GENEL - 20 Mayıs 2020 Çarşamba 14:17

Türkiye, Gıda Kayıp ve İsrafı ile Mücadelede dünyaya örnek olacak

A
A
A
Türkiye, Gıda Kayıp ve İsrafı ile Mücadelede dünyaya örnek olacak

Tarım ve Orman Bakanı Dr.

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, "Bugün gıda kayıp ve israfı ile mücadelede toplumsal bilinci artımayı hedeflediğimiz uzun soluklu bir projeyi başlatıyoruz. gıdanı koru, sofrana sahip çık projesi ile bu konuda da dünyaya rol model olmayı hedefliyoruz" dedi.


Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) desteği ile hayata geçirilen, “Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık” projesi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin düzenlediği dijital basın toplantısı ile tanıtıldı.


Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Türkiye Temsilcisi ve Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü Viorel Gutu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun da katıldığı, Beslenme Uzmanı Dilara Koçak moderatörlüğündeki toplantıda konuşan Dr. Bekir Pakdemirli, son 18 yılda, AK Parti iktidarları döneminde, Tarım ve Orman Bakanlığının yaptığı yatırımlar ve verdiği destekler ile Türkiye’ye güçlü bir tarım ve orman altyapısı kazandırdıklarını ifade ederek, "Tarımsal hasılamızı 7,5 kat artırarak, 275 Milyar liraya çıkardık. 310 Milyar Lira tarımsal destek verdik. 585 baraj inşa ettik, 6,6 milyon hektar araziyi sulamaya açtık. 4,6 milyar fidanı toprakla buluşturduk. Tohumluk üretimimizi 8 kat, Tohumluk ihracatımızı 10 kat artırdık. Ayrıca 18 milyar dolarlık tarımsal ihracatımız ve 5,3 milyar dolarlık dış ticaret fazlamız ile tarımda net ihracatçı konuma geldik" dedi.


Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte verilen desteklerle tarımsal üretimdeki artışın büyük bir ivme kazandığını anımsatan Bakan Pakdemirli, "Bugün ülkemiz tarımsal gayri safi milli hasılası açısından Hollanda, İspanya, Fransa gibi tüm Avrupa ülkelerini geride bırakarak, 48 milyar dolarlık tarımsal GSYH ile Avrupa’da lider konumuna gelmiştir. Tarımsal hasılamızın yükselmesindeki en önemli etkenlerden biri de; tarımsal desteklemelerimizdeki artıştır. 2018 yılında çiftçimize 14,5 milyar lira tarımsal destek veriyorken, 2019’da bu rakamı 16,1 milyar liraya, 2020 yılında ise desteklerimizi, toplamda yüzde 52 artışla, 22 milyar liraya çıkardık. Bütçemizin de yüzde 55’ini çiftçimize, yani tarımsal desteklere ayırdık. 2020 yılı tarımsal destekleme bütçemizin yarıdan fazlası olan toplam 22 milyar liranın 12,4 miyar liralık destekleme ödemesini de, bu yılın ilk çeyreğinde çiftçilerimizin hesaplarına yatırdık. 2017 yılında tarımsal hasılamız 189 milyar lira iken, 2018 yılında bu rakamı 217 milyar liraya, 2019 yılında ise, toplam 2 yılda yüzde 45’lik artış ile 275 milyar liraya çıkardık. Tarım orman sektörü olarak, 2019 yılında GSYH’ye yüzde 6,4’lük bir katkı yaparak, ülke ekonomisine de güçlü bir destek sağladık" diye konuştu.


Yaşanılan salgının, gıda arz güvenliğinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini söyleyen Bakan Pakdemirli, "Bu nedenle, tarımın önemi daha iyi anlaşılmıştır. Ülkemiz tarımsal üretim alanı bakımından, Amerika Birleşik Devletleri’nin toplam tarım alanının onda birine, Avrupa Birliği ülkelerinin ise toplamının dörtte birine yakın bir alana sahiptir. Tarımsal alan bakımından dünyada 17. sırada olmamıza rağmen, tarımsal hasılada Avrupa’da birinci, dünyada ilk on arasında yer almaktayız. Yani net olarak şu ifadenin altını çiziyorum; Tarımda Avrupa’nın lideriyiz! ülkemiz coğrafi konumu ve iklim yapısı itibariyle, 12 binden fazla bitkiye ev sahipliği yapan, nadir biyoçeşitliliğe sahip ülkelerden birisidir. Dünya’nın tam merkezinde olması nedeniyle, geçmişten bu yana ticaret yollarının üzerinde yer almıştır. Yani, hava, kara ve deniz yollarının kesişim noktasındayız. 4 saatlik bir uçuş mesafesi ile dünya nüfusunun yüzde 40’ına ulaşma imkanımız var. Ülkemiz bulunduğu konum itibariyle 1,9 trilyon dolarlık tarımsal ticaret hacmine sahip bir bölgededir" şeklinde konuştu.


