GENEL - 21 Mayıs 2018 Pazartesi 15:45

Evinde istiridye mantarı yetiştiriyor

A
A
A
Evinde istiridye mantarı yetiştiriyor

Bitlis’in Güroymak ilçesinde yaşayan 32 yaşındaki bir girişimci, evinin deposunu istiridye mantarı bahçesine çevirdi.

Bitlis’in Güroymak ilçesinde yaşayan 32 yaşındaki bir girişimci, evinin deposunu istiridye mantarı bahçesine çevirdi.


Serdar Can isimli girişimci, deponun tavanına monte ettiği askılıklardaki dev poşetlerdeki buğday samanı içerisinde yetiştirdiği mantarlara gözü gibi baktığını belirtti. Yemekten büyük zevk aldığı mantarı, şimdi kendi üretip pazara sunacağını dile getiren Can, son dönemde çiftçilerin büyük rağbet gösterdiği istiridye mantarı yetiştiriciliği projesini kendi imkanları ile hayata geçirdiğini kaydetti. B vitamini ile demir, bakır ve fosfor gibi mineralleri bünyesinde barındıran istiridye mantarını Güroymak’ta ilk kez yetiştiren Can, evindeki depoyu da mantar tarlasına çevirdi.


Bu konuda çok geniş bir araştırma yaptığını belirten Can, istiridye mantarı yetiştirmek için poşetler içerisine sterilize edilmiş buğday samanına tohum bırakılması yöntemini seçtiğini söyledi.


İstiridye mantarının buğday sapı, kepek ve talaştan oluştuğunu ifade eden can, “Mantarlar bir aylık kuluçka süresinden sonra yeşermeye başlar. Her bir torbadan yaklaşık 3 hasatlık verim alınır. Ailemin de desteği ile depo olarak kullandığımız alanı gerekli tadilatı ve düzenlemeyi yaptıktan sonra mantar yetiştireceğimiz torbaları asmaya başladık. İnşallah bir ay gibi bir süre sonra hasada başlayacağız. Burada yetiştirdiğimiz mantarları ise marketlere ve hal esnafına pazarlayacağız” ifadelerini kullandı.


İstiridye mantarı yetiştirebilmek için birçok aşamanın titizlikle geçilmesi gerektiğini anlatan Can, mantarların ilk andan itibaren çocuk gibi ilgi istediğini vurguladı. Can, poşette mantar yetiştiriciliği hakkında da şu bilgileri aktardı:


“Kullandığımız yöntem, mantar tohumlarının şeffaf poşetlere doldurduğumuz dezenfekte edilmiş buğday samanı (kompost) içerisine ekilmesini öngörüyor. Kompost hazırlanması için genelde talaş, saman, buğday sapı ya da pamuk kullanılıyor. Yetiştirilirken kimyevi ilaç kullanıldığı için pamuğu tercih etmiyoruz. Buğday samanlarını, dev kazanlarda 80 derece suda kaynatıyoruz. Böylece pastörizasyonu sağlamış oluyoruz. Daha sonra serip belli oranda kurutuyoruz. Uygun nem oranına ulaşan samanları şeffaf poşetlere dolduruluyor ve tohum ekimini yapıyoruz. Ağzını bağladığımız poşetlere, steril çivilerle delikler açıyoruz. Mantar üretmeye hazır hale gelen poşetler, iple kuluçkaya bırakılacakları ortama tavandan asılıyor. Son olarak da ortam karartılıyor. Yaklaşık bir ay boyunca hiç güneş ışığı görmüyor.”


