YEREL HABERLER - 11 Mart 2014 Salı 17:56

Başbakan Erdoğan Bingöl’de

A
A
A
Başbakan Erdoğan Bingöl’de

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “30 yıl Bingöl’ün dağları, ovaları akan kana, gözyaşına şahitlik etti. Çok zorluk çektik, ama hamd olsun 1 yıldır Türkiye’de terör nedeniyle artık acı haber almıyoruz. Gençlerimiz dağlarda ölmüyor, ocaklara ateş düşmüyor, annelerin, babaların yürekleri yanmıyor. Allah’a hamd olsun ki artık silah değil, siyaset konuşuyor” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Bingöl’de halka seslendi. Bingöl PTT Kavşağında toplanan kalabalığa seslenen Başbakan Erdoğan konuşmasına Bingöl’ün ilçelerine selam göndererek başladı. Başbakan Erdoğan, 30 Mart seçimlerinin Türkiye için, millet için, Bingöl için hayırlara vesile olmasını temenni ettikten sonra önceki gün geçirdikleri trafik kazasında şehit olan polis memurlarına Allah’tan rahmet, yakınlarına da başsağlığında bulundu. Başbakan Erdoğan, Bingöl’ün her zaman kendilerini desteklediğini belirterek, “24 Temmuz 2010’da Bingöl’e geldim. Biliyorsunuz halk oylamasında Bingöl ile evet kampanyası başlattık. Yüzde 95 ile evet diyerek bizleri desteklediniz. 2011 de genel seçimlerde yüzde 67 oy ile bizi desteklediniz. 12 Temmuz 2013’de havalimanını sizlerle birlikte açtık. Bingöl’ü havadan tüm dünyaya bağladık” diye konuştu.
“BİNGÖL LAFA DEĞİL, İCRAATA BAKAR”
Bu milleti yıllardır birilerinin aldattığını belirten Erdoğan, “Bunlara şunu söyleyin, biz sizden eser istiyoruz eser. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri, olay bu. 30 Mart’ta ben inanıyorum ki sizler icraata bakmanın bedelini ortaya koyacaksınız. Bingöl eser siyaseti yapana, hizmet üretene bakar. Bingöl demokrasiye sahip çıkana, kardeşliğe sahip çıkana, bakar en önemlisi de Bingöl lafa değil, çözüm sürecine bakar. Birileri çıkıyor Türk milliyetçiliği yapıyor. Bunlara karnımız tok. Ben Türk’ü Türk olduğu için, Laz’ı Laz olduğu için, Zaza’yı Zaza olduğu için, Kürt’ü Kürt olduğu için, Çerkez’i Çerkez olduğu için sevmiyorum. Beni yaradan Allah onu da yarattığı için seviyorum. Onun için biz bu millete efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik” şeklinde konuştu.
TEK MİLLET, TEK VATAN, TEK BAYRAK, TEK DEVLET VURGUSU
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasında tek vatan, tek millet, tek bayrak ve tek devlet vurgusu yaptı. Erdoğan, “Yola çıkarken tek millet dedik. Türküyle Kürtüyle, Zazasıyla, Çerkeziyle, Lazıyla, Arabıyla tek millet dedik. Tek bayrak dedik. Tek vatan dedik. Tek devlet dedik. Batıda ne varsa, doğuda da o olacak dedik ve bunları yapıyoruz. Biz bunların hepsini yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Devlete karşı çıkıp, ülkeyi bölmek isteyenlerin olduğunu ama buna asla müsaade etmeyeceklerini söyleyen Başbakan Erdoğan, “Ne paralel yapı ne de diğerleri. 30 yıldır 81 vilayet bu topraklardaki acıya şahitlik etti. 30 yıl Bingöl’ün dağları, ovaları akan kana, gözyaşına şahitlik etti. Büyük acılar yaşadık, büyük kayıplar yaşadık. Türkiye’nin enerjisini, kaynaklarını kaybettik. Umudumuz kayboldu. İşte biz bu acıyı, bu kanı durdurup, bu gözyaşına son verip 81 vilayetle Türkiye’yi ayağa kaldıracağız dedik. Gerekirse baldıran zehiri içeceğiz dedik. Çok zorluk çektik, ama hamd olsun 1 yıldır Türkiye’de terör nedeniyle artık acı haber almıyoruz. Gençlerimiz dağlarda ölmüyor, ocaklara ateş düşmüyor, annelerin, babaların yürekleri yanmıyor. Artık kepenkler kapanmıyor. Korkusuzca insanlar köylerine gidip gelebiliyor. Allah’a hamd olsun. Artık silahlar değil, siyaset konuşuyor” dedi.
