GÜNDEM - 19 Aralık 2025 Cuma 09:33

ADÜ’de hizmet içi eğitim programları düzenlendi

A
A
A
ADÜ’de hizmet içi eğitim programları düzenlendi

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Personel Daire Başkanlığı tarafından akademik ve idari personele yönelik olarak düzenlenen ’İdari İşlem, İdari Yargı, Yükseköğretim ve Disiplin Mevzuatı’ ile ’Kamu İhale Kanunu’ konulu Hizmet İçi Eğitim Programları gerçekleştirildi.



Rektörlük Senato Salonu’nda düzenlenen eğitime; Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Cemal İyem ve Prof. Dr. Erkan Salan, Genel Sekreter Yardımcısı Tanfer Bilge, enstitü müdürleri, fakülte dekanları, meslek yüksekokulu müdürleri ile akademik personel katılım sağladı. Eğitim kapsamında ADÜ Hukuk Müşaviri V. Öğr. Gör. Mehmet Boynikar tarafından ’İdari İşlem, İdari Yargı, Yükseköğretim ve Disiplin Mevzuatı’ başlıklarında kapsamlı bilgilendirmeler yapıldı. İdari personele yönelik olarak Rektörlük Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen diğer eğitim programında ise İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı Satın Alma Şube Müdürü Mesud Türkyılmaz tarafından ’Kamu İhale Kanunu’na ilişkin mevzuat ve uygulamalar hakkında bilgi paylaşıldı. Hizmet içi eğitim programları, ADÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Kent’in Öğr. Gör. Mehmet Boynikar’a ve Genel Sekreter V. Prof. Dr. Bertan Akyol’un Mesud Türkyılmaz’a teşekkür belgesi takdim etmesiyle sona erdi.



ADÜ’de hizmet içi eğitim programları düzenlendi

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya AKTOB Başkanı Kavaloğlu: "Önümüzde yine bizi çok zorlayacak, kolay geçmeyecek bir 2026 yılı var" Ekonomi Muhabirleri Derneği Antalya üyeleriyle bir araya gelen AKTOB Başkanı Kaan Kavaloğlu, Antalya turizminde 2026 yılını bir geçiş dönemi olarak değerlendirdiklerini belirterek, "Büyük sıçramalar beklemiyoruz, çift haneli büyümelerin kolay olmadığı bir süreçten geçiyoruz.Önümüzde yine bizi çok zorlayacak, kolay geçmeyecek bir 2026 yılı var" dedi. Ekonomi Muhabirleri Derneği Antalya üyelerini ağırlayan Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Başkanı Kaan Kavaloğlu, Antalya turizm sektörünün mevcut durumu, pazar dinamikleri ve 2026 yılına yönelik beklentilere ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. "Antalya 17 milyon eşiğine yaklaşıyor" Antalya turizminin mevcut durumu hakkında konuşan Kavaloğlu, kente gelen ziyaretçi sayısının 16 milyon 800 bini geçtiğini belirterek, bu rakamın geçen yıla göre yaklaşık yüzde 1,5’lik artış anlamına geldiğini söyledi. 17 milyon seviyesinin önemli olduğunu vurgulayan Kavaloğlu, Rusya-Ukrayna Savaşı ile İsrail-Filistin geriliminin devam etmesinin yüksek oranlı büyümeleri zorlaştırdığını ifade etti. Kavaloğlu, "Bu şartlar altında 18-20 milyon gibi hedeflere kısa vadede ulaşmak kolay değil. 2026 yılına baktığımızda da benzer bir tablo görüyoruz. Yüzde 1-2’lik artı ya da eksi değişimler olabilir ancak büyük sıçramalar beklemiyorum" dedi. "2026 yılı bir geçiş dönemi olacak" Pazar dinamiklerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kavaloğlu, önümüzdeki yıla yönelik rezervasyonların önceki yıllara benzer seviyelerde seyrettiğini, tur operatörlerinin de çift haneli büyüme hedeflemediğini aktardı. 