ASAYİŞ - 20 Nisan 2018 Cuma 09:31

Afrin’de şehit olan Bursalı uzman çavuş operasyonu anlatmıştı

A
A
A
Afrin’de şehit olan Bursalı uzman çavuş operasyonu anlatmıştı

Afrin’deki Zeytin Dalı Harekatı’nın ardından bölgedeki mayın temizliği sırasında meydana gelen patlamada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Taner Çobanoğlu’nun Fırat Kalkanı operasyonundan sonra El Bab’ta yaşananları anlattığı ortaya çıktı.

Afrin’deki Zeytin Dalı Harekatı’nın ardından bölgedeki mayın temizliği sırasında meydana gelen patlamada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Taner Çobanoğlu’nun Fırat Kalkanı operasyonundan sonra El Bab’ta yaşananları anlattığı ortaya çıktı. Şehit Çobanoğlu, Bursa Hayat Gazetesine verdiği röportajda bölge halkının Türk askeriyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a duydukları güven ve sevgiyi anlattı.


Bugün Bursa’da cenazesi defnedilecek olan şehidin, Fırat Kalkanı Operasyonu sonrası uzun süre El Bab’ta görev yaparken Bursa Hayat gazetesine o bölgedeki durumu anlattığı ortaya çıktı. Bölgede Türklerin neden savaştığını da anlatan şehit Uzman Çavuş Taner Çobanoğlu, Suriyeli çocukların kendilerine gülümsemesini hayatı boyunca unutamayacağını söyledi. Çobanoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Ortadoğu’daki itibarına, gücüne burada bizzat şahit olduğunu dile getirdi.


Türk halkının ve askerinin izzetinin, şerefinin ve merhametinin kuşatıcılığından söz eden Uzman Çavuş, Suriye’nin yıkılmış kentlerinin cadde ve sokaklarında kendilerine merhametle el uzatan, sığınan bölge halkını gördüğünü söyledi. Mazlum insanların üzerine bomba yağdıranların, katledenlerin Haçlı zihniyetinin taşeronları, kiralık katilleri olduğuna dikkat çekti.



"Sessiz kalamazdık"


Bölgeye Suriye halkına zulmedenleri temizlemek için geldiklerini hatırlatan Bursalı Komando Uzman Çavuş, "Buraya endişe duymadan geldik. Askerlerin moralleri iyi durumda geldik. Bölgeye gelmeden önce biraz çekingenlik söz konusuydu. Acaba ne yapacağız, acaba ne ile karşılaşacağız. Aileler de endişe içindeydi ama bölgeye girip, yerimizi alınca destek ve silahlarımız arttıkça, havada uçaklarımız uçtukça, güvenimiz arttı. Emniyetli bir şekilde komutanlarımızla ilerledik, yeri geldi şehit verdik yeri geldi yaralı ama dimdik ayaktayız. DEAŞ denilen katiller sürüsünü etkisiz hale getirdik. Burada yaşanan drama, katliama, soykırıma sessiz kalamazdık, kalmadık da. Terör unsurları gücümüzü, halk ise merhametimizi gördü" dedi.


Zerre kadar endişe duymadıklarını kaydeden Uzman Komando, "Burada kafamızdaki düşünce şu yönde oldu; vatanımız için, topraklarımız için doğacak tehditlere aldırış etmedik. Çünkü biz, her yönden güçlüyüz, hem ruhen hem de elimizdeki malzeme anlamında. Geriye baktığımızda, yani 1 yıl öncesine; kendi topraklarımıza ateş açıldı, vatandaşlarımızı kaybettik. Bu işin önüne geçilmeliydi, devletimiz ve genelkurmay devreye girdi. Amaç Türkiye’nin huzuru; Suriye topraklarının ise güvenliği. Biz bunu başardık. Fırat Kalkanı ismiyle yürütülen operasyon sona erdi. Başka operasyon olup olmayacağına hükümet karar verecek. Ancak, Cumhurbaşkanımızın belirttiğine göre baharda farklı bir temizlik başlayabilir. Bizler şuan yıkılan, yakılan bombalanan evleri koruyoruz. Buralar temizlenecek, bölge komple halka açılacak şekilde inşa edilecek" dedi.