“BİNGÖL’ÜN YAŞADIĞI BU BAHAR BİRİLERİNİ RAHATSIZ ETTİ”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan çözüm sürecine de değinerek, Bingöl ve bölgedeki bahar havasının birilerini rahatsız ettiğini söyledi. Erdoğan, “Siz demokrasiye sahip çıktığınız gibi milli iradeye de sahip çıktınız. İnşallah bu süreci hep birlikte ileriye taşıyacağız. Kardeşlerim Türkiye’nin 81 vilayeti ve Bingöl’ün yaşadığı bu bahar birilerini rahatsız etti. Büyüyen Türkiye birilerini rahatsız etti. Önce ağaç bahanesi ile gezi olaylarını çıkardılar, ardından 17 Aralık ile Türkiye’de huzuru sabote etmek istediler. Ama taviz vermedik. Boynumuzu eğmedik. Türkiye’ye karşı kurulan bu tuzağa düştük, yolsuzluk ve rüşvet kılıfı altında demokrasiye vurulmak istenilen darbeye müsaade etmedik. Pensilvanya’da bir zat var. Güya Saidi Nursi’nin izinde, ama Saidi Nursi’nin tam tersinde. Bu zat Saidi Nursi ile bir kere karşılaşmış değil. Saidi Nursi hapislere rağmen asla eğilmemiş bir alimdir. Saidi Nursi ‘Baki hakikatler fani şahsiyetler üzerine inşa edilmez’ diyor. Hiçbir alim ananaslarla, tespihlerle oyunlar yapıp, mahremleri dinlemekle, röntgencilik yapmakla uğraşmadı. Alimin ne işi var bunlarla. İnsanının mahremine girenlerden din adamı olabilir mi? Bunun ne insanlıkta ne bizim dinimizde yeri yoktur. Açık açık CHP, MHP, BDP’ye oy verin demeye başladılar. Bu sahte alimlerin maskelerini bir kez daha düşürüyoruz. Pensilvanya’daki zat ile Kılıçdaroğlu aynı kafadadır. Kılıçdaroğlu da akşam başka sabah başka. Pensilvanya’daki zat da öyle. Akşam başka sabah başka. Aynı kararlılıkla yolumuza sizlerle beraber devam edeceğiz. Beraber kefeni giydik, beraber yürüyeceğiz” şeklinde konuştu.
BELGELERİ AÇIKLADI
Başbakan Erdoğan cemaatin desteklediği CHP’nin geçmiş yıllarda cemaat için TBMM’ne verdiği soru önerilerinin belgelerini açıkladı. Erdoğan, “Bakın kardeşlerim, elimdeki belgeleri veren ve bu konuda şikayetçi olanlar, bugün kendilerini şikayet edenlerle kol kola vermiş yürüyor. Bakın şu belgede aynen şöyle yazıyor, ‘Yaklaşık 10 yıldan beri ABD’de yaşayan laiklik karşıtı olduğu tespit edilen malum zatın İzmir’de Nil Basın Yayın Dağıtım Ambalaj Sanayi Ticaret ve Limited Şirketi’nde redaktör olarak sigortalandığı bazı basında yer aldı. 10 yıldır ABD’de yaşayan bu zatın İzmir’de yasalara aykırı sigortalandığı doğru mu? Malum zatın primlerini yatıranlar hakkında işlem yapılacak mı, 26 Mayıs 2008 tarihinde bunu TBMM’ne taşıyan CHP milletvekilidir. Başka bir belge ise, 9 Mart 2005 TBMM başkanlığına verilmiş, meclis araştırması açılmasını istiyor. Kimileri yazılarıyla kitaplarıyla bu kuruluşların laikliği ve öğretime aykırı eğitim yapmış. Malum tarikatın buralarda militanlar yetiştirerek devlette kadrolaşmaya gittiği ve yasa dışı örgüt kurup bu amaç ile alakalı bir dava açılmış. Mustafa Kazancı CHP Denizli milletvekili ve 69 arkadaşı bunu söylüyor. Bu arkadaşlarının arasında Kemal Kılıçdaroğlu var CHP İstanbul milletvekili. Başka bir belgede ise 23 Ağustos 2005 tarihinde aynen şu yazıyor, Milli Eğitim Bakanlığı’nca orta öğretim okullarında risale diye bir kitap okutuluyor mu? Bu kitap neyi amaçlamaktadır, imza