İstiridye mantarının şifa kaynağı olduğunu da dile getiren Can, “Kalp ve damar rahatsızlıklarına, şeker ve kolesterol hastalıklarına, sindirim sistemi rahatsızlıklarına ve sayamadığım birçok hastalığa şifadır. Ayrıca diyet yemeğidir. İnşallah 40 gün sonra her bir poşetten 5 kilo mantar elde edeceğiz. Bu mantarları da Güroymak ve çevre ilçelerde pazara sunacağız. Bu üretimin ev ekonomimize önemli katkı sağlayacağını düşünüyoruz. En büyük dileğim ise, bu tekniği daha büyük alanlarda en son teknik ve modern yöntemlerle yapabilmek. Mantar, son dönemde büyük rağbet görüyor. İçindeki vitaminler ve mineraller yönünden eşsiz bir ürün. Pazar sıkıntısı yaşayacağımızı düşünmüyorum” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Lise öğrencileri savunma sanayiine 200’den fazla parça üretiyor Konya’da özel program ve proje uygulayan okul olarak kurulan meslek lisesinde, öğrenciler savunma sanayi için 200’den mekanik parça üretimi yapıyor. Lise öğrencileri savunma sanayi alanında bir şeyler üretmeninin gururunu yaşarken, ileride daha büyük görevler almayı hedefliyor. Konya Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Mehmet Tuza Pakpen Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde öğrenci ve öğretmenler savunma sanayi için mekanik parça üretimi yapıyor. 200’den fazla parça üretilen okulun Makine Teknolojileri Alanı Savunma Mekanik Sistemleri Dalı’nda insansız hava araçları için bazı mekanik parçalar da üretiliyor. “Hepimiz güzel yerlere gelebilir ve güzel işler başarabiliriz” Türkiye’nin savunma alanında gelecekte kendine düşen görevleri üstlenmek istediğini anlatan 11. sınıf öğrencisi İrem Yüceloğlu, “İnsansız Hava Araçları bizim ülkemizin geleceği, biz de bunun parçalarını üretmekten gurur duyuyoruz. Büyük bölümlerini üretmesek bile küçük bölümlerinde katkımız olması, faydalı olmak bize gurur veriyor ve mutlu oluyoruz. Sonuçta ülkemize, insanlarımıza faydalı işler yapıyoruz. Bu okulun ve yaptıklarımızın parçası olmak mutlu hissettiriyor, mesleğimizi ve okulumuzu seviyoruz. Umarım ileride de bu okulun faydaları ile birlikte güzel yerlere gelebiliriz. İHA’lar için gerçekten daha çok çalışabiliriz. Bu alanda ne kadar çalışabilirim bilmiyorum ama yine de ülkenin geleceği veya savunmasının geleceği için bir şeyler yapmakta her zaman görevimi üstleneceğim. Savunmanın bir parçasında çalışmak güzel hissettiriyor. İlla ki güzel yerlere gelebilir ve güzel işler başarabiliriz. Sonuçta biz bir yerden başlamalıyız ki bu devam etsin. Bu yüzden bu yolda ve bu hedefte gidiyoruz. Umarım hedefimize ulaşırız” dedi. İlerleyen dönemlerde savunma alanında mühendis olmak isteyen 11. sınıf öğrencisi Eymen Efe Şanlı da, “Kesinlikle vatan için burada çalışmak bizi çok gururlandırıyor. Ailemiz açısından, kendi açımızdan olsun veya dışardaki arkadaş çevremizde olsun her zaman bir adım önde hissediyorum kendimi. İlerideki hedeflerim tabii ki buradan mezun olduktan sonra iyi bir mühendislik üniversitesine gitmek, iyi bir mühendis olarak yine savunma sanayi alanında vatan için iyi görevler yapmak istiyorum” şeklinde konuştu. 11. sınıf öğrencisi Eren Evren ise, “Bizler ileride milli savunma alanında çalışmak isteyen öğrenciler olduğumuz için burada İHA’lara parça üretmenin katkısı şu şekilde oluyor: bizler bu parçaların cad ve cam işlerini bilgisayar üzerinden yaparken aynı zamanda CNC üzerinden de üretime yöneliyoruz. Bu üretimler ileride mühendislik eğitimiyle de kendimize katacağımız gelişimlerle beraber çok iyi şekilde vatana hizmet etmemizi sağlayacak” ifadelerini kullandı. “Sadece bu işi severek yapabilecek öğrencileri bekliyoruz” Savunma Mekanik Sistemleri Atölyesinin kurucu şefi ve makine alan öğretmeni Ali Demir, “Burada özellikle bizim savunma sanayine dışarıdan iş alıp yapmamızın en büyük sebebi; sahada kullanılan