Türkiye’nin hayvansal üretimde küçükbaşta Avrupa’da 48,5 milyonla 1. sırada, büyükbaşta ise 17,9 milyonla 2. sırada ve süt üretiminde de 3. sırada yer aldığını hatırlatan Bakan Pakdemirli, "Fındık, kuru incir, kuru üzüm, ayva, kiraz, kayısı gibi birçok ürünün üretiminde ya birinci sıradayız ya da dünyada ilk sıralardayız. Ürettiğimiz tarımsal ürünler ile 83 milyon nüfusumuzun, 50 milyon turistin ve 4 milyon mültecinin gıda ihtiyacını sağlıyoruz. Bunun yanı sıra, az önce de belirttiğim gibi 18 milyar dolarlık da ihracat yapıyoruz" ifadelerini aktardı.


Aralık ayı başlarında Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve bütün dünyaya yayılan korona virüsün (Covid-19) etkisini halen sürdürdüğünü aktaran Bakan Pakdemirli, şunları aktardı:


"Dünya bu dönemde oldukça zorlu bir süreçten geçmektedir. Ülkemiz salgına karşı almış olduğu tedbirler ve güçlü altyapısı sayesinde, bu süreci başarılı bir şekilde yürütmektedir. Yürüttüğümüz çalışmalar dünya’ya örnek olmuştur. Salgın süreciyle birlikte, dünyada sanayi ve teknoloji sektörünün ekonomik olarak sıkıntılı bir sürece girmiş olmasına karşın kapasitesini artırarak üretime devam eden, sadece Tarım Gıda sektörü olmuştur. Ülkemizle benzer iklim yapısına sahip İtalya, İspanya ve Fransa; Avrupa’ya sebze ve meyve konusunda en çok katkı sağlayan ülkelerdir. Ancak bu ülkelerin, salgının etkisini en şiddetli gösterdiği yerler olması nedeniyle, gıda arzı konusunda zaman zaman sıkıntı yaşadıkları bilinmektedir. Bu salgın bize tekrar gösterdi ki; dünyadan gıda talep eden değil, dünyaya gıda arzı sağlayan bir konumdayız. Bu minvalde, gıda arzı ve gıda talebiyle makro ve mikro olarak direkt ilişkili olan Gıdanı Koru Kampanyası için geçtiğimiz 1,5 yıl boyunca, sektörden çok sayıda paydaşla bir araya geldik. Mart ayı içerisinde de, bu kampanyanın başlangıcını sizlerle yüz yüze paylaşmayı planlamıştık. Ancak tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 salgını sebebiyle, bu mümkün olmadı. Öte yandan, pandemi sürecinde tüm dünyada gıda arz zincirinin önemi ve gıda arz güvenliğinin sağlanmış olması bir kez daha iyi anlaşıldı. Pek çok ülkede, insanların gıdaya ulaşmak için oluşturdukları süpermarket kuyrukları ve boş raflar, bir daha silinmeyecek şekilde hafızalarımızda yer etti. Covid-19’un dünyada ilk görülmeye başladığı dönemlerde, daha ülkemize sıçramamışken biz Bakanlık olarak, sektörümüzdeki tüm gıda tedarik zinciri paydaşlarını toplayarak, gıda arzı ile ilgili değerlendirmelerimizi yaptık. Gıda ihtiyaçlarımızı tespit ederek, ilgili tüm aksiyonlarımızı ve önlemlerimizi pandemi dönemi öncesi hayata geçirdik ve böylece marketlerde büyük bir yığılma, gıda stoklarında bir sıkıntı, milletimizde de bu anlamda herhangi bir kaygıyı şükür ki yaşamadık. Diğer yandan, salgın sürecinde devletimiz tüm birimleriyle koordineli şekilde hareket ederek, an be an süreci sıkı şekilde yöneten stratejik yaklaşımlarla, yerinde ve tam zamanında alınan önlem ve kararlarla ve esasen tüm milletimizin desteği ve el birliğiyle Biz bize yettiğimizi tüm dünyaya gösterdik. Sayın Cumhurbaşkanımız da, yeni normalleşme sürecine dair müjdeleri ve bir dizi eylem planını açıklamaya başladı. Elbette rehavete kapılmak yok, önlemlere ve uyarılara üst düzeyde riayet etmeye devam etmemiz şart. Türkiye olarak her ne kadar bu süreçte, gıda arz zincirinde hiç bir sorun yaşamamış olsak da, gıdanın öneminin bir kez daha idrak edildiği bu günlerde, biz de kampanyayı daha fazla ertelememeye karar verdik."