2026 yılının sektör açısından bir geçiş yılı olacağını belirten Kavaloğlu, "kış aylarındayız, yılbaşı yaklaşıyor. Ama önümüzdeki sene ile ilgili rezervasyonların da bir önceki seneki gibi geldiğini görüyoruz. Çok büyük artışları gözlemlemiyoruz. Demek ki bu rakam sabit bir şekilde devam edecek. Jeopolitik konumumuz nedeniyle şu anda bir dezavantaj yaşıyoruz. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona erme ihtimali durumunda, turizm açısından bambaşka bir sezona evrilme ihtimali de bulunuyor. Bunu özellikle vurgulamak isterim. Rusya, uzun bir aranın ardından 2019 yılında Antalya için yaklaşık 6 milyon seviyesine yaklaşmıştı. Bu yıl ise ilk kez yeniden 4 milyon seviyesinin yakalanması bekleniyor. Bu rakamın aşılmasının ardından, ikinci sıradaki Almanya, üçüncü sıradaki İngiltere ve dördüncü sıradaki Polonya pazarlarında çift haneli büyüme ihtimali artık oldukça sınırlı görünüyor. Tur operatörleriyle yaptığımız görüşmelerde de, planlanan uçuş kapasitelerinde çift haneli bir büyümenin ne beklendiğini ne de hedeflendiğini görüyoruz. Bu çerçevede 2026 yılının, 2025 yılına benzer bir seyir izleyeceğini öngörüyoruz. 2026 yılının bizim açımızdan temel özelliği ise bir geçiş yılı olmasıdır. Çünkü sıçrama beklenmeyen dönemlerde, en küçük makro ya da mikro olumsuzlukta, risklerin çok daha belirgin hale geldiği ve sektörün zorlandığı süreçler yaşanabiliyor" diye konuştu. "Krizleri yönetmeyi bilen bir sektörüz" Sektörün geçmişte yaşadığı zorluklara da değinen Kavaloğlu, 2019 yılında Thomas Cook’un iflasının ve ardından yaşanan pandemi sürecinin turizm sektörü üzerinde ciddi etkiler oluşturduğunu hatırlattı. 2024 yılında yaşanan tur operatörü iflasları ve uluslararası organizasyonların yüksek sezona denk gelmesine rağmen sezonun başarılı geçtiğini belirten Kavaloğlu, 2025 yılının ise ekonomik şartlar nedeniyle zor bir yıl olduğunu söyledi. Kavaloğlu, "Deprem sonrası yaşanılan finansal kriz, enflasyon baskısı, kur sabitlemesinin oluşturduğu baskı, bizi çok zorlayan bir döneme neden oldu. 2025 yılını da çok kolay atlattık diyemeyeceğim. Sektör için uzun zamandır bu kelimeyi kullanıyorum, dirayet kelimesini çok seviyorum. Dirayetin altında krizi yönetmeyi bilen, zor şartlarda bir araya gelmeyi bilen özellikle kamu, özel sektör endeksinde çok doğru işleri doğru zamanda yapabilen bir sektörüz. Dolayısıyla bu dirayetle 2025 yılını da atlattık. 2026 yılına da olumlu bakmaya çalışıyoruz ama önümüzde yine bizi çok zorlayacak, kolay geçmeyecek bir 2026 yılı var" dedi. "2026’nın ilk ayları zor geçebilir" Mevsimsellik konusuna da değinen Kavaloğlu, kış aylarının Antalya turizmi açısından en zor dönem olduğunu belirtti. Aralık ve Ocak aylarında doluluk oranlarının düştüğünü, yılbaşı ve Noel dönemlerinde kısa süreli bir hareketlilik yaşandığını aktaran Kavaloğlu, 2026 yılında özellikle Nisan ve Mayıs