KÜLTÜR SANAT - 11 Nisan 2025 Cuma 12:39

Antalya’da ’Galata Turu’ sergisi

A
A
A
Antalya’da ’Galata Turu’ sergisi

Antalya’da sanatseverler, Galata’nın tarihi dokusuna ve siluetine uzanan özel bir sergiyle buluştu. Muratpaşa Belediyesi Türkan Şoray Kültür Merkezi, koleksiyoner Murat Uçar’ın arşivinden derlenen "Galata Turu" sergisine ev sahipliği yapıyor.


Yıllar içinde titizlikle oluşturulan koleksiyondan seçilen yaklaşık 70 eser, sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Serginin açılışına Muratpaşa Belediye Başkanvekili Canan Keleş, Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal’ın eşi Ümran Uysal, koleksiyoner Murat Uçar ve eşi, sergi küratörü Şebnem Bahar ile çok sayıda sanatçı ve sanatsever katıldı.


Serginin küratörü Şebnem Bahar, açılışta yaptığı konuşmada kültür ve sanat etkinliklerinin şehirlerin ruhunu beslediğini belirterek, "Bu etkinlikler şehri dinamize eder. Muratpaşa Belediyesi de bu konuda son derece hassas bir yaklaşım sergiliyor," dedi.


Muratpaşa Belediye Başkanvekili Canan Keleş ise, kente kültürel katkı sunan koleksiyoner Murat Uçar ve küratör Bahar’a teşekkür etti.


Açılış konuşmalarının ardından katılımcılar sergiyi gezdi. Sanatseverleri Galata’nın sokaklarında sanal bir yolculuğa çıkaran sergi, koleksiyonerliğin yalnızca eser biriktirmekten öte; dönemleri, insanları ve fikirleri bir araya getiren bir kültürel misyon taşıdığına dikkat çekiyor.


"Galata Turu" sergisi, 10 Mayıs’a kadar ziyaret edilebilecek.



