GENEL - 11 Ekim 2018 Perşembe 19:06

Coşkunöz Eğitim Vakfı 30 yaşında

A
A
A
Coşkunöz Eğitim Vakfı 30 yaşında

Coşkunöz Eğitim Vakfı’nın kurucusu Kemal Coşkunöz düzenlenen gecede anıldı.

Coşkunöz Eğitim Vakfı’nın kurucusu Kemal Coşkunöz düzenlenen gecede anıldı. Vakıf 30’uncu yılını da kutladı.


Bir otelde düzenlenen geceye çok sayıda davetli katıldı. Coşkunöz Eğitim Vakfı’nın kurucusu Kemal Coşkunöz’ün hayatını anlatan resim sergisinin de açılışı gerçekleştirildi. Coşkunöz Eğitim Vakfı Müdürü Azize Gökmen, vakfın 30’uncu yılını kutladıklarını dile getirerek, “Biz bu 30’uncu yılımızı duayenimiz kurucumuz, Kemal Hoca’nın 18’inci ölüm yıldönümü olan 12 Ekim öncesi yaparak onu da yad etmek istedik. Vakfımız Türkiye’nin ilk sosyal sorumluluk projelerinden bir tanesidir. Temel çalışma hedefimiz meslek edindirme programları ile liseli öğrencilerimizi ikinci meslek lisesi diploması kazandırmak ve sanayiye, üretime katmaktır” dedi.


Kurucu Kemal Coşkunöz’ü eğitim, üretime adanmış bir hayat olarak yad etmek istediklerini vurgulayan Gökmen, “Kendisine vefa borcumuz var. Kendi öz kaynakları ile Türk sanayisine nitelikli iş gücünü yetiştirmek üzere çalışmalarını sürdüren vakfımız bu yönde hizmetlerine devam ediyor. Bugüne kadar verdiğimiz yüzlerce mezunumuz sanayide, çeşitli yerlerde görev yapıyorlar. Kendi işlerini kuranlarımız var. Her yıl 60 üniversite öğrencisine burs desteği sağlıyoruz. Bizim maksadımız Kemal Hoca’dan aldığımız emaneti, kollamak, korumak ve devam ettirmektir” diye konuştu.


Vakfın 30’uncu kuruluş yılında Kemal Coşkunöz’ün eğitime ve üretime adanmış ömrünün resimlerle anlatıldığı sergi hakkında da bilgi veren Gökmen, “Resimler tamamen orijinaline sadık kalınarak yapıldı. Üsküp’te başlayan ailenin yolculuğu ile Bursa’da sona eren hayat hikayesinin anlatıldığı resimleri var. Geride bir holding ve eğitim vakfı bırakmış bir eğitimci, sanayicinin hayatını tüm dostlarla ve öğrencilerle paylaşmak istedik” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.