aylarının iklim geçişi nedeniyle zor geçmesini beklediğini söyledi. Kavaloğlu, "Haziran itibarıyla yüksek sezon başlıyor. Kurban Bayramı ile birlikte 2026’da tam anlamıyla yüksek sezona girileceğini öngörüyoruz" ifadelerini kullandı. "İlk dört pazar değişmeyecek" Antalya’nın ana kaynak pazarlarının Rusya, Almanya, İngiltere ve Polonya olduğunu belirten Kavaloğlu, bu sıralamanın önümüzdeki dönemde değişmesini beklemediğini ifade etti. Ukrayna pazarında savaş sonrası yeniden toparlanma yaşandığını belirten Kavaloğlu, Avrupa’da yaşayan Ukraynalıların tatil tercihlerinde Antalya’nın öne çıktığını söyledi. Yurt dışında yaşayan Türk vatandaşlarının Antalya turizmi için önemli bir kaynak olduğunu vurgulayan Kavaloğlu, bu grubun uzun süreli konaklamalarıyla sektöre ciddi katkı sağladığını ifade etti. İç pazarın da giderek daha bilinçli hareket ettiğini belirten Kavaloğlu, erken rezervasyon alışkanlığının iç pazarda yaygınlaştığını söyledi. "Rekabetçi kalmak zorundayız" Fiyat politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Kavaloğlu, Türkiye’nin artık düşük fiyatlı bir destinasyon olmadığını, hem yabancı hem de yerli turistten hak ettiği geliri elde etmeyi hedeflediğini belirtti. 2026 yılında çift haneli fiyat artışlarına gitmediklerini vurgulayan Kavaloğlu, "Farklı ülkelerle karşılaştırmalar yapılıyor, özellikle Yunanistan ile kıyaslamalar gündeme geliyor. İç pazarın Yunanistan’a kayıp kaymadığı yönünde değerlendirmeler oluyor. Ancak elmayla elmayı kıyasladığımızda ve ülkemizde fayda-maliyet analizi yapıldığında, tüketicinin durumu belirleyici oluyor. Türkiye artık eskisi kadar indirimli bir ülke değil. Avrupalıya, Rusya pazarına ve iç pazara yönelik olarak hak ettiği geliri elde etme sürecinde olan bir ülkeyiz. Fiyatların sürekli çift haneli oranlarda artırılması halinde rekabetçi olma özelliğinin kaybedilmesi riski ortaya çıkıyor. Bu riski yaşamamak için dikkatli hareket ediyoruz. Bu nedenle 2026 yılında çift haneli bir fiyat artışı yapmamayı tercih ettik. 2025 yılının kolay geçmemiş olması ve kur dezavantajı da bu kararda etkili oldu. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da alım gücünün azaldığı bir dönemde, fiyatları gereğinden fazla artırmanın dengeleri bozacağını görüyoruz. Bu nedenle fiyat artışlarını sınırlı tuttuk. 2026 yılına daha umutlu bakabilmemizin nedenlerinden biri de rekabetçi olma özelliğimizi korumaya yönelik bu yaklaşımımızdır" dedi. Geceleme gelirlerinin son dört yılda 85-87 dolardan 110 dolar seviyelerine yaklaştığını belirten Kavaloğlu, rakip ülkeler Fransa ve İspanya’nın bu alanda daha yüksek seviyelerde olduğunu ifade etti. "Turizm milli bir sektördür" Turizmin milli bir sektör olduğunun altını çizen Kavaloğlu, sektöre yönelik finansal desteklerin artırılması gerektiğini belirtti. Özellikle restorasyon ve yenileme yatırımları için uygun maliyetli kredi imkanlarının önemine dikkat çeken Kavaloğlu, "Kamu ve özel bankalar ile finans kuruluşlarının turizm sektörüne yönelik kredi imkânlarını artırmasını bekliyoruz. Özellikle otellerde restorasyon