GENEL - 15 Eylül 2019 Pazar 09:09

Hem okuyorlar hem de organik ürün üretiyorlar

A
A
A
Hem okuyorlar hem de organik ürün üretiyorlar

Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesinde öğrenim gören öğrenciler hem okuyor hem de organik tarım ürünleri yetiştiriyor.

Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesinde öğrenim gören öğrenciler hem okuyor hem de organik tarım ürünleri yetiştiriyor. Prof. Dr. İbrahim Ak, organik tarıma yeterli destek verilmezse, hastalıklardaki artış sebebiyle ilaç ve tedavi giderleri için daha fazla bedel ödemek zorunda kalınabileceğini söyledi.


Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesinin uygulama alanında bulunan tarlalara domates, biber, patlıcan, domates, fasulye, kabak, mısır, börülce gibi bir çok sebze eken ve meyve yetiştiren öğrenciler, ektikleri organik ürünlerin hasadını da kendileri yapıyor. Ders gören öğrenciler, aynı zamanda organik sebze üreterek organik tarımı canlandırmayı hedefliyor. Öğrencilerin ektiği organik sebzeler ise toplanıp üniversitenin satış ofisinde tüketicilere sunuluyor.


Üniversitede 3 bin dekarlık tarım alanı bulunduğunu belirten Bursa Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi Organik Tarım Birimi Başkanı Prof. Dr. İbrahim Ak, "Burası ziraat fakültesinin organik tarım ve ekolojik tarım için eğitim ve uygulama alanıdır. 20 yıldır organik tarım çalışmalarımızı bu alanda yürütüyoruz. Organik veya ekolojik tarım genellikle hastalık ve zararlılara daha dayanıklı yerli tohumların tercih edildiği, hiç bir kimyevi ilaç veya gübrenin kullanılmadığı bir tarım şeklidir. Yani üretim yaparken hem çevreyi, hem de insan sağlığını koruma hedefi olan sürdürülebilir bir tarım yöntemidir. Binlerce yıllık doğal seleksiyonla bugüne ulaşmış bitki ve hayvan gen kaynaklarının korunması ve kullanılması öncelikli hedefimizdir" diye konuştu.


Organik tarımda öncelikle arazinin organik tarıma uygun olup olmadığına bakılması gerektiğini belirten Prof. Dr. İbrahim Ak, "Yani toprak ve sulama suyunun temiz olması, çevrede o alanı kirletici herhangi bir kaynağın olmaması gerekiyor. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığının izin verdiği kontrol ve sertifika kuruluşları var. Kontrol ve sertifika kuruluşları organik tarım yapılacak alanı ziyaret ederek, organik tarıma elverişli olup olmadığına karar vermektedir. Söz konusu alan organik tarıma uygunsa o işletmeyi geçiş sürecine almakta, geçiş sürecini başarılı bir şekilde tamamlayan üreticiye organik tarım sertifikası vermektedir. Organik tarım yapılacak alanın mevcut durumu, üretilmesi gereken bitkilerin tek yıllık veya çok yıllık oluşuna göre geçiş süreci değişmektedir. Uludağ Üniversitesinde yaklaşık 5 dekarlık alanı organik meyve bahçesi olarak değerlendirilirken, yaklaşık 3 dekarlık bir alanda da yazlık ve kışlık organik sebze üretimi yapılmaktadır. Ayrıca yaklaşık 65 dekarlık bir alanda da organik mısır, nohut, buğday, ayçiçeği ve yonca yetiştirilmektedir. Organik üretim alanında üretim yanında öğrencilere eğitim ve uygulama da yaptırılmaktadır. Ziraat fakültesi olarak yılda bir veya 2 kez organik tarım eğitimi verilmektedir. 5 gün süren organik tarım eğitimlerinde üniversitemizin ilgili fakültelerinde, Tarım ve Orman Bakanlığından, sivil toplum örgütlerinden, kontrol ve sertifika kuruluşlarından organik tarım konusunda uzman 25 öğretim elemanı görev almaktadır. Bu sene 30 Eylül - 4 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek eğitime Türkiye’nin farklı yörelerinden herkes katılabilmektedir. Organik tarım eğitim ve uygulama alanında 25’in üzerinde sebze, 15’in üzerinde meyve çeşidi ile organik üretim yapılmakta, üretilen ürün çeşidi her geçen gün artmaktadır. Önümüzdeki yıllarda organik tarıma hayvanî üretimin de dahil edilmesi hedeflenmektedir. Çünkü organik tarım, nebati ve hayvani üretimin birlikte yapılması gereken kapalı bir tarım yöntemidir. Organik tarım alanımızda üretilmek üzere ülkemizin farklı yörelerinden tohum desteğinde bulunulurken, ürettiğimiz bitkilerin tohumlarının bir bölümü de öğrencilerimizle paylaşılmaktadır" dedi.


