GENEL - 13 Temmuz 2018 Cuma 11:07

Siyasi ve Sosyo-Kültürel etkileriyle 15 Temmuz anlatıldı

A
A
A
Siyasi ve Sosyo-Kültürel etkileriyle 15 Temmuz anlatıldı

Bartın Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Siyasi ve Sosyo-Kültürel Etkileriyle 15 Temmuz” Panelinde darbe girişimi farklı bakış açılarıyla anlatıldı.

Bartın Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Siyasi ve Sosyo-Kültürel Etkileriyle 15 Temmuz” Panelinde darbe girişimi farklı bakış açılarıyla anlatıldı.


Bartın Üniversitesi Konferans Salonunda düzenlenen etkinliğe Bartın Belediye Başkan Vekili Hüseyin Fahri Fırıncıoğlu, Adalet Komisyonu Başkanı Sait Özdemir, Bartın Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Orhan Uzun, il yöneticileri, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı.


“Siyasi ve Sosyo-Kültürel Etkileriyle 15 Temmuz” Panelinin oturum başkanlığını yapan Rektör Yardımcısı, Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sedat Yazıcı gerçekleştirilen etkinlikle 15 Temmuz Darbe Girişiminin farklı bakış açılarıyla ele alınacağını kaydederek, “Başta 15 Temmuz şehitlerimiz olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Gazilerimizden ebediyete irtihal edenlere Allah’tan mağfiret, hayatta olanlara acil şifalar temenni ediyorum.” dedi.


Yazıcı, “Ülkemizdeki askeri darbeler konusunda özellikle 1960, 1971 ve 1980 darbeleri konusunda ne yazık ki akademik dünyada fazla araştırma yapılmamış. Bu sonuca ‘Üniversite öğrencilerinin askeri darbelere yönelik algı ve tutumu’ konusunda yaptığımız bir araştırmada ulaşmıştık. Ancak 15 Temmuz’un üzerinde henüz iki yıl geçmiş olmasına rağmen çok şükür ki bu alanda akademik dünya gerekli hassasiyeti göstermiş ve göstermeye devam etmiştir.” diye konuştu.



15 Temmuz: Bir Din İstismarı - Terörü


Panelde Bartın Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Kamil Çoştu “15 Temmuz: Bir Din İstismarı - Terörü” başlıklı konuşmasında “Tarihe bakıldığında birçok kez din istismar edilerek insanların kötü emeller için yönlendirildiğini görüyoruz. 15 Temmuz’a giden sürece bakıldığında da Fetullahçı Terör Örgütünün bu istismar üzerinden hareket ettiği açıkça görülmektedir. Bu nedenle birçok kuruma önemli işler düşmektedir. Herkesin üzerine düşen görevi yapması durumunda, örneğin yurtlar ya da camilerin konu üzerinden hareket edersek, bu din istismarcılarına fırsat verilmemiş olunacaktır.” şeklinde konuştu.



Darbe Girişiminin Uluslararası Bağlantıları ve Sonuçları


Edebiyat Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ümmet Erkan ise “15 Temmuz Darbe Girişiminin Uluslararası Bağlantıları ve Sonuçları” başlıklı konuşmasında darbe girişimindeki uluslararası unsurlardan bahsederek, sosyolojik etkilerini anlattı. Erkan, “2001 yılında yaşanan ekonomik kriz ve sonrasında darboğaz sonrası 2002 yılında ülkemizde çok önemli atılımlar oldu. Ekonomik ve siyasal olarak bazı değişikliklere gidildi ve bu değişiklikler Türkiye’nin önemli bir güç olmasını sağladı. Ben Türkiye’de yaşanan bu önemli değişikliklerin aynı zamanda 2011 yılında Tunus’ta başlayan ve sonrasında diğer ülkelere yayılan ‘Arap Baharı’ olaylarını tetiklediğini düşünüyorum. Çok zengin yer altı kaynaklarına sahip olmasına rağmen yoksulluk içinde yaşayan bu ülkelerde Türkiye’de ortaya konulan bu model aslında bir tür iç hareketlenmeyi sağlamıştır. Tüm yaşananlar ve özellikle Mısır’da yaşananlar bence Türkiye karşıtı bloğu harekete ‘Türkiye’ye karşı bir darbe planlanabilir mi’ düşüncesini doğurdu. Mısır’daki darbeye sessiz kalınması özellikle ABD ve Avrupa nezdinde Türkiye’de yapılabilecek bir darbede sessizce izleyebileceği düşüncesini ortaya çıkardı. Türkiye’deki darbe girişiminde bazı Arap Emirliklerinin, yine Suudi Arabistan’ın ve Sisi’nin yine bu darbenin arkasında olan durumlar olarak söyleyebiliriz. Yine elbette ki darbeyi organize eden Amerika içerisinde bir birimin veya bölümün de olduğu aşikardır.” ifadelerini kullandı.



