POLİTİKA - 16 Nisan 2012 Pazartesi 11:39

MUSTAFA AKAYDIN`DAN CHP`LİLERE AОIR ELEŞTİRİ

A
A
A
MUSTAFA AKAYDIN`DAN CHP`LİLERE AОIR ELEŞTİRİ

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, "Ben üniversiteler kurdum. Üniversiteler yönettim, bir belediyeyi mi yönetemeyeceğim arkadaşlar" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kemer İlçe Kongresi`ne katılan Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, eski genel başkanı Deniz Baykal, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP`lileri sert bir dille eleştirdi.
2009`da partinin listesine bir tane bile meclis üyesi yazdıramadığından yakınan Akaydın, o dönemde istifanın eşiğine geldiğini, son dönemde de belediye meclisinde engellendiğini, belediyeye otobüs aldırılmadığını ileri sürerek partideki bazı çevrelerin ayak oyunlarını partililere şikayet etti.
Yerel seçimlerde kendisini aday gösterenlerin bile seçileceğine inanmadığını söyleyen Akaydın, "buna o kadar inanıyorlardı ki, seçilemeyeceğime dair takım elbisesine iddiaya giren partililer vardı" dedi. Akaydın, 3 yıldır entrika siyasetinin sıkıntısını çektiğini söyledi.
"Benim çok gür sesle tansiyonu yükselterek biraz da hamaset vererek konuşma yeteneğim yok. Benim konuşmam biraz savunma niteliğinde bir konuşma olacak, sizlere karşı kendimi savunacağım. Kendimi partimizin neden iktidara gelemediğini anlatmak zorunda hissediyorum" diyen Akaydın, yapılan yanlışlara değindi. Salona girdiğinde Antalya eski Milletvekili Nail Kamacı arkadaşını gördüğünü anlatan Akaydın, sözlerine şöyle devam etti: "Bu, benim Antalya`da katıldığım 3. kongredir. Daha önce katıldığım Kepez
Kongresinde Nail Kamacı`nın bana bir sataşması oldu. Çok severim kendisini aramız iyidir. Ona cevap verecektim ama baktım ki yarım saat önce ayrılmış. Arkasından telefon ettim `Nail Kamacı gel sana cevap vereceğim bana sataşman konusunda` dedim. Ama maalesef Antalya`ya gidiyorlarmış"
CHP`LİLİОİMİ KİMSEYE TARTIŞTIRMAM
Hakkında bur sürü iddianın olduğunu belirten Akaydın, şunları söyledi: "Benim hakkımda bir sürü iddia var. `Partimizin jargonuyla uyuşamadı hoca`, `hoca üniversiteyi idare eder gibi belediyeyi idare ediyor`, `Belediyeyi üniversitedeki arkadaşlarıyla doldurdu` falan filan. Bunların hepsine karşı mantıklı cevaplarım var. Tek başına değil kendim gibi CHP olan bir aileden geliyorum. Annemin iki dedesi de peş peşe Çorum ilimizin CHP`li belediye başkanlığını yapmıştır. Babam CHP`nin milletvekilliğini
yapmıştır. Böyle bir aileden geliyorum. Partililiğimi kimseye tartıştırmam. Ama ben her yere gittiğimde Kuva-yi Milliye nutukları çekecek bir insan da değilim. Ruh olarak Kuva-yi Milliyeciyim ama onu da her konuşturmaya sıkıştıranlardan değilim. Tabii ki belediye başkanı olarak siyasette taraf olma hakkım var, konuşma hakkım var"
PARTİ REFERANSIYLA İŞÇİ ALDIM AMA OYLARINI BELİRLEMEDİM
Büyükşehir Belediye Başkanı olarak büyük rol alayım diye kongrelerde bir takım kişilerin destekçisi durumunda olmadığını savunan Akaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama belediyemin içinde mevcut sayıda partili var, işçi var. Üç yıl boyunca belediyeye yüzde 40 oranında işçi yerleştirdim ama bunlar parti referansıyla yerleşmiştir. Belediyede 220 üye var. Arkadaşlarıma dedim ki, yakın çevremde olanlara sakın karışmayın, yani danışmanlarımı kastediyorum. Partili şirket genel müdürlerimi kastediyorum.