Gıda kaybı ve israfının dünyanın en önemli sorunlarından bir tanesi olduğunu kaydeden Pakdemirli, "Tahminler, 2050’ye geldiğimizde dünya nüfusunun 10 milyara, ülkemiz nüfusunun ise 100 milyona ulaşacağını göstermektedir. Bu nedenle, hem dünya’da hem Türkiye’de, gıdada 2050’de oluşacak talebi karşılamak için bugüne göre yüzde 60’lık bir üretim artışı gerekmektedir. Dünyada her 9 insandan 1’i, yani 821 milyon insan açlıkla karşı karşıya iken, 670 milyondan fazla yetişkin ve 140 milyon genç ise obezite sorunu yaşamaktadır. Dünyada önemli ölçüde açlık ve obezite sorunu olmasına rağmen, bir yandan da üretilen gıdanın her yıl üçte biri, yani 1,3 milyar ton gıda kayıp ve israfa gitmektedir. Dünyanın bir yanında gıdalar çöpe atılırken, diğer yanında ise insanlar açlık nedeniyle bir sonraki gün hayatta kalıp kalmayacağını bilmiyor. Her ne kadar yapılan araştırmalar pandemi sürecinde sağlıklı beslenme eyleminin artış gösterdiğini ve gıda israfının azaldığını gösterse de, uzun vadeli düşünüldüğünde, günümüzde hala gıda kayıp ve israfının var olması, gıda sistemlerinin düzgün işlemediğini gösteriyor. Mesela sağlıksız yeme alışkanlıkları, sağlığa ayırdıkları yılda 2 trilyon ABD doları ile hükümetlerin bütçeleri üzerinde büyük bir yük oluşturuyor. Bu kayıp, gelişmekte olan ülkelerde 310 milyar dolar, gelişmiş ülkelerde ise 680 Milyar Dolar değerinde karşımıza çıkıyor. İsraf edilen gıdayı üretmek için gerekli ekili alan Çin’in yüzölçümü kadar, yani 9,6 Milyon kilometrekaredir" ifadelerini kullandı.