"Tayyip Baba"


Suriyelilerin Türk askerine olan sevgisi karşısında şaşkına uğradığını belirten Bursalı Uzman Çavuş, "Bölge halkının bize olan bakışı görülmeye değer. Bizi kahraman olarak görüyorlar. Başka bir şey daha söyleyeyim, Osmanlıyı biliyorlar. Sokaklarda, caddelerde bizi gördüklerinde sevinç gözyaşları döken dindaşlarımıza, Suriyelilere şahit oluyoruz. Cumhurbaşkanımıza ’Tayyip Baba’ diyorlar. Bir dilim ekmeği, suyu bizimle paylaşıyorlar. Bizlere yardımcı olmak için bir birleriyle yarışıyorlar. El Bab halkının bize olan güveni tam. Türk askerine karşı müthiş bir sevgi var. Türk askerini sığınacak bir kale olarak görüyorlar. Size bir örnek vereyim. Hangi askerin kucağına savaşta koşarak gelen çocuk gördünüz? Bizlerin kucaklarına koşarak gelen, hediyeler veren, birlikte oyun oynayan çocuklar var burada. Suriyelilerin bu adımı, bölge halkının güler yüzü bizlere güç verdi, moral oldu. Boyu 40 santim olan El Bab’lı çocukların Türk askeriyle el sıkışmasını, selam vermelerini ömrüm boyunca unutamam. Bu manzaralar bizim gücümüze güç kattı. Bunun en büyük sebebi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın burada çok sevilmesi, Ortadoğu’da itibar görmesidir. Türkiye’nin gücünü buraya geldiğimizde bir kez daha gördük. Şunu herkes bilsin, biz burada barışı tesis ettik, bizim tarihimizin sayfalarında zulüm ifadesini bulamasınız" diye konuştu.



"Ana babalar ağlamasın"


Türk halkının kendilerine büyük moral verdiğini hatırlatan Uzman Çavuş, "Günlerimiz 24 saat görevde geçiyor. Güvenlik ve gözetlemekle geçiyor. Bu süre içinde sosyalleşiyoruz, bu durumdan rahatsız değiliz. Önemli olan bölge halkının güvenliği. Tabi daha önemlisi, anne ve babaların ağlamaması.İhtiyaçlarımız karşılanıyor, hem de fazlasıyla. Türkiye’nin 81 ilinden yardım yağıyor Suriye’ye. TSK bütün imkanlarıyla seferber olmuş durumda. Rahatımız iyi ama sonuçta burada bir operasyon söz konusu. Burada şuanda çatışmalar durdu. Yurtlarını terk eden Suriyelilere huzur ortamı hazırlanıyor. Doğdukları topraklara geri dönmeleri için çaba sarf ediliyor" şeklinde ifadeler kullandı.



Hediye yağmuru


4 aydır bölgede halkın müthiş sevgisiyle karşılaştıklarını anlatan Bursalı Komando Uzman Çavuş, "Devletimiz ihtiyaçlarımızı karşılıyor. Her isteğimiz yerine getirilmesi için inanılmaz bir çaba söz konusu. Bir noktaya işaret etmek istiyorum, darbede yaşananlara bakınca halkın askere olan bakış açısının değişebileceğini düşündüm. Ancak buraya gelince anladım ki, Türk halkı iyiyi kötüyü ayırt ediyor. Bize, Türkiye’den adeta yağmur gibi hediyeler gönderiliyor. İnanın bazı akşamlar gözyaşlarıma hakim olamadığım oldu. Küçük çocukların mektupları geliyor. Bir okul üşenmemiş, gitmişler mağazadan hediyeler almışlar ve bize göndermişler. Yiyecekler, tatlılar, şirketlerin gönderdiği hediyeler, annelerimizin ördüğü eldivenler, yaprak sarmaları, börekler. Mesela çocuklar, kağıtlara resim çizmişler, duygu dolu ifadeler yazmışlar. İnanılır gibi değil" açıklamalarında bulundu.


