GENEL - 23 Temmuz 2019 Salı 09:51

Van Gölü’ndeki Rus batıkları dalış turizmine kazandırılacak

A
A
A
Van Gölü’ndeki Rus batıkları dalış turizmine kazandırılacak

Ruslar tarafından yaptırılan ve 1915 yılında askeri mühimmat ile yük taşımacılığında kullanıldığı belirlenen Van Gölü’ndeki batık şileplerin dalış turizmine kazandırılması hedefleniyor.

Ruslar tarafından yaptırılan ve 1915 yılında askeri mühimmat ile yük taşımacılığında kullanıldığı belirlenen Van Gölü’ndeki batık şileplerin dalış turizmine kazandırılması hedefleniyor.


Türkiye’nin en büyük gölü olan 800 bin yıllık geçmişe sahip Van Gölü’nde bulunan Rus batıkları turizme kazandırılmaya çalışılıyor. Daha önce Adilcevaz ilçesinde göl içinde kale ve peri bacaları gibi yapıtlar bulunurken, daha sonra yapılan dalışlar ve araştırmalar üzerine de Ruslar tarafından yaptırılan üç adet 41 metrelik şilepler bulundu.


Bitlis’in Tatvan ilçesine bağlı Bağmeşe köyü civarında bulunan batığa dalış gerçekleştiren Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanı ve üyeleri, bu batığı fotoğraf ve video ile kayıt altına aldı. Rus batığını ilk olarak 1986 yılında gördüğünü belirten Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanı ve Profesyonel Dalgıç Cumali Birol, o dönemlerde batığın mendireğinin bir kısmının suyun dışında olduğunu kaydetti.


17 yaşlarındayken Van Gölü’nde Rus batığı olduğunu öğrenen Cumali Birol, “1986 yılında rahmetli babam yat imalatı yapıyordu. O yıllarda Tatvan ilçesine bağlı Bağmeşe köyüne bir tekne getirdik. Tekneyi teslim ettikten sonra Rus batığına gidelim dediler. Dolayısıyla ben şaşırdım. Van Gölü ve Rus batığı ne alaka dedim kendi kendime” dedi.



“33 yıl önce bu batığın bayrak direğine suyun dışından elimi vurmuştum”


Batığın bayrak direğinin 30 santimetre dışarıda olduğunu anlatan Birol, “1986 yılında elimi vurmuştum. Bu direğe o yıldan bu yana yine bu yıl ilk defa suyun yaklaşık 7 metre altında elimizi vurduk. Dolayısıyla mikrobilayitlerle başlayan bu serüvenimiz gerek Adilcevaz Kalesi, gerekse Adilcevaz peri bacaları mikrobiyalit türlerinden yaptığımız çalışmalar hakikaten çok büyük bir ilgi uyandırdı. Bu ilgi bizlerde bunları koruma altına almamız hissini uyandırdı. Özellikle mikrobiyalitlerin ve Rus batığının koruma altına alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün ki aldığımız görüntüler gerçekten harika görüntüler. Hava çok güzel, bundan dolayı görüş çok iyiydi. Bu aldığımız görüntüleri Kültür ve Turizm Müdürlüğümüz kanalı ile Kültür ve Turizm Bakanlığımıza sunacağız” diye konuştu.



“Şilepin zarar görmemesi için ulu orta herkesin gelip dalmasını istemiyoruz”


Dalış turizmine kazandırılması gereken şileplerin hiçbir şekilde zarar görmesini istemediklerini belirten Birol, sözlerine şöyle devam etti:


“Adilcevaz Kültür ve Sanat Derneği Başkanlığı olarak bu işe el attık, kısmetse bu işi sürdüreceğiz. Ulu orta buraya herkesin gelip dalmasını istemiyoruz. Çünkü gemiye zarar gelmesini istemiyoruz. Dolayısıyla 41 metrelik bu şilep hakikaten çok farklı bir şilep. Bizler dalış severler olarak Van Gölü Havzası’nın temiz kalması noktasında çok büyük çabalar sarf ediyoruz. Bu da Van Gölü Havzası’nın kendi kendini yenileme noktasında bizlere çok büyük bir haz veriyor. Fakat bizler insan olarak Van Gölü’ne çok zarar veriyoruz. Hele hele batıklara ve mikrobiyalitlere zarar verilmemesi noktasında büyük çaba gösteriyoruz.”