Antalya’da ’Galata Turu’ sergisi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çanakkale Boşanma aşamasındaki eşini sokak ortasında 12 yerinden bıçakladı, 18,6 yıl hapis cezası aldı Çanakkale’de 6 ay önce sokak ortasında boşanma aşamasında olduğu eşini 12 yerinden bıçaklayan zanlı hakkında Çanakkale 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasında sanığa ’eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs’ten 13,6 yıl, nitelikli hırsızlık suçundan ise 5 yıl olmak üzere toplam 18,6 yıl hapis cezası verildi. Olay, 12 Haziran günü meydana geldi. Lapseki ilçesine bağlı Umurbey beldesine ailesinin yanına dönen Minel Kılıçarslan, servisten indikten sonra çarşı merkezine doğru yürürken, boşanma aşamasındaki eşi Eren Kılıçarslan’ın bıçaklı saldırısına uğradı. Minel Kılıçarslan’ın arkasından gelen Eren Kılıçarslan yanında getirdiği bıçakla eşini 12 yerinden bıçakladı. Kanlar içinde yerde kalan kadın, çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine gelen sağlık ekiplerinin müdahalesinin ardından ambulansla hastaneye kaldırıldı. Jandarma, şüpheli Eren Kılıçarslan’ın yakalanması için çalışma başlattı. Jandarma tarafından gözaltına alınan şüpheli adam işlemlerinin ardından sevk edildiği adliyede çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Olayla ilgili savcılık tarafından tutuklu sanık Eren Kılıçarslan hakkında ’eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs’ ve ’yağma’ suçundan iddianame hazırlanıp, dava açıldı. Bıçaklama anı kameraya yansıdı Umurbey beldesi çarşı merkezinde birçok vatandaşın gözü önünde yaşanan bıçaklama olayı güvenlik kamerasında saniye saniye kaydedildi. Görüntülerde Minel Kılıçarslan’ın arkasından gelen boşanma aşamasında olduğu eşi Eren Kılıçarslan’ın bıçak darbeleriyle yaralandığı ve kanlar içinde yerde kaldığı görülüyor. Bıçaklama olayını gerçekleştiren şüpheli Eren Kılıçarslan’ın ise olayın ardından koşarak uzaklaştığı güvenlik kamerası görüntülerine yansıdı. Karar açıklandı Çanakkale’de boşanma aşamasındaki eşi Minel Kılıçarslan’ı sokak ortasında 12 yerinden bıçaklayan Eren Kılıçarslan hakkında açılan davanın karar duruşması olan 4’üncü duruşması, Çanakkale 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Minel Kılıçarslan duruşmaya katılmazken, katılan vekili, sanık Eren Kılıçarslan ile sanık avukatı da duruşmada hazır bulundu. Karar açıklanmadan önce mahkeme heyeti Sanık Eren Kılıçarslan’a son sözlerini sordu. Sanık Eren Kılıçarslan, "Ben pişmanım. Ben bu eylemi yaparken aldatıldığımı yeni öğrenen bir eş olarak gittim. Eşimle konuşmak için gittim bana hakaret edince yaralama girişiminde bulundum. Öldürme niyetim yoktu. Aldatma olayına gelinceye kadar eşimle hiç görüşmedim. Ondan öncesinde de her aradığımda hakarete uğradım. Minelin hırsızlık olayına dair beyanları farklı. Ben o psikolojiyle telefon falan görmedim. Olaydan sonra teslim oldum. O sırada nasıl telefon bulacağım. Bana tuzak kurulmuştur. Ailesiyle bana hakaret ediyorlardı. Ben psikopat biri olsaydım, bu olay mutfakta gerçekleştiğinde orada da da bıçaklar vardı. Ben istesem orda da öldürme eylemini gerçekleştirirdim" dedi. Minel Kılıçarslan’ın vekili ile sanık avukatının savunmalarının dinlenmesinin ardından kararın açıklanması için duruşmaya ara verildi. Aranın ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı. Kararda, Sanık Eren Kılıçarslan’ın ’eşe karşı kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilerek suçun teşebbüs aşamasında kaldığı ve haksız tahrik altında işlendiği gerekçesi ile neticeten 13 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ’nitelikli hırsızlık’ suçundan da 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildi. Sanığa toplam 18 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Ayrıca duruşmada sanığın tutukluluk halinin devamına karar verildi. Katılan Minel Kılıçarslan vekili Av. Nur Yılmaz Güngören haksız tahrik indirimini kabul etmediklerini ve kararı bu yönden üst mahkemeye taşıyacaklarını belirtti.