Sabah günlük olarak toplanan sebzelerin taze bir şekilde üniversitenin satış biriminde vatandaşlara sunulduğunu, ancak üretimin çok olmadığı için kısa sürede tükendiğini belirten İbrahim Ak, maksatlarının daha çok üretmekten ziyade organik tarım konusunda üretici ve tüketiciyi bilinçlendirmek olduğunu söyledi. Ak, "Türkiye’de organik tarımın geçmişi 1984 yılına dayanmaktadır. Geçen dönem içerisinde organik bitkisel üretimde önemli gelişmeler sağlandı. İlk yıllar üretilen ürünlerin tamamına yakını başta Almanya, Amerika ve Japonya gibi ülkelere ihraç edildi. Ancak daha sonraki yıllarda iç tüketimde de bir artış gözlendi. Ancak tüketici bilinci ve alım gücünün düşük olması, hayvani ürünlerin ihracatına ilişkin sıkıntılar sebebiyle organik bitkisel üretimde sağlanan gelişme organik hayvani üretimde sağlanamadı. Uludağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi olarak yaklaşık 20 yıldır organik tarım konusunda eğitim, araştırma ve üretim faaliyetlerinde bulunuyoruz. Organik üretim alanında Kayapa göletinden gelen sulama suyu ve Ziraat Fakültesi Koyunculuk İşletmesinden elde edilen gübre dışında başka bir girdi kullanılmamaktadır. Organik üretim alanından elde edilen bitkisel atıklar ise kompost yapılarak tekrar organik üretimde değerlendirilmektedir. Hiç bir fenni ilaç ve gübre kullanmadan üretim yapılmaktadır. Organik tarım gelişmiş ülkelerde yüzde 20, memleketimizde ise yüzde 2’dir. Türkiye’de organik ürünlerin üretim ve tüketimdeki payı artırılmalıdır. Yoksa organik tarıma vermediğimiz destekten çok daha fazlasını kirlenen doğa ve çevre ile sağlığa harcamak zorunda kalırız. Özellikle hamileler, bebekler ve hastaların organik ürünlerle beslenmesi hayati önem taşımaktadır. Organik ürünleri üreterek doğayı ve çevreyi, tüketerek de sağlığımızı korumalıyız" diye konuştu.