Öbürlerine karışamam dedim. İşçi, inanın iki sene önceki kongrelerde de, bu kongre sürecinde de bu arkadaşlardan her gurubu destekleyen de oldu. Kapım da bütün partililere açıktır. Dolayısıyla bir de dedikodu var. Hocanın odasına girdim çıktım. Hoca benim adayıma destek veriyor diye, yok böyle bir şey arkadaşlar. Bir tek belediye söyleyemez Mustafa Akaydın ona kulis yapmıştır, kulis yaptırmıştır diye. İşe alma ödülü vaat etmiştir. İşten çıkarma tehdidi vaat etmiştir"
EŞİM ÜZERİNDEN YIPRATMAYA KALKIŞTILAR
"Eşim benim hayat arkadaşım, her şeyi beraber yaptık" diyen Büyükşehir Belediyesi Başkanı Mustafa Akaydın konuşmasına şöyle devam etti: "Seçimlerde gönüllüleriyle ayrı bir parti gibi çalıştı. Teşekkür ediyorum. Eşimi karıştırmaya kalktılar. Çünkü özellikle Kepez ilçesinde kalabalık bir gönüllü gurubuyla çalıştı. Bu gönüllü gurubundan bir kısım Kepez İlçe seçimlerinde, şimdi karşımızda ortada oturan arkadaşımız Alican Deveci kardeşi destekledi bir kısmı da Halil Bahar`ı destekledi. Olay bu. Şimdi Nail
Kamacı arkadaşım bundan iki ay önce yanında iki kıdemli milletvekili, bir eski belediye başkanı, bir parti kurultay delegesiyle beraber makamıma geldi. Buyurun arkadaşlar dedim. Kepez seçimlerini sordular, Alican beyin hiç şansının olmadığını söylediler. Oyları sıraladılar, iyi tamam ama bana niye söylüyorsunuz bunları dedim. Ama yinede sizin Alican beye destek verdiğiniz gibi bir şayia var dediler. Vermiyorum dedim. Ama eşimle çalışan gönüllülerin bir kısmında kesseniz Alican`dan başkasına oy vermeyiz
diyenler var. Eşine sahip ol diyorlar. Niye sahip olayım kardeşim. Eşim partili, partinin delegesi, git sen kendin konuş bana ne. Halil Bahar`ın listesinde 3 kişi belediyede çalışıyor. Sorun bakalım bir tanesine bile baskıda bulunmuş muyum?"
KEMER`DE VESAYET DENEMESİ BAŞARISIZ OLDU
Partinin neden iktidar olamayacağı konusunda da düşüncelerini açıklayan Mustafa Akaydın, sözlerine şöyle devam etti: "Niye iktidar olamayacağımıza geliyorum. Kemal Yüksel bir vesayet lafı etti. Ben de çok meraklıyımdır arkadaşlara sordum vesayetten ne kastediyor diye. Dediler ki biz iki aday kendi aramızda oturduk. Kendi seçimimizin divanını dostane bir şekilde planladık. Divan başkanlığına Zeki Durmaz ağabeyimizi uygun gördük. Fakat bize üç gündür baskı yapılıyor. Neden Zeki Durmaz Baykal`cı değildir.