Bugüne kadar hayata geçirilen uygulamalar ile Bakanlık olarak gıda kaybı ve israfının azaltılması için önemli adımlar attıklarını vurgulayan Bakan Pakdemirli, "FAO’yla yaptığımız işbirliği ile çalışmalarımızı uluslararası platforma taşıdık ve son 1,5 yıldır kamu kurum ve kuruluşları, üniversitelerimiz, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşları ve özel sektörle birçok kez bir araya gelerek çalıştay ve toplantılar gerçekleştirdik. Bu çalışmalardan çıkan sonuçlara baktığımızda şöyle bir tabloyla karşılaşıyoruz. Türkiye çapında, Gıda kayıp ve israfının en fazla yaş meyve ve sebzede görüldüğü, bunu hazır yemek ve ekmeğin takip ettiği, meyve ve sebzelerde en fazla kaybın hasat, depolama, işleme, nakliye ve satışta gerçekleştiği, hazır yemek sektöründe ise hastaneler, okul yemekhaneleri, oteller, lokantalar, kamu kurum yemekhaneleri gibi toplu tüketim yerlerinde olduğu, ekmeğin ise özellikle satış aşamasında israf edildiği, israfın her gelir grubunda fakat farklı alanlarda gerçekleştiği, gıda arz zincirindeki süreçlerin iyileştirilmesine ihtiyaç duyulduğu, tüketici tarafında da gıda okuryazarlığının geliştirilmesi ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştır. Örneğin son kullanım ve tavsiye edilen tüketim tarihleri arasındaki farkın daha net anlaşılması gerekliliği önemli konulardan biridir. İlk defa Türkiye’de gıda kayıpları ve israfının önlenmesi, azaltılması ve yönetimine ilişkin bir Ulusal Strateji Belgesi ve bu stratejiyi hayata geçirecek Eylem Planını hazırladık. Bu vesileyle, ciddi bir emeğin sonucu olan bu belgenin hazırlığında emeği geçen tüm taraflara teşekkür ederim. Ulusal Stratejimizin temelini Gıda Kaybı Hiyerarşine göre kurguladık. Buna göre; ilk amacımız; gıdada kayıp ve israfı önlemek. İkinci amacımız; mümkünse gıdayı kurtarmak ve yeniden dağıtmak. Üçüncü amacımız; insani tüketimi mümkün değilse, hayvan yemi olarak kullanmak. Son olarak da; atık gıdanın geri dönüşümünün sağlanmasıdır" ifadelerini aktardı.


Amaçlara ulaşmak için 100’e yakın eylem belirlendiğini bildiren Bakan Pakdemirli, "Amaçlara ulaşmak için 100’e yakın eylem ve her eylemin gerçekleştirilmesinden sorumlu olan kurum ve kuruluşlar istişare edilerek belirlendi. Bütün bunların detayları belgemizde var. Bakanlık olarak stratejimizin temel ayağı olan gıda kayıp ve israfının önlenmesinde farkındalığı artırmak için ilk adımı da bugün burada sizlerle birlikte atmış oluyoruz. Farkındalık konusu, gıda kayıpları ve israfını önlemede en önemli unsur. Bazen sadece gıdayı doğru koşullarda saklama, şekli mükemmel olmayan meyve ve sebzelere şans verme, akıllı alışveriş yapma, ısı kontrolünü doğru ayarlama, gıda bağışı konularında öğreneceğimiz şeylerle, uygulaması basit ancak gıda israfının çözümünde olumlu etki yaratabiliriz. İşte bizler de sizlere sesimizi daha fazla duyurabilmek için, bu amaçları baz alarak bir kampanya tasarladık. İnandık ki kampanyada temel teşkil eden bu belgeyi, sadece okunabilir bir doküman olmaktan çıkartıp, içindeki eylemleri daha yüksek sesle dile getirebileceğimiz ve gıda zincirindeki tüm paydaşlarımıza ulaşabileceğimiz bir yöntem belirlersek, bu küresel sorunun çözümünde öncü bir rol oynayabiliriz. Bir araya geldiğimizde ne kadar güçlü olabildiğimizi gösterebiliriz" diye konuştu.


Kampanyanın kayıp ve israf farkındalığına yönelik yaşayan "www.gidanikoru.com" adresli bir web sitesi olacağına dikkat çeken Dr. Bekir Pakdemirli, "Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık" Kampanyasının maskotu “Cano”yu da basın toplantısında tanıttı. Pakdemirli, şunları aktardı:


“Cano, pelerinli bir kurtarıcı, dinamik bir arkadaşımız, gıdalarımızın çöpe gitmemesi ve kayba uğramaması için bu kampanya boyunca bizlerle birlikte olacak. Birçok konuda yol gösterici olmasını istiyoruz sizlere. Onu her yerde görebileceksiniz. Restoranda karşımıza çıkacak ihtiyacın kadar sipariş ver diyecek, bazen marketlerde göreceğiz, alışverişini evde planladın mı diye soracak, bazen çalıştığımız yerin yemekhanesinde bize kampanyamızı hatırlatacak. Okulda işyerinde kışlada hastanede kampanyamızı ilgilendiren her yerde bizimle bu kampanyayı sırtlıyor olacak. Gıda işletmeleri için iyi uygulama rehberleri hazırlıyoruz. İşletmenizde gıda kaybını ve israfını nasıl azaltabileceğiniz, ölçebileceğiniz yönünde sizlere yol göstereceğiz. Sizlerin de iyi uygulamalarınızı sayfamızda paylaşıp, diğer paydaşların da istifade ederek bu küresel sorunun çözümünde hep beraber rol alacağız. Ortam izin verdiği sürece beraber atölye çalışmalarıyla kapasitemizi güçlendirip, kaynaklarımızı boşa harcamamayı öğreneceğiz. Kampanyamızda bir Gıdanı Koru Mutfağımız olacak Bu mutfakta, videolar, içerikler, tarifler, etkinlikler, sıkça sorulan sorular ve sürpriz alanlar var. Biz kampanyamızla, etkin yönetilen web sayfamız ve sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla farkındalığı arttırmayı ve katılımcılığı teşvik etmeyi hedefledik.”


