GENEL - 24 Mayıs 2019 Cuma 11:57

Keçiören’den Elazığ’a gönül köprüsü

A
A
A
Keçiören’den Elazığ’a gönül köprüsü

Keçiören’de Ramazan ayının manevi coşkusunun her gün ayrı bir güzellikte yaşandığını belirten Belediye Başkanı Turgut Altınok, “Anadolu’muzun güzel ili kalemiz olan, doğumuzun gözbebeği Elazığ’ı konuk ettik.

Keçiören’de Ramazan ayının manevi coşkusunun her gün ayrı bir güzellikte yaşandığını belirten Belediye Başkanı Turgut Altınok, “Anadolu’muzun güzel ili kalemiz olan, doğumuzun gözbebeği Elazığ’ı konuk ettik. Elazığ kültürü derin ve zengindir. Bu zenginliği herkes yazamaz, okuyamaz, anlayamaz” dedi.


Keçiören’de düzenlenen Ramazan etkinlikleri kapsamında Elazığ yöresi halk oyunları, Türk Halk Müziği konserleri ve beraberinde çeşitli gösteriler gerçekleştirildi. Kalaba Kent Meydanındaki gerçekleştirilen etkinlikler kapsamında Elazığ Kültür Evi’nin açılışı da Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, Ağın Belediye Başkanı Ali Uslu, Elazığ Harput Kültür Derneği Başkanı Süleyman Kürklüoğlu, Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türker Eroğlu, Ankara Devlet Türk Halk Müziği Topluluğu Müdürü Hasan Öztürk tarafından yapıldı.



Elazığ, birlik ve beraberliğimizin sembol şehirlerinden biridir


Etkinliğe katılan vatandaşlara hitap eden Başkan Turgut Altınok, “Elazığ, birlik ve beraberliğimizin sembol şehirlerinden biridir. Elazığ, zengin bir kültüre sahiptir. Eski bir medeniyettir. Medeniyetlerin beşiği olan illerimizden biridir. Her tarafı ayrı bir güzelliktir. Ülkemize sanatçılar, şairler, edebiyatçılar yetiştirmiş bir ilimizdir. Elazığ kültürü derin ve zengindir. Bu zenginliği herkes yazamaz, okuyamaz, anlayamaz. O kadar derindir ki Elazığ kültürü, okyanus gibidir. Bizi bizden götürecek güzel bir kültürdür. Elazığ demek yiğit demektir, mert demektir” diye konuştu.


Yeni kerbelalar yaşamayalım


İslam coğrafyasında yaşanan kan ve göz yaşına ilişkin de değerlendirmede bulunan Altınok, “ ‘Arap Baharı’ dediler, senaryo yazdırlar, kışı getirdiler. Senaryoyu yazanlar Müslümanların gülmesini istemezler. ‘Bahar’ dediler, kan, gözyaşı ve felakete davetiye çıkardılar. Ramazan-ı Şerif, İslam coğrafyasında zulüm altında olan, mazlum ve mağdur kardeşlerimizin uyanışına ve kurtuluşuna vesile olsun. Bütün insanlığa hayırlar getirsin” ifadelerini kullandı.



Altınok konuşmasını şöyle sürdürdü:


“Bize bu vatanı hediye eden devletimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere şehitlerimizi, gazilerimizi, kahramanlarımızı, yiğitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Yeni Kerbelalar yaşamamak için sınırımızda yanan ateşi iyi görmemiz gerekiyor. Bizim gidecek bir vatanımız yok. Vatan elden giderse kendimizi teknelerle denizlerin ortasında buluruz. O yüzden devletimizin, milletimizin ve istiklalimizin kıymetini bilelim. Kürt, Türk, Alevi, Sünni oyununa gelmeyelim. Ne diyor Mustafa Kemal Atatürk, ‘Mevzu vatansa, gerisi teferruattır.’ Devletimiz, milletimiz, ezanlarımız kıyamete kadar var olsun İnşallah. Bu geceyi bizimle birlikte düzenleyen dernek başkanımıza ve yönetim kuruluna teşekkür ediyorum. Rahmet, mağfiret ve duaların kabul olduğu mübarek Ramazan ayının ülkemize, milletimize ve tüm İslam âlemine hayırlar getirmesini yüce rabbimden niyaz ediyorum.”