Kemal Kılıçdaroğlu CHP İstanbul milletvekili. Bu arada risalenin ne olduğunu bilemeyecek kadar konunun uzağında biridir. Dün bunları yapanlar bu gün kol kola yürüyor. Bunlar samimiyetsizliğin belgeleridir. Bunlar birbirlerinden nefret eden tarafların darbe için Ak Parti’nin yıpranması için nasıl bir araya geldiğinin belgesidir. CHP demek ezanı Türkçe okumak demek, camilerin ahıra çevrilmesi demek. CHP demek Saidi Nursi’nin ölüsüne ve dirisine hakaret demek. İşte Pensilvanya bu CHP ile ittifak yapıyor. Onun için Pensilvanya’nın peşinden koşan kardeşlerimize sesleniyorum, onun için nasıl olacak da bu anlayışa aranıza perde koymayacaksınız. Kardeşlerim onların ablaları varsa bizim ablalarımız da burada, onların ağabeyleri varsa bizim ağabeylerimiz de meydanda. 19 gün var seçime. 19 gün gece gündüz çalışmaya hazır mıyız? 30 Mart akşamı sandıkları patlatacağız” diye konuştu.
“BİNGÖL BDP’YE SANDIKTA DEMAKRASİ DERSİ VERECEK”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan konuşmasının son bölümünde Bingöl’ün sandıkta BDP’ye demokrasi dersi vereceğini söyledi. Erdoğan, “Pensilvanya, CHP ve MHP bunlar üç kafadar. CHP, MHP, BDP, DSP, DP, 40 çürük yumurtadan bir sağlam yumurta olamaz. Bunlar yavru muhalefeti bıraktı yavru telekulak oldu. CHP, MHP üç maymunu oynuyor. 30 Mart’ta Bingöl bu üç kafadara gereken hesabı soracak. Bingöl BDP’ye sandıkta demokrasi verecek. Bu dersi benim Bingöllü kardeşlerim verecek” dedi.
Erdoğan daha sonra Bingöl’e yapılan hizmetleri anlattı. Başbakan Erdoğan konuşmasının son bölümünde ise AK Parti Bingöl Belediye Başkan adayı Yücel Burakkazi’yi sahneye alarak bütün Bingöllülerden destek istedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum “Vakıf kültürümüzü yaşatmak geçmişe olan borcumuzdur” Erzurum Vakıflar Bölge Müdürü Murat Uslu, vakıf kültürünün toplumsal dayanışmanın mihenk taşı olduğunu ifade etti. Türkiye’de 6 Mayıs-12 Mayıs tarihleri, Vakıf Haftası olarak kutlanıyor. Vakıfları ve vakıf kültürünü yaşatmanın geçmişe borç, geleceğe karşı sorumluluk olduğunu anlatan Erzurum Vakıflar Bölge Müdürü Murat Uslu, “Kadim vakıf kültürünü yaşatan vakıflarımızın Vakıf Haftası kutlu olsun. Vakıf kültürü, kadim medeniyetimizin paha biçilemez miraslarından biri olarak günümüze kadar ulaşmış bir kültürdür. Bu kültürün mihenk taşı, yardımlaşma ve dayanışmadır. Bu mihenk taşının yeri, şefkat ve merhamet ile sağlamlaşmakta, güçlenmektedir. Vakıflarımız, geçmişten bugüne ortaya koydukları gayret ve samimiyet ile nice hayatlara, gönüllere dokunmuştur ve dokunmaya devam etmektedir. Hem ülkemiz topraklarında hem de gönül coğrafyamızda nice eşsiz çalışmayı hayata geçiren vakıflarımız, hem milletimizin hem de çeşitli coğrafyalarda yaşayan toplumların gönlünü, muhabbetini kazanmıştır. Bu kazanım, hiçbir maddi kazanç ile elde edilemeyecek kadar kıymetli bir kazanımdır. Dayanışma ve yardımlaşma ruhunu güçlü bir şekilde yaşatan vakıf kurucuları, vakıf çalışanları ve yardımseverlere bu vesileyle bir kez daha şükranlarımızı ifade ediyoruz. Vakıflarımızı ve vakıf kültürümüzü yaşatmak geçmişe borcumuz, geleceğe karşı sorumluluğumuzdur.”
