GENEL - 11 Ocak 2021 Pazartesi 15:30

Eski Bakan Veysel Eroğlu’ndan Aydın açıklaması

A
A
A
Eski Bakan Veysel Eroğlu’ndan Aydın açıklaması

Önceki dönem Tarım ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Aydın ile gönül bağı olduğunu ifade ederek, “Aydın’ın su yatırımları ile bizzat ilgilendim” dedi.

Önceki dönem Tarım ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, Aydın ile gönül bağı olduğunu ifade ederek, “Aydın’ın su yatırımları ile bizzat ilgilendim” dedi.


Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Aydın genelinde gerçekleştirilen yatırımlar ile ilgili açıklamada bulunan önceki dönem Tarım ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, “Aydın’ın 141 yıllık hayalini biz gerçekleştirdik” dedi. Aydın için gereken bütün içme suyu tesislerini inşa ettiklerini hatırlatan Eroğlu, Sarıçay Barajı’nın da tamamlanması ile birlikte Aydın’da içme suyu sorununun kalmayacağını da belirtti. Aydın ile gönül bağı olduğunu ifade eden Eroğlu, açıklamasında “Türkiye’nin gelişmesinde ve kalkınmasında büyük hizmetleri olan, demokrasi şehidimiz Rahmetli Başvekil Adnan Menderes’in aziz hatırasını yaşatmak ve çalışkan, misafirperver Aydınlı hemşehrilerimizin içme suyu ihtiyacını karşılamak için büyük yatırımlar yaptık. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile efeler diyarı güzel Aydın’a olan gönül bağım sebebiyle, Aydın’ın su yatırımları ve içme suyu meselesiyle bizzat ilgilendim. Aydın’ın su kaynaklarını değerlendirmek ve münbit topraklarını sulamak için son 18 yılda baraj, gölet, sulama tesisi, içme suyu temin tesisleri ve taşkın koruma tesisi gibi pek çok su yatırımını Aydın’a kazandırdık. Aydın’a su ile alakalı takriben 7,2 milyar TL’lik muazzam bir yatırım yaptık. 12 baraj ve 7 gölet inşa ederek vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Takriben 480 bin dekar araziyi sulamaya açarak yıllık 676 milyon TL zirai gelir artışı sağladık. 92 dere ıslahı gerçekleştirerek Aydın şehir merkezi, 112 yerleşim yeri ve 95 bin dekar araziyi taşkın zararlarından koruduk” ifadelerine yer verdi.


“Aydın’ın 141 yıllık hayalini biz gerçekleştirdik”


Türkiye ve Dünya’nın sayılı barajlarından olan Çine Adnan Menderes Barajı’nı inşa ettiklerinin altını çizen Eroğlu; “İlk olarak 1869 yılında Aydınlıların Sultan Abdülaziz’e ilettikleri, Aydınlıların 141 yıllık hayalini, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde AK Parti olarak biz gerçekleştirdik. Sulama ve enerji faydası olan bu baraj aynı zamanda yıllık 180 milyon TL taşkın zararını da önlemektedir. 10.10.2010 tarihinde, Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanlığı döneminde 110 dev eserle birlikte bu tesisi bizzat yerinde hizmete almış ve demokrasi şehidimiz Rahmetli Adnan Menderesin adını yaşatmak için barajın ismi Çine Adnan Menderes Barajı olarak değiştirilmiştir. Aydın’a kazandırdığımız barajlardan biri de Gökbel Barajıdır. Bu baraj çok önemli bir proje olup Çine Ovasında ve Koçarlı Bağarasında 215.840 dekar münbit araziyi cazibe ile sulayacaktır. Daha önce, sulanacak bu alanın terfi ile sulanması söz konusuydu. Bu durum çiftçilerimize ilave maliyet getirecekti. Ben araziyi bilen, inceleyen biri olarak projeyi yerinde incelemiştim ve araziyi cazibeyle sulayacak bir barajı planladık. Gökbel Barajının yapılması kararlaştırıldı. Bu barajın sağlayacağı faydayı hesap ederek bu barajın inşa edilmesi talimatını vermiştim. Gökbel Barajını inşa edilmesiyle, söz konusu bu arazilerin cazibe ile sulanması sağlanacaktır. Gökbel Barajı ve Koçarlı Bağarası Sulaması 1. kısımda bulunan 31,5 km iletim hattı tamamlanmıştır” dedi.