ekipmanları öğrencilerin görmesi, yani parça tasarlanırken, üretilirken sahanın ne olduğunu bilerek yapsınlar. Bazı öğrencilerimizi test uçuşlarında saha görevlerini görsünler diye İHA uçuşlarına da götürdüğümüz oluyor. Gelecekteki amacımız; birkaç tane daha İHA veya İKA İnsansız Kara Araçlarının parçalarını burada bulundurup, onlar üzerinden de çalışma yapmak gibi bir planımız var. Öğrencilerimizin burada eğitim görmek için liselere geçiş sınavında 400 civarında bir puan almaları gerekiyor. Daha açık söylemek gerekirse yüzde 15’lik dilime girmeleri gerekiyor. Çünkü adrese dayalı bir okul değil okulumuz, imtihanla öğrenci alıyor. İkinci olarak mekanik imalatı sevmeleri gerekiyor. Yani bunu kendilerine sormaları gerekiyor, ’ben bu işi severek yapabilir miyim?’ Biz öğrencilerimizde aldığı not dışında herhangi bir teknik veya bilgi alt yapısı beklemiyoruz. Sadece bu işi severek yapabileceğini düşünen öğrencileri bekliyoruz” diye konuştu.
Tokat Din hizmetlerinde etkili iletişim ve medya kullanımı semineri Tokat İl Müftülüğü tarafından "Din Hizmetlerinde Etkili İletişim ve Medya Kullanımı" konulu seminer düzenlendi. Prof. Dr. Ali Büyükaslan konuşmacı olarak katıldığı seminere, Kur’an Kursu Öğreticileri, İmam Hatip, Müezzin Kayyımlar ve daire personeli katıldı. Seminerin açılış konuşmasını yapan Tokat İl Müftüsü Esat Yapıcı, Din Hizmetlerinde iletişimin ve medyanın önemini vurguladı. Yapıcı; “Dinimizi en doğru şekilde insanlara ulaştırmak için etkili iletişim ve medya kullanımı çok önemlidir. Bu alanda yapılan çalışmalar sayesinde din hizmetlerimiz daha geniş kitlelere ulaşmakta ve daha etkili bir şekilde sunulmaktadır” dedi. Prof. Dr. Ali Büyükaslan seminerde yaptığı konuşmada din hizmetlerinde etkili iletişim ve medya kullanımı için ipuçları verdi. Büyükaslan, din görevlilerinin hedef kitlelerini iyi tanımaları, doğru iletişim kanallarını seçmeleri ve medya araçlarını etkin bir şekilde kullanmaları gerektiğini söyledi. Büyükaslan ayrıca din görevlilerinin etik değerlere de dikkat etmeleri gerektiğini ve yanlış bilgi yaymaktan kaçınmaları gerektiğini vurguladı. Seminer, din hizmetlerinde etkili iletişim ve medya kullanımı konusunda katılımcılara önemli bilgiler kazandırdı. Katılımcılar, seminerde aldıkları bilgiler ışığında çalışmalarını daha da geliştirmeyi amaçladıklarını ifade ettiler.
Denizli Teknoloji bağımlılığı çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkiliyor Acıpayam İlçe Sağlık Müdürlüğüne bağlı Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Çocuk Gelişimcisi R. Mukaddes Sarıkaya, teknoloji bağımlılığının çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebileceğine dikkati çekerek çocuklarda teknoloji bağımlılığı ile ilgili ebeveynlere ve öğrencilere önerilerde bulundu. Bu yüzyılda, çocukların teknolojinin içine doğduğunu ifade eden Acıpayam Sağlıklı Hayat Merkezi Çocuk Gelişimcisi R. Mukaddes Sarıkaya, ailelerin de sağlıklı bir denge içinde çocuklara teknolojiyi kullandırmalarının ve rehberlik etmelerinin önemli olduğunu söyledi. Sarıkaya, “Günümüzde teknoloji hayatımızın her alanında yer almaktadır. Özellikle bu çağın çocukları artık teknolojinin içine doğuyorlar. Biz yetişkinler dijital göçmenlerken çocuklarımız artık dijital yerliler. İnternet, bilgisayar ve cep telefonu olmayan bir hayatı hiç tanımıyorlar. Bu noktada hedefimiz teknolojiyi sıfırlamak değil, sağlıklı bir denge içinde çocuklarımızın teknolojiyi kullanmalarını sağlamak ve rehberlik etmektir. 