Aydın Kuyucak’ta vatandaşlar keşkek hayrında buluştu Aydın’ın Kuyucak ilçesine bağlı kırsal Azizabat Mahallesi’nde düzenlenen keşkek hayrında binlerce vatandaş bir araya geldi. Azizabat Mahalle Muhtarı Mustafa Özden öncülüğünde dördüncüsü düzenlenen keşkek hayrına Kuyucak Belediye Başkanı Uğur Doğanca, çevre mahallelerin muhtarları, mahalle sakinleri ve davetliler katıldı. Mahalle Cemiyet Alanında düzenlenen mevlidli keşkek hayrında konuklara keşkeğin yanı sıra turşu, pilav ve helva ikram edildi. “15 yıl önceki hayalimizi gerçekleştirdik” Kuyucaklıların yanısıra çevre ilçelerden de katılımın gözlendiği hayır etkinliğinin 4. defa düzenlendiğini ve geleneksel hale getirileceğini ifade eden Mahalle Muhtarı Mustafa Özden: “Muhtarlıkta ikinci dönemim ve mahalle halkımızın destekleri ile bu hayrımızı gerçekleştiriyoruz. Bizden önceki muhtarımızın başlattığı bu geleneği yaşatmak için çalışıyoruz. Vatandaşlarımıza ve Kuyucak Belediye Başkanımıza katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum. Kuyucak Belediye Başkanımız Uğur Doğanca ile 15 yıl öncesine dayanan bir hayalimiz vardı. Ben Azizabat Mahallemize Muhtar, o da Kuyucak’a Belediye Başkanı seçilmek için birbirimize söz vermiştik. Ben 5 yıl önce muhtar seçildim ama başkanımız o dönem seçimlere girmemişti. Şu an ise ikimizde verdiğimiz sözü tutmuş olduk. Dostluğumuzda devam ediyor. Öncelikle çok değerli başkanıma ve mahalle halkımıza çok teşekkür ediyor, hayrımızın Allah katında kabul görmesini diliyorum” dedi. Hem hayra iştirak etmek hem de mahalle halkını ziyaret etmek için etkinliğe katıldığını ifade eden Kuyucak Belediye Başkanı Uğur Doğanca: “Kültürel değerlerimizin eskiden beri yaşatıldığı Azizabat Mahallemizdeki geleneksel hayra katıldık. Bundan sonraki süreçlerde de bu tarz kültürel değerlerimize sahip çıkmak ve yaşatılması için katkıda bulunmak amacıyla var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Mustafa Muhtarımızla çok eskiye dayanan dostluğumuz var. Bir araya geldiğimizde söylediğimiz onun muhtar benim de belediye başkanı olma hayalimiz vardı. Ama o beni beklemedi ve bir dönem önce muhtar oldu. Ben ise bu seçimlerde başkan seçildim. Geçmişten gelen bağımız ise devam ediyor. Kendisine ve bize görevlerimizin hayırlı olmasını diliyorum” dedi.