Darbe Girişiminin Türkiye Ekonomisi Üzerine Kısa ve Uzun Vadede Etkileri


Bartın Üniversitesi Genel Sekreteri Dr. Öğr. Üyesi Said Ceyhan ise “15 Darbe Girişiminin Türkiye Ekonomisi Üzerine Kısa ve Uzun Vadede Etkileri” isimli bir konuşma yaptı. Ceyhan, Darbe girişiminin Türkiye ekonomisi üzerine kısa dönemde bir etkisinin söz konusu olmadığını kaydederek, “Kısa vadede darbe girişimleri Türkiye ekonomisini teğet geçtiği söylenebilir. Bunun en önemli nedeni 18 Temmuz 2018 sabahı hükümetin görevde olması ve alçak girişimin milletçe topyekün bastırılmasıdır. Ancak uzun vadedeki etkileri için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. 17-25 Aralık ve 15 Temmuz 2016 menfur darbe girişiminin ekonomiye maliyeti cari fiyatlarla 829 Milyar Türk Lirasıdır. Türkiye 2013 ve 2016’da yaşadığı bu iki talihsiz süreci yaşamasaydı, kişi başına düşen milli gelir 2018 yılında 15 bin Dolar seviyesinde olacaktı. Bu rakam ile Türkiye orta gelir tuzağından çıkmış olacaktı. İşsizlik oranı yaklaşık olarak yüzde 15 artarak, yüzde 9,15’ten yüzde 10,5’e çıkmıştır. Bu darbe girişimleri olmasaydı çok daha düşük düzeye inmiş olacaktı. Enflasyon oranı özellikle döviz kurunda yaşanan artıştan dolayı yüzde 7,5’ten yüzde 13’lere çıkmıştır. Yapılan projeksiyon itibariyle bu girişimlerin yaşanmadığı durumda enflasyon oranı 2018’de yaklaşık yüzde 5 olarak hesaplanmıştır. Dolar kuru yapılan hesaplamalara göre 3 Türk Lirası civarında olması gerekirken 4.75 civarında seyretmektedir.” dedi.



15 Temmuz ve Siyasal Alanın Muhafazası


İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi Ömer Baykal ise “15 Temmuz ve Siyasal Alanın Muhafazası” adlı konuşmasında “Bu yapı iki önemli alana büyük zarar vermiştir. Devlet alanına ve siyasal alana. Siyasal alana yapılan birçok operasyon ile siyasi alan zayıflatılmış, yargı ve adli kolluk güçlerine sızılarak da devletimiz zaafa uğratılmıştır. TSK ve diyanette aynı yapının büyük zararına maruz kalmıştır. Ancak milletimiz tüm bu zayıflatma ve algı operasyonlarına kanmayarak devletinin yanında yer almıştır. Sessiz yığınlar diye nitelendirilen halk darbenin karşısında olduğunu bir kez daha göstermiştir. Elbette ana-akım medyanın ve muhalefet liderlerinin duruşu da darbe girişiminin sonuçsuz kalmasında önemli faktörler arasındadır.” diye konuştu.