Kampanyanın gerçek sahibinin toplumun her kesimi ve bireyi olduğunu söyleyen Bakan Pakdemirli, “Gıda kayıp ve israfı ile mücadelede toplumun her kesimini kapsayan bir kampanya yürütmek amacıyla, kamu-sivil toplum ve özel sektör birlikteliğini sağlamak istiyoruz. Paylaşımlarınızda bizden bahsedin, fikirlerinizi ve iyi uygulama örneklerinizi bizle paylaşın, “Bu İşletme Gıdanı Koru Kampanyasını Destekliyor, İsraf Etmeyelim” benzeri bir mesaj içeren afiş, broşür, maskot vb. kampanya materyallerini işletmelerinizde bulundurarak görünürlüğü artırmada katkı verin. Kısacası, tüm paydaşlarımızdan kampanya süresince gerçekleştireceğimiz farkındalık oluşturma çalışmalarımıza destek vermelerini bekliyoruz” açıklamasında bulundu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Benzin yüklü tanker kaza yaptı: Patlama riskine karşı D-130 Karayolu trafiğe kapatıldı, evler tahliye edildi Kocaeli’nin Gölcük ilçesi D-130 Karayolu’nda seyir halinde olan benzin yüklü tanker, önce üst geçit köprüsüne ardından ise 3 araca çarptı. Tankerin çekici kısmı koparken benzin ise yola saçıldı. Patlama riskine karşı yolun iki şeridi de trafiğe kapatılırken, çevredeki evlerde tahliye edildi. Edinilen bilgiye göre, Gölcük ilçesi D-130 Karayolu Yalova istikametine seyir halinde olan benzin yüklü tanker sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi neticesinde araç, refüjdeki demir korkuluklara çarparak karşı şeride geçti. 150 metre boyunca duramayan tanker üstgeçit köprüsünün ayağına, ardından park halindeki iki kamyonete çarptı. Daha sonra karşı şeritten gelen hafif ticari araca çarpan tankerin çekici kısmı koptu. Kopan çekici, D130 Karayolu’ndan karşı sokağa uçtu. Kazada tanker sürücüsü hafif şekilde yaralanırken benzin ise yola saçıldı. İhbar üzerine olay yerine sağlık, polis, itfaiye ve AFAD ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralı hastaneye kaldırırken, polis ekipleri ise patlama riskine karşı D130 Karayolu’nun Yalova ve İzmit istikametini trafiğe kapattı. Ayrıca çevrede bulunan binalardaki vatandaşlar da tahliye edildi. Şehir merkezinden trafik akışı sağlanıyor. Ayrıca itfaiye ve polis ekipleri vatandaşları bölgeden uzaklaştırmaya devam ediyor. İtfaiye ekipleri, patlama riskine karşı bölgeyi köpüklüyor. Patlamaya karşı tehlike olduğu için evler tahliye edildi. Çok korktuk" Patlama riskine karşı evden çıkarılan Aysel Sütlüce, “Polisler anons etti ve korkarak hemen dışarı çıktık. Kaza yapan tanker araçları ezmiş. Patlamaya karşı tehlike olduğu için evler tahliye edildi. Çok korktuk" dedi. Ömer Çengel ise "Tanker 3 aracı çarpmış. Tankerden devamlı benzin akıyor. Polisler evi boşalttı. Şu an dışarıda bekliyoruz" diye konuştu.
Ankara Mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni düzenlemeler Resmi Gazete’de Çalışmak için bulundukları ilden başka illere giden mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin yaşadıkları sorunların giderilmesine yönelik yapılacak çalışmalar ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi Resmi Gazete’de yayımlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından imzalanarak Resmi Gazete’de yayımlanan ’Mevsimlik Tarım İşçileri ile İlgili 2024/5 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi’ ile mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yeni düzenlemeler getirildi. Genelge kapsamında, mevsimlik tarım işçileri ve aileleri için geçici yerleşim alanları oluşturulacak ve bu alanlarda eğitim, sağlık, ulaşım ve sosyal hizmetler sunulacak. Genelgeye göre, valilikler tarafından mevsimlik tarım