Mersin Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 2. kez Mersin’de düzenlendi Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali’nin 28’inci yılı kapsamında düzenlenen 2. Mersin gösterimi, 19-21 Aralık tarihleri arasında Mersinli sinemaseverlerle buluştu. Mersin Büyükşehir Belediyesi Sinema Ofisi, Kadın Gazeteciler Derneği, Uçan Süpürge Vakfı ve Kadından Haber iş birliğinde gerçekleştirilen festival, film gösterimleri, söyleşiler ve atölyelerle yoğun ilgi gördü. Kadınların hikayelerini 28 yıldır sinema perdesine taşıyan festival, Mersin’de ikinci kez düzenlenerek kadın sinemasının görünürlüğüne katkı sundu. Festival, 19 Aralık Cuma günü gala gecesiyle başladı. Açılışın ardından Pelin Boğa’nın yönettiği ’Sıradan Bir Gün’ ve Deniz Büyükkırlı’nın yönettiği ’Tavuk Suyuna Çorba’ filmleri izleyiciyle buluştu. Atölye ve söyleşiler ilgi gördü Festivalin ikinci günü Harika Uygur’un gerçekleştirdiği ’Sinema Sektörüne Dair Uygulamalı Deneyim Aktarımı’ başlıklı atölyeyle başladı. Ardından düzenlenen ’Kuşaktan Kuşağa: Söz, Görüntü, Miras’ başlıklı söyleşide Ayşenil Şamlıoğlu, Ecem Uzun ve Asiye Dinçsoy izleyicilerle bir araya geldi. Gün içerisinde Emine Yıldırım’ın yönettiği ’Gündüz Apollon Gece Athena’ filminin gösterimi yapıldı. Gösterimin ardından düzenlenen söyleşide Yıldırım, Prof. Senem Duruel Erkılıç moderatörlüğünde filmin anlatı dili ve toplumsal arka planına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Aynı gün gösterilen ’Star On Border’, ’Kabuk’ ve ’Kıyamet Önceki Gün Kopmuştu’ filmlerinin ardından gerçekleştirilen ortak söyleşide Berivan Saruhan, Sema Güler ve Nur Sultan Bulut, Beritan Onuk moderatörlüğünde izleyicilerle buluştu. Belgesel gösterimleriyle devam etti Festivalin son günü belgesel gösterimleri ve söyleşilerle sürdü. ’Belirsizlik Çağında Kadın Kahramanın Yolculuğu ve Medyada Dönüşen Kadın İmgesi’ başlıklı söyleşide Feride Çetin, kadın temsiline dair değerlendirmelerde bulundu. Shiori Ito’nun yönettiği ’Black Box Diaries’ filminin ardından düzenlenen ’Karakutu Açıldığında: Gazetecilik, İfşa ve Cezasızlık’ başlıklı söyleşide gazetecilik pratikleri ve şiddetin ifşası ele alındı. Festival kapsamında ayrıca ’Umurumda Değil’, ’Dank’, ’Gukla’, ’Domates Biber Depresyon’, ’Neredeyse Kesinlikle Yanlış’, ’Dilan Hakkında Konuşmalıyız’ ve ’Kurtlar’ filmleri izleyiciyle buluştu. Katılımcılardan festivale övgü Oyuncu Asiye Dinçsoy, Mersin’deki festivale ilişkin, "Kimse konuk gibi değildi, herkes festivalin bir parçasıydı" diyerek yerel yönetimlerin sanata verdiği desteğin önemine dikkat çekti. Feride Çetin ise Mersin için, "Burası benim için bir vaha, kurtarılmış bölge" ifadelerini kullandı. 3 gün süren festival, sinemaseverleri, kadın hareketi ve kültür-sanat alanından birçok ismi Mersin’de bir araya getirdi.
Karabük KBÜ’den kaya mezarları ve arkeolojik alanlara saha gezisi Karabük Üniversitesi tarafından düzenlenen "Tarihte Safranbolu Sempozyumu" kapsamında gerçekleştirilen saha gezisinde, Safranbolu ve çevresindeki kaya mezarları ile arkeolojik alanlar bilimsel anlatımlar eşliğinde yerinde incelendi. Karabük Üniversitesi, UNESCO Türkiye Milli Komisyonu, Safranbolu Belediyesi, Safranbolu Kültür ve Turizm Vakfı, Safranbolu Kent Konseyi ve Turizm ve Gastronomi Bilimleri Araştırmaları Komisyonu (TGBA) paydaşlığında düzenlenen sempozyum kapsamında gerçekleştirilen saha gezisi, akademik bilginin sahaya taşınmasını amaçladı. KBÜ Bilim İletişim Ofisi koordinasyonunda düzenlenen programda katılımcılar, Üçbölük Köyü-Hacılarobası Kaya Mezarları güzergâhında bulunan Soğanlı Çayı Vadisi’ndeki