15 Temmuz Destanı: Gençliğin Demokrasi Bilinci


Bartın Üniversitesi öğrencisi Abdullah Genco ise 15 Temmuz 2016’da yaşananları ve Milletçe kazanılan zaferi ‘Gençliğin Demokrasi Bilinci’ üzerinden değerlendirdi. Genco, “15 Temmuz ile ilgili onlarca yazı okumam ve çok kere konuşmuş olmama rağmen hala orada yaşananlar ile gazi ve şehitlerimizin kahramanlıkları idrak edebilmiş değilim. Biraz düşününce bu destanın ne kadar önemli olduğunu, duygu ve düşüncelerin bunu anlatmakta yetersiz kalacağı düşüncesindeyim. Henüz 16 yaşındaki Engin Tilbeç adlı kardeşimizin hayatında ilk kez gördüğü tankın karşısında durma cesareti göstermesini veya 17 yaşındaki Abdullah Tayyip Olçok kardeşimizin babasıyla birlikte omuz omuza şehadete yürümesini anlatacak kelime bulmak gerçekten çok zordur.” şeklinde konuştu.


Panel, Bartın Üniversitesi Kütüphanesinde yer alan ‘15 Temmuz Darbe Girişimi’ ile ilgili kitaplar sergilenmesiyle son buldu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Hayvan koruma dernekleri: "Vali Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu" Kocaeli’de Valiliğin sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin yaptığı açıklamaya gösterilen tepkilerin ardından açıklama yapan hayvan koruma dernekleri, Vali Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturulduğunu belirtti. Kocaeli Valiliği, vatandaşların şikayetleri üzerine sokak hayvanlarıyla ilgili alınacak tedbirlere ilişkin açıklamalarda bulunmuştu. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve Hayvanların Korunmasına Dair Uygulama Yönetmeliği kapsamında belediyelerin görev ve sorumlulukları hatırlatılırken vatandaşlar insan sağlığını tehdit eden hayvanların itlaf edilmesiyle ilgili maddeye tepki gösterdi. Olayların büyümesi üzerine hayvanları koruma dernekleri Kocaeli Valiliği ile görüşerek basın açıklaması yaptı. "Vali Seddar Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu" Kocaeli Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Selma Pilatin Pek, "Valimiz Ali Aday’la görüşme yaptık. Valimiz yeni bir komisyon oluşturduklarını söyledi. Bu komisyonda artık belediyeleri, bakımevlerini DKMP’ler, emniyet müdürlüğü, tarım il müdürlüğü, çevre ve şehircilik müdürlüğü, il sağlık müdürlüğü olarak denetimlerine başlayacak. Vali Seddar Yavuz’un açıkladığı maddelerden biri cımbızla alınarak infial oluşturuldu. Biz Kocaeli Dernekleri olarak Kocaeli mükemmel demiyoruz. Ama Kocaeli’mizde de biz böyle sorunları istemiyoruz” diye konuştu. "Her ilçe belediyesi bakımevi yapmak zorunda" Valiliğin yaptığı açıklamayla tamamen yasa metninin paylaşılmasıyla ilgili olduğunu belirten KOHAYDER Başkanı Semra Çelikkaya, "Valilik, ’Belediyelere işinizi yapın’ demiş. Kanuna göre nüfusu 100 binin üzerinde olan her ilçe belediyesi bakımevi yapmak zorunda. Belediye bütçesini de yüzde 5’ini bakım evi yapıp hayvanların kısırlaştırılması için harcamak zorunda. 5199 Sayılı Kanunun yönetmeliği de yasada var olan bir şey. Peki Kocaeli’de bütün belediyeler bunu yapmış durumda mı? Hayır. Ülkemizde bin 395 belediyenin sadece bin 112’si kısırlaştırma yapmış. Sonra diyoruz ki ’Niye sokaklarda hayvanlar var?’ Çünkü kısırlaştırmıyorsunuz. Avrupa sokaklarında, ’Hayvanları yok’ deniliyor. Avrupa yüzyıllar önce kısırlaştırma işine başlamış. Avrupa itlaf da ediyor ama kısırlaştırma işlemine de yüzyıllar önce başlamışlar. Bizim belediyelerimiz maalesef bu işi ciddiye almadı, yapmak istemedi. Valimizin açıklaması da tamamen bununla ilgilidir" şeklinde konuştu. "Kocaeli’de hayvanların uyutulmasına ilişkin uygulama duymadım" Açıklamada yasa maddesi dışında bir şeyin olmadığını belirten Çelikkaya, "Yasada itlaf var mı diye soracak olursanız Türk Medeni Kanun’un birinci maddesidir. Yasalar kanunlar konuluş sebebiyle birlikte özü ve sözü birlikte yorumlanır. Hayvanları koruma yasasının böyle bir itlafa izin vermesi söz konusu değildir, bu özüyle beraber yorumlanır. Oradaki maddede hayvanın iyileşme şansı yok ve acı içindeyse hayvanı uyutuyorlar. Bunları veteriner hekimlerde yapıyor. Bu madde yanlış anlaşılmalar sebep olabiliyor. Diğer illere bilemem ama hayvanların uyutulmasına ilişkin Kocaeli’de böyle bir uygulama duymadım" ifadelerini kullandı.
İstanbul Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri ortaya çıktı Münevver Karabulut’u canice katleden ve cezaevindeyken intihar eden Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri ortaya çıktı. Otopsi görüntülerine ilişkin hazırlanan rapora karşı dilekçe sunan Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir, fethi kabir taleplerinin olduğunu belirtti. Münevver Karabulut’u 3 Mart 2009 tarihinde canavarca hisle ve hunharca öldüren Cem Garipoğlu, 2014 yılında Silivri’de kaldığı koğuşta intihar etmişti. Ölen kişinin Cem Garipoğlu olup olmadığı yönündeki iddialar üzerine Karabulut ailesi avukatları aracılığıyla fethi kabir işlemi yapılmasını talep etmiş ancak bu talep Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmişti. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı’ndan Cem Garipoğlu’nun otopsi sırasında yapılan işlemlerine ait fotoğraflar ve video kayıtlarının hazırlanıp gönderilmesi istenerek dosyaya bilirkişi atanmıştı. Tamamlanan bilirkişi raporunun içerisinde Cem Garipoğlu’nun otopsi görüntüleri de yer aldı. Öte yandan mağdur Karabulut ailesinin avukatı Rezan Epözdemir tarafından bilirkişi raporuna karşı bir dilekçe sunuldu. Dilekçede, Münevver Karabulut’un Cem Garipoğlu tarafından 3 Mart 2009 tarihinde canavarca hisle ve hunharca katledildiği ve olayın kamuoyu gündemine oturduğu belirtildi. Cem Garipoğlu‘nun hakkında hükmedilen cezanın infazı sırasında intihar ettiğinin açıklanması üzerine toplumun büyük bir kesiminde Garipoğlu‘nun intihar etmeyip cezaevinden firar ettiğine dair kanaat oluştuğu da dilekçede aktarıldı. Bunun üzerine 17 Ağustos 2023 tarihinde başsavcılığa başvurarak fethi kabir yapılması talep edildiği dilekçede belirtildi. Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunulan dilekçenin devamında, "Başsavcılığınız tarafından ise İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına müzekkere yazılarak 12 Kasım 2014 tarihli otopsi işlemine ilişkin fotoğraf ve video kayıtları celp edilmiş akabinde dosya bilirkişiye gönderilmiştir. Daha sonra bilirkişi tarafından kendisine teslim edilen materyaller içinde bulunan görseller rapor haline getirilmiştir” denildi. Dilekçede, daha önce Münevver Karabulut cinayeti hakkında tahkikat yürütülürken maktulün iç çamaşırı ile otopsi ve ilk inceleme yapıldığı, otopsi incelemesinin ilk aşamada hiçbir tıp eğitimi almamış olan bir