“Van Gölü’nün kıyısını fazla kullanamıyoruz”


1986 yılında batıkla alakalı herhangi bir yazılı tarihin olmadığını ifade eden Birol, “Biz buraya babamla ilk geldiğimizde sözlü tarih vardı, yazılı tarih yoktu. 1914 başlarında Bitlis’i işgale kalkışan Ruslar, bölgede Akdamar, Çarpanak ve Adar Adası’nda büyük kiliselerin olduğunu bizler biliyoruz. Van Gölü Havzası’nda o yıllarda çok büyük ticaret söz konusuydu. Yani Van Gölü’ndeki bugün ki ticaretle o gün ki ticaret arasında çok büyük farklılar görüyoruz. Eskiden karayolu yoktu. Ulaşım çok sıkıntılı olmasından dolayı göl çevresinde bulunan Adilcevaz, Ahlat, Tatvan, Gevaş, Edremit, Erciş, Muradiye ve Van olmak üzere gemilerle bu işler yapılıyordu. Dolayısıyla Ruslar burayı işgal ettikten sonra burada üç tane şilep yapıyorlar. Bu üç şilepte şu anda batık durumdadır. Buradaki batığımız 1958 yılında buruna çarpması sonucu kumsala geliyor ve burada batıyor. Gölün yükselmesi sonucu uç tarafı 7 metre, alt tarafı 23 metre derinlikte kıbleye paralel bir şekilde yatıyor. Bizim su altı turizmimiz canlanacak. Hele hele özellikle Bitlis ilinde üçte ikisi bağlı olan Van Gölü’nün kıyısını fazla kullanamıyoruz. Dolayısıyla büyük bir dalış okulu planlıyoruz ve aynı zamanda buranın su altı zenginliklerini dalış severlere açmak zorundayız. Çünkü su sporları ve dalış sporları için yurt dışına gidiliyor ve milyonlarca para harcanıyor. Oysaki Van’a ve Bitlis’e gelmek o kadar zor bir şey değil” şeklinde konuştu.



“Van Gölü’nün altındaki 41 metrelik devasa bir Rus gemisidir”


Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş ise geçmiş yıllarda Van Gölü’nün gerek yolcu taşımacılığında gerekse ticaret anlamında çok yoğun kullanıldığını belirtti. Rus batığının devasa bir tarihe sahip olduğunu ve üç medeniyet gördüğünü belirten Akkuş, “Van Gölü 800 bin yıllık büyük bir tarihe sahip. Geçmiş yıllara gittiğimiz zaman Van Gölü’ndeki taşımacılık olsun ulaşım olsun hep bu göl üzerindeki gemilerden sağlanıyordu. Bunu kitaplara baktığımız zaman çok net bir şekilde görüyoruz. Yani bundan 100 yıl geriye gittiğimiz zaman burada yüzlerce yelkenli teknenin olduğunu görüyoruz. Van Gölü 3 bin 712 kilometrekarelik yüzey alanıyla adeta bir deniz gibi. Geçmiş uygarlıklar hep yukarı deniz olarak adlandırmışlar. Fakat Van Gölü’nün ekonomiye tek katkısı balıkçılık yönüyle, yani gölde 12 bin tane balıkçı ve yılda 12 milyon dolarlık bir ciro söz konusu. Elimizde böylesine bir göl var, bunu dalış turizmi açısından kullanamıyoruz. Van Gölü çevresine yılda kaç dalgıç geliyor diye sorduğumuz zaman, 100-200 kişi ancak diyebiliriz. Ancak Van Gölü içerisinde birçok gizemi ve sırrı barındırıyor. Bu sırlardan birisi de bugün dalış yapmış olduğumuz Van Gölü’nün altındaki 41 metrelik devasa Rus gemisi. Rus gemisini Adilcevaz’da bulunan ve aynı zamanda baston ustası Cumali Birol’dan öğrendik. Çünkü Cumali Birol, Van Gölü’nün altındaki hemen hemen birçok gizemi biliyor. Elimizde devasa bir Rus batığı var ve adeta dün yapılmış gibi bugün ülkemizin diğer yerlerine gittiğimiz zaman dalış turizmini canlandırmak için tank batırıyoruz, gemiler batırıyoruz. Ama burada elimde devasa bir tarih yatıyor. Yani üç devri görmüş bir gemi. Rusları görmüş, Osmanlıları görmüş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni görmüş. Adeta 100 yıllık bir gemi değil de sanki geçen yıl yapmışsız gibi her şeyi ile sapa sağlam duruyor. İşte bunu bu bölgenin dalış turizmini canlandırma adına korumamız ve değerlendirmemiz lazım. Eğer bu değerleri kullanabilirsek, çok yakın bir zamanda şunu göreceğiz. Bitlis’te, Van’da, Adilcevaz’da onlarca dalış okulu açıldığını göreceğiz. Bu bölgede yenide bir sektör doğacak. Dışarıdan binlerce insan buraya gelecek, buradan binlerce insan ekmeğini yiyecek ve istihdam olacak. Bu elimizdeki güzellikleri ilk önce koruyarak sonrada dalış turizmine kazandırmamız lazım. Bugün burada bu geminin bütün fotoğraflarını ve görüntülerini kayıt altına aldık. Resmi kurumlarla paylaşacağız ve bununla ilgili faaliyetlerimizi devam ettireceğiz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van Van YYÜ’de “Kürdiyat Sempozyumu” düzenlendi Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Yaşayan Diller Enstitüsü tarafından bu yıl 5’inci kez “Kürdiyat Sempozyumu” düzenlendi. Van YYÜ Prof. Dr. Cengiz Andiç Kültür Merkezi’nde bugün başlayan sempozyumda, Molla Mahmud-i Bayezedi ve Alekssandre Auguste Jaba ile ilgili tebliğler sunulacak. Farklı ülkeler ve üniversitelerden akademisyenlerin katıldığı ve iki gün sürecek sempozyumun açılış konuşmasını yapan Yaşayan Diller Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yakup Aykaç, sempozyumun amacının Kürdoloji alanında önemli isimleri konuşup ve bu isimleri ileri tarihe taşımak olduğunu ifade etti. Bu yıl 5’incisini düzenledikleri Kurdiyat’ın bu yılki dizisinin Molla Mahmud-i Bayezedi ve Alekssandre Auguste Jaba temalı olduğunu vurgulayan Aykaç, “Kürdoloji alanında önemli çalışmalar yapmış iki önemli ismi konuşuyoruz. 