GENEL - 15 Ekim 2018 Pazartesi 15:01

Bilecik’te ’insanlık ölmemiş’ dedirten olay

A
A
A
Bilecik’te ’insanlık ölmemiş’ dedirten olay

Bilecik’te bir vatandaşın, açık gördüğü park halindeki bir aracın ön sağ camını evden getirdiği çöp poşeti ile kapatması ’insanlık ölmemiş’ dedirtti.

Bilecik’te bir vatandaşın, açık gördüğü park halindeki bir aracın ön sağ camını evden getirdiği çöp poşeti ile kapatması ’insanlık ölmemiş’ dedirtti.


Alper Badak isimli şahıs, Ertuğrulgazi Mahallesi Şahika Sokak üzerindeki evine giderken sokak üzerinde park halinde bulunan otomobilin ön sağ camının açık olduğunu gördü. Badak, aracın plakasına bakınca aracın karşı binada oturan komşusu ait olduğunu gördü. Komşusunun hangi katta oturduğu bilmeyen Badak, bardaktan boşalırcasına yağan yağmur sebebiyle içi el vermeyerek, hemen eve girerek bir kaç tane çöp poşeti aldı. Bu çöp poşetlerini birbirine yapıştırarak aracın ön camını kapatan şahıs bir de not yazdı. Notta, "Camın açık kalmış, kıyamadım, kim olduğunu bilemedim için de bunu yaptım. Karşı komşun Alper Badar" yazdı.


"Böyle güzel insanların olduğunu gördüm"


Sabah aracının başına gelen Şenol Çam ise; aracının ön camındaki notu gördü. Notun altında yazan telefon numarasını arayarak kendisine teşekkür eden Çam, sosyal medya üzerinde "Arkadaşlar bu gece Bilecik’imize çok yoğun bir rahmet yağdı. Yine aynı gecenin sabahında uyandığımda aracımın camının kıymetli komşum tarafından bu şekilde muhafaza altına alındığı gördüm. Komşuma çok teşekkür ederim. Bu zamanda böyle güzel insanların olduğunu gördüm" ifadelerine yer verdi.


"İçim el vermedi"


Otomobilin açık camını muhafaza eden Alper Badak ise; geç saatlere kadar arkadaşlarıyla oturduklarını ve gece yarısından sonra yağan yağmur eşliğinde eve gittiğini söyledi. Eve gelmeden yol kenarında ön camı park halinde aracı gördüğü anlatan Badak sözlerine şöyle devam etti;


"Tam eve gireceğim esnada bu aracı gördüm. Yağmur çok yağıyordu. Hemen plakaya baktım ve aracın sahibinin karşı binamızda oturduğu biliyordum. Adını ve oturduğu katı bilmediğim için hemen eve giderek siyah çöp poşetlerinde aldım. Birbirine bantladığı çöp poşetlerini taş yardımıyla ön cama muhafaza ettim. Sonra aracına hırsız girdiğini sanmasın diye not bıraktım. Sabah da beni arayarak teşekkür etti. O an çok yağmur yağdığı için aracı o halde bırakmak içim el vermedi. Yine olsa yeniden yarım" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.