SAĞLIK - 28 Eylül 2025 Pazar 10:40

TVHB Başkanı Eroğlu, "Kuduz yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık ama yüzde 100 önlenebilen bir hastalık"

A
A
A
TVHB Başkanı Eroğlu, "Kuduz yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık ama yüzde 100 önlenebilen bir hastalık"

Türk Veteriner Hekimleri Birliği (TVHB) Başkanı Ali Eroğlu, "Dünya Sağlık Örgütü’nün, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün, Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü ve Kuduza Karşılık Küresel İttifak dediğimiz bir örgüt var. Bunların tespitleriyle kuduz hastalığı yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık ama yüzde 100 önlenebilen bir hastalık" dedi.


TVHB Başkanı Eroğlu, 28 Eylül Dünya Kuduz Günü’ne dair İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine konuştu. Gün özelinde afiş hazırlandığına değinen Eroğlu, sağlık örgütlerinin tespitleriyle kuduz hastalığının yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık olduğunu ama yüzde 100 de önlenebilen bir hastalık olduğunu açıkladı.



"Köpek popülasyonunun yüzde 70’inin aşılanması en önemli tedbir"


Kuduz hastalığının tüm hayvanlarda ve insanlarda gözüken ölümcül bir hastalık olduğunu dile getiren Ali Eroğlu, "Ülkemizde de zaman zaman görülüyor. Bu hastalığa karşı 1895 yılında Louis Pasteur tarafından aşı üretiliyor. Kuduz bir hayvan tarafından ısırılan 9 yaşında bir çocuk tedavi ediliyor. Pasteur’un anısına her yıl 28 Eylül Dünya Kuduz Günü olarak anılıyor ama bugün böyle bir kutlama şeklinde değil. Toplumun, kurumların, ülkelerin yapması gereken bir farkındalık oluşturulması gerekiyor. Çünkü hala dünyada 150’ye yakın ülkede ve bölgede kuduz hastalığı malumumuz zaman zaman bizim ülkemizde de görülüyor. Bu sene de Dünya Kuduz Günü’nün teması, ’şimdi harekete geç, ben, sen ve toplum.’ Burada sadece bireysel hareket ya da bireysel tedbirler değil, bütüncül bir şekilde, gerek koruyucu tedbirler, gerekse bir ısırma vakasından sonra nelerin yapılacağıyla ilgili kolektif bir çalışma gerekiyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün bir tespiti var. Köpek popülasyonunun yüzde 70’inin tüm dünya için aşılandığı takdirde hastalığa karşı en önemli tedbir olarak görülüyor" diye konuştu.



"Kuduz, yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık ama yüzde 100 önlenebilen bir hastalık"


Hem sahipli hem de sahipsiz sokak hayvanlarının her yıl düzenli olarak kuduz aşısıyla aşılanması gerektiğini vurgulayan Eroğlu, "Yaban hayatının da oral aşılama dediğimiz, havadan uçakla aşı enjekte edilmiş yiyecek bırakılıyor. Onu yiyen yaban hayatı da kurt, tilki vesaire bağışık hale gelmiş oluyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün, Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’nün, Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü ve Kuduza Karşılık Küresel İttifak dediğimiz bir örgüt var. Bunların tespitleriyle kuduz hastalığı yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık ama yüzde 100 önlenebilen bir hastalık. Öncelikle ısırık vakası. Yaranın mutlaka 10-15 dakika bol sabunlu suyla yıkanması gerekiyor. Bazen soruyorlar geniş bir yaraysa diye, kesinlikle dikiş atılmayacak. Yıkandıktan sonra da sağlık kuruluşuna müracaat edilecek. Isıran hayvanın müşahedeye alınması lazım. Çünkü ısıran hayvan eğer kuduz ise 10 gün içerisinde ölecek. Müşahede altında tutmanın faydası eğer hayvan ölürse ısırılan kişinin aşısının tamamlanması gerekiyor. 10 gün içerisinde hayvan sağlam, herhangi bir şey yoksa programlanan kadar aşı yapılıyor. Sağlık Bakanlığımızın, Tarım ve Orman Bakanlığımızın kuduz hastalığı ile ilgili birimleri, programlara devam ediyor. Geçmiş yıllara göre daha iyi durumda dünya diyelim. Aldığımız bir rakam var kuruluşlardan. Her yıl 60 bin insan hayatını kaybediyor. Türkiye’de de zaman zaman görülüyor. Dolayısıyla bu hastalık hala tehlikeli bir hastalık" şeklinde konuştu.



Kuduzun etki süresi


Eroğlu, kuduz hastalığının beyni tahrip ettiğini vurgulayarak ısırığın beyne uzaklığına göre etki süresinin de değiştiğini belirtti. Aynı zamanda hiçbir önlem alınmadığı vakitte ise insanların 45 gün sonra hayatını kaybettiğini ifade etti.



"Şimdi harekete geçmezsek yarın çok geç olur diyoruz"


Ali Eroğlu, aynı zamanda şu ifadelere yer verdi:


"Hala bir yasamız yok, buna göre bir yapı oluşmadı. Bunu da en kısa zamanda sayın yetkililerimizle, bakanlık yetkilileriyle ve diğer makamlarla görüştüğümüzde düşüncelerimizi, bu yapının nasıl olacağını arz ediyoruz. Sağlığın muhatabı olan meslek gruplarının bir arada olduğu bir yapı, orada tek sağlığın icrası için çalışma yapılacak. Bir an önce böyle bir yapının ülkede faaliyete geçmesi gerekir. Sadece kuduz hastalığı için değil, tüm zoonotik hastalıklar için. İnsanlarda görülen hastalıkların yüzde 60’dan fazlası hayvanlardan kaynaklanıyor. Gıdalara bağlı hastalıkların yüzde 95’ine yakını hayvansal gıdalardan geçiyor. Gündeme şu geliyor, koruyucu hekimlik. Hayvan hastalıklarıyla mücadelede, onlara karşı koruyucu tedbirler, aşılanma vesaire de muhatap olan veteriner hekimlerdir. Dünyanın bir kabulü var. Korunma tedaviden hem etkili hem de ekonomiktir. Korunmayı tabiri caizse 1 liraya yaparsınız ama tedaviyi 100 lirayla başaramayabilirsiniz. Dünyada 60 bine yakın her yıl insan hayatını kaybediyor, yüzde 40’ı çocuklar. Bunların hemen hemen tamamı köpek ısırıkları. Hem sahipli köpekler hem de diğer belediyelerimizin barınaklarında ya da doğal yaşam alanlarında ya da sokaktaki hayvanların mutlaka her yıl kuduz aşısıyla aşılanması gerekiyor. Şimdi harekete geçmezsek yarın çok geç olur diyoruz."



TVHB Başkanı Eroğlu, "Kuduz yüzde 99.9 ölümcül bir hastalık ama yüzde 100 önlenebilen bir hastalık"

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.