Akseki`de bir konuşmasında partideki biirlerini eleştirdiği için ceza görmüş bir arkadaş. Yani vesayet altına girmemiş bir büyük ağabey tarafından cezalandırılmış kesinlikle olmaz. 50 tane telefon aldım diyor arkadaşlardan, arkadaşlar işte bu vesayettir. Bunun add hakkım var, konuşma hakkım ı vesayettir. Bunun diğer adı entrikadır arkadaşlar. Ne olmuş biliyor musunuz? Bu genç arkadaşlardan biri galiba Zeki Durmaz arkadaşımızın yanında geçmişte stajerlik yapmışmış, bunu başaramayınca öbür arkadaşa diyorlar
ki, sen bunun tuzağına gelme, bak o onun stajeriydi diyorlar. Ama arkadaş da (Durmuş Can) hayır ben dik bir adamım söz verdim, sözümün arkasındayım illa Zeki Durmaz demiş. Konu budur"
ÜÇ YILDIR ENTRİKA SİYASETİ YAŞIYORUM
Üç yıldır partide entrika siyaseti yaşadığını savunan Akaydın, şöyle konuştu: "Çelme takma siyaseti. Geçen hafta yaşananları görüyorsunuz vaktim olsa onun da perde arkasını anlatacağım. Ekranlara bir belediyeci arkadaş çıktı. Bütün suçu eşime yıktılar, Konyaaltı delegesi olarak nasıl kalkar da kart gösterir çarşaf listeleriyle şu bu, böyle bir anlayış var mı arkadaşlar? Partiliyiz biz. Seçimde kartımızı çıkarıp gösteremeyecek miyiz? Onun için diyor ki, nasıl bir sosyal demokrat belediyecilik anlayışı bu,
AK Parti`lilere sırtını dayayarak bu başkan artık başkanlık yapabileceğini mi zannediyor. Bir de tehdit ediyor beni basının önünde, ben hiç bir zaman basının önünde bir partilimi şikayet etmedim. İlk defa konuşuyorum. Artık sabrım tükendi bundan sonra konuşacağım. Çünkü çenem kuvvetlidir. Konuşursam bütün ayıpları ortaya koyarım, bundan çok daha iyi ortaya koyacağım"
PARTİ KÜÇÜK İNSANLARIN BÜYÜK GÖLGESİNDEN ÇOK ÇEKTİ
Konfüçyus`ün çok güzel bir lafı olduğunu anlatan Mustafa Akaydın, şunları söyledi: "Küçük insanların büyük gölgesi olursa, güneş orada batıyor demektir` diyor. Bu işte vesayettir. Küçük insanların büyük gölgesinden bu parti çok çekti. Üç sene önce ben gökten zembille geldim, davetle. Aday adaylığı sürecinde yaşananları anlatmak istemiyorum. En iyi bilenlerden biri Osman Kaptan milletvekilimizdir. Çünkü büyük ağabeyden aldığı direktiflerle seçimi o yürütüyor. Parti bir tane Büyükşehir Belediye Meclis
üyesi belirlememe izin vermedi. Halka ayıp olur diye istifanın eşiğinden döndüm. O zaman ki genel başkanıma dedim ki `genel başkanım anlıyorum sizi benim seçileceğime inanmıyorsunuz` aynen söylediklerimi söylüyorum, ben açık sözlü bir insanımdır. Hiç kimsenin yüzüne söyleyemeyeceğimi arkasından söylemem. `Ben belediye başkanı olacağım zaman davul bende, tokmak bu adamlarda olacak` Bu adamlar dediklerim 9 tane adam ve `o adamlar beni çalıştırmayacak` dedim. Dinlemedi tabii beni, hiç beklemediği şekilde
belediye başkanı seçildim. Benim seçilemeyeceğime takım elbisesine iddiaya giren çok büyük partililerim vardır."