0-3 yaşta sıfır ekran konusu en önemli nokta. Beyin gelişiminin en hızlı olduğu bu dönemde çocuğun ekranla teması hiç olmamalı. Bu yaş döneminde bolca karşılıklı oyunlar, bolca doğayla temas çok önemlidir. Karşılıklı iletişimin olduğu görüntülü konuşmalar olabilir fakat kısa süreli olmalı. Çocuklar, babaanne, dede, anneanne gibi sevdikleriyle arada görüntülü konuşabilirler” dedi. Sarıkaya, çocukların erken yaşlardan itibaren teknolojiye maruz kalmalarının, bu teknolojik araçları aşırı kullanmalarına ve bağımlılık geliştirmelerine neden olabileceğini belirterek; “Bu durum, çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini olumsuz etkileyebilir. Mesela, ekranlara çok fazla zaman ayırmak, çocukların gerçek dünyadaki sosyal etkileşimlerden uzaklaşmasına ve duygusal becerilerini geliştirmekte zorlanmalarına, çocukların fiziksel aktivitelerden uzaklaşmasına ve obezite gibi sağlık sorunlarıyla karşılaşmalarına neden olabilir. Ayrıca, uzun süre ekran karşısında oturmanın göz sağlığı üzerinde de olumsuz etkileri olabilir. Çocukların dikkat ve konsantrasyonlarını olumsuz yönde etkileyebilir. Gece geç saatlere kadar teknoloji kullanımı, uykusuzluğa ve dolayısıyla okul performansında düşüşe sebep olabilir” şeklinde konuştu. Ebeveynlere ve Öğrencilere Tavsiyeler Teknoloji kullanımı konusunda ebeveynlere ve öğrencilere tavsiyelerde bulunan Sarıkaya, şu önerilerde bulundu: “Ebeveynler, çocukların günlük teknoloji kullanımını belirli bir süreyle sınırlayabilir. Bunun için bir ekran süresi takvimi oluşturabilirler. 3 yaştan sonra yaş10 dk şeklinde ekranı hayatlarına dahil edebilirler. Çocukların teknoloji dışında da zaman geçirebilecekleri çeşitli aktiviteler sunabilirler. Kitap okuma, açık havada oyun oynama, resim yapma, yüzme, spor aktiviteleri, ilgi ve yeteneklerine göre kurslara yönlendirebilirler. Ebeveynler de kendi teknoloji kullanımlarını kontrol altında tutmalı ve çocuklara rol model olmalıdır. Ailecek kurallar oluşturup, belirlenen kurallara uyulmalıdır. Teknoloji yerine aile içi iletişime ve etkileşime daha fazla önem vermeli, ortak aktiviteler planlayarak birlikte vakit geçirilmelidir. Öğrenciler ise; günlük olarak ne kadar zamanlarını teknolojiyle geçireceklerini belirleyip, bu süreyi kontrol altında tutmalıdırlar. Ders çalışma, sosyal etkileşim ve diğer aktiviteler için yeterli zaman ayırmalıdırlar. Gerçek hayatta sosyal etkileşimlerini arttırmalılar, mutlaka hayatlarına ilgilerine göre aktiviteler ve kurslar eklemelidirler. Teknoloji kullanımının yanı sıra fiziksel aktiviteler de yapmaya özen göstermelidirler. Çünkü spor, yürüyüş veya egzersiz gibi aktiviteler, hem bedensel hem de zihinsel sağlığı destekler ve akademik başarıyı da olumlu etkiler”
Eskişehir Rektör Çolak, "Yunus Emre’nin anlattıklarının önemi bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır" Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamil Çolak, Yunus Emre’nin anlattıklarının öneminin, bugün; sevgi, barış ve birlik ihtiyacı içinde olan dünyamızda çok daha iyi anlaşıldığını belirtti. Çolak, Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası mesajında, "Eskişehir’in yetiştirdiği; Türk dili, kültürü ve medeniyetinin dünyaya armağanı olan Yunus Emre’yi bu yıl 6-12 Mayıs Yunus Emre Kültür ve Sanat Haftası’nda hepimize örnek olması temennisiyle anıyoruz. Yüzyıllardır insanlığı sevgi, kardeşlik ve hoşgörüye çağırmakta olan Yunus Emre, Türkçemizi ustaca kullanarak dillendirdiği şiirleriyle dilden dile, gönülden gönüle dolaşmakta, çağlara ve toplumlara ışık tutmaktadır. “Yaradılanı severiz, Yaradan’dan ötürü” sözü ile özetlenebilecek hayat felsefesi, düzgün karakteri ve yüksek insani değerleriyle bizlere mükemmel bir örnek olan Yunus Emre’nin anlattıklarının önemi, bugün; sevgi, barış ve birlik ihtiyacı içinde olan dünyamızda çok daha iyi anlaşılmaktadır. Bu düşüncelerle Yunus Emre’nin gönül dünyamıza kattığı güzelliklere tüm gönül kapılarının açılmasını temenni ediyor; birlik, beraberlik ve kardeşliği öğütlediği sayısız dizeleriyle Anadolu’dan tüm dünyaya seslenen büyük milli değerimiz Yunus Emre’yi sevgi, saygı ve minnetle anıyorum" diye belirtti.