YEREL HABERLER - 22 Aralık 2011 Perşembe 11:58

AYDIN TAŞKIN KOORDİNASYON KURULU TOPLANTISI YAPILDI

A
A
A
AYDIN TAŞKIN KOORDİNASYON KURULU TOPLANTISI YAPILDI

Aydın’da ilk defa il taşkın koordinasyon kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Taşkınlardan kaynaklanan zararların en aza indirilmesi için gerçekleştirilen toplantıda kamu kurum ve kuruluşlarının yapması gereken konular ele alındı.
Aydın’da ilk defa 2006 yılında başlayan taşkın koruma çalışmaları çerçevesinde ilk defa il taşkın koordinasyon kurulu toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya Vali Kerem Al’ın yanı sıra ilçe kaymakamları, belediye başkanları, DSİ 21. Bölge Müdürü Ali Rıza Deniz, ilgili daire müdürleri katıldı.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başlayan toplantıda sinevizyon gösterisiyle sel felaketi katılımcılara anlatılırken, toplantının açılış konuşmasını yapan DSİ 21. Bölge Müdürü Ali Rıza Deniz, sel felaketlerinin en fazla sonbahar ve ilkbahar aylarında yaşandığını dikkat çekti. Koordinasyon kurulu toplantısındaki amacın kamu yöneticilerinin sel felaketlerine duyarlılığını artırmak ve konuyla ilgili bilinçlendirmek olduğunu dile getiren Deniz, amaçlarının Aydın ili sınırları içerisindeki sel baskınlarının can ve mal kaybına neden olmaması için taşkın koroma tesislerinin amacına uygun olarak işletilmesi ve akarsu yataklarının korunması olduğunu belirtti.
Daha sonra sel felaketlerinden doğabilecek zararların en aza indirilmesi için yapılacak çalışmalar hakkında bilgiler veren DSİ 21. bölge Müdürlüğü İşletme ve Bakım Müdür vekili Salih Kızıltepe, taşkın olayının bir doğal afet olması ve çevrede yaşayan herkesi ilgilendirmesi sebebiyle DSİ dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarının da koordineli olarak çalışmasının zorunlu olduğunu dikkat çekti. Aydın’da genel ve lokal olmak üzere iki türlü taşkına maruz olan alanlar olduğunu ifade eden Kızıltepe, “İlimizde toplam 107 adet taşkın tesisi bulunmakta ve bu tesisler ile 28 Bin 512 hektar tarım arazisi ve 90 adet yerleşim birimi korunmaktadır. Can ve mal kaybına neden olan ve meskun mahallerde etkili olan taşkınların asıl nedeni taşkın tesislerine yapılan uygunsuz müdahalelerdir. Bütün akarsu ve dereler; havzaları bazında taşkın riski ve muhtemel taşkın zararları yönüyle değerlendirilerek kısa, orta ve uzun vadede ıslah edilmesi çalışmaları yürütülecektir. Halihazırda mevcut dereler üzerinde bulunan yapıların rölöveleri alınarak taşkın koruma kriterlerine göre DSİ tarafından tahkik yapılarak, kriterlere uymayan yapıların kaldırılması sağlanacaktır. DSİ tarafından yapılacak ıslah çalışmaları öncesinde ilgili yerel yönetimin, yapılacak tesisi iş bitiminde devralacağına ve işletme ve bakımını üstleneceğine dair sözleşme altına alması sağlanacaktır. Çeşitli kullanım alanları oluşturmak maksadıyla derelerin üzerinin zaruri hallere münhasır olmak üzere DSİ Genel Müdürlüğünün izni alındıktan sonra gerçekleştirilecek işlemler hariç kesinlikle kapatılmaması sağlanacaktır” şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.