GENEL - 27 Ocak 2020 Pazartesi 12:11

Ahlat’tan Elazığ için yardım seferberliği

A
A
A
Ahlat’tan Elazığ için yardım seferberliği

Bitlis’in Ahlat Belediyesi tarafından Elazığ için başlatılan kampanya kapsamında toplanan yardımlar, belediye personelleri ve gönüllü vatandaşlar tarafından paketlenerek araçlara yüklendi.

Bitlis’in Ahlat Belediyesi tarafından Elazığ için başlatılan kampanya kapsamında toplanan yardımlar, belediye personelleri ve gönüllü vatandaşlar tarafından paketlenerek araçlara yüklendi.


Giyim, gıda, ısıtıcı ve battaniyelerden oluşan yardım malzemeleri, Ahlat Belediyesi tarafından temin edilen 2 tır ve bir kamyona yüklenerek Elazığ’a gönderildi. Yardım için yola çıkan araçlar Başkan Çoban ve beraberindeki vatandaşların dualarıyla uğurlandı.


Başlatılan yardım kampanyası hakkında açıklama yapan Ahlat Belediye Başkanı Abdulalim Mümtaz Çoban, “Öncelikle Elazığ ve Malatya’da gerçekleşen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifalar dilerim. Milletimizin başı sağ olsun. Geçmiş olsun. Müslüman bir toplumun bugünü dayanışma günüdür. Her bir nefer üzerine düşeni Allah için yapmak durumundadır. O kardeşlerimizin yaşadıklarını empati yaparak her birimiz hayatımızda onların yaşadığı gibi düşünmek mükellefiyeti ile hareket etmeliyiz. Devletimiz her bir noktaya ulaşarak gerekli müdahaleyi yaptı. Fakat bunu unutmayalım, evleri yıkılmayan ama evlerine giremeyen binlerce vatandaşımız var. Bizde bu sıkıntıları soğuk kış gününde vatandaşlarımızla paylaştığımızda hiçbir vatandaşımız bizi yalnız bırakmadı. Bu nedenle tüm Ahlatlı vatandaşımıza teşekkür ediyorum. Allah herkesten razı olsun. Patates üreten patates verdi, bakkalı gıda verdi, battaniye verildi, ısıtıcı gibi birçok malzemenin yanı sıra çiftçilerimiz sağ olsun 50 ton patates yardımında bulundu. Vatandaşlarımızın koliler halinde gıda getirdiğini gördük. 1 araç hesaplarken 3 tır ile yola çıkıyoruz. Belediyemizin bu çağrısına kulak vermeleri samimiyetle gösteriyor ki bu millet hiçbir şer grubunun oyununa fırsat vermez. Birliğine dirliğine ziyan getirmez. Devlet millet elbirliğiyle görüyorsunuz; Cumhurbaşkanımız, bakanlarımız, teşkilatlarımız tamamen oradalar. Elbirliğiyle dayanışma içerisindeler. Bizde burada aynı örneği sergiliyoruz. Rabbim orada afet yaşayan tüm kardeşlerimize acil şifalar ihsan etsin. Bizlerde kardeşlerimizin yaralarını sarmak için elimizden gelen ne varsa yapacağız. Bununla sınırlı kalmayacağız. İhtiyaç olması halinde tekrar yardım yapmaya hazırız. Tekrar herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.