19’uncu yüzyıl dediğimiz Osmanlının gerileme dönemidir. Sömürgeci devletlerin bu yönde faaliyetlerini geliştirdikleri bir yüzyıl oldu. Dönemin büyük devleti olan Rusya’nın klasik tarih kitaplarında okuduğumuz sıcak denizlere inme politikasında yol güzergâhında Karadeniz’in doğusunda bulunan en büyük milletlerden biri olan Kürtlerdir. Batılı bir akla sahip olan Rusya’nın önceden bu milleti etnografı olarak, kültürel, dilsel, tarihi olarak bütün yönleriyle tanıması gerekiyordu. Bu sırada Alekssandre Auguste Jaba, Erzurum Başkonsolosu oluyor. Erzurum’da bulunan Alekssandre Auguste Jaba’nın topladığı materyaller istihbarı doküman materyalleridir” dedi. Alekssandre Auguste Jaba’nın Molla Mahmud-i Bayezedi ile yollarının kesiştiğini söyleyen Aykaç, “Kürtlerin tanınması ile beraber Avrupa’da Kürtçe’nin akademik anlamda Farsça, Arapça ve Türkçeden farklı bir dil olduğu, tartışmaların alevlendiği bir dönemde Alekssandre Jaba’nın Molla Mahmud-i Bayezedi’nin Avrupa’da yayınladığı Kürtçe sözlükler ve kitaplarla Kürt dilini Avrupa’ya tanıtan önemli çalışmaların başından geliyor. Bundan dolayı Alekssandre Jaba, Kürt dili ve edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Sempozyumun amacı da bu koleksiyonları birer birer gün yüzüne çıkarmak olacaktır. Bugün burada bulunan bütün paydaşları ve hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum” ifadelerini kullandı. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Murat Kayri, Van YYÜ Yaşayan Diller Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Abdulhadi Timurtaş’ın da birer konuşma yaptığı sempozyumun 2 gün süreceği belirtildi.
Bursa Bağımlılıktan kurtulmayı balon uçurarak kutladılar Denetimli serbestlikten faydalanan 15-18 yaş arası suça sürüklenen çocuklar, bağımlılıktan kurtulmanın özgürlüğünü temsilen balonları gökyüzüne bıraktı. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ve Nilüfer Belediyesi işbirliğinde ’Artık Bağımlı Değilim’ projesi tamamlandı. Proje çerçevesinde Nilüfer Belediyesi Bağımlılıkla Mücadele Birimi işbirliği ile denetimli serbestlik tedbiri altında bulunan ve madde kullanımı olan çocukların rehabilitasyonuna yönelik çeşitli çalışmalar yürütüldü. Bu çerçevede Psiko-Sosyal danışmanlık hizmeti ile çocuklara bireysel mentörlük hizmeti verilerek sorun çözme becerileri ve madde kullanımı ile baş edebilme stratejilerine yönelik becerileri geliştirildi. Kültürel geziler, tiyatro, ritim atölyesi gibi sosyal ve kültürel etkinlikler vasıtasıyla boş zamanları yapılandırılan gençlerin alternatif hayat becerileri geliştirilerek madde kullanımından uzaklaşmasına katkı sağlandı. 2023 Haziran ayında başlayan projede süreci başarı ile tamamlayan çocuklarla birlikte Nilüfer ilçesi Gölyazı Mahallesinde yapılan kapanış programına Denetimli Serbestlikten Sorumlu Cumhuriyet Başsavcısı Tuncay Sümbül, Denetimli Serbestlik Müdürü Cihat Çanak, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin, Nilüfer Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürü Erkan Arslan, Nilüfer İlçe Sağlık Müdürlüğünden Dr. Deniz Arıkan ve Dr. Elif Soyer, Nilüfer Belediyesi Bağımlılıkla Mücadele Birimi çalışanları, suça sürüklenen çocuklar ve çocukların aileleri katıldı. Kahvaltı ile başlayan programda desteklerinden dolayı Nilüfer Belediyesi Başkan Yardımcısı Okan Şahin’e ve Nilüfer Belediyesi Sosyal Destek Hizmetleri Müdürü Erkan Arslan’a suça sürüklenen çocukların kendi yaptıkları Türk Bayrağı motifli Filografi eserleri hediye edildi. Nilüfer Belediyesi tarafından da çocuklara hediyeler verildi. Kahvaltı sonrası balonlar eşliğinde kortej yapılarak Gölyazı Köprüsü’ne giden katılımcılar, bağımlılıktan kurtulmanın özgürlüğünü temsilen balonları gökyüzüne bıraktı.