işçilerinin yoğun olarak çalıştığı yerlerde iklim şartlarına uygun, emniyetli ve estetik prefabrik yapılar kullanılarak geçici yerleşim alanları kurulacak. Bu alanlar sel, su baskını gibi doğal afetlere karşı güvenli lokasyonlarda planlanacak ve yerleşim yerlerine elektrik, su ve kanalizasyon hizmetleri sağlanacak. Valiliklerce hazırlanan eylem planlarında belirlenen alanlara ilişkin tahsis veya protokol belgesi Mevsimlik Tarım İşçileri Bilgi Sistemi’ne (e-METİP) aktarılacak. Sağlık hizmetleri Genelgede sağlık hizmetleri kapsamında, il sağlık müdürlükleri tarafından mevsimlik tarım işçileri ve ailelerine yönelik aşılama, kronik hastalık taramaları ve mobil sağlık ekipleri ile sağlık hizmetleri sunulacak. İl sağlık müdürlüklerince mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda personelinin istihdamının sağlacağı belirtilen genelgede, ”İl sağlık müdürlüklerince mevsimlik tarım işçiliğinin yoğun olduğu bölgelerde yeterli sayıda sağlık personelinin istihdamı sağlanacak ve hizmet ihtiyacına göre personelin çalışma saatleri düzenlenecektir. Çalışan sağlığının korunması ve geliştirilmesi kapsamında il sağlık müdürlüklerince gerekli bilgilendirme faaliyetleri yapılacaktır” ifadelerine yer verildi. Eğitim hizmetleri Genelgeye göre çocukların eğitimi için geçici yerleşim alanlarında eğitim merkezleri oluşturulacak ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim hizmetleri koordine edilecek. İl milli Eğitim Müdürlüklerince; geçici yerleşim alanlarında eğitim ve sosyal faaliyetler için oluşturulan merkezin, öncelikle çocuklar için etkin bir eğitim merkezi olarak kullanılmasının sağlanacağına dikkati çekilen genelgede şu ifadelere yer verildi: "Çocukların eğitimi için geçici yerleşim alanlarında eğitim merkezleri oluşturulacak ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından eğitim hizmetleri koordine edilecek. Mevsimlik tarım işçilerinin zorunlu eğitim çağındaki çocuklarının eğitimlerini devam ettirmek üzere konu hakkında Milli Eğitim Bakanlığının ilgili yönerge/genelge hükümleri uygulanacaktır. Bu hususta şartlı nakit transferi gibi özendirici tedbirler etkin şekilde uygulanacak, çocukların okul kıyafetleri ve malzemeleri valiliklerce sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları aracılığıyla temin edilecektir. İl milli eğitim müdürlüklerince; mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarının daimi ikametgahlarındaki okullarına döndüklerinde öğrenme kayıplarına yönelik telafi/yetiştirme eğitimleri yapılacaktır. Mevsimlik tarım işçileri, daimi ikamet ettikleri illere geri döndüklerinde çalışma ve iş kurumu il müdürlükleri, halk eğitimi merkezleri ve mesleki eğitim merkezlerince; işçiler arasında yaygın eğitim ihtiyacı olanlar tespit edilerek eğitim ihtiyaçları karşılanacak, yetişkinlere okuma-yazma ve/veya meslek edindirme kursları, iş sağlığı ve güvenliği eğitimleri ile sosyal-kültürel faaliyetler düzenlenecektir. Özel eğitim ihtiyacı bulunan çocuklar rehberlik araştırma merkezi müdürlükleri tarafından eğitim imkanlarından faydalandırılacaktır. Mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarının eğitime erişimlerinin sağlanması amacıyla il/ilçe milli eğitim müdürlükleri bünyesinde kurulan ekiplerin görevleri süresince ulaşım ihtiyaçlarının giderilmesi için gerekli tedbirler Valiliklerce alınacaktır." Genelgeye göre, İçişleri Bakanlığı, mevsimlik tarım işçilerinin güvenli bir şekilde seyahat etmeleri için gerekli trafik denetimlerini artıracak ve gece saatlerinde yolculuk yapmamaları sağlanacak. Geçici yerleşim