SAĞLIK - 17 Eylül 2024 Salı 12:04

Tek kitapla gelen ’omurilik’ mutluluğu

A
A
A
Tek kitapla gelen ’omurilik’ mutluluğu

Antalya’da Skolyoz (Omurga Eğriliği) teşhisi konulan 10 yaşındaki Melis Ada Baş, gittiği hastanede sol ayağının altına 1,5 cm yüksekliğindeki kitap konulmasıyla cerrahi tedavi olmadan sağlığına kavuştu. Giyeceği terlik ya da ayakkabısına 1,5 cm yüksekliğinde tabanlık uygulanınca skolyozu düzelen Baş, büyük mutluluk yaşadı. Küçük kız, “Annemle babam sürekli dik dur diyordu, en son öğretmenim bile demeye başlayınca anneme babama söyledim ve doktora gittik. Çok kötü olmuştum. Şuan tabanlığa alıştım ve kendimi çok iyi hissediyorum” dedi.


Antalya’da yaşayan 5. Sınıf öğrencisi Melis Ada Baş’a bir buçuk yıl önce farklı bir hastanede Skolyoz (Omurga Eğriliği) teşhisi kondu. Küçük kız babası Umut Baş ile birlikte Memorial Antalya Hastanesi’nde Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı olan Doç. Dr. Ömer Bozduman’ın kapısını çaldı. Bozduman, tedavi işlemleri sırasında, Melis’in sol ayağının altına kitap yerleştirince, bacakta eşitsizliğin dengelendiği fark edip skolyozun da sıfıra yakın bir dereceye indiğini gördü. Bunun üzerine tedavi planlaması cerrahisiz bir şekilde yapıldı. Küçük kız, sadece bir kitap sayesinde giyeceği ayakkabı ya da terliğe 1,5 cm yüksekliğinde tabanlık konularak bu rahatsızlığının tedavi edileceğini öğrenince, büyük mutluluk yaşadı.



“Skolyoz derecesinin sıfıra yakın bir dereceye indiğini gördük”


Melis’in tedavi süreci hakkında bilgiler veren Doç. Dr. Ömer Bozduman’ın, şunları söyledi:


“Melis, bir buçuk yıldır dış hekim tarafından skolyoz takipli, bize kontrole geldi. Değerlendirdiğimiz zaman; 26 derece skolyoz olduğunu tespit ettik, nedenini araştırırken pelvik dengesizlik dediğimiz leğen kemiğinde bir dengesizlik olduğunu değerlendirdik. Yaptığımız klinik değerlendirmeler ve fizik muayene sonucu; bacakta eşitsizliğin dengelendiği zaman, skolyozun fayda görebileceğini öngördük. Yaklaşık 1,5 cm yükseklik ayağına uygulayarak tekrar röntgenini çektiğimizde, skolyoz derecesinin sıfıra yakın bir dereceye indiğini gördük. Sonrasında Melis’e tabanlık verdik, herhangi bir korse ya da cerrahi tedavi olmadan derecesini bu şekilde takip etmeyi düşünüyoruz. Takiplerimizde düzenli aralıklarla yaptığımız değerlendirmelerde ve röntgen kontrollerinde herhangi bir ilerleme olmazsa, süreci bu şekilde tamamlamayı planlıyoruz. Herhangi bir ilerleme veya ekstra bir ihtiyacı olduğunda da yakın takiplerle, gerekirse korse gerekirse fizik tedavi gerekirse de cerrahi olarak müdahale edebiliriz.”



“Her hasta için “Tabanı yükselttim, omurgayı düzelttim” gibi bir yaklaşım doğru değil”


Melis Baş’ın aile öyküsünde de omurga eğriliği olduğunu aktaran Bozduman, taban yükseltme konusunun belli kriterleri olduğuna dikkati çekerek bu yöntemin herkese uygulanabilecek bir yöntemi olmadığının altını çizdi. Bozduman, “Taban yükseltme konusunu uygularken belli kriterlerimiz var, her çocukta herkeste uygulanabilecek bir uygulama değil. Bunun için kalça eklemlerinde ya da diğer başka hastalıklarda değerlendirme yaparak, bir hekim gözüyle bunu uyguluyoruz. Her hasta için “Tabanı yükselttim, omurgayı düzelttim” gibi bir yaklaşım doğru değil. Yeterli deneyime sahip ortopedi ve travmatoloji uzmanları tarafından yapılması ve tedavi edilmesi gereken bir yöntem, bu konuda deneyimi olmayan kişilerde ekstra farklı problemlerin ortaya çıkabilme riski var. Genel anlamda biz çocuğun ayağının altına bir buçuk santimlik defter kitap koyup, yükseltip, röntgen çektiğimiz zaman güzel ve hoş görünüyor ancak deneyimsiz ellerde bu başka problemlere yol açacak bir durum. O yüzden bu konuda belli bir deneyim gerekiyor” dedi.