BÜYÜK AОABEY BENİ ÇALIŞTIRMAMA TALİMATI VERMİŞ BELGELERİM VAR
Çok acıları olduğunu belirten Akaydın, konuşmasına şöyle devam etti: "Basında benim aleyhime konuşan partililerimin video görüntüleri var. Bir tanesi çantamda şu an, arabamda. Yazılı çıktıları da var. Saat saat, dakika dakika ne dedikleri belli, hepsini genel merkeze raporladım. Hiç bir şey olmadı. Niye çünkü büyük ağabey korkusundan Antalya`yı kaplanların önüne attı. Daha kötü hayvan ismi söylemeyeceğim kaplanların diyorum. Ve en son dediler ki o büyük ağabey `Sakın büyükşehir belediye başkanını bundan
sonra Antalya`da çalıştırmayacaksınız` işte hedef bu, yapılanlar bunlar. Bundan ben mi fayda edeceğim? 60 yaşındayım ben bu dünyada bir çok zevki yaşadım. Ben üniversiteler kurdum. Üniversiteler yönettim, bir belediyeyi mi yönetemeyeceğim arkadaşlar. Veya büyükşehir belediye başkanı olmak, başkan olarak kalmak bana çok şey mi kazandıracak."
Partinin mutluluğu için çalıştığını belirten Akaydın, şöyle konuştu: "Başka hiç bir iddiam yok. Geçen sene Berlin Fuarı`nda telefonla beni arayarak genel başkan milletvekilliği adaylığı teklif etti. Kibarca reddettim dedim ki `Antalya beni beş yıllığına belediye başkanı olarak seçti` Keyfime bakardım arkadaşlar, ömür boyu bol maaş, uçaklarda indirimli seyahat, öyle değil mi? Kabul etmedim. Sorun genel başkana. Ama bir an şüphelendim. O sıralar parti hareketli, Ankara`ya gidip çadır kuranlar var. Genel
başkana sordum. İtiraf etti, kendisine çok teşekkür ediyorum. Dedim ki `Genel başkanım durup dururken siz belediye başkanına niye milletvekiliği teklif edeceksiniz. Bunun arkasında size bunu yaptıran var mı?` dedim. `Var` dedi. İşte o büyük ağabey yaptıran"
"Ben çaylak politikacıyım ya, üniversiteden geldim anlamam ya bu entrikalardan" diye konuşmasını sürdüren Akaydın, şu ifadeleri kullandı:"Sonradan öğrendim ki parti meclis üyeleri ve genel başkan yardımcılarından bu partimizin geleneksel taktiğiymiş. Eğer belediye başkanı biraz ayağa dolanıyorsa, ona denirmiş ki, gel seni bu dönem milletvekili yapalım ayağımıza dolanmasın Antalya`da diye. Hesap bu arkadaşlar"
Akaydın, konuşmasında "Otobüs aldırmıyorlar bana, böyle bir şey olmaz. Halk benden kırmızı otobüs bekliyor. Her gittiğim yerde soruyorlar. Otobüs aldırmıyorlar, sonra diyorlar ki `Sen bizim partimizin belediye başkanlığına yakışmıyorsun`, `Hoca sıfırı tüketti`, `Bir daha seçilemez` Partinin önemli bir kişisinin böyle konuşmaya hakkı var mı? Sonra da inkar ediyorlar. Ben diyorum ki gidin gazetecilerle görüşün yüz yüze erkanlara çıkın söyleyin. Gazeteciler söylüyor bunu"
KAYBEDERSEK KENDİMİZ YÜZÜNDEN KAYBEDERİZ
Akaydın, konuşmasında "Bir belediye başkanının çıkıp yerel bir televizyonda `Akaydın bizim partimizin jargonuyla uğraşmasın` diyebilir mi arkadaşlar" ifadelerini kullandı.
"Böyle bir şey var mıdır?" diye soran Akaydın, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ben beceriksiz bir belediye başkanı olsam bile bunu kamuoyunun önünde söylemeye hiçbir partilinin hakkı yoktur. Bu partiye ağır derecede disiplin suçudur. Bu hafta da diyorlar ki, parti grup kararına uymadı. Yahu siz 3 yıldır buna uymuyorsunuz. Bir çok kritik kararımı AKP`lilerle MHP`lilerle geçiriyoruz. Şimdi ben mi suçlu oluyorum. Arkadaşlar işte bunlar benim acılarım, dertlerimdir. Kendi topuğumuza kurşun sıkmazsak önümüzdeki
seçimlerde Antalya`nın bir çok ilçelerinde belediye başkanlığını bizden kimse alamaz. Kaybedersek AK Parti yüzünden değil kendimiz yüzünden kaybederiz."
