YEREL HABERLER - 29 Mart 2017 Çarşamba 16:32

Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı Bilecik’te

A
A
A
Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı Bilecik’te

Kültür ve Turizm Bakanı Prof.

Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, AK Parti Bilecik Kadın Kolları Başkalığının hazırladığı ’Kadınlar Soruyor’ adlı programına katıldı.


Bilecik Şeyh Edebali Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen programa, Bakan Avcı’nın yanı sıra kayınvalidesi Mihriban Yönlüer, AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Bilecik Belediye Başkanı Selim Yağcı, AK Parti Bilecik Milletvekili Halil Eldemir, AK Parti Bilecik Kadın Kolları Başkanı Ümran Karayiğit, AK Parti Bilecik İl Başkanı Fikret Karabıyık, partililer ve AK Parti kadın kolları katıldı.


Programda açılış konuşması yapan Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Nabi Avcı, salonda bulunan kadınlara bir hususu hatırlamak istediğini belirtti. Avcı, “Bu referandumun en büyük hedeflerinden biri de Türkiye’de istikrarın muhafazasıdır. İstikrar olmadığı zaman, belirsizlik olduğu zaman siyasette bir türbülansa girdiği zaman bundan en büyük zararı önce mutfak görür, bunu en önce kadınlar hisseder. Onun için istikrarın değerini^, siyasi öngörülebilirliğin değerini en iyi kadınlarımız bilir. Türkiye 15 yıldır istikrarlı bir hükümet tarafından idare ediliyor. Bu yeni düzenleme istikrarı kanatı altına almasına göredir. 7 Haziran seçimlerinden sonra ortaya çıkan belirsizliğin Türkiye’de nelere mal olduğunu hepimizin nasıl bir karamsarlık içinde olduğunu bütün Türkiye olarak ve o tarihte 7 Haziran seçimlerinde farklı oy kullananların bile 8 Haziran sabahı keşke şu seçim gelse de tekrar oy kullansak dediklerini ve sonra çok şükür 1 Kasım’da tekrar her şeyi toparlayıp istikrarın nasıl ilerlediğini hatırlıyorsunuz. Dolayısıyla bu seçimin, bu referandumun en önemli belirleyicisi aynı zamanda Türkiye’de istikrarı kalıcı hale getirmek Cumhurbaşkanlığı yürüme sistemiyle 5 yıllık istikrar dönemlerinin 5 yıllık istikrarın kararcısının sağlanmasıdır. İşin özü budur. Bunu da en iyi kadınlar bilir” dedi.


15 Temmuz gecesi Türkiye büyük bir badire atlattı


Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan ise konuşmasında, Türkiye’nin yeni bir seçime gittiğini ve bugüne kadar AK Parti’nin 11 tane seçime girdiğini belirtti. Yalçıni ”Hepsi kendi çapında önemliydi. Hepsinin çok büyük anlamı vardı. Ama benim gördüğüm 11 tane seçimi üst üste koyun, bu referandumu bir tarafa koyun. Hepsinin toplamından daha önemli bir süreç yaşıyoruz. O dönemlerde yani AK Parti’nin iktidarlığı döneminde gerçekten büyük badireler atlattık. Büyük saldırılara maruz kaldık. Cumhurbaşkanı seçim sürecinde diğer belediyelerde başka bir takım hadiseler oldu. Bütün bu süreçlerde halkımız sandıkta gereken tepkiyi ortaya koydu. Bunlar AK Parti’nin Türk siyasetinin geleceği için önemliydi. Ama bugün yaşadığımız referandum. Türkiye’nin geleceği için çok büyük anlam ifade ediyor. Bunun üzerinde biraz durmamız lazım. Yani oylarımız anayasa değişikliği bir tarafa bu referandum Türkiye’nin içinden geçtiği süreçte ne anlam ifade ediyor? Önemi nedir? Bildiğiniz gibi 15 temmuz gecesi Türkiye çok büyük bir badire atlattı. Bu sadece AK Parti, Tayyip Erdoğan’ı devirmeye yönelik bir darbe girişimi değildi. Türkiye’yi esir almaya dönük bir girişimdi ve halkımız bunu püskürttü. Ama bu tehlike ortadan kalkmadığı, bu sıkıntı ortadan kalkmadığı kuklayı yakaladık, kuklayla mücadele ediyoruz. Ama kuklacı yerinde duruyor. Onu kullanan idare, küresel güçler Türkiye’ye karşı hasmane tavır takınan bir irade var. Bu yerinde duruyor ve yeni hamlelerle Türkiye’yi sıkıntıya sokmaya çalışıyor. Şimdi bundan tamamen kurtulmak gerekiyor” dedi.


Konuşmaların ardından AK Parti Kadın Kollarının hazırlamış olduğu ‘Kadınlar Soruyor’ adlı program gerçekleştirildi. Bakan Avcı ve Milletvekili Akdoğan, salonu dolduran kadınların soruları cevaplandırdılar.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”