GENEL - 17 Temmuz 2018 Salı 13:20

15 Temmuz eserleri ödüllendirildi

A
A
A
15 Temmuz eserleri ödüllendirildi

Kepez Belediyesi’nin katkıları ile düzenlenen ‘15 Temmuz Ruhu Görsel Sanatlar Yarışması’nın ödül töreni gerçekleştirildi.

Kepez Belediyesi’nin katkıları ile düzenlenen ‘15 Temmuz Ruhu Görsel Sanatlar Yarışması’nın ödül töreni gerçekleştirildi.


Kepez Belediyesi, Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Antalya İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) işbirliğiyle düzenlenen ’15 Temmuz Ruhu Görsel Sanatlar Yarışması’nın ödülleri sahiplerini buldu. Kepez Belediyesi’nin katkıları ile 15 Temmuz’u unutturmamak adına ulusal çapta ikincisi düzenlenen ‘15 Temmuz Ruhu Görsel Sanatlar Yarışması’ ödül töreni, belediye meclis salonunda gerçekleştirildi.



Ortak: “Antalya’ya çok ciddi değerler katacak”


Jüri üyesi TÜGVA Antalya İl Başkanı Levent Ortak, gençlerin manevi dünyalarının gelişmeleri için çeşitli etkinlikler yaptıklarını söyledi. Ortak, “Gençlerimize 27 Mayısları, 12 Eylülleri, 28 Şubatları hep anlatmaya çalıştık. Gençlerimiz bunları yaşamadı. Ancak, 15 Temmuz’u yaşadı. Millet olarak karşı durduk. Başkanımızla 2 yıl önce yaptığımız sohbet sonucu bu yarışma ortaya çıktı. Yarışmanın Antalya’ya çok ciddi değer katacağını düşünüyoruz” dedi. Yaşanan hain darbe girişimine karşı vatandaşlarımızın göğsünü siper ederek geçit vermediğini hatırlatan Kepez İlçe Milli Eğitim Müdürü Yıldırım Solak da, bu gecenin unutulmaması için düzenlenen yarışmaya destek verdiklerini söyledi.



Tütüncü: “15 Temmuz en büyük ihanettir”


Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü ise 15 Temmuz 2016’da 2 bin yıllık Türk tarihin en büyük ihanetinin yaşandığının altını çizdi. Asker üniformalı teröristlerin, birçok savaşta düşmanın yapmadığı TBMM binasını bombaladığını hatırlatan ve yapılmak istenenin bir işgal faaliyeti olduğunu belirten Başkan Tütüncü, “Bu girişim neticeye ulaşsaydı, belki ülkemizde farklı bayraklar göndere çekilecekti. Ülkemiz birkaç bölgeye bölünecekti. Güzelim şehirlerimiz bombalanacaktı. İç savaşın yaşanmadığı yıllarda Suriye’nin şehirlerini gezmiş bir kardeşinizim. Orada o kadar güzel bir refah vardı ki, iç savaş çıkınca perişan bir durum ortaya çıktı. Başka iç savaş çıkan memleketlere bakınca aynı görüntüleri görüyoruz. 15 Temmuz kalkışması, milletimizin gördüğü en büyük ihanettir” diye konuştu.



Toplam ödül 70 bin liraydı


Yarışmaya katılan çalışmaların Modern Sanatlar Galerisi’nde sergilenmesiyle kalıcı olmalarını istediklerini belirten Tütüncü, “Türkiye’nin her tarafından binlerce kimseyi 15 Temmuz üzerine düşündürebilmek ve bu düşünceleri sanat eseri olarak neticelendirebilmek büyük başarı. Bu eserleri de kalıcı bir sergi olarak sunmak, güzel bir envanter oldu. Edirneli, Hakkarili, Trabzonlu kardeşimiz 15 Temmuz’u nasıl algılamış, bu mozaiği görüyoruz. Sanatın gücüyle bu ihanetin bir vesikasını tutabilmek, hafızasını oluşturabilmek istedik. Bu yıl toplam ödül 70 bin liraydı. Gelecek yıl ödül miktarını artırarak, daha nitelikli eserler sunulmasını ve katılımcının artmasını bekliyoruz.”



Modern Sanatlar Galerisinde sergileniyor


Kepez Belediye Başkanı Hakan Tütüncü, konuşmasının ardından jüri üyelerine anı plaketi ve dereceye giren yarışmacılara da ödüllerini verdi. 15 Temmuz Ruhu Görsel Sanatlar Yarışması’nın eserleri geçtiğimiz gün açılışı yapılan DokumaPark’taki Modern Sanatlar Galerisi’nde sergileniyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.