GENEL - 24 Mayıs 2018 Perşembe 15:23

Dağakça Meydanı’na kavuşuyor

A
A
A
Dağakça Meydanı’na kavuşuyor

Osmangazi Belediyesi’nin her mahalleye bir meydan kazandırmak için başlattığı çalışmalar büyük bir hızla sürüyor.

Osmangazi Belediyesi’nin her mahalleye bir meydan kazandırmak için başlattığı çalışmalar büyük bir hızla sürüyor. Osmangazi Belediyesi tarafından Dağakça Mahallesi’nde yaptırılan meydan ve hizmet binası inşaatında sona gelindi. Dağakça Meydanı’nın yaz ayları içerisinde hizmete açılması planlanıyor.


Yapmış olduğu park ve meydanlar ile mahallelere nefes aldıran Osmangazi Belediyesi, Dağakça Mahallesi’ne modern bir meydan ve hizmet binası kazandırıyor. Proje kapsamında Dağakça Mahallesi’ne iki bina inşa ediliyor. 60 metrekare alan üzerine inşa edilen ilk bina, muhtarlık binası olarak kullanılacak. Dağakça Hizmet Binası ise 575 metrekare alan üzerine 3 katlı olarak inşa ediliyor. Hizmet binasının zemin katında depo, düğün ve toplantıların yapılabileceği çok amaçlı salon ile mutfak yer alacak. Birinci katta, köye gelen misafirlerin ağırlandığı, içerisinde mutfak ve banyonun bulunduğu misafirhane ve lokal bulunacak. Hizmet binasının ikinci katında ise köy kahveleri olacak. Amfitiyatro şeklinde 730 metrekare alan üzerine inşa edilen Dağakça Meydanı’nda ise vatandaşların oturacağı banklar ve çiçeklikler bulunacak. Ayrıca, meydana bakan kahvelerin yan tarafındaki alanda, vatandaşların yağmur ve güneşten etkilenmeden oturabilecekleri 75 metrekarelik çardak yer alacak.


Hizmet binası inşaatında sona gelindi


Bin metrekare alan üzerine inşa edilen Dağakça Meydanı ve hizmet binası projesi kapsamında inşaat çalışması devam eden hizmet binasının kaba inşaatı ve cephe kaplama çalışmaları tamamlandı. Zemin kaplama ve ince işçilik çalışmaları ise devam ediyor. Hizmet binasının inşaatının tamamlanmasının ardından Dağakça’ya değer katacak olan meydan için çalışmalar başlayacak.


Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, “Dağakça Meydanı ve hizmet binası projesi kapsamında üç katlı olarak inşa ettiğimiz hizmet binamızda muhtarlık, berber, dernek odası, 2 adet çok amaçlı toplantı salonu, lojman ve 2 köy kahvesi yer alacak. Kahvehanelerin önünde açık ve kapalı oturma alanlarının yer alacağı geniş bir meydan yer alacak. Hizmet binası ve meydan çalışmaları, çevre düzenlemeleri ile birlikte köye yepyeni bir görünüm kazandıracak” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.