EKONOMİ - 30 Mayıs 2017 Salı 10:46

Pert araca çıkarılan vergi borcuna yargı ’dur’ dedi

A
A
A
Pert araca çıkarılan vergi borcuna yargı ’dur’ dedi

İzmir’de, tek taraflı trafik kazasına karışan ve ağır hasarın oluştuğu aracı kasko poliçesinin yaptırıldığı sigorta şirketince perte ayrılan araçla ilgili Danıştay, vergi borcu çıkarılamaz kararı verdi.

İzmir’de, tek taraflı trafik kazasına karışan ve ağır hasarın oluştuğu aracı kasko poliçesinin yaptırıldığı sigorta şirketince perte ayrılan araçla ilgili Danıştay, vergi borcu çıkarılamaz kararı verdi.


Sigorta yetkililerinin yönlendirmesiyle perte ayrılan araç sigorta temsilciliğine teslim edildi. Yıllar sonra, perte ayrılan araca çıkarılan vergi borcuyla sarsılan sürücü, soluğu mahkemede aldı. Mahkeme, vergi borcunun silinmesi talebini reddetti. Devreye giren Danıştay, sürücünün tasarruf hakkı sigorta şirketine ait olan araç nedeniyle vergi ve benzeri mali yükümlülüklerle muhatap olmasının hukuk devletinde vatandaşın korunmaması sonucunu doğuracağına hükmetti. Yüksek mahkeme, yerel mahkeme kararının hukuka ve hakkaniyete uyarlık bulunmadığı kanaatine vardı. Emsal nitelikteki kararla, pert olup sigorta şirketine teslim edilen araca kaza tarihinden sonra çıkarılan vergi borçları araç sahibini bağlamayacak.


Davaya konu kaza, İzmir’de 23 Nisan 2006’da meydana geldi. Kaza sonrası ağır hasarın oluştuğu araç eksperin raporu ve yapılan inceleme sonrası perte ayrıldı. Aracın kasko poliçesinin yapıldığı sigorta şirketinin yönlendirmesiyle sürücü pert olan aracı, 22 Mayıs 2006’da sigorta temsilciliğine teslim etti. Aracın sigorta bedelini almak isteyen sürücü, Ödemiş 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde sigorta şirketi aleyhine dava açtı. 3 Aralık 2008’de kararını açıklayan mahkeme, aracın pert hale gelecek şekilde kaza yaptığını, araç hurdasının 22 Mayıs 2006 tarihinde sigorta şirketinin isteği ve kontrolü altında teslim alındığını, dolayısıyla davacıda olmadığından davacının gerçek zararı olan 26 bin 500 liralık bedelinin davalı sigorta şirketinden alınarak davacıya verilmesine hükmetti.


Araç bedelini almanın mutluluğunu yaşayan sürücü, perte ayrılan araca çıkartılan vergi borcuyla sarsıldı. Hemen İzmir 1. İdare Mahkemesi’ne müracaat eden sürücü, aracın kaza tarihi itibarıyla kasko sigortacısı olan sigorta şirketi adına tescil edilmesi ve aracın trafik tescil kaydının silinmesini talep etti. Mahkeme, her iki talebi de 2010 yılında reddetti. Hukuk mücadelesini bırakmayan sürücü, kararı temyiz etti. Dava dosyasını yeniden inceleyen Danıştay 15. Dairesi, pert olup sigorta şirketine teslim edilen araçların vergi borçlarına ilişkin örnek bir karara imza attı. Aracın kaza tarihi itibarıyla kasko sigortacısı olan şirket adına tescil edilmesi istemi yönünden verilen davanın incelenmeksizin reddine ilişkin kısmını onayan Daire, bir süre önce açıkladığı kararla, İzmir 2. İdare Mahkemesi’nin vergi borcunun silinmesi talebinin reddi yönünden verilen kararın bozulmasına hükmetti.



"Vatandaşın hakkı korunmalı"


Vatandaşın haksız işlemler karşısında korunması gerektiğine hükmeden Danıştay 15. Dairesi’nin karar metninde şu ifadelere yer verildi: "Aracın kaza sonucunda ağır hasara uğradığı ve araç hurdasının sigorta şirketinin isteği ve kontrolü altında şirkete teslim edildiği, aracın sigorta bedelinin de Mahkeme kararı sonucunda tahsil edildiği hususları ortadadır. Davacının 2006 yılından bu yana zilyetliğinde bulunmayan ve tasarruf hakkı sigorta şirketine ait olan araç nedeniyle vergi ve benzeri mali yükümlülüklerle muhatap olmasının hukuk devletinde vatandaşın korunmaması sonucunu doğuracağından; aracın davacı adına kayıtlı görünen trafik tescil kaydının silinmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka ve hakkaniyete uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu durumda dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken, davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Temyiz isteminin kısmen kabulü ile aracın trafik tescil kaydının silinmesi istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 13.05.2010 tarih ve 196552 sayılı işlem yönünden verilen davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.