ve yenileme çalışmalarına yönelik finansmana ihtiyaç var. Turizm, ülkemiz için milli bir sektör ve yatırımların büyük bölümü öz kaynaklarla yapılıyor. Bu nedenle sektörün daha güçlü şekilde desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Rakip ülkeler bu tür kredilere çok düşük maliyetlerle ulaşabilirken, kur politikası nedeniyle kârlılıkların azaldığı bir dönemde bu durum sektörü zorluyor. Bu süreçte özellikle kış aylarında finansal olarak desteklenmeye ihtiyaç duyuyoruz; fonlar, indirimler ve teşvikler bu açıdan önem taşıyor. Milli bir sektörün rekabetçi olabilme özelliğini kaybetmemesi için, geçiş yılı olarak gördüğümüz 2026’yı ilave bir vergi yükü altında kalmadan tamamlamamız gerekiyor. Sektör, ekstra bir vergi yükünü kolaylıkla kaldıramaz. Paramızın değerli olmasını elbette isteriz. Enflasyonist bir baskı olmadığı bir dönemde bizim için kurun hiç artmasına ihtiyacımız yoktur. Dolayısıyla yeter ki enflasyon olmasın. Ancak enflasyonun sürdüğü ve istihdam maliyetlerinin arttığı bir dönemde fiyatları aynı oranda artırmak mümkün olmuyor. Turizm sektörü kazandığını yine sektör içinde değerlendiren, yatırımlarını büyük ölçüde kendi kaynaklarıyla yapan yapısıyla gerçek anlamda milli bir sektördür" ifadelerini kullandı. "COP31 ve Dünya Uzay Kongresi önemli fırsat" Antalya’nın 2026 yılında ev sahipliği yapacağı Dünya Uzay Kongresi ve COP31’e de değinen Başkan Kavaloğlu, bu organizasyonların Expo alanının yeniden değerlendirilmesi açısından önemli olduğunu ifade etti. Expo alanının COP31’e hazırlanması gerektiğini belirten Kavaloğlu, ilgili bakanlıklardan bu konuda geri dönüş beklendiğini söyledi. "Bir Damla Bir Dünya bir farkındalık çağrısıdır" AKTOB’un sürdürülebilirlik kampanyası "Bir Damla Bir Dünya" hakkında da bilgi veren Kavaloğlu, su tasarrufuna dikkat çekerek, tarım ve turizm politikalarının dengeli yürütülmesi gerektiğini vurguladı. Kavaloğlu, doğal kaynakların korunmasının gelecek nesillere karşı bir sorumluluk olduğunu ifade etti.
Ankara Türkiye karavan sektöründe yeni dönem: 2035 yol haritası hazırlanıyor Türkiye karavan sektörünün 2035 vizyonuna yönelik yol haritasının oluşturulması amacıyla düzenlenen ’Türkiye Karavan Sektörü Hedef 2035 Eylem Planı Çalıştayı’ Ankara’da gerçekleştirildi. Karavan sektörünün 2035 hedeflerine yönelik yol haritasını belirlemek amacıyla Ankara’da bir otelde "Türkiye Karavan Sektörü Hedef 2035 Eylem Planı Çalıştayı" düzenlendi. Kuzey Anadolu Kalkınma Ajansı (KUZKA) ve Karavan İmalat ve Tedarikçiler Derneği (KAİTED) işbirliğinde gerçekleştirilen çalıştaya, KUZKA Genel Sekreteri Serkan Genç, KAİTED Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Fazlıoğlu, bakanlıklar başta olmak üzere çok sayıda kamu kurumu, yerel yönetim, sektör temsilcileri ile sivil toplum kuruluşları ve akademisyenler katıldı. KUZKA ve KAİTED işbirliğinde gerçekleştirilen çalıştayda, karavan turizmi, üretim ekosistemi, düzenleyici çerçeve ve ihracat odaklı büyüme fırsatları değerlendirildi. "Karavan, sadece turizm değil; üretim, tedarik, standart, markalaşma ve