teknisyen tarafından gerçekleştirildiği ve aynı eldivenle 11 otopsi işlemi yapıldığı açıklandı. Otopsi yapan teknisyenin eldiveninden maktulün iç çamaşırına aynı anda otopsi yapılan bir başka cesede ait sperm bulaştığı da dilekçede belirtildi. Cinayet mahallinde bulunan 700 bin dolar tutarındaki paranın kolluk tarafından tutanağa kaydedilmediği ve kaybedildiği de açıklanan dilekçede, “Kameraların kırık olmamasına rağmen ‘kırıktır’ şeklinde tutanak tutulması, faili yakalamaya giden kolluk görevlilerinin cinayet zanlısının kaçmasına imkan tanır türde yol vermesi, ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle cinayete iştirakten yargılanan Garipoğlu ailesi fertlerinin hiçbir delil olmaksızın tahliyesine karar verilmesi ve haklarında yurtdışına çıkmamak şeklinde adli kontrol tedbirinin dahi uygulanmaması, bu gerekçelerle tarafımızca reddi hakim yoluna gidilmesi, reddi hakim taleplerimiz hakkında karar verilmeden kovuşturma yürüten ağır ceza mahkemesi başkanının re’sen dosyadan el çekmesi ve bir başka yargılamada Garipoğlu ailesi için beraat kararı vermiş bir hakim olduğunun ortaya çıkması gibi skandalların yaşanması, Garipoğlu ailesinin tesadüf denemeyecek zamanlarda manidar paylaşımlar yapması hasebiyle müvekkilde hasıl olan şüphenin giderilmesi söz konusu olamamıştır” ifadeleri kullanıldı. Dilekçede bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirten mağdur avukatı Epözdemir, fethi kabir işlemi yapılmasını ve sonuca göre ilgililer hakkında iddianame düzenlenerek dava açılmasını talep etti.
Manisa ’Lüks makam odası’ iddiasıyla ilgili eski başkandan açıklama Eski Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi, hakkındaki “lüks makam odası yaptığı" iddialarıyla ilgili, "Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız ve maliyeti de öyle çok yüksek değil. Birçoğunu da bit pazarından almışız. Başkan onurlu bir şekilde ‘Başkanım çok güzel eşyalar, makam odası da güzel olmuş, Yunusemre’ye de yakışıyor. Şahsi eşyalarınız ya bunu da belediyeye hediyeniz olsun’ dese yemin ediyorum hayırlı uğurlu olsun derdim" dedi. Manisa’da 31 Mart Mahalli İdareler seçimlerini kaybeden AK Parti’li Mehmet Çerçi, AK Parti Manisa İl Başkanlığında basın toplantısı düzenledi. AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı’nın da katıldığı toplantıda eski Başkan Çerçi, Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban tarafından “Kendine lüks ve gösterişli makam odası yaptı” şeklindeki iddialara cevap verdi. Çerçi’nin açıklamalarından önce konuşan AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı, “Büyükşehir belediye başkanımızın, ilçe belediye başkanlarımızın bir sürü vaatleri vardı. Bu vaatleri önlerine aldıklarında bunlar seçim heyecanıyla kazanma heyecanıyla hesap kitap yapılmadan söylenmiş şeylerdi. Şimdi bunların yapılabilme imkanı olmadığını gördükleri için şimdi ön alıyorlar. Devri sabık oluşturuyorlar. ‘Biz enkaz devraldık’ edebiyatıyla kamuoyunun tepkilerini almaya çalışacaklar” dedi. Projelerinin yetersiz kaldığı algısına kapıldığını belirten Başkan Çerçi, "Projelerimizi yaptınız ama biz sizden sonra bu insanları seçiyoruz bu insanlardan daha çok proje bekliyoruz’ öyle ya. Bizim projelerimiz yetersiz kaldı. Olabilir. Biz çok proje yaptık ama milletimizin daha çok talebi