Ankara Saplantılısı tarafından öldürüldüğü iddia edilen kadın son yolcuğuna uğurlandı Ankara’da, kendisine saplantılı olduğu ileri sürülen adam tarafından silahla öldürülen kadın son yolcuğuna uğurlandı. Çankaya’da dün meydana gelen olayda, S.Ö. (42), iddialara göre takıntılı olduğu Serap Doğan’ı (45) tabancayla öldürdükten sonra aynı silahla intihar etti. Öldüren Doğan için Karşıyaka Mezarlığında yer alan Ahmet Efendi Camisinde ikindi namazını müteakip cenaze namazı kılındı. Öldürülen kadının cenazesi, namazın ardından gözyaşları içinde defnedildi. Vergi Başmüfettişi olan Doğan’ın cenazesinde ailesi, yakınları ve iş arkadaşları yer aldı. “Saldırgan eve balkondan gizlice girip, 3 saat boyunca kadını rehin almış” Olayla ilgili konuşan Vergi Müfettişleri Derneği Genel Başkanı Fatih Mustafa Olcay, Doğan ile S.Ö. arasındaki sevgililik durumunun gerçeği yansıtmadığını belirterek şunları dedi: “Bir katil sebebiyle üstadımızı kaybettik. Kendisi geçen sene gittiği görevden dolayı tanışmış olduğu bu takıntılı şahıs, arkadaşımızın peşini bir türlü bırakmadı. Ailesini ve kendisini öldürme tehditlerinde bulunmuş ve Serap hanımı sürekli takip etmiştir. Bununla da kalmayıp para da istemiş. Öldürülen arkadaşımızın bu konuda şikayeti de vardı. Üstadımızı korumaya gayret gösterdik. Koruma kararı son günlerde uygulanabildi. Oysa ki 4 aydır koruma kararı talebi vardı. Bu korumanın bu kadar gecikmesini acı verici olarak değerlendiriyorum. Üstadımızın, kendisini öldüren şahısla herhangi bir sevgililik durumu yoktur. Saldırgan eve balkondan gizlice girip, 3 saat boyunca kadını rehin almış. Bunun neresi sevgililik.” Vergi Müfettişleri Derneğinden olayla ilgili açıklama Vergi Müfettişleri Derneğinden olayla ilgili yapılan yazılı açıklamada ise, “Bir takım haber sitelerinde ‘Ankara’da tartışma sonucu kadın vuruldu, erkek intihar etti’ başlıklı Vergi Başmüfettişi Serap Doğan’ın acımasızca katledilmesiyle ilgili Serap Doğan’ın katilinin onun sevgilisi olduğu yönünde kamuoyunu yanlış bilgilendiren birtakım haberler yayınlanmıştır. Bu çerçevede kamuoyunun ve camiamızın doğru bilgilendirilmesi adına aşağıdaki açıklamanın yapılmasına ihtiyaç duyulmuştur. Hazine ve Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına bağlı Ankara Vergi Kaçakçılığı-1 Denetim Daire başkanlığında görevli Vergi Başmüfettişi Serap Doğan’ı katleden şahıs onun sevgilisi değildir. Serap Doğan’ı acımasızca katleden şahıs, sürekli olarak Serap Doğan’ı rahatsız eden, onu takıntı haline getirmiş birisi olup aleyhinde uzaklaştırma kararı olmasına rağmen olay günü Serap Doğan’ın evine baskına gelmiş, ablasını rehin almış ve sonradan da Serap Doğan’ı acımasızca katletmiştir. Yapılan haberlerin içeriğinde Serap Doğan’ı katleden şahsın onun eski sevgilisi olduğu yönünde haberler yapılmışsa da bu haberlerin hiçbiri gerçeği yansıtmamaktadır. Serap Doğan kendisine takıntılı bir sapık tarafından yaşatılan bu vahşetin kurbanı olmuştur. Ülkemizde kadın cinayetleri maalesef kanayan yaramızdır. Olayla ilgili herhangi bir ihmalin olup olmadığı noktasında Vergi Müfettişleri Derneği olarak sürecin takipçisi olacağımızı bildiririz” ifadeleri yer aldı.