ihracat meselesidir" Çalıştayın açılışında konuşan Serkan Genç, çalıştayın kamu ve özel sektörün bir araya gelerek ortak aklı ortaya çıkardığını vurgulayarak, "Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajanları Genel Müdürlüğü tarafından karavan turizmi konusunda ’Koordinatör Ajans’ olarak görevlendirilen Ajansımız bu alanda faaliyetlerini yürütmektedir. Karavan meselesini yalnızca turizm başlığı altında ele almak mümkün değil. Aynı zamanda bu üretim, tedarik, standart, markalaşma ve giderek artan ihracat meselesidir. Bugün karavan sektöründe gerçekten önemli fırsatlar var. Hem iç pazarda hem de uluslararası pazarda. Türkiye için güçlü bir alan oluşturacak. Daha gidecek çok yolumuz var. Ülkemizde pek çok kurumun, belediyenin, derneğin, üreticinin bu alanda emek verdiğini görüyoruz. Bu çok kıymetli. Sektörün geleceğine yön verecek ortak bir çerçeveye, ortak bir hedefe ve ortak bir dile her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Bu çalıştayda, kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademi bir masada aynı başlıkları konuşacaklar. Biz sektörü büyütürken, yerli üreticiyi dışarıda bırakmadan, yerli üreticiyle birlikte büyüyen bir modeli savunuyoruz. Bu açıdan bakıldığında, Kalkınma Ajansı olarak bizler ve KAİTED’in birlikte düzenlediği bu etkinlik sadece bir çalıştay değil aynı zamanda kamu ve sivil toplumun işbirliğinin somut bir göstergesinin örneğidir. Buradan çıkacak sonuçlar bir kurumun tek başına yapacağı bir eylem olmayacak. Bu belge herkesin katkısıyla şekillenen sektörün ortak aklını yansıtan bir yol haritası olarak oluşacak" diye konuştu. "Ele alacağımız 3 ana başlık sektörün bütüncül gelişimi için kritik önem taşıyor" Konuşmasında sektör için kritik önem taşıyan karavan turizmi, üretim ekosistemi, düzenleyici çerçeve ve ihracat odaklı büyüme fırsatları konularına dikkat çeken Fazlıoğlu, "Karavan kültürü dünyada 1950’li yıllardan itibaren yaygınlaşırken Türkiye’de uzun yıllar daha çok bireysel gelişim, atölye üretimleri ve amatör ruhla ilerlemiştir. Ancak son 15 yılda doğa turizminin yükselişi, pandemi sonrası bireysel, güvenli ve özgür seyahat anlayışı, yerli üretim kabiliyetimizin gelişmesi ile birlikte karavan sektörü niş bir alan olmaktan çıkmış, stratejik bir turizm ve sanayi kolu haline gelmiştir. Bugün Türkiye çekme karavan, motokaravan, campervan ve entegre modellerde önemli bir üretim potansiyeline sahiptir. Ancak bu hızlı büyüme beraberinde standart, altyapı, regülasyon ve planlama ihtiyacını da getirmiştir. Bu çalıştayın temel amacı, 2035 yılına kadar Türkiye karavan sektörünün yol haritasını, kamu, özel sektör, sivil toplum ve akademi iş birliğiyle ortak akılla belirlemektir. Bugün burada ele alacağımız 3 ana başlık sektörün bütüncül gelişimi için kritik önemlidir" ifadelerini kullandı. Çalıştay, Karavan Alanları, Altyapısı ve Rotalar ile Karavan Üretiminde Regülasyonlar, Standartlar ve Küresel Rekabetçilik başlıklarında yapılan sunumlar sonrasında, eşzamanlı olarak 3 farklı tematik grupta gerçekleştirilen çalışmalar ile tamamlandı.