GENEL - 18 Ekim 2017 Çarşamba 14:17

MAKÜ’de Çocuk İstismarı konuşuldu

A
A
A
MAKÜ’de Çocuk İstismarı konuşuldu

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç.

Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi (MAKÜ) Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Firdevs Savi Çakar, cinsel istismarın genellikle çocuğa en yakın kişi tarafından yapıldığını belirterek, "0-7 yaş istismar için risk grupları ara sıra giriyor çünkü kendilerini ifade edemiyorlar ve korkuyorlar" dedi.


Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Topluluğu (PDR) tarafından "Çocuk İstismarını ve İhlalini Önleme ve Çocuk Koruma Kanunu" konulu konferans düzenlendi. Konferansta, çocuğun sağlığını, zihinsel, fiziksel ve psikolojik gelişimini, benliğini olumsuz yönde etkileyen, başa çıkamadığı yıkıcı ve zarar verici hareket ya da davranışları kapsayan çocuk istismarı ve ihlali konusu ele alındı.



"Cinsel istismar genellikle çocuğa en yakın kişiler tarafından yapılır"


Konferans ve Sergi Salonunda gerçekleştirilen konferansta konuşan MAKÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi PDR Akademik Danışmanı Doç. Dr. Firdevs Savi Çakar cinsel istismarın genellikle çocuğa en yakın kişi tarafından yapıldığını belirterek, "Çocuk istismarını anlamadan korumamız mümkün değildir. Ortaya çıkarılması, önlenmesi ve koruma konusunda daha nitelikli olunması gerektiğini biliyoruz. Hem gelecekte çocukları istismar etmeme hem de başkaları tarafından istismar edilmesini önleme açısından özellikle öğretmen adaylarının bu konuda eğitim alması bizler açısından çok önemli. Burdur il merkezinde Çocuk Koruma Kanunu Koordinasyon Kurulu var. Üniversite de bu kurulun bir üyesi. Üniversite olarak kanunun yükümlülüklerini bilme ve anlatma adına yükümlülüklerimiz var. Bu amaçla yola çıktık. Cinsel istismar genellikle çocuğa en yakın kişiler tarafından yapılır ve tüm sosyoekonomik düzeylerde görülür. Çocuk istismarında en çok istismar edenler küçük yaş grubunda en çok anneler, erkeklerde biraz büyüyünce babalar ve okul döneminde ise öğretmenler istismar edebiliyor. İstismar kasıtlı eylemlerden oluşur. Çocuğun gelişim dönemi göz önüne alındığında onların hayal edebileceği, uydurabileceği, yalan söyleyebileceği durum değildir" dedi.



"Çocuklar istismarı tanımaz, durduramaz ve önleyemez"


Çocukların cinsel istismarı gelişim dönemleri nedeniyle fark edemediğini açıklayan Doç. Dr. Firdevs Savi Çakar, "Çocuklar istismarı tanımlama, durdurma, önleme yeterliliğine henüz sahip değildir ve gelişim dönemi özellikleri nedeniyle engelleyemezler. Özellikle 0-7 yaş istismar için risk grupları arasına giriyor çünkü kendilerini ifade edemiyorlar ve korkuyorlar. Çocuk istismarı ve ihmali uygulanma biçimlerine göre fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik olarak sınıflandırılabilir. Dünyada kadın ve erkeklerin yüzde 20’sinin geçmişte cinsel istismar, tacize maruz kaldığına dair dünya istatistikleri mevcut. Sadece kız değil erkek çocuklar da risk altındadır. Çocuklar cinsel istismarla ilgili doğruyu söyler. Atlatabilir ve iyileşebilirler. O yüzden yetişkinler çocuklara inanarak iyileşmesine yardımcı olabilirler. Bu yardım en iyi okullarda yapılır. Sınıf ortamı, arkadaşları ve öğretmenleri etkili iletişimle çocuklara yardımcı olabilirler. İstismarın nedenleri arasında toplum, aile, çocuk ve yetersiz yasal uygulamalar gibi faktörleri sayabiliriz. Pasif, bağımlı, içe dönük, kaygılı, korkulu, güçsüz, endişelerini dile getiremeyen, tehlike içeren davranışı tanımayan ve ifade edemeyen çocuklar yüksek risk gurubuna girmektedir" diye konuştu.



