaki tartışmalarda bir kısım işçi örgütlerinin ’kıdem tazminatına dokundurtmayız. Bugünkü mevzuattan memnunuz’ demelerinin ne kadar içi boş olduğunu gördük. Eğer, siz bir iş yerinde bir yılınızı doldurmadıysanız işten çıkarıldığınız zaman kıdem tazminatı hakkınız oluyor. İşte bu 2 bin 300 arkadaşımızdan bir yılını dolduramayanlar varsa, kıdem tazminatı haklarını kullanamadı" şeklinde konuştu.


Yaklaşık 70 bine yakın kişi için toplu sözleşme anlaşmalarını sürdürdüklerini, Türk-İş’e bağlı sendikaların ise yaklaşık 110 bin işçi adına anlaşmaları sürdürdüğünü vurgulayan Arslan, "Ne yazık ki hükümetlerin bugüne kadarki yanlış değerlendirmeleri nedeniyle, bu müzakereler sadece en fazla üyesi olan konfederasyonla yapılması gibi hukuki olmayan bir gerekçe ile devam ettirilmektedir. Hükümet, aynı anda hem bizimle hem de diğerleriyle müzakere yapmalı ve birlikte bu süreci devam ettirmelidir. Biz bu sene ilk defa bunun başlangıcını gerçekleştirdik. İlk defa hükümete tekliflerimizi heyet olarak ilettik. Toplu sözleşme taleplerimizi ifade ettik daha sonra da hükümet bize kendi tekliflerini sunarak aslında yeni bir başlangıç yaptı. Önümüzdeki toplu sözleşmelerde en fazla üyesi olanı beklemeden her iki tarafla da müzakereleri sürdürmelerini ve bu müzakerelerin nihai noktaya varmasında birlikte kararlarımızın olması gerekir" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Alerjik reaksiyonlar gün geçtikçe artıyor Özel Ümit Batıkent Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Murat Yüzüak, göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyonların nedenleri ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi. Alerjik reaksiyonlar ile göğüs hastalıklarının sağlık alanında oldukça önemli ve birbiriyle sık sık ilişkilendirilen konular olduğunu belirten Dr. Yüzüak, “Günümüzde alerjik reaksiyonlar, insanların yaşamlarını derinden etkileyen yaygın sağlık sorunlarından biridir. Alerjiler, bazen yaşamı tehdit eden ciddi durumlara yol açabilirken, bazen de günlük yaşamı rahatsız eden belirtilerle kendini gösterebilir” diye konuştu. "Bu reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır" Alerjiyi bağışıklık sisteminin, zararsız maddelere karşı normalde tepki vermemesi gereken bir şekilde tepki vermesi durumu olarak tanımlayan Dr. Murat Yüzüak, “Bu tepki, alerjik reaksiyon olarak adlandırılır ve vücutta çeşitli semptomlara yol açabilir. Alerjik reaksiyonlar dünya genelinde oldukça yaygındır ve giderek artmaktadır. Özellikle besin alerjileri ve alerjik astım gibi durumlar sık görülmektedir. Bunun arkasında yatan nedenler arasında genetik yatkınlık, çevresel faktörlerin etkisi ve modern yaşam tarzı yer almaktadır” dedi. Göğüs hastalıkları ve alerjik reaksiyon ilişkisi Dr. Yüzüak, göğüs hastalıkları ile alerjik reaksiyonlar arasında sıklıkla bir ilişki olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Alerjik astım, solunum yollarını etkileyen ve astım semptomlarına neden olan bir durumdur. Alerjenlere maruz kalmak, astım ataklarına yol açabilir. Ayrıca, alerjik rinit (saman nezlesi) ve bronşit gibi durumlar da göğüs hastalıklarıyla ilişkilendirilmiştir. Alerjik reaksiyonlarla en sık ilişkilendirilen göğüs hastalıkları arasında alerjik astım, alerjik rinit, kronik bronşit ve KOAH gibi solunum yolu hastalıkları yer alır. Bu hastalıkların çoğu alerjenlere maruz kalmanın tetiklediği semptomlara sahiptir. Alerjik reaksiyonlar, göğüs hastalıklarının semptomlarını şiddetlendirebilir ve kontrol altına alınmasını zorlaştırabilir. Örneğin, alerjik astımı olan bir kişi, alerjenlere maruz kaldığında solunum problemleri yaşayabilir ve astım atağı riski artabilir. Alerjik rinit ise burun tıkanıklığı, hapşırma ve burun akıntısı gibi semptomlara neden olarak yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir." Nasıl mücadele edilir? Alerjik reaksiyonlarla mücadele etmek için hangi tedavi seçeneklerinin kullanıldığına ilişkin konuşan Yüzüak, konuşmasının devamında, "Alerjilerle başa çıkmak için ilk adım, alerjenlerden kaçınmaktır. Alerjik reaksiyonların tedavisinde birkaç farklı yöntem kullanılabilir. İlaçlar, semptomları hafifletmek ve kontrol altına almak için kullanılır. Ayrıca, immünoterapi (alerji aşıları) alerjik reaksiyonların altında yatan immünolojik mekanizmaları hedefleyerek uzun vadeli tedavi seçeneği sunar" ifadeleri kullanıldı. Yanlış bilinen doğrular Alerjilerle ilgili yanlış bilinen birçok şeyin olduğuna dikkat çeken Dr. Yüzüak, sözlerini şöyle sürdürdü: "En yaygın yanlışlardan biri, bir alerji testinin mutlaka gerekliliği üzerinedir. Ancak alerji testleri, semptomlara neden olan belirli alerjenleri belirlemekte yardımcı olabilir, ancak her zaman kesin bir tanı koymak için tek başına yeterli değildir. Bu nedenle, bir uzmana danışmadan önce kapsamlı bir değerlendirme yapılması önemlidir. Alerjiler, günümüzde yaygın ve ciddi sağlık sorunlarından biridir. Ancak doğru bilgi ve uygun tedavilerle, alerjik reaksiyonlarla başa çıkmak mümkündür.”