ÜLKEN VE KAPTAN 10 DAKİKA SONRA UYANDI
Akaydın`ın konuşmasının ardından Göynük Belediye Başkanı Necati Topaloğlu konuşmasını gerçekleştirdi. Topaloğlu`nun konuşması tamamlandıktan sonra İl Başkanı Özer Ülken, PM Üyesi Osman Kaptan cevap hakkı doğduğunu ileri sürerek söz istedi. Divan Başkanı PM Üyesi Zeki Durmaz önce söz vermedi. Ülken ve Kaptan konuşmak için ısrar edince Divan Başkanı Durmaz toplantıya ara verdi.
Bu sırada Mustafa Akaydın da veda ederek salondan ayrıldı. Verilen aradan sonra Özer Ülken hararetli biçimde söz almak için ısrar ederken, Yıldıray Sapan tarafından "Basın var yapmayın, basının önünde yapmayın" diye sakinleştirilmeye çalışıldı.
Divan Başkanı Zeki Durmaz`ın, kongre delegelerinin itirazlarına rağmen söz vermesi üzerine kürsüye ilk olarak PM Üyesi Antalya Milletvekili Osman Kaptan geldi.
CHP`NİN BOYU HİÇ KISA OLMADI
Partilileri metanetli olmaya çağıran Antalya Milletvekili PM Üyesi Osman Kaptan, CHP`nin, dünyada devlet kurulmadan önce kurulan tek parti olduğunu hatırlatarak konuşmasına başladı. Her kademedeki partilinin sorumluluğunun idraki içinde olması gerektiğini belirten Kaptan, şöyle konuştu: "Bu konudaki görevimizi aksatmadan yapmak zorundayız. birbirimizi de sevmek saymak zorundayız"
Akaydın`ın Konfüçyüs`den aktardığı "Küçük insanların büyük gölgesi olursa güneş orada batıyor demektir, sözünü hangi amaçla söylediğini bilmediğini ifade eden Osman Kaptan, sözlerine şöyle devam etti: "Ama Cumhuriyet Halk Partisi`nin boyu, hiçbir zaman kısa olmamıştır. Bu devleti kuran CHP`dir, Cumhuriyeti kuran CHP`dir, CHP`nin örgütü vardır. Örgütüne de saygı göstereceğiz, belediye başkanına da saygı göstereceğiz"
BELEDİYEYE GİRECEK ÇOCUОUM YOK
CHP Antalya İl Başkanı Özer Ülken ise şunları söyledi:
"Bugüne kadar Antalya`da hiç yaşamadığımız 30 yıldır CHP`de görev yapan bir kardeşinizim. Şu kongre süreçlerimizde de hiç karşılığı olmayan ilk defa böyle bir davranışla karşılaştık. Antalya`nın sorunlarını gelip buraya taşımaya gerek yoktu. O sorunlar burada gelip konuşuluyorsa buna da bir iki cümleyle cevap vermek gerekiyordu. Ben basının önünde parti terbiyem, parti ahlakım ve derin örgüt mücadelemde bana verilen o terbiyeden dolayı burada Büyükşehir Belediye başkanımızın o sözlerinin çoğunun da gerçek
olmayan o sözlerinin hiç birisine cevap verme ihtiyacı duymuyorum. Parti terbiyem örgütüm bana bunu öğretti. Ben bunu nerelerde ne şekilde konuşacağımı gayet iyi biliyorum. Belediyeye girecek hiçbir çocuğum yok evladım yok bu parti bu kavgayı sizler için veriyor bunu unutmayın."
