EKONOMİ - 20 Eylül 2017 Çarşamba 10:10

Genç’te 9 ayda 11 milyon TL destek

A
A
A
Genç’te 9 ayda 11 milyon TL destek

Bingöl’ün Genç ilçesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından 2017 yılının ilk 9 ayında 11 milyon TL yardım yapıldığı bildirildi.

Bingöl’ün Genç ilçesinde Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından 2017 yılının ilk 9 ayında 11 milyon TL yardım yapıldığı bildirildi.


Genç Kaymakamlığı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından, 2017 yılının ilk 9 ayında engelli, yetim, yakacak, giyim, barınma, eğitim, eşi vefat etmiş, mağdur asker aileleri başta olmak üzere gibi birçok alanda yardımda bulunulduğu aktarıldı.


Vakıf tarafından bu yılın ilk 9 ayında, Şartlı Eğitim Yardımı alan 3 bin 507 kişiye 1 milyon 82 bin 605 Lira, şartlı sağlık yardımı alan bin 796 kişiye 293 bin 930 TL, Aile yardımı alan 4 Bin 470 kişiye 538 bin 350 TL, gebelik yardımı alan 173 kişiye 19 Bin 875 lira, eğitim yardımı alan 209 kişiye 60 bin TL, gıda yardımı alan 2 bin 356 kişiye 313 Bin 950 TL, muhtaç asker ailesi yardımı alan 158 kişiye 158 Bin 175 TL, eşi vefat eden kadınlara verilen yardımlardan alan 471 kişiye 955 bin 350 TL, engelli yakını yardımı alan 76 kişiye 183 Bin 478 TL, engelli aylığı yardımı alan 925 kişiye 3 milyon 531 TL, yaşlı aylığı yardımı alan 973 kişiye 1 milyon 942 bin 038 TL, tek seferlik yardım alan 72 kişiye 62 Bin 50 TL, öksüz yetim yardımı alan 83 kişiye 65 Bin TL, yabancı yardımı alan 4 kişiye bin 100 TL nakdi yardım yapıldığı açıklandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.