Şiir ve türkülerle coştular


Konuşmaların ardından Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türker Eroğlu’nun gerçekleştirdiği şiir dinletisinin ardından sahneye çıkan Ankara Devlet Türk Halk Müziği Topluluğu Müdürü Hasan Öztürk ise söylediği türkülerle etkinliğe katılan ailelere coşkulu bir gece yaşattı.


Keçiören Belediyesi Ramazan etkinliklerinin düzenlendiği alana iftardan sonra gelen vatandaşlar, stantlardan alışverişlerini yaparken diğer yandan da etkinlik alanındaki sahnede sergilenen oyunlarla doyasıya eğlendi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun ’Göğüs büyüklüğü bazı sağlık problemlerine yol açabilir’ Göğüslerin büyük olmasının bireye etkilerinden bahseden Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Opr. Dr. Kağan Bekircan, “Göğüs büyüklüğü genellikle hastalarımızda boyun ağrısı, boyunda düzleşme, göğüs altlarında pişik, sütyen bağlarının omuzlarda çukurluk yapması gibi şikâyetlere neden olmaktadır. Özellikle bu grup hastalarımıza göğüs küçültme ameliyatını önermekteyiz” dedi. Liv Hospital Samsun Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nden Opr. Dr. Kağan Bekircan, meme estetiği hakkında bilgilendirmelerde bulundu. “Meme estetiği öncesi her hastada tarama yapıyoruz” Kadında vücut estetik görseli oluşturan yapılardan birinin göğüslerinin olduğunu dile getiren Opr. Dr. Bekircan, “Özellikle kadınlarda özgüven yokluğuna neden olmaktadır ve bu durum sosyal hayatlarına yansımaktadır. Göğüslerin çeşitli estetik bozuklukları mevcuttur ve bunlar estetik ameliyatlar ile çözülebilmektedir. Göğüs yapısının büyüklüğü, küçüklüğü veya sarkmasına yönelik estetik cerrahiler günümüzde sıkça yapılmaktadır. Göğüs ameliyatlarından önce her hastalarımıza meme taraması yapıyoruz. Estetik ameliyatından önce memede herhangi bir kitle olup olmadığını yaptığımız görüntüleme yöntemleri ile tarıyoruz. Kitle olması durumunda ilgili bölüme yönlendiriyoruz” diye konuştu. “Göğüs büyüklüğünü problemlere neden olabilir” Göğüslerin büyük olmasının bireye etkilerine dikkat çeken Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs büyüklüğü genellikle hastalarımızda boyun ağrısı, boyunda düzleşme, göğüs altlarında pişik, sütyen bağlarının omuzlarda çukurluk yapması gibi şikâyetlere neden olmaktadır. Özellikle bu grup hastalarımıza göğüs küçültme ameliyatını önermekteyiz. Bu ameliyattan önce hastamıza detaylı çizimler ile ameliyat planı yapmaktayız ve fazla olan cilt ve meme dokusunu çıkarmaktayız. Ameliyattan sonra göğsün altından başlayıp yukarı uzanan ters T şeklinde bir ameliyat izi kalabilmektedir. Bu iz başta kırmızı renkte olur ve ameliyattan sonra altıncı aya doğru solarak ince çizgi haline dönmektedir. Bu izin azalması için çeşitli iz giderici tedavileri hastalarımıza öneriyoruz” dedi. “Göğsün küçük ya da büyük olması genetik olabilir” Göğüslerde küçüklük olması veya göğüslerin hiç büyümemesinin, genetik ve çeşitli hormonal dengesizlik durumlarına bağlı gelişebildiğini söyleyen Opr. Dr. Bekircan, şu bilgileri paylaştı: “Bu hastalarımızın göğüs hacmini kazandırmak için göğüs protezi önermekteyiz. Çeşitli