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Hatay Her 3 bin bebekten birinde görülen ’kistik fibrozis’te erken tanı hayat kurtarıyor Türkiye’de 3 bin bebekten birinde görülen kistik fibrozis hastalığı, topuk taramaları ve ter testiyle erken teşhis ediliyor. Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hüseyin Arslan, kistik fibrozis hastalığının erken teşhis edilmesinin insanın yaşam kalitesini artırdığını ve yaşam sürecini uzattığını söyledi. Genetik bir hastalık olan kistik fibrozis, ülkemizde yeni doğan her 3 bebekten birinde görülüyor. Bebeklerin doğumuyla birlikte ön tanı için 2015 yılından itibaren yapılmaya başlanan topuk taraması ile erken teşhis sağlanıyor. Erken teşhisin ardından uygulanan ter testiyle de hastalığın tespiti yapılıyor. Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uygulanmaya başlanan ter testi de deprem bölgesinde yaşayan vatandaşlara kolaylık sağlamaya başladı. Hastanede görevli Çocuk Göğüs Hastalıkları Uzmanı Hüseyin Arslan, hastalığın tanı süreci hakkında ve sonrasındaki tedavi süreci hakkında bilgi verdi. "Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir" Kistik fibrozun genetik geçişli bir hastalık olduğunu ve bulaşıcı bir hastalık olmadığını ifade eden Arslan, "Burada çocuk göğüs hastalıkların dan biri olan kistik fibroz için ter çalışması yapıyoruz. Kistik fibrozis genetik geçişli bir hastalık, bulaşıcı bir hastalık değildir. Bu geni taşıyan anne ve babanın çocuklarında meydana geliyor. Türk toplumunun da 3 bin kişiden birinde görülebiliyor. Ülkemizdeki mutosyonlar Avrupa’daki görülen mutasyonlardan farklı görülüyor. Kistik fibrozis de ter ve senkrasoyonlarla ilgili bir sorun oluşuyor ve buna bağlı olarak akciğerde ki balgamların yumuşatılıp atılması, pankreasta senkrosyonlar etkileniyor. Buna bağlı olarak sık tekrarlanan akciğer enfeksiyonları, beslenme bozukluğu, yağlı dışkılama, pis koku ishal, gelişme geriliği, sık sinüzitler nedeniyle hastalar çeşitli sıkıntı yaşamakta ve ilerleyen zamanda hayatını kaybediyordu dedi. "Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz" Ülkemizde 2015 yılından itibaren uygulanmaya başlanan topuk testiyle hastalığın erken teşhis edilmeye başlandığına dikkat çeken Dr. Arslan, “2015 yılından itibaren ülkemizde bu hastalık taranıyor. Bebekler doğduğunda topuk taramasında riskli görülen hastalar tarafımıza yönlendiriliyor. Burada ter testi yaparak bu hastalığın tanısını koyuyoruz. Erken tedavi ile daha iyi yaşam kalitesi sağlamaya yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ter testi için hastaları 1 gün öncesinden hazırlıyoruz çünkü hastalardan ter toplamamız gerekiyor. 1 gün öncesinden banyo yapıp, iyi besleniyorlar. Yaklaşık yarım saatlik bir süreç içerisinde de ter toplanıyor sonrasında da ölçüm cihazında teri ölçüyoruz. Toplamda 1 saat içerisinde ter testinin sonucunu elde etmiş oluyoruz. Erken yaşta gözlemlenmeye başlıyor. Hastalığı ne kadar erken yakalarsak, hastaya bazı tedavileri verirsek daha faydalı oluyoruz. Hastalar erken tanıyla daha uzun yaşam ömre sahip oluyor. Normal bir birey gibi yaşayabiliyorlar. Bu tedavi süreci hastalar için ömür boyu devam ediyor. Bazı ilaçları ve fizik tedavi uygulamalarını sürekli yapmaları gerekiyor" ifadelerini kullandı.