alanlarının korunması ve asayişin sağlanması için kolluk kuvvetleri tarafından düzenli devriyeler yapılacak. Sosyal hizmetler Aile ve sosyal hizmetler il müdürlüklerince sosyal hizmetler kapsamında, mevsimlik tarım işçileri ve ailelerinin bilgilendirilmesi sağlanacağı kaydedilen genelgede kadın, çocuk, engelli ve yaşlıların sunulan hizmetlerden yararlanacağı vurgulandı. Okul çağına gelmemiş çocuklar için ise aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri ve İl Milli Eğitim Müdürlükleri tarafından geçici yerleşim alanlarında eğitim ve bakım hizmetleri için personel görevlendirilebilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sunulan gezici kütüphane, gezici müze ve benzeri hizmetlerin geçici yerleşim alanlarında faaliyet göstermesi amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile koordineli çalışmalar yürütüleceği aktarılan genelgede şunlar yer aldı: "Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından mevsimlik tarım işçisi ailelerin çocuklarına yönelik sosyal ve sportif faaliyetler yürütülecektir. İl Müftülüklerince mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin inanç ve ibadet ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli tüm tedbirler alınacak; çocuk işçiliğinin önlenmesine ve çocukların zorunlu eğitime devam etmelerinin sağlanmasına ilişkin olarak ailelerin bilgilendirilmesine yönelik çalışmalara destek verilecektir." Mevsimlik Tarım İşçileri Bilgi Sistemi (e-METİP) Mevsimlik tarım işçisi olarak daimi ikametgahı dışında bir başka ilde çalışmak amacıyla geçici olarak yer değiştirenlerin ve ailelerinin kimlik bildirimleri, bu kişilerin yaşadıkları geçici yerleşim alanlarındaki kolluk kuvvetlerince alınacağı vurgulanan genelge şu şekilde devam etti: "Bu bildirimler Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile elektronik ortamda paylaşılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için teknik altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı tarafından yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığına e-METİP’e kayıtlı olan mevsimlik tarım işçilerinin ve aile bireylerinin kimlik numaralarını bildirecektir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kullanılmakta olan Milli Eğitim Bakanlığı e-Okul Yönetim Bilgi Sistemi’nde yer alan mevsimlik tarım işçilerinin çocuklarına ilişkin kayıtlar e-METİP’e aktarılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin kimlik numaraları her sağlık hizmeti sunumunda alınarak, sunulan hizmetlere ilişkin bilgiler kişisel verileri içermeyecek şekilde e-METİP’e aktarılacaktır. Bu bilgilerin e-METİP’e sürekli ve eksiksiz şekilde aktarılması için altyapıya yönelik gerekli her türlü düzenleme Sağlık Bakanlığı tarafından yapılacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı gerekli gördüğü takdirde e-METİP’in etkinliğinin artırılması amacıyla diğer kamu kurum ve kuruluşlarından protokole gerek duymadan kişisel verileri içermeyecek şekilde veri talebinde bulunabilecektir. Tarım alanlarının geniş bölgelere yayılması nedeniyle mevsimlik tarım işçilerinin kayıt altına alınması sürecinde kolluk kuvvetlerine kolaylık sağlamak amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı taşra teşkilatı başta olmak üzere ilgili kamu kurum ve kuruluşları, muhtarlar ile ziraat odaları birlikleri ve mevsimlik tarım işçisi çalıştıran tarla veya bahçe sahipleri/işleticileri ve işverenler tespit ettikleri/çalıştırdıkları mevsimlik tarım işçilerini kolluk kuvvetlerine bildirecektir.
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.