Adıyaman İsias Otel duruşmasına ara verildi Adıyaman Adliyesinde görülen İsias Otel davasının ikinci duruşmasına ara verildi. Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen, 72 kişinin hayatını kaybettiği İsias Otel davasında 3’ü tutuklu 11 sanığın yargılaması sürüyor. Birleşik dosya kapsamında sanıklar, müştekiler, sanık ve müşteki avukatlarına söz veren mahkeme heyeti daha sonra müşteki avukatlarının özel olarak hazırlattığı ve mahkemeye sunulan uzman raporlarıyla ilgili raporu hazırlayan uzmanları dinledi. Doğu Akdeniz Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yonca Hürol, “40 yıldır mimarlık öğrencilerine taşıyıcı sistemlerin nasıl tasarlanması gerektiğini öğretiyorum. İsias Otel binasının ilk projesi, mimarı projede öncelikle yönetmeliklere uyulmadığını düşünüyorum. 1975 yönetmenliğine göre daha fazla perde duvar kullanılmalıydı. İnşaat mühendisinin otel sahibini uyarması gerekiyordu. İlk projede mal sahibi, belediye görevlileri, mühendislerin sorumluluğu var. İkinci projede ise 5 yılı bittiği için tekrar inşaat projesi yapılması gerekirdi. Karkas yapı 1998 yönetmeliğine uymamıştır. Projede çok duvar yükü bindirilmiştir. Zaten zayıf olan kirişleri ve döşemelere çok fazla yük bindirilmiş. Özellikle inşaat projesine uyulmadığını düşünüyorum. Sonuç olarak bütün ekibin hatalı kusurlu olduğu kanısındayım” dedi. Doğu Akdeniz Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhan Şensoy, “Ortada 1993 yılında yapılmış ve bununla ilgili statik hesapların olduğunu, ancak 2001 yılında yapılan projede sadece mimari proje olduğunu gördük. Biz projede tartışma konusu olabilecek hiçbir kusuru dikkate almadık. Kolon etriyelerinde sıklaştırma yapılmadığı, tadilat mimari projesinde mevcut asansörün arkasına iki asansör eklendiğini gördük. O bölgede kiriş olduğunu, ancak bununla ilgili sabit mi değil mi bilmiyoruz. Otele çevrilirken ek duvarlar yapıldığı, binanın kendi ağırlığında bir artış var. 2016 yılındaki ek bir kat yüklendiği biliyoruz. Buraya kat ekliyorsanız, ek yüklerde koymak zorundasınız" ifadelerini kullandı. İnşaat Mühendisi Prof. Dr. Haluk Suçuoğlu rapora ilişkin, “Deprem yönetmenliğinin hazırlanmasında görev yaptım. 1993 yılında yapılan İsias Otel 1975 deprem yönetmenliğine göre yapılmış. Binanın uygulaması projeye uygun olmamış. 2003 yılında otele dönüştürüldüğünde deprem yönetmenliği değişmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış. Bu binanın sıkılaştırmasında ana ve tali unsurlar var. Ana unsur, ilk yapılan projeye göre inşa edilmemiştir. 1998 yönetmenliğinde daha ilave hükümler gelmesine rağmen binada değişiklik yapılmamış” ifadelerini kullandı. Cumhuriyet Savcısı, tutuklu bulunan sanıkların tutukluluk halinin devamı, adli kontrol olanların adli kontrolünün devamı şeklinde mütalaa verdi. Ardından müşteki yakınlarına söz verildi. Müşteki avukatlarından biri, tutuksuz sanık Efe Bozkurt’un, mahkemeye mazeretsiz gelmemesinden dolayı tutuklanması için yakalanmasını talep etti. Sanık avukatlarının mütalaasına geçilmeden mahkeme heyeti duruşmaya 45 dakika ara verdi.