“Yanlış tedavi hastalıkları beraberinde getiriyor”


Doç. Dr. Bozduman, Skolyoz’un tedavisi için yanlış bir korse ve tabanlık işleminin, yanlış ellerde çok daha hızlı ilerlemesine, çocuklarda çok daha ileri derecede skolyoz oluşmasına veya kalça ve bel problemlerinin ortaya çıkmasına neden olabileceği uyarısında da bulundu.



“Öğretmenim bile demeye başlayınca anneme babama söyledim”


Tabanlıklarda omurga eğriliği önlenen 10 yaşındaki Melis Ada Baş ise tabanlığa alıştığını söyleyerek, kendini çok iyi hissettiğini ifade etti. Baş, şu ifadelere yer verdi: “Aslında bunu ben fark etmedim, bunu çevremdekiler fark etti. Annemle babam sürekli dik dur diyordu, en son öğretmenim bile demeye başlayınca anneme babama söyledim. Onlar da beni bir doktora götürdü, doktor skolyozumun olduğunu söylediğinde biraz gerildim ve korktum. Kötü bir şey olabileceğini düşündüm. Ama şu an tedavi görüyorum, tabanlığa alıştım ve kendimi çok iyi hissediyorum.”



“Sola doğru eğilerek yürüyordu, ‘dik dur’ diyorduk”


Melis Baş’ın babası Umut Baş ise kızının tedavisi sırasında muayene olduğunu ve aynı teşhisin kendisine de konulduğunu belirterek, şunları söyledi:


“Yaklaşık bir sene önce hafif sola doğru eğilerek yürümeye başladı, biz de bundan çok rahatsız olduk. ‘Dik dur’ diye söyledik. Ortopedi doktoruna gitmeye karar verdik ve doktor Skolyoz teşhisi koydu. Skolyoz teşhisi konulduğunda ben de merak ettim, film çektirdim. Bende de omurga eğriliği varmış, doktor genetik olabileceğini söyledi. Yaşım ilerlediği için ben tedavi olmadım ama Melis gelişme aşamasında olduğu için iyi bir doktor bulmaya çalıştık. Ortopedinin de Skolyoz için ayrı bir ihtisas alanı olduğunu düşündüm. Ardından Ömer hocayla tanıştık, daha önce duymadığımız bir yöntem tavsiye etti. Ömer hocayı benimsediğim için kabul ettik. Ömer Bey önce normal filmini çekti, sonra sol ayağına yükselti koyarak tekrar filmini çekti. Skolyozunun düzeldiğini fark etti, ben de hayret ettim. Böyle bir şey söyleselerdi inanmazdım. Çok doğru bir teşhis koydu, onun üzerine bize bir buçuk santimlik tabanlık önerdi. Tabanlığı yaptırdık, ev terliğinin ve spor ayakkabısının içine tabanlığı yapıştırdık, Melis kullanmaya başladı. İçimiz rahat, Ömer hocaya güveniyoruz.”