Kırıkkale 27 yaşındaki doktor ameliyatta can vermişti, ailesinden şoke eden iddia Kırıkkale’de 27 yaşındaki Dr. Melike Sargın İlhan, görev yaptığı Tıp Fakültesi Hastanesi’nde girdiği böbrek taşı ameliyatında hayatını kaybetti. 23 Nisan günü resmi tatilde kızlarının ameliyata alındığını belirten acılı aile, ameliyatı uzman doktorlar yerine asistanların yaptığını iddia ederek, Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı’nda uzmanlık eğitimi alan Dr. Melike Sargın İlhan, 23 Nisan Salı günü görev yaptığı kurumda böbrek taşı ameliyatına girdi. Asistanlar tarafından yapıldığı iddia edilen ameliyatta, Dr. Melike 6 saat süren ameliyatın ardından entübe edildikten sonra hastanede hayatını kaybetti. 27 yaşındaki Melike’nin babası Halil İbrahim (60) ve annesi Hülya Sargın (51) ise ameliyata giren asistan doktorlar hakkında Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulundu. Genelgeye dikkat çekildi Aile tarafından "taksirle ölüme sebebiyet verme" suçundan açılan dava evrakında, Sağlık Bakanlığı’nın yayımladığı "B.10.0.THG.0.10.00.02-251-99-12894" sayılı genelge hatırlatıldı. 2011 tarihli genelgede, "Sağlık Bakanlığı’nın genelgesi uyarınca hiçbir asistan doktor, henüz almadığı bir diplomanın ameliyatını gerçekleştiremez. Uzmanlık bilgi ve becerisi gerektiren her türlü müdahale ve tıbbi uygulamaların mutlaka ilgili eğitim sorumlusu veya uzman sorumluluğunda ve nezaretinde yapılmalıdır" ifadeleri yer alıyor. Baba Halil İbrahim Sargın, İHA muhabirine, ameliyat sırasında uzman doktorların olmadığını iddia ederek, ameliyatı yapan üroloji ve anestezi asistanlardan şikayetçi olduklarını söyledi. "Biz çok acılıyız" Entübe edildikten sonra kızının hayatını kaybettiğini anlatan Sargın, "Acildeki doktorlar ’üroloji doktorlarına haber verelim’ dedi. Üroloji doktoruyla konuştular. ’6 milimetre taş var, çok basit bir şekilde bu taşı alırız’ dediler. Saat 10.00’da içeriye aldılar. Çocuğum bir türlü dışarıya çıkmadı. Doğru dürüst bilgi de vermediler. Bize öldükten sonra haber verdiler. Ankara’dan tanıdık doktorları çağırdık. Onlar geliyor, bunların ilgili uzmanı Anabilim Dalı Başkanı gelmiyor. Ameliyatı yapanlar, üroloji asistanı ve anestezi asistanı. Sonra geldiler, ortalığı toplamaya çalıştılar ama bir türlü toparlayamadılar. Çocuğu orada entübe ettiler, sonra da öldü. Biz çok acılıyız, başkaları yaşamasın. Savcılığa şikayetçi olduk" dedi. "Melike’min 1 saatlik ameliyatı oldu 6 saat" Resmi tatilde kızını ameliyata aldıklarını ifade eden anne Hülya Sargın da, "Ameliyatın olacağını söylediler. 23 Nisan’da da ameliyata giriyor, resmi tatildi. Bir saatlik ameliyat oldu, 6 saat. Benim kızımı öldürdüler. Hısımım ile beraber bekliyorum. ’Mine, ben buradan kaçacağım, Melike’min 1 saatlik ameliyatı 6 saat oldu. Ben gideceğim kızımı oradan alacağım’ dedim. Aradan bir süre sonra güvenlikler geldi. Beni odaya götürdüler. Dediler ki ’kızın entübe oldu.’ Bir böbrek taşından entübe olur mu? ’Entübe oldu’ dediler" şeklinde konuştu. "Benim kızım ihmalden öldü" Kızının ihmalden hayatını kaybettiğini iddia eden Sargın, "Oradaki doktorlar beni kızımın yanına götürdü, benim o zayıf yavrum olmuş kocaman. O kadar acı ki benim kızım geri gelmeyecek. Ama başkalarının annesi de babası da yanmasın diye bu konunun sonuna kadar arakasındayım. Güvenlik sarmış, o narkoz veren doktorlar geliyorlar, ’sakın bana o kelimeyi kullanmayın’ dedim. ’Başımız sağ olsun’ dedi. Benim kızım ihmalden öldü, ben hastaneden şikayetçiyim" diye konuştu.