arkeolojik alanları ziyaret ederek bölgenin tarihsel ve kültürel mirasını yerinde görme imkânı elde etti. Gezi sırasında KBÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Arkeoloji Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Yaşar Serkal Yıldırım tarafından yapılan bilimsel anlatımlarla Çerçen-Üçbölük Asarkale (Azizler Tepesi), Üçbölük Köyü Kültür ve Sanat Merkezi, Hacılarobası Sallar Nekropol Alanı ile halk arasında "Kral Mezarı" olarak bilinen Gerdek Boğazı Kaya Mezarı incelendi. Program kapsamında, Safranbolu çevresinin Antik Dönem’de Paphlagonia olarak adlandırılan bölge içerisinde yer aldığına dikkat çekilerek, son yıllarda bölgede gerçekleştirilen yüzey araştırmaları hakkında katılımcılara bilgi verildi. Kaya mezarlarının plan, cephe ve tavan süslemeleri üzerinden bölgenin mimari çeşitliliğini yansıttığı vurgulandı. Safranbolu Turizm Fakültesinden Prof. Dr. Nuray Türker, sempozyumun Safranbolu odaklı olarak uzun yıllar sonra yeniden düzenlenmesinin önemine dikkat çekti. Türker, sempozyum tarihinin Safranbolu’nun UNESCO Dünya Miras Listesi’ne dâhil edilişinin 31. yılına denk gelmesinin de ayrıca anlam taşıdığını ifade etti. Afyon Kocatepe Üniversitesinden Prof. Dr. Sadık Sarısaman, sempozyumda sunulan bildirilerin Safranbolu tarihinin daha iyi anlaşılmasına ve kültürel mirasın korunmasına katkı sağlayacağını belirterek organizasyonda emeği geçen kurumlara teşekkür etti. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Turizm Fakültesinden Prof. Dr. Hüseyin Çeken ise sempozyumun Safranbolu’nun kültürel ve turistik değerlerinin sürdürülebilirlik anlayışıyla ele alınmasına önemli katkılar sunduğunu belirtti. Çeken, bölgenin yalnızca tarihi değil, doğal yapısıyla da bütüncül bir turizm potansiyeline sahip olduğunu vurguladı. İki gün süren sempozyumun ardından düzenlenen saha programında katılımcılar, kısa yürüyüşlerle kaya mezarları ve nekropol alanlarını gözlemleyerek detaylı bilgi aldı. Programın, Safranbolu ve çevresindeki arkeolojik mirasın bilimsel yöntemlerle tanıtılmasına katkı sağladığı ifade edildi.
Sivas Ayakkabı tamircilerinde kış yoğunluğu başladı Kış aylarının gelmesiyle birlikte vatandaşlar, botlarının taban ve açılma tamirleri için ayakkabı ustalarına yöneldi. Sivas’ta 40 yılı aşkındır mesleğini icra eden Gökhan Uygur, artan talepleri yetiştirmek için gece yarısına kadar çalıştığını söyledi. Kış aylarının gelmesiyle birlikte ayakkabı tamircilerinde yoğun mesai başladı. Vatandaşlar, botlarını tamir ettirmek için ayakkabı tamircilerine başvurdu. Yeni bot almak yerine elindeki botları tadilatla bir yıl daha kullanmak isteyen vatandaşlar, özellikle taban değişimi, dikiş sökükleri ve yan açma gibi tamiratlar için ayakkabı ustalarının kapısını çalıyor. Sivas’ta 40 yılı aşkın süredir ayakkabı tamirciliği yapan Gökhan Uygur, artan talepler nedeniyle mesaisini gece saatlerine kadar sürdürüyor. Sabah saatlerinde iş başı yapan Uygur, gecenin ilerleyen saatlerine kadar çalışarak tamiratları yetiştirmeye çalışıyor. Uygur; vatandaşların mümkün olduğunca deri ayakkabı kullanmaları gerektiğini söyleyerek, "İmitasyon ayakkabıya yaklaşmasınlar. Özellikle deri ayakkabıdan vazgeçmesinler" diye konuştu. "Yoğun bir mesai ile çalışmaya devam ediyorum" Bot tamiri yaparak günü bitirdiklerini söyleyen Gökhan Uygur, "Halkımız artık botları kar ve yağmur yağmadan tadilatını yaptırmaya başladılar. Biraz yoğunluk var ve gündüzler de yetmiyor artık geceleri de 11-12’ ye kadar çalışıyoruz. İnsanların ayak sağlığı için kendimizden bir şeyler feda ediyorum. Şuan genellikle yanda sökükler, alt açma dikişi, özellikle de taban değiştirme gibi tadilatlar yapıyorum. Vatandaşlar, ufak ücretlerle 1 sene daha kullanabilir miyim derdinde. O yüzden mecburen tamirini yapıp insanlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Hem sipariş hem tamirat günümüz böyle geçiyor. Kış mesaisi başladı dedik. İnsanların ayak sağlığı için botlarının tamiratını yapıp, insanların ayağı sıcakta kalsın diye yoğun bir mesai ile çalışmaya devam ediyorum. Bu işin dördüncü göbeği benim ve atadan gelme bir iş yapıyorum. 4’üncü kuşağın vermiş olduğu mutluluğu da yaşıyoruz. Halkımıza mümkün olduğunca deri ayakkabı almalarını öneriyorum. İmitasyon ayakkabıya yaklaşmasınlar. Özellikle deri ayakkabıdan vazgeçmesinler. Şuan malzeme var ama kalite yok" dedi.