Tek kitapla gelen ’omurilik’ mutluluğu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Ankara’daki su kesintisine vatandaştan tepki "Hıdırlıktepe’ye 2 trilyon 200 milyona kule dikeceklerine pompalarının arızalarını yaptırsalardı" Ankara’nın Sincan ilçesinde yaşanan uzun süreli su kesintileri nedeniyle vatandaşlar mağdur olduklarını belirterek yetkililere çağrıda bulundu. Sincan ilçesine bağlı Yenikent Mahallesi’nde son zamanlarda yaşanan su kesintileri vatandaşların tepkisine neden oldu. Günlerdir musluklarından su akmadığını ifade eden mahalle sakinleri, hem günlük ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıklarını hem de yetkililerden yeterli bilgilendirme alamadıklarını iddia etti. Su kesintileri nedeniyle bazı vatandaşlar bidonlarla çevre bölgelerdeki çeşmelere giderek ihtiyaçları için bidonlara su doldurdu. Öte yandan vatandaşlar, yetkililerden soruna çözüm için çağrıda bulundu. "Faturalarımızı 2 gün geç yatırdığımızda mesaj gönderiyorlar" Yaklaşık 11 yıldır Yenikent’te yaşayan Ahmet Aslan, "Bu son 2 aydır sularımızda ciddi anlamda sıkıntı var. Basınç verilmiyor. Bununla birlikte çok ciddi kesintiler var. Cuma gününden belli suyumuz yok. Arıyoruz muhatap bulamıyoruz. Çağrı merkezleri kapalı. Biz burada yaşayanlar olarak belli bir yaşta insanlarız. Halkla ilgilenin. Faturalarımızı 2 gün geç yatırdığımızda mesaj gönderiyorlar. Şimdi suyumuz 4 gündür verilmiyor, muhatap bulamıyoruz. Bizlerle ilgilenen yok. Acil bir şekilde sorunu çözmek için ilgililerin ilgilenmesi gerekiyor. Bu ne kadar sürecek? Ne zaman gelecek? Hiçbir bilgi sahibi değiliz. Ne yapacağız biz? Hayatımızı idam ettirmek için suya ihtiyacımız var. Önce dediler ki rutin bir kesik olacak. Daha sonra Çamlıdere’den gelen bir pompada bir arıza varmış, daha sonra söylüyorlar bunu. Onunla ilgiliymiş. Peki sırf burayla mı ilgili? Fatih’de, Sincan’da akıyor, hatta ve hatta Yenikent’te benim kızım 300 metre aşağıda oturuyor. Çok da az olsa akıyor. Burayı özellikle cezalandırmak mıdır, nedir, ne söyleyeyim artık? İlgilenen yok" ifadelerini kullandı. "Eğer arıza varsa Hıdırlıktepe’ye 2 trilyon 200 milyona kule dikeceklerine pompalarının arızalarını yaptırsalardı" Aynı zamanda suyu parayla aldıklarını ve emekli olduklarını ifade eden Aslan, "Biz burada belli bir gelir seviyesi olan insanlarız. Ne zamana kadar karşılayacağız biz bunu? İnanın şimdi komşumdan rica ettim. Eğer bulabilirsek 50-60 kilometre uzaklıkta hayrata gideceğiz. Bidon toparladık ama kaç gün gidecek bu? Bunu kaç gün yapacağız, biz genç değiliz ki. Çoluğu çocuğu olanlar var burada. Büyükşehir’in bu sorunu çözeceğine inancımız kalmadı. Çünkü halktan kopuk hareket ediyorlar. Eğer arıza varsa Hıdırlıktepe’ye 2 trilyon 200 milyona kule dikeceklerine pompalarının arızalarını yaptırsalardı. Atıl orada duruyor, bu halkın sorunlarını çözün öncelikle. Bizim bu su ihtiyacımızın bir an evvel çözülmesini talep ediyoruz" diye konuştu. "Gece uyanıp nöbet tutar gibi banyo mu edeceğim?" Yenikent’e 6 ay önce taşındığını belirten Gökhan Arslan, "Son 4 gündür bayağı sıkıntı yapmaya başladı. Çünkü sular sürekli kesiliyor. Gelip gittiği oluyor ama çok az geldiği için hiçbir şekilde kullanamıyoruz. Bize faydası yok. Mesajları takip ediyoruz ya da sosyal medyadan bakıyoruz. Saat 11.00’de gelecek diyorlar, gece 3.00’e kayıyor. Bu sefer hani gece uyanıp nöbet tutar gibi banyo mu edeceğim? Çamaşırları mı, bulaşıkları mı yıkayacağım diye bekliyor insan. Su çok az geldiği için hiçbir şeyi de yapamıyoruz. İhtiyaçlarımıza gidilemiyoruz. Takdir edersiniz ki taşıma suyuyla da değirmen dönmüyor. Marketten al, şuradan al, buradan al. Sonuçta bu mağduriyetin giderilmesi lazım. Mesajlarda ya da aradığımızda söyledikleri işte ya boru hattında sıkıntı var diyorlar. Tamirat, tadilat diyorlar ya da basıncı düşük diyorlar. Yeni taşındık, yuvamız oldu diye sevindik ama bu sefer de sıkıntılar bitmiyor" şeklinde konuştu. "Geliyoruz saatlerce burada soğukta bekliyoruz" Bidonlara su doldurmak için Sincan’ın Kesiktaş ilçesinde bulunan bir çeşmeye gelen Sultan Kayabaşı, "Buranın bahçeleri bu suyu alıyorlar. 