Zeytin Dalı Operasyonunda görev alan Uzman Çavuş Afrin’de mayın temizleme sırasında gerçekleşen patlama sonucu şehit oldu. Şehidin cenazesi bugün Bursa’da kılınacak cenaze namazının ardından Hamitler Şehitliğine defnedilecek.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kocaeli Down sendromlu doğmuştu: Özel hastaneye 21 milyonluk tazminat şoku Kocaeli’de bebek bekleyen çift, hamilelik sürecinde başvurdukları özel hastanede dörtlü tarama testi talep etti. İstedikleri testlerin yaptırılmadığını iddia eden çift, doğumun ardından bebeklerinin down sendromlu olduğunu öğrendi. Hastaneye ve gebelik durumunu takip eden doktora dava açan çifte, 8 yıllık hukuk mücadelesinin ardından 21 milyon 289 bin 691 TL tazminat ödenmesine karar verildi. İzmit’te yaşayan Faruk (44) ve Serpil Gürdal (40) çifti, 2016’da ikinci kez bebek bekledikleri dönemde hamilelik süreciyle ilgili destek almak için ilçedeki özel bir hastaneye başvurdu. Gürdal çiftinin iddiasına göre dörtlü tarama testi talepleri doktorun, “Bana güvenmiyor musunuz? Bebeğiniz gayet sağlıklı, bu işin uzmanıyım” söylemleriyle gerek görülmemesi üzerine reddedildi. Hamilelik sürecinin 7’inci ayına giren Serpil Gürdal, bebeğin karnında hareket etmemesi sebebiyle eşi Faruk Gürdal ile hastanenin yolunu tuttu. Yapılan incelemenin akabinde Serpil Gürdal, bebekte bağırsak enfeksiyonunun yaşandığı öne sürülerek ameliyata alındı. Sezaryen ile dünyaya gelen erkek bebeğin yapılan tetkiklerin ardından down sendromlu olduğu belirlendi. Bunun üzerine Gürdal çifti konuyu mahkemeye taşıyarak, doktor ve hastaneden şikayetçi oldu. 21 milyonluk tazminat Kocaeli 1’inci Tüketici Mahkemesi’nde açılan dava 8 yılın ardından karara bağladı. Mahkeme, aileye 21 milyon 89 bin 691 TL maddi, 200 bin TL de manevi tazminat ödenmesine hükmetti. “İlk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı” Süreci anlatan Faruk Gürdal, “İlk çocuğumuzu Allah 8 yıl sonra nasip etti, sonrasında tüp bebek yaptık. İkinci çocuğumuz doğal yollardan geldi, hamilelik sürecinde üzerinde çok durduk. Özel bir hastaneye gitmek istedik. Aslında maddi durumumuz çok da iyi değildi, işsizdim. Özel hastanede insanlar özel ilgi bekler. 15 günde bir gidersiniz ense yapısı, kalp atışına bakarlar, fakat bunların hiçbiri fark edilmedi. Hamilelik sürecinin 7’nci ayında annenin mide bulantıları, düşük tehlikesi süreçlerini yaşadık. Çocuğun hiç kıpırdamadığını öğrendik. Tahlillerin tamamını yaptırmak istedik fakat ilk taramadan sonraki tahlillerimiz yapılmadı. Biz yapılmasını istemiş olmamıza rağmen yapılmadı. Doktorumuz ‘Bana güvenmiyor musunuz? Ben size ne söylüyorsam odur. Gerek yok bebeğiniz gayet sağlıklı’ dedi. ‘Hocam bu tarz sorunlar yaşıyoruz, problem olmaz mı?’ dediğimizde ise ‘Hayır ben bu işin uzmanıyım. Bana güvenmeniz gerekiyor’ dedi” ifadelerini kullandı. “8 yılın sonunda dava lehimize sonuçlandı” Eşinin hamileliğinin 8’inci ayında doğuma alındığını kaydeden Gürdal, “Sebebini sorduğumuzda bağırsak enfeksiyonu yaşadığını, ölüm tehlikesi olduğu için bir an önce alınması gerektiğini söyledi. İşin ucunda ölüm olduğu için biz de kabul ettik. 1 gün sonrasında ameliyata alındı ve down sendromlu olduğunu öğrendik. Biz down sendromunun ne olduğunu bilmiyorduk. Yoğun bir psikolojik baskı yaşadık. Psikolojik ve maddi süreci nasıl atlatırız diye çok düşündük. İyi bir aile bireyi olamam, iyi bir çocuk yetiştiremem düşüncesiyle dava açmaya karar verdik. 8 yılın sonunda dava çok şükür lehimize sonuçlandı” diye konuştu. "Emsal olmaktan mutluyum" Emsal niteliğinde bir karar çıktığını söyleyen Faruk Gürdal, “Karar lehimize sonuçlandı. Miktarı biz belirlemedik, maddiyatta gözümüz yok. 21 milyon TL lehimize sonuçlandı. Çok heyecanlıyım, çok mutluyum. Çocuğuma güzel bir gelecek hazırlayacağım için çok mutluyum. Türkiye’deki ailelere emsal olmaktan mutluyum. Çocuğumun eğitimi için harcayacağım. 8 yaşına geldi, hala bezleniyor. Konuşamıyor, çok geç yürüdü. 3,5 yaşında yürümeye başladı. 36 günlük yoğun bakım süreci vardı. Bu süreç bizi çok etkiledi. 35 gün yavrumuza kavuşamadık. Annesi boğazından hortum salarak beslemişti. Bu süreçler bizi çok yıprattı. O benim evladım, down sendromlu olduğu için bu davayı açmadım. Çocuğumun hakkı olduğu için bu davayı açtım” dedi.