var. Beklentisi daha yüksek. Bunlara da saygılıyız. ‘Daha çok proje, eser üreteceğine inandığımız bu arkadaşları biz seçiyoruz’ dediler” diye konuştu. Kendisi hakkında seçimin ardından Amerika’ya kaçtığı yönünde sosyal medyada bir takım iddiaların dolaştığını ancak bel rahatsızlığından dolayı tedavide olduğunu belirten Çerçi, basın mensuplarına pasaportunu göstererek iddialar yalanladı. Çerçi, “Başlamadan önce bu benim pasaportum. Dün bana ‘Çerçi yurt dışına kaçtı’ demişler. Bir tane kendini bilmez, ‘Amerika’dan hoş geldin’ demiş. Ahlaksız, kendini bilmez, çok insan var. Öncelikle şunu söyleyeyim. Buradan ayrılırken bayramın hemen öncesinde yakın arkadaşlar bilir iki bastonla yola çıktık. Bazen tek bastonla eşimin omzuna tutunarak belimdeki zaman zaman nükseden ağrılar çok aşırılaştı. Seçim yorgunluğunda, aşırı efordan dolayı. Öncelikle bir kaplıca tedavisine gittik. Çok istifade ettik. Kaplıca tedavisinden sonra da İstanbul’a gittik” ifadelerini kullandı. "Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız” Yunusemre Belediyesinin borcunu açıklayan Başkan Semih Balaban’a cevap veren Çerçi, "1,1, milyar borç diyor ya. Bunun 200 milyonu enerji santraline gitmiştir. Ve ödemeleri, taksitleri devam ediyor. Bakın şimdi 4 megavatlık bu 65 dönüm üzerine kurulu güneş enerji santrali yılda 8 milyon saatten ortalama şu anda EPDK birim fiyatları 2,7 TL, 22 milyon lira yıllık getirisi var. Şu anda. Biliyorsunuz dolara endekslidir. EPDK üç ayda bir altı ayda bir bu rakamı sent üzerinden yeniler. 4 milyar 373 milyon TL kayıtlara girsin. Bu yatırımların içinde belediyemizin yaptığı kültür, sanat projeleri, sosyal yardım destekleri, sağlık hizmetleri destekleri, gençlik spor destekleri, deprem ve pandemi dönemi yardımları yer almamaktadır. Yatırım bu. Şimdi şatafat lüks deyince 10 yıllık son hayat döngümü söylüyorum. Ev belediye, vatandaş, cami. 100 seneden öncekilere ancak antika denir. 50-60 senelik öncekileri antika denmez. Bu tür dekorasyon ürünleriyle hepsi ikinci el, üçüncü el malzemelerle yapılan iç mimariye vintage diyorlar. Biz hanımla bu tür işlere merak sardık. Burada şimdi retro denir. Bunların hepsi benim ve eşimin yıllardır biriktirdiğimiz eşyalarımız ve maliyeti de öyle çok yüksek değil. Birçoğunu da bit pazarından almışız. Şimdi ben bunları istiyorum. Siz bu belediyenin bu makam odasına bir büro mobilyasından, şuradan buradan bunların yenisini yani modern mobilya tarzında mobilya aldığınızda eminim sizin maliyetiniz benim aldığım maliyet daha da üzerine, belki 2-3 katı olacak. Benim evimde böyledir. Evime kaç kişi gelmiştir burada. Yeni bir tane mobilya yoktur. Biz bunları seviyoruz. Bu bizim medeniyetimiz. Şimdi yıllardır biriktirdiğimiz koleksiyonlarımızdan aldığımız kendi eserlerimiz” diye konuştu. "Zorluk çıkarma. Eşyalara da zarar verdirtme” Yarın eşyaları geri almak için kamyonla Yunusemre Belediyesine gideceğini belirten Çerçi, "Getirdiğimiz kendi eserlerimiz. Şimdi burada 7 tane memurun imzası var. Belgede yazılanlar ise aynen şöyle: ‘Mehmet Çerçi’nin makam odasındaki ekte fotoğrafları bulunan sayı ve isimleri yazılan eşyalar Mehmet Çerçi’nin şahsi eşyalardır. Görevde bulunduğu süre içerisinde kullanılmak üzere makam odasına yerleştirilmiştir. Kendi isteğiyle talep etmesi durumunda eşyalar kendisi