Bakarak veya tadarak bir ürünün organik ürün olduğunu anlamanın kolay olmadığını belirten Ak, "Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yetkilendirilen kontrol ve sertifika kuruluşlarının denetim ve onayından geçen ve organik logosu bulunan ürünler organik ürünlerdir. Organik ürün logosu taşımayan hiç bir ürünün organik ürün olduğunu bilemeyiz. Maalesef semt pazarlarında veya yol kenarlarında organik olmayan birçok ürün organik ürün olarak satılmakta, tüketiciler kandırılırken, üretici haksız rekabet sebebiyle zarar görmektedir. Bu sebeple haksız rekabetin önlenmesi ve tüketici güveninin sağlanması için kontrol ve denetimler son derece önemlidir. Halen fakültemizin yaklaşık 3 bin dekarlık alanının sadece 70 dekarında organik ürün üretimi yapıyoruz. Dileriz ki fakültemizde daha fazla alanda organik tarım yapılsın" şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Kastamonu Başı kesilerek su kanalına atılan cesedin kimliği belli oldu Kastamonu’da öldürüldükten sonra başı kesilerek su kanalına atılan cesedin 3 gündür kayıp olarak aranan inşaat ustasına ait olduğu kesinleşti. Kızının sosyal medyadaki paylaşımı ise yürekleri burktu. Olay, önceki gün Merkez ilçesine bağlı Dere köyünde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, terk edilmiş bir araç bulan vatandaşlar, durumdan şüphelenerek ihbarda bulundu. İhbar üzerine köye gelen Kastamonu İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, terk edilmiş halde bulunan aracın yakınında su kanalının altına atılmış halde başı kesilmiş bir ceset buldu. Jandarma ekipleri Kastamonu Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde başlatılan soruşturma çerçevesinde olayla ilgili Ş.K., N.K. ve E.Ö.’yü gözaltına aldı. Cumhuriyet savcısı ve olay yeri inceleme ekiplerinin incelemesinin ardından ceset, Kastamonu Eğitim ve Araştırma Hastanesi morguna kaldırıldı. Cesedin baş kısmı ise henüz bulunamadı. Bulunan cesedin kimliği tespit edildi Öte yandan, bulunan cesedin 3 gündür kayıp olarak aranan inşaat ustası Adem Yeşilgil’e ait olduğu ortaya çıktı. 3 gündür kendisinden haber alınamadığı öğrenilen Yeşilgil’in cesedi ailesi tarafından teşhis edildi. Yeşilgil’in cenazesinin, yaşadığı Kastamonu’nun Araç ilçesi İğdir köyünde helallik alınmasının ardından, bugün ikindi namazına müteakiben memleketi Sinop’un Durağan ilçesi Alpuğan Köyünde toprağa verileceği öğrenildi. Kızının paylaşımı yürek burktu Adem Yeşilgil’in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşım ise yürek burktu. Kızı Hayriye Yeşilgil Doğan, babasının ölüm haberini duyurduğu sosyal medya paylaşımında, “Babam, babam kaç gündür biz senin yolunu bunun için mi bekledik. Babam bu kadar kolay mı, bizi bıraktın da gittin babam” ifadelerine yer verdi.
Muğla Muğla İl Müftülüğü’nden eğitim semineri Muğla İl Müftülüğü, gençlik çalışmalarını ve manevi danışmanlık hizmetlerini geliştirmek amacıyla "Gençlik Koordinatörleri ve Manevi Danışmanlar Eğitim Semineri" düzenledi. Seminer, Muğla İl Müftülüğü Konferans Salonu’nda gerçekleşti. Seminer, Kur’an tilaveti ile başladı ve açılış konuşmasını Muğla İl Müftüsü Yaşar Çapçı yaptı. Çapçı, gençlik koordinatörleri ve manevi danışmanların, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından gençlerle köprü kurulmasında önemli bir role sahip olduğunu vurgulayarak katılımcılara teşekkür etti. Birlik ve beraberlik içinde gençlere yönelik yapılan çalışmaların değerini vurgulayan Çapçı, GSB Yurtları ve Gençlik Merkezleri’nde milli ve manevi eğitimlerin verildiğini belirtti. Seminerde, Gençlik Hizmetlerinden Sorumlu İl Müftü Yardımcısı Erkan Saral, İl Gençlik Koordinatörü Cüneyt Çakır, Uluslararası Gençlik Merkezi Müdürü Dr. Oktay Tavas ve diğer konuşmacılar kendi alanlarıyla ilgili sunumlar gerçekleştirdi. Seminer, gençlik ve manevi danışmanlık hizmetlerinin geliştirilmesi ve koordinasyonun sağlanması adına önemli bir adım olarak değerlendirildi. Katılımcılar, bilgi ve deneyimlerini paylaşarak gençlerin daha sağlıklı bir gelecek için desteklenmesine yönelik çalışmalarda işbirliği ve dayanışma içinde olacaklarını ifade etti. Programın sonunda, katılımcılar arasında toplu fotoğraf çekimi yapılarak etkinlik sona erdi. Eğitime, Muğla İl Müftüsü Yaşar Çapçı başta olmak üzere İl Müftü Yardımcıları Erkan Saral ve Sema Özbakış, Uluslararası Gençlik Merkezi Müdürü Dr. Oktay Tavas, eğitimciler, gençlik koordinatörleri ve manevi danışmanlar katıldı.
Siirt Siirt Pervari balı hastalıklara şifa oluyor Siirt’te doğanın zengin florasından beslenen arıların ürettiği bal, hastalıklara karşı şifa kaynağı oluyor. Türkiye’nin en kaliteli balları arasında yer alan Siirt Pervari balı, tadı ve kokusu ile ön plana çıkıyor. Pervari ilçesinin zengin doğasında beslenen arıların ürettiği balın, kalp ve sindirim sistemi başta olmak üzere göz, mide, tansiyon ve damar hastalıklarına iyi geldiği belirtildi. Pervari balının günümüzdeki hastalıkların şifası olduğunu belirten bal üreticisi Cemal Tomris; günümüzde elden düşmeyen akıllı telefonlar ile yorulan gözlere balın iyi geldiğini belirtti. Tomris; "Balımız insan beyni ve sindirim sistemine iyi gelerek mideyi ferahlatıyor. Akıllı telefonlar çıktıktan sonra insanoğlu gözlerini yormaktadır. Bu noktada balı tüketmenizi tavsiye ederiz, çünkü bal göze kuvvet verir. Aynı şekilde beynimizde yorulmaktadır. Bu noktada da yine bal şifa olarak imdadınıza yetişir. Bağırsak tembelliğinde balı ılık suyla birlikte şerbet halinde içtiğiniz vakit bunun şifasını da göreceksiniz. Mide için ferahlık göz için kuvvet verir. Göz yorgunluğu için muazzam bir şifa kaynağıdır" dedi. "Hakiki bal dondurularak test edilebilir" Tomris, balın hakiki olup olmadığının dondurularak test edilebileceğini belirterek, "Doğal süzme balı donduğu zaman böyle tereyağı gibi olur. Orijinal ballar da donar, kalitesiz ballar da donar, ama donma şekli farklıdır. Orijinal ballar krem şeklinde tereyağı gibi olur ve cam gibi parlak bir yüzey oluşturur. Gerek kara kovan petekli, gerek ise süzme balın kilogram fiyatı 800 TL’dir’’ diye konuştu.