“Aydın’ın 2050 yılına kadar içme suyu hazır”


Aydın’a kazandırılan tesisler ve yatırımlar ile birlikte içmesuyu probleminin kalmadığını ifade eden Eroğlu; “Aydın, turizm ve ziraatın birlikte olduğu bir il olması sebebiyle özellikle son 18 yılda büyüdü ve gelişti. Şehrin nüfusu arttıkça içme, kullanma ve sanayi suyu ihtiyacı da arttı. İktidara geldiğimizde Aydın’ın içmesuyu ihtiyacı yeraltı kuyularından karşılanıyordu, ancak su sıkıntısı baş göstermeye başlamıştı. Şehrin nüfusunun artmasıyla birlikte Aydın’a yeni su kaynakları getirmek gerekiyordu. Hazırlamış olduğumuz İçmesuyu Eylem Planı ile Aydın’ın mevcut nüfusunu ve içme suyu kaynakları ile gelecekteki muhtemel nüfusunu dikkate alarak detaylı bir çalışma gerçekleştirdik. Aydın’ın içme suyu meselesini kökünden çözecek olan proje İkizdere Barajının inşa edilmesiydi. Ancak 1998 yılında temeli atılmasına rağmen 2003 yılına kadar barajın sadece yüzde 18’i tamamlanmıştı. O dönem Başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük desteği ile İkizdere Barajının ödeneklerini arttırdık ve inşaat çalışmalarını hızlandırdık. Aydın’a ve burada yaşayan aziz kardeşlerimize olan muhabbetim sebebiyle projeyi bizzat takip ettim. Yapılan muazzam çalışmalar neticesinde baraj inşaatını tamamladık. Netice olarak İkizdere Barajı ve Tabakhane Deresinden alınan su ile inşa ettiğimiz regülatör, terfi merkezleri, isale hattı ve modern içmesuyu arıtma tesisiyle Aydın şehir merkezi ile 30 yerleşim yerinin 2050 yılına kadar takriben 585.000 kişinin içme, kullanma ve sanayi suyu ihtiyacı karşılanmıştır” dedi.


“İlçelerimize de memba kalitesinde içme suyu sağlıyoruz”


Aydın’ın şehir merkezi gibi ilçelerinde de gerekli yatırımların yapıldığına dikkat çeken Eroğlu; “İlçelerin de uzun yıllar içme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılamak için büyük projeler gerçekleştirdik. Koçarlı ilçesinin içme suyu ihtiyacını inşa ettiğimiz 13,5 km isale hattı ve terfi merkezi ile İkizdere Barajı ve Tabakhane Deresinden karşıladık. Aydın’ın en büyük ilçelerinden Nazilli, Kuyucak, Buharkent ve bu yerleşim yerlerine bağlı 10 adet yerleşim yerinin 2050 yılına kadar olan içme suyu ihtiyacını, 2012 yılında hizmete aldığımız Karacasu Dandalaz Barajı ile karşılamak için muazzam bir proje geliştirdik. Karacasu Dandalaz Barajı’ndan alınacak suyu 95,3 km uzunluğunda isale hattı, günlük kapasitesi 45.000 m3 olan ileri içmesuyu arıtma tesisi, 9 adet içme suyu haznesi ve 3 adet terfi merkezi ile yerleşim yerlerine iletilecektir. Çalışmaların devam ettiği bu tesislerle Nazilli, Kuyucak, Buharkent ve bu yerleşim yerlerine bağlı 10 adet yerleşim yerinin 2050 yılına kadar takriben 235.000 nüfusa yetecek içme ve kullanma suyu temin edilecektir” dedi.


“Aydın’ı susuz bırakmadık”


Söke’de yapımı devam eden ve birçok polemiğe sebep olan Sarıçay Barajı ile ilgili de açıklamalarda bulunan Eroğlu; “Ayrıca sahil bölgesinde bulunan Kuşadası, Söke ilçeleri ile Davutlar ve Güzelçamlı yerleşim yerlerinin içme suyu ihtiyacını karşılamak için Sarıçay Barajını projelendirdik. Çok uzun süre önce projelerini tamamlamamıza rağmen Aydın Büyükşehir Belediye Başkanının ‘DSİ’ye gerek yok, biz bu barajı Belediye olarak kendimiz yaparız’ diye söylemesi sebebiyle inşaatına başlamamıştık. Ancak Aydın Büyükşehir Belediyesinin Sarıçay Barajını inşa edemeyeceği anlaşılınca, Aydın Milletvekillerimizin ve vatandaşlarımızın talebi üzerine DSİ tarafından Sarıçay Barajının inşaat ihalesi yapılarak çalışmalarına başlamıştır. Aydın Büyükşehir Belediyesi, şayet DSİ’yi oyalamasaydı bu proje çoktan tamamlanarak hizmete alınacaktı. Sarıçay Barajı da tamamlanınca Aydın’ın tamamının içmesuyu meselesi çözülmüş olacaktır. Biz Aydın için gereken bütün içmesuyu tesislerini inşa ettik. Bundan sonra Büyükşehir Belediyesinin kayıp kaçakların azaltılması, eksik şebekelerin yenilenmesi ve iyi bir su yönetimi yapması büyük ehemmiyet arz etmektedir. Suyun yönetimi kolay değildir. Hiçbir şekilde hata kabul etmez. Bilgi, tecrübe, aşk ve heyecan gerektirir. Bugüne kadar Allah’a şükür Aydın’ımızı susuz bırakmadık” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.