tarafından alınacaktır’ Ben arkadaşlara dedim ki ‘5 sene sonra kim öle kim kala. Ondan sonra da bunları belediyeye hibe ederiz ne olacak. Bizim de belediyemize bir hediyemiz olur. Tutanağı falan boş verin dediğim halde arkadaşlar dediler ki ‘Başkanım önümüzde seçim var, şu var, bu var. Ne olur ne olmaz. Biz bunları tutacağız’ Ne yazdıklarını bile görmedim. Tutanağı tuttular. Şunu deseydi başkan onurlu bir şekilde ‘Başkanım dediniz çok güzel eşyalar, makam odası da güzel olmuş, Manisa’ya, Yunusemre’ye de yakışıyor. Şahsi eşyalarınız ya bunu da belediyeye hediyeniz olsun’ dese yemin ediyorum hayırlı uğurlu olsun demezsem beni bilen bilir. Elimdeki yüzüğü beğenen adama yüzüğümü veririm ben. Bu ahlaki bir şey değil. Bu belediye başkanlığı makamına yakışan bir şey değil. Herkesin bir onuru var. Ben 22 yıldır bu şehirde siyaset yapıyorum. Böyle bir kepazelikle karşılaşmadım. Bunlar başkana yakışıyor mu? Satacağım diyorsun. Hani kaydın yok. Kimin malını satıyorsun sen? Bakın buradan duyuruyorum arkadaşlar. Siz de gelin. Yarın, cuma günü saat 18.00’de. Kamyonu işçileri ayarladım. Siz de buyurun. Kalabalık olmaz. Orada güvenlikçiler var. Sayın başkan talimatı ver. İki tane görevli koy. Sen orada olursun, olmazsın. Lütfen eşyalarıma zarar verme. Bunlar ileride müze yaparsak müzenin de eşyaları olacak. Zorluk çıkarma. Eşyalara da zarar verdirtme. Yoksa mahkemede bunları görüşeceğiz” dedi. Belediyeye fazladan personel alındığı iddialarına cevap veren Çerçi, “Bakın ben delillerle, belgelerle konuşuyorum. Bu arada aşağıdaki salondaki eşyaları da ben aldım. Onlar zaten salonun güzel dekorasyonu. Onlar da benimdi. Onlar için ‘çocukları salonu falan bırakın. Onları falan kayda almayın’ Onlar da 5 beş kuruş belediye parası yoktur. Masalar hariç. Koltuk var orada 3 takım. Onların hepsini ben şahsımdan ödedim, oraya koydum. 4 milyon dolarlık makam odası diye yazdılar. Bunu yazan basın. 4 milyon dolarlık. Bunların sayılardan haberi yok. Belediye binasını 110 milyon liraya mal ettik. Otoparkı, meydanı, belediye binasını. Bugünkü rakamı 487 milyon. Şimdi bir de bu şeyi söylüyor. Bankamatik memurları ve çok fazla personel almışlar. Bizde bir tane bankamatik personeli yok. Bir tane yok” diye konuştu. Seçim gecesi belediyede evrakları düzenlediklerini söyleyen Çerçi, “Seçime doğru firmalar telaş ederler. 1 milyonluk mal vermişsiniz, iş yapmışsınız. Endişe ederler. insanlar bir an önce faturasını keserler, verirler. Sizin de bunun karşılığında fatura kesmeniz lazım. Niye kesmeniz lazım? Bu bir kanuni zorunluluk. Bu dosya tekemmül ettirilmiştir. Belediyeye 5 kuruşluk yükü de yoktur, maliyeti de yoktur. İşlem tamamlanmıştır. Çünkü pazartesi yeni belediye başkanı adamlarını gönderecek. Evrakları inceleyecek” dedi. Gündeme gelen dekoratif sobayı da 2 yıl önce kendi cebinden 55 bin TL’ye aldığını belirten Çerçi, tüm mobilyaların şahsına ait olduğunu ve bazılarının taksitlerinin halen ödemeye devam ettiğini söyledi. Maaşını da açıklayan Çerçi, eşinin 50 bin TL maaş aldığının kendisinin de 100 bin TL maaş aldığını belirterek belediyeden de 150 bin TL ayrıca maaşı olduğunu söyledi. Basın açıklamasına AK Parti Manisa İl Başkanı Salih Hızlı, AK Parti Manisa Tanıtım ve Medya Başkanı Emre Şener, AK Parti Yunusemre İlçe Başkanı İlkcan Durmaz katıldı.