GENEL - 29 Mayıs 2020 Cuma 11:08

Trafikte ceza yemekten bıkan genç, araçta havuz keyfini ağaç tepesine taşıyor

A
A
A
Trafikte ceza yemekten bıkan genç, araçta havuz keyfini ağaç tepesine taşıyor

Antalya’da aracının üstünü kesip havuza dönüştürüp trafikte havuz keyfi, ardından da başka bir aracının üzerini teras gibi kullanarak bagaj kısmında mangal keyfi yapan oto aksesuarcısı Murat Tokmak (30), yediği cezalar sonrası eski tip bir minibüsün motorunu ve tekerleklerini söküp ‘sosyal mesafeli’ ağaç jakuzi yapmaya başladı.

Antalya’da aracının üstünü kesip havuza dönüştürüp trafikte havuz keyfi, ardından da başka bir aracının üzerini teras gibi kullanarak bagaj kısmında mangal keyfi yapan oto aksesuarcısı Murat Tokmak (30), yediği cezalar sonrası eski tip bir minibüsün motorunu ve tekerleklerini söküp ‘sosyal mesafeli’ ağaç jakuzi yapmaya başladı. Aracı trafiğe sokmayıp vinçle bir ağacın üstüne koyacağını belirten Tokmak, “Buna da ceza yazacaklarını düşünmüyorum. Yersem bir daha proje yapmam” dedi.


Antalya’da emlak alım satım ve otomobil aksesuarı işiyle uğraşan Murat Tokmak, geçtiğimiz ay 3 bin liraya satın aldığı 1987 model otomobilin tavanını kesti ve aracın içini havuz haline getirdi. 3 bölümden oluşturduğu mini havuzla trafiğe çıkarak caddelerde dolaşan Tokmak, görüntülerin sosyal medyada yayınlanmasının ardından polis tarafından araç otoparka çekildi, Tokmak ise 2 bin 500 lira ceza yedi.


Olaydan bir süre sonra Tokmak bu sefer aynı model başka bir otomobil aldı. Yine aracın tavanını kesen Tokmak, otomobilin iç kısmında ahşaptan teras alanı oluşturdu, bagaj kısmına ise mangal monte etti. Trafikte yeni düzenlediği aracıyla mangal yapıp ilerleyen Tokmak, yine polis engeline takıldı, yine ceza yedi.


Otomobil ve eğlence tutkunu birisi olduğunu ifade eden Tokmak, bu sefer ceza yemeden bu keyfi yaşayabilmek için arkadaşlarıyla birlikte bir proje düşündü. 4 bin liraya 1990 model minibüs alan Tokmak, aracın içerisine havuz yapma işlemine başladı. Minibüsün motorunu ve lastiklerini söken Tokmak ve arkadaşları, içeride sosyal mesafeli oturma alanları ile ahşaptan jakuzi işlemi yapmaya başladı. Tokmak, düzeneğin tamamlanmasının ardından bu aracı trafiğe sokmayıp vinç yardımıyla kendisine ait bir arsadaki çam ağacının üstüne koyacağını, ardından burada sosyal mesafeli havuz keyfi yapacağını söyledi.



“Havuzda keyfimize bakacağız”


Havuzlu minibüsüyle ilgili detayları paylaşan Tokmak, “Dış aksamına spreylerle 3D boyama yapılacak. İçerde de boyama işlemi yapılacak. Elimize araba geçiyor, ne yapalım diye düşündükten sonra aklımıza geleni yapıyoruz. Bir serçe geldi havuz yaptık, bir serçe daha geldi teras yaptık. Şimdide minibüsü aldık. Bunun yanı açık olacak. Üstü yarı açık olacak. Yağmurlu havalarda kapatacağız, güneşli havalarda açıp keyfimize bakacağız. İçerisinde havuz sistemi olacak. Biz havuzsuz yapamıyoruz. Hastalıktan dolayı kimse bir şey yapamıyor. Bizim tek derdimiz eğlenmek.” dedi.



“Sosyal mesafe ve hijyeni ön planda tutuyoruz”


Minibüsün içerisindeki havuz düzeneğinde sosyal mesafe ve hijyen kurallarının ön planda olduğunu ifade eden Tokmak, “İçeride sosyal mesafeyi ölçerek dizayn ediyoruz. Suyun içerisinde de dezenfekten olayını muhakkak yapacağız. Sonuçta insanlar bizim sağlığımızı düşünüyor, biz de kendi sağlığımızı düşünmek zorundayız. Bunu kendimiz için yapacağız, başkaları giremeyecek.” Şeklinde konuştu.



“Buna da ceza yazacaklarını düşünmüyorum”


Ceza yemekten bıktığını da sözlerine ekleyen Tokmak, “Ceza yemek istemiyorum artık yeter. 1-2-3 olmasın. 2’de bitirelim. Şuana kadar yaklaşık 6 bin lira ceza yedim. Emniyet güçleri haklı. Yasak olanı bir şeyi yapıyoruz, onlar da haklı olduğu için ceza yazıyorlar. Biz de bu sefer yürütmeden, yasak olmayacak bir şekilde deneyeceğiz. Kendi yerim var, oradaki ağacımın üstüne koyacağım. Buna da ceza yazacaklarını düşünmüyorum. Yersem bir daha proje yapmam. Bu son olur.” İfadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.