1 ay önce geldim gürül gürül akıyordu. Bu halk böyle mağdur oluyor. Geliyoruz saatlerce burada soğukta bekliyoruz. Bir belediyenin el atmasını isterim yani. Bu suya bir bakmasını isterim. Gelemeyen işte çeşmeden kullanıyor, hep içme suyu alıyor ama biz geliyoruz. Böyle saatlerce bekliyoruz işte. Belediye başkanımız buna bir el koysun. Burada bir milleti mağdur etmesin" dedi. "15-20 bidonumuz var, bittiğinde yine geliyoruz" Ellerinde bidonlarla su doldurmak için gelmiş bir diğer vatandaş Duran Aydoğdu ise şu ifadelere yer verdi: "Cuma gününden beri suyumuz yok. Çok sıkıntıdayız. 15-20 bidon götürüyoruz. Yemek yapıyoruz, içmeye kullanıyoruz, abdest almaya kullanıyoruz. Sıkıntımız böyle. 15-20 bidonumuz var, bittiğinde yine geliyoruz. Tadilat varmış, ondan kesikmiş. Kurtboğazı’ndan şebeke gelecekmiş. Buraya 2 gün daha su gelmeyecek diyorlar."
Kastamonu Binanın 14’üncü katından düşerek ölen kadının nişanlısı beraat etti Kastamonu’da apartmanın 14’üncü katından düşerek hayatını kaybeden kadının nişanlısı, cinayet şüphesiyle hakkında açılan davada beraat etti. Olay, 27 Şubat 2025 tarihinde Kuzeykent Mahallesi Kazım Karabekir Caddesi’nde bulunan bir sitede meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 30 yaşındaki Eser Mumcuoğlu, sitede oturduğu apartmanın 14’üncü katından düşerek hayatını kaybetti. Olayın ardından aynı evde ikamet eden ve olay sırasında birlikte alkol aldıkları tespit edilen Eser Mumcuoğlu’nun nişanlısı S.Ö., gözaltına alındı. Emniyetteki işlemlerinin ardından tutuklanan S.Ö. hakkında Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi’nde ’kadına karşı kasten öldürme’ suçundan dava açıldı. Davanın görülen karar duruşmasında tutuksuz yargılanan S.Ö. ve avukatı hazır bulundu. "Hayatımın hiçbir aşamasında bir kadına ne de bir canlıya zarar vermedim" Duruşmada son kez savunma yapan S.Ö., "Mütalaayı kabul etmiyoruz. Hayatımın hiçbir aşamasında bir kadına ne de bir canlıya zarar vermedim. Önceki beyanlarını tekrar ediyorum, beraatımı talep ediyorum" dedi. Sanık S.Ö.’nün avukatı ise, "Eser, olay günü not bırakmıştır, intihar edeceğini belirtmiştir. Sosyal medya platformları üzerinden de sürekli ölümden bahsetmiştir. Ayrıca telefonu incelendiğinde öldükten sonra dahi nereye gömüleceğini, organlarının bağışlanmasını istediği görülmektedir. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde bu şahsın intihara meyilli olduğu, bugün değilse bile yarın bir gün intihar etmesinin beklendiği dosyadaki delillerle sabittir. Dosyada müvekkilimizin cinayet işlediğine dair tek bir delil dahi yoktur. Dolayısıyla müvekkilimizin ’kadına karşı kasten öldürme’ suçunu işlediğine dair başından itibaren dosyada tek bir delil dahi yoktur. Bu yüzden müvekkilimiz hakkında daha fazla mağduriyete sebebiyet vermemesi açısından derhal beraat kararı verilmesini talep ediyoruz" diye konuştu. "Eser ölmek istememiştir, Eser ölüme sürüklenmiştir" Eser Mumcuoğlu’nun ailesinin avukatı ise, "Bu dosya sanığın geçtiğimiz celsede bahsettiği gibi basit bir intihar dosyası değildir. Psikolojik şiddete sürüklendiği ağır bir travma geçirmiştir. Eser’in daha öncesinde intihar girişimi olmuştur. Bunu yapmış olması psikolojik hasta olduğunu göstermez. S.Ö. baştan itibaren tutarsız ifadelerde bulunmuştur. Her ne kadar bir önceki celsede taleplerimiz reddedilmişse de dosyadaki deliller manipüle edilemez. Olay günü sabah başlayan tartışma, akşama kadar devam etmiştir. Akşam da Eser’in hazırladığı yemeği S.Ö. yememiştir. Eser, bunun üzerine ilaç içmiş ve bunu da nişanlısı görmüştür, duymuştur. Bu kadar yaşanan olayın içerisinde S.Ö., temizlik yaparak evdeki delilleri karartmıştır. Eser, S.Ö. ile 1,5 ay kadar beraberken ölmüştür. Eser’in paylaştığı notta ’her şeyden S.Ö. sorumludur’ yazmaktadır. Eser, S.Ö.’nün evinde ölmüştür. Buna da sağlıklı bir ilişki olmadığı bellidir. Olay gününe ait sanığın beyanları çelişkilidir. Komşusu, ‘ölmek istemiyorum’ şeklinde söz duyduğunu demiştir. Keşif istedik reddedildi, tekrardan istiyoruz. Psikolojik rapor alınmasını istiyoruz. Eser ölmek istememiştir, Eser ölüme sürüklenmiştir. Bu nedenlerle sanığın en üst seviyeden cezalandırılarak tutuklanmasını talep ederiz" şeklinde konuştu. Savunmaların dinlenmesinin ardından mahkeme heyeti S.Ö.’nün beraatına karar verdi.