"Cinsel istismara uğrayan çocuklar korkarak susuyor"


İstismarın anlaşılma şekilleri üzerinde duran Doç. Dr. Çakar, "Davranışlarından, uyum düzeyinden, akranlarınla ilişkilerinden, küçük çocuklarda oyunlar ve oyunların içeriği, çizdikleri resimler önemli ipuçları verecektir. Sevdiklerini üzmek istememeleri, suçlanacaklarını düşünmeleri veya istismarı tarafından korkutulması çocukların susmasına neden olabilir. Öğretmenlerin istismarı önlemede iki temel rolü bulunmaktadır. Biri çocuğa uygulanan istismarı tanımlamak ve durdurmak diğeri ise kendisi çocuğu istismar etmeyerek olumlu bir model olmaktır" ifadelerini kullandı.



Çocuk dostu olmanın önemi


Burdur Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğünden Sosyal Hizmet Uzmanı Murat Girgin ise Çocuk Koruma Kanunu kadar çocuk dostu olmanın önemine değindi.


Murat Girgin, korunmaya muhtaç olduğu için özellikle çocuklar üzerinde durduklarının altını çizerek, "Bir ülkenin sosyal politikalara ne kadar önem verdiği gelişmişlik düzeyi ile de ilgilidir. Çocuk olmak başlı başına korunma ihtiyacını beraberinde getiriyor. Ancak koruma ihtiyacı içerisinde olmak daha özel bir durum olarak yasal çerçeveye dayandırılmıştır. Konu ile ilgili mevzuatlara gelince, medeni kanun, ceza kanunu, danışmanlık tedbiri kararlarının uygulama esaslarını, denetimli serbestlik hizmetleri ve ailenin korunması kanunlarını bilmemiz gerekiyor. Çocuk koruma kanununda bildirim yükümlülüğü bulunmaktadır. Çocuğun koruma altına alınması gereken durumları sosyal hizmet kurumuna bildirme yükümlülüğü vardır. Uygulamada en fazla sıkıntı yaşadığımız bildirme yükümlülüğüdür. Birçok sebepten ötürü bu gerçekleşiyor. Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi nedeniyle sıkıntı yaşayabiliriz. Bizlere gelen herhangi bir şikayeti bildirmek zorundayız. Sadece öğrendiğimizi raporlaştırıp bildirmekle yükümlüyüz, yargılama hakkımız yok. Bildirmediğimiz takdirde bizler de suç işlemiş gibi oluyoruz. Çocuklar bu gibi durumlarda danışmanlık, eğitim, sağlık, barınma ve bakım gibi konularda destek sağlanıyor" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Aksaray’daki küçük Adana’da geçim seracılıktan Aksaray’ın merkeze bağlı bin 300 nüfusa sahip Gücünkaya köyünde yaşayan köy halkı seracılık yaparak geçimini sağlıyor. Nüfusun yüzde 80’inin tarım ve hayvancılıktan geçimini sağladığı Aksaray’da her geçen yıl gelişen tarım ve hayvancılık büyümeye devam ediyor. Merkeze bağlı bin 300 nüfuslu Gücünkaya köyünde ise köy halkı seracılık yaparak geçimini sağlıyor. Hemen her evin önünde en az 2 adet sera bulunurken, köy halkı domates, salatalık, biber, patlıcan gibi tüm sebzelerin yanı sıra fide üreterek satışa sunuyor. Çocukluklarından beri seracılık yaptıklarını anlatan Serpil Ok (50), “Çocukluğumuzdan beri bu işi yapıyoruz. Köyümüzün ekmek teknesi, gelir kaynağı, bizim işimiz de bu. Anne, baba ve ebeden gelme bir meslek. Köyümüzün bütün halkı fidecilik yapar, sebzecilik yapar, seralarda domates, salatalık, biber yetiştirilir, fideler yetiştirilir. Köyümüzün işi bu” dedi. Gücünkaya köyünün ’küçük Adana’ olduğunu belirten İsmail Ok (59) ise, “Ben doğduğumdan beri, ebelerimizden, dedelerimizden öğrendiğimiz gibi bu işi yapıyoruz. Şimdi hala devam ediyoruz. Şubat ayında başlar Mayıs’ın sonuna kadar devam ederiz. Fide yetiştiriyoruz. Diğer günlerde de sebze üzerinde çalışırız. Yani burası küçük bir Adana. Bizim gelirimiz bu. Bütün köy geçimini sera üzerinden sağlamaktadır. Domates, biber, fasulye, salatalık, patlıcan gibi sebze üzerinde her şey burada yetiştirilir” diye konuştu.