GENEL - 12 Haziran 2019 Çarşamba 12:52

Vural’dan Türk Kızılayının 151. kuruluş yıl dönümü mesajı

A
A
A
Vural’dan Türk Kızılayının 151. kuruluş yıl dönümü mesajı

Türk Kızılay Çıldır Koordinatörü Mahmut Ahmet Vural, Kızılay´ın kuruluşunun 151.

Türk Kızılay Çıldır Koordinatörü Mahmut Ahmet Vural, Kızılay´ın kuruluşunun 151. yıl dönümü dolayısıyla mesaj yayımladı.


Vural, mesajında, Türk Kızılayı´nın dünyanın sayılı yardım kuruluşları arasında olduğunu ve yardımseverlerin desteği ile ihtiyaç sahiplerinin umutlarını yeşertmeye devam ettiğini belirtti.


Vural Türk Kızılayı´nın 151. Yıl dönümü münasebetiyle yayınlamış olduğu mesajında şu ifadelere yer verdi; “Bölgesinin en büyük, dünyanın ise sayılı insani yardım kuruluşlarından olan Türk Kızılayı, Osmanlı-Rus Savaşı´ndan Kıbrıs Barış Harekatı´na kadar geçen sürede Türkiye´nin taraf olduğu tüm savaşlarda, cephe gerisinde kurduğu hastaneler, hasta taşıma servisleri, donattığı hastane gemileri, yetiştirdiği hemşireler ve gönüllü hasta bakıcılar aracılığıyla savaş alanında yaralanan ve hastalanan 100 binlerce askerin yardımına koşmuştur. Türk Kızılayı´nın toplumsal dayanışmanın sağlanmasına ve sosyal refahın gelişmesine katkıda bulunmasının yanı sıra yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırması gibi önemli görevler üstlenmektedir.


Türk Kızılayı, Balkanlar´dan Orta Asya´ya, Orta Doğu´dan Afrika´ya, Güney Asya´dan Kafkaslar´a kadar dünyanın neresinde bir insan acısı varsa onu dindirmek için çaba göstermektedir. Bugün Suriye´de, Irak´ta, Somali´de, Endonezya´da, Yemen´de, Gazze´de ve daha birçok ülkede başarılı insani yardım operasyonu yürüten Türk Kızılayı ülke sınırları içinde ise her yıl milyonlarca insana yardım eli uzatmaya devam etmektedir.


Bu vesileyle Türk Kızılayı´nın 151. kuruluş yıl dönümünü tebrik ediyor, değerli kurumumuzun gönüllü çalışanlarına sevgi ve selamlarımı iletiyorum”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.