Muş Muş’ta iki araçta silah ve uyuşturucu ele geçirildi Muş’ta düzenlenen operasyonda iki araçta uyuşturucu madde ve ruhsatsız silah ele geçirilirken, gözaltına alınan 3 kişi tutuklandı. Muş Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şubesi Müdürlüğü ekiplerince uyuşturucu madde ticareti ve sevkine yönelik yapılan çalışmalarda iki araçta silah ve uyuşturucu madde ile yakalanan 3 kişi, sevk edildikleri adli makamlarca tutuklandı. Muş Valiliğinden yapılan açıklamada, “Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce ilimize veya batı illerine uyuşturucu madde ticareti ve sevkine yönelik yapılan çalışmalarda uyuşturucu madde taşıdığı tespit edilen 2 araç ekiplerimiz tarafından takibe alınmış ve belirtilen araçlar durdurularak narkotik madde arama köpeği Thor eşliğinde arama yapılmıştır. Yapılan kontrollerde bin 53 gram metamfetamin maddesi, 13,4 kilogram skunk maddesi, 1 adet AK-47 piyade tüfeği, 2 adet şarjör, 4 adet 7,62 mm fişek ele geçirilmiştir. Konu ile ilgili olarak Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce 4 şüpheli şahıs TCK 188 kapsamında işlem yapılmak üzere gözaltına alınmış, ayrıca bu şüphelilerden 2’si hakkında Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğümüzce 6136 S.K.M suçundan adli işlem başlatılmış ve şüpheli şahıslar emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilmiş olup, 3 şahıs mahkemece tutuklanırken, 1 şahıs adli kontrol şartıyla serbest kalmıştır” denildi.
Ankara Adalet Bakanı Tunç: “Şu anda cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci var" Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci olduğunu belirterek, bunlardan bin 164 kişinin örgün eğitimde ön lisans, bin 269 kişinin de lisans eğitimi gördüğünü söyledi. Adalet Bakanı Tunç, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu toplantısına katıldı. Tunç, İstanbul Sözleşmesi yürürlülükten kaldırıldıktan sonra 2021 yılında 343, 2022’de 358, 2023’te 315, bu yıl içinde de şu ana kadar 107 kadın cinayeti yaşandığını belirterek, "Dolayısıyla hiç olmasın, yani bu noktada en aza indirelim. Türkiye olarak Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre bizim bölgemiz orta sıralarda gözüküyor. Ama bizim ülkemizde hiç kadın cinayeti olmasın, biz bunu temenni ederiz” ifadelerini kullandı. Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladıklarını ve meslek liseleri açtıklarını ifade eden Tunç, “Şu anda cezaevlerinde 65 bin 986 öğrenci var. Bunların tabii yaşı küçük olan da var, ileri yaşta olanlar da var. Açık öğretim ortaokulu okuyan var, 9 bin 389 kişi. Açık öğretim lisesi okuyan var, 43 bin 184 kişi. Açık öğretim fakültesi ön lisans ve lisans okuyan 6 bin 914 kişi var. Örgün eğitim ortaokula gidenler, örgün eğitim liseye gidenler; 494 kişi. Örgün eğitim ön lisans bin 164 kişi. Örgün eğitim lisans, yani gündüzleri üniversiteye gidiyor, akşamları cezaevine dönüyor. Okulda da kimse onun cezaevinde kaldığını bile bilmiyor, yani böyle insancıl bir ortam var. Cezaevlerinde bin 269 kişi lisans eğitimi görüyor. Yüksek lisans 61, doktora 21, uzaktan eğitimle ön lisans 38, uzaktan eğitimle lisans 91, Adalet Mesleki Eğitim Merkezi’nde 8 Mayıs itibarıyla bin 550 kişi şu anda mesleki eğitim görüyor. Çok programlı liselerde de 237 kişi” dedi.