GENEL - 14 Eylül 2018 Cuma 16:23

Bursa’da balık ölümleri protesto edildi

A
A
A
Bursa’da balık ölümleri protesto edildi

Bursa’nın İnegöl ilçesinde son zamanlarda artan balık ölümleri protesto edildi.

Bursa’nın İnegöl ilçesinde son zamanlarda artan balık ölümleri protesto edildi.


Bursa’nın İnegöl ilçesinde son zamanlarda yaşanan balık ölümlerinin sebebi belirsizliğini koruyor. İnegöl’e bağlı Kulaca Mahallesi’nde dere kenarında yapılan açıklamaya Doğa-Der üyeleri, İnegöl Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik, balık ölümlerinin yaşandığı mahallelerin muhtarları ile çok sayıda vatandaş katıldı.


Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği (DOĞADER) Başkanı Caner Gökbayrak, "İnegöl’de sadece 2018 yılı içinde farklı tarihlerde dört kez toplu balık ölümleri görüldü. 7 Mart Boğazköy barajında, 24 Temmuz Şipali, 3 Eylül Hasanpaşa, 5 Eylül Kulaca mahallelerinde toplu balık ölümleri oldu. Derelerimizi kirletenler bu güne kadar açıklanmadı. 30 yıl öncesine kadar suyunu içtiğimiz Kocadere’yi kirleten tesisler nedeniyle tarlalarımızı bile sulayamaz hale geldik. Oysa yüzyıllar önce bu dere buradan aktığı için köylerimiz buraya kuruldu. Tarlalarımızı bu dereden akan suyla sulamak zorunda kalıyoruz. Kuyu suyu giderek daha derine çekiliyor. Tarlalarımızın yanından akan Kocadere’nin suyunu kullanamamamız bizi endişelendiriyor. Madem deremiz bu kadar kirletecekti deremizin kenarına neden bu tesislerin yapılmasına izin verildi? Bu tesislerin yapılmasına izin verenler kirletilmesini de engellemek zorundadır" dedi.


Dereleri kirleten tesislerin, zehirli suları gece ya da hafta sonu gibi mesai saatleri dışında bıraktığını iddia eden Gökbayrak, "Devlet kurumları gelip örnek aldığında ise dereden akan su balıkları öldüren kirlilikten azaltılmış, balıklar ise kokmuş olmaktadır. Biz, Kulaca, Hasanpaşa, Şipalı, Bilalköy, Hamzabey ve Boğazköy köylüleri olarak deremizin üzerine kaplayan toplu balık ölümlerine neden olan tesislerin, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da korunmasını, konunun oldubittiye getirilerek örtbas edilmesini artık kabul etmeyeceğiz" diye konuştu.



"Derelerimiz eskiden pırıl pırıldı"


Kulaca Mahallesi’nde ikamet eden Resmiye Uğur ise "Bizim çocukluğumuzda bu derelerde büyüklerimiz buğday yıkarlardı. Biz de bu derelerde yıkanırdık. Sabah ezanlarında testilerimizi alıp annelerimiz dereye su doldurmaya gelirdi. Deremiz çok güzeldi. Şimdi ise bataklıktan giremiyoruz. Biz bunların cezalandırılmasını istiyoruz" dedi.


İnegöl Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik, derelerin eskiden pırıl pırıl aktığını ifade ederek, "Fabrikalar yapıldıktan sonra bunların ayarları kaçtı. İnegöl’de 7 tane dere bulunuyor. Derelerin içerisinde en temizi de bu deredir esasında. Bir kısmı Oylat tarafından bir kısmı Mezitler tarafında gelir. Bu balık ölümleri çok nadiren oluyor. Bu da demek oluyor ki buraya pislik salınıyor" şeklinde konuştu.


Yapılan konuşmaların ardından vatandaşlar dağıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.