şekillerde, hacimlerde ve yüksekliklerde protezle bulunmaktadır. Hastanın göğüs yapısına ve isteğine göre bu protezlerden en uygun olanını seçiyoruz. Bu ameliyatta göğüs altında yapılan kısa bir kesi yardımıyla girilerek uygun olan göğüs protezini yerleştiriyoruz. Bu ameliyatta yaptığımız iz kısa ve göğüs altındaki katlantıda gizleneceğinden dolayı belirgin bir iz kalmamaktadır. Bu iz ilk altı ay kırmızı renkte olup sonrasında solarak normal cilt rengine dönmektedir. Protezler ömür boyu kullanılabilmektedir ve değişmesi gerekmemektedir. Göğüs büyütme ameliyatından sonra gebelik durumunda hasta emzirebilmektedir. Bu ameliyatla süt gelmesinde azalma görülmemektedir.” “Gebelik sonrasında göğüs sarkması olabilir” Göğüslerde sarkmanın genellikle kilo verme ve gebelik sonrasında oluşabildiğini söyleyen Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs ucunun göğüs katlantı hattından aşağıda olması olarak tariflenebilir. Bu durumdan şikâyeti olan hastalarımıza yeterli dokusu olması durumunda meme dikleştirme ameliyatını önermekteyiz. Meme dokusu yetersiz olan hastalarımızda protez ile birlikte meme dikleştirme ameliyatını önermekteyiz. Bu ameliyatta meme küçültme ameliyatından daha kısa olan ters T şeklinde bir iz kalabilmektedir. Bu iz ameliyattan sonraki altıncı aya doğru solarak normal cilt rengine yaklaşmaktadır. Bu ameliyattan sonra gebelik durumunda hasta emzirmesi durumunda süt gelmesinde azalma olabilmektedir” diye konuştu. “Ameliyat sonrası 2 gün misafir ediyoruz” Ameliyat sonrası dikkat edilmesi gerekenlere değinen Opr. Dr. Bekircan, “Göğüs ameliyatlarından sonra hastalarımızı ortalama olarak 2 gün kadar hastanemizde misafir etmekteyiz. Hastalarımıza taburculuk sonrasında 2 aya kadar korse dediğimiz ayarlanabilir sütyen kullanmasını öneriyoruz. Bu süre zarfında hastamızın ağır işlerden kaçınmasını öneriyoruz. Hastalarımız gündelik hayatlarına bir hafta içerisinde dönebilmektedirler. Bu ameliyatlar ile hastalarımıza daha estetik ve doğal bir görünüm kazandırmaktayız. Bununla birlikte hastalarımızın özgüvenleri artmaktadır ve bu durumda hastalarımızın sosyal hayatına yansımaktadır” ifadelerini kullandı.
Antalya ’Plastik ajanlar’ sağlığı tehdit ediyor TEMD Genel Sekreteri Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, insan hayatının her aşamasında olan plastik ürünlerin, çeşitli hastalıklara yol açtığına dikkat çekti. Ertörer, "Alınabilecek en iyi önlemlerden biri, iç mekan havalandırmasının çok iyi yapılması ve plastik kaplarda ısıya maruz kalmış gıdaları asla tüketmemek. Gebelerin çok fazla güneş kremi kullanmaması gerekiyor" dedi. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği (TEMD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, Antalya’da katıldığı 45. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde, "Endokrin Bozucular ve Sağlığımız" başlıklı sunumunda, plastik ajanların sağlığı tehdit ettiğine dair açıklamalarda bulundu. "Birden fazla endokrin bozucu ajana, kümülatif etkilerine maruz kalabiliyoruz" Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, endokrin bozucuları, üreme ve gelişimsel süreçlerin dengesi için gerekli hormonların; sentezi, salgısı, dolaşımı, metabolizması, duyarga bağlanma fonksiyonu ve yıkımı ile etkileşime geçen dış maddeler olarak ifade etti. Ertörer, "Plastik ajanlar, günlük hayatımızın her alanına girmiş, endüstrileşmenin getirdiği bir takım dış maddeler. Bu ajanların içinde, ftalat gibi endokrin bozucu olarak adlandırılan, endokrin sistemin üzerinde üreme ve gelişimsel süreçleri olumsuz etkileyen maddeler var. Bu ajanlar, kısırlık, mükerrer düşüşler, meme ve rahim kanseri, erkekte prostat kanseri, diyabet, obezite, astım gibi olumsuzlara sebep olabiliyor, çocuklarda ise dikkat eksikliği sendromuna neden olabiliyor. Çevreye karıştığı takdirde, bu ajanların etkileri 10 yıllarca besin zincirine girerek, nesilden nesile aktarılıyor ve nefes yolunda birikiyor. Ağız, cilt ve solunum yoluyla alınabiliyor. Biz aynı anda birden fazla endokrin bozucu ajana, kümülatif etkilerine maruz kalabiliyoruz" diye konuştu. Güzel kokulu deterjanlar endokrin bozucu Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, plastik ajanların insanları birçok alanda etkileyebileceğine vurgu yaparak, sık maruz kalınan yerleri açıkladı. Ertörer şöyle konuştu: "Bu ajanlar, plastik şişenin içinde plastiği sertleşmek için kullanılan, iki plastiği birbirine yapıştırmada kullanılan ajanlar. Güneş kremleri ve kozmetiklerin içinde varlar, özellikle koku molekülleri içine entegre olmuş olanlar var. Bu ajanlara nasıl maruz kalınabiliyor? Örneğin; bir plastik içeriği, mikrodalga fırında ısıttığınızda, içeriğine geçiyor. Bir plastik şişede bulunan su, güneşte beklediği zaman, sıvı içeceğine geçebiliyor. Bir oda kokusu sıktınız ya da banyoyu çok iyi bir deterjanla yıkadınız, bu deterjanların içindeki kokularda var. Eğer çok iyi havalandırmazsanız, o ortama maruz kalabilirsiniz. Bu ajanlar, pestisit denilen tarımda verimliliği artırmak için kullanılan ajanlar, endokrin bozucu olarak geçmekte." "Bu konuya kaynak aktarılması gerekiyor" Prof. Dr. Melek Eda Ertörer, son olarak plastik ajanlarla nasıl mücadele edileceğine dair bilgiler de verdi. Hastalıkların önlenmesi için, öncelikle yasa koyucuların harekete geçmesi gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Ertörer, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: "Alınabilecek en iyi önlemlerden biri, iç mekan havalandırmasının çok iyi yapılması ve plastik kaplarda ısıya maruz kalmış gıdaları asla tüketmemek. Bebeği soya bazlı mamalarla değil, anne sütüyle beslemek de bir diğer korunma yöntemi. Gebelerin çok fazla güneş kremi kullanmaması gerekiyor. Çok fazla derin su balığı tüketmememiz lazım, çünkü ağır metaller de endokrin bozucu ajanlar olarak sayılmakta. Alınabilecek önlemler basit önlemler ama maliyetli, plastik ucuz ama cam pahalı. Yasa koyucuların bu konuda çok akıllıca davranması, dünyada bu konuya çok mesai harcayan bağımsız uluslararası kuruluşlarla beraber çalışılması gerekiyor. Bu konuya, kaynak aktarılması gerekiyor. Endüstriyel atıkların, çevreye karışma sürecinde evrensel olarak uygulanan kuralların, hayata geçmesinin sağlanması gerekiyor."