Gaziantep Diyet Uzmanı Demirci’den gıda zehirlenmeleri uyarısı SANKO Üniversitesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Meltem Demirci, gıda zehirlenmelerinin toplum sağlığını tehdit eden, önlenebilir ancak ihmal edildiğinde ciddi sonuçlar doğurabilen önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi. Uzm. Diyetisyen Demirci, "Gıda zehirlenmesi bakteri, virüs, parazit veya toksin içeren besinlerin tüketilmesi sonucu gelişen ve genellikle sindirim sistemini etkileyen klinik bir tablodur" dedi. Gıda zehirlenmesi belirtilerinin hafif olabileceği gibi, bazı durumlarda tıbbi müdahale gerektirecek düzeyde olabileceğine ve risk gruplarında belirtilerin daha hızlı ortaya çıkarak şiddetli seyredebileceğine dikkat çeken Uzm. Dr. Demirci en sık rastlanan belirtileri söyleyerek, "Bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı - kramp, halsizlik ve baş dönmesi, ateş, iştahsızlık, dehidratasyon belirtileri (ağız kuruluğu, susuzluk hissi)" ifadelerini kullandı. Uzm. Dr. Demirci, gıda zehirlenmelerinin ortaya çıkmasında en sık karşılaşılan nedenleri özetleyerek, "Yeterli ısıda pişirilmemiş et, tavuk ve yumurta ürünleri. Soğuk zinciri bozulmuş veya uygun şartlarda saklanmamış süt ve süt ürünleri. Yeterince temizlenmemiş sebze ve meyveler. Hijyen kurallarına uyulmadan hazırlanan veya servis edilen besinler. Pişmiş yemeklerin uzun süre oda sıcaklığında bekletilmesi" dedi. Bu faktörlerin, mikroorganizmaların çoğalmasına ve besinlerin tüketim açısından riskli hale gelmesine neden olabileceğini kaydeden Uzm. Diyetisyen Demirci, "Özellikle çocuklar, yaşlı bireyler, hamileler ve kronik hastalığı bulunan kişiler gıda kaynaklı enfeksiyonlara karşı daha hassastırlar. Sağlıklı beslenmenin temelini oluşturan gıda güvenliği yalnızca üretim ve dağıtım süreçleriyle sınırlı olmayıp, ev ortamındaki mutfak uygulamaları da belirleyici rol oynamaktadır" şeklinde konuştu. Gıda güvenliğini sağlamak için temel önlemler "Evde uygulayabilecek basit ancak etkili önlemlerle gıda zehirlenmeleri büyük ölçüde önlenebilir" diyen Uzm. Diyetisyen Demirci, bu önlemlerle ilgili, "El hijyeni sağlanmalıdır. Yemek hazırlığı öncesinde ve sonrasında, çiğ gıdalarla temasın ardından en az 20 saniye eller sabun ve su ile yıkanmalıdır. Çiğ ve pişmiş besinler ayrılmalıdır. Çiğ et, balık ve tavuk ürünleri diğer gıdalarla temas etmeyecek şekilde muhafaza edilmeli, mümkünse ayrı kesme tahtaları ve ekipmanlar kullanılmalıdır. Yeterli pişirme uygulanmalıdır. Özellikle hayvansal kaynaklı besinlerde iç sıcaklığın güvenli düzeye ulaşması sağlanmalıdır. Uygun saklama şartları sağlanmalıdır. Pişmiş yemekler oda sıcaklığında en fazla 2 saat bekletilmeli, uygun kaplarda buzdolabında saklanmalıdır. Sebze ve meyve temizliği ihmal edilmemelidir. Akan suda bol suyla yıkanmalı, gerek görüldüğünde uygun dezenfeksiyon yöntemleri kullanılmalıdır" ifadelerine yer verdi. Gıda zehirlenmelerinin büyük bir bölümünün doğru hijyen uygulamaları, uygun pişirme teknikleri ve doğru saklama şartları ile önlenebileceğini hatırlatan Uzm. Diyetisyen Demirci, "Gıda güvenliği bilincinin kazandırılması, bireysel sağlığın korunmasının yanı sıra toplum sağlığının sürdürülebilirliği açısından da temel bir gerekliliktir" diye konuştu.