- 27 Temmuz 2022 Çarşamba 15:53

BUYSAD Başkanı güvenli gıdaya ulaşımın her geçen yıl zorlaştığına dikkat çekti.

A
A
A
BUYSAD Başkanı güvenli gıdaya ulaşımın her geçen yıl zorlaştığına dikkat çekti.

Bursa Yemek Sanayicileri Derneği (BUYSAD) Başkanı Coşkun Dönmez, küresel ölçekte yaşanan birçok olumsuzluğun dünya genelinde gıda krizini tetiklediğini belirterek, önlem alınmaması halinde bu durumun daha kötü sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.

Bursa Yemek Sanayicileri Derneği (BUYSAD) Başkanı Coşkun Dönmez, küresel ölçekte yaşanan birçok olumsuzluğun dünya genelinde gıda krizini tetiklediğini belirterek, önlem alınmaması halinde bu durumun daha kötü sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.


Coşkun Dönmez, yaptığı açıklamada kuraklık, iklim değişikliği, savaşlar, küresel düzeyde yaşanan enerji fiyatlarındaki artışın yol açtığı gıda krizi ve tüm dünyayı etkileyebilecek muhtemel açlık tehlikesi ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak alınması gereken önlemler üzerinde durdu.Bakan Dönmez, yeterli ve güvenli gıdaya erişimde küresel düzeyde sorun yaşandığını belirterek, gelecek yıllara ilişkin felaket senaryolarının gündeme gelmeye başladığına dikkat çekti.


Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in,Berlin’deki gıda güvenliği konferansında gıda krizi ve arkasında gelebilecek küresel açlık krizine dikkat çektiğini ve tüm dünyadaki ülkeleri sorunların çözümü için harekete geçmeye çağırdığını hatırlatan Başkan Dönmez, şunları kaydetti: “Gıda krizi ve açlık tehlikesi dünya genelinde yüksek sesle ve en yüksek perdeden seslendirilmeye çalışılıyor. Gelecek yıl eşi görülmemiş bir felaket ihtimali vurgulanıyor. Dünyanın önde gelen ülkeleri ve liderleri tehlikenin farkına varmış durumda. Hemen harekete geçilmezse her şey daha kötü olabilir. Küresel ekonomik ilişkiler, bir ülkede yaşanan olumsuzluğun anında diğer bir ülkeye ya da ülkelere yansımasına yol açıyor. Söz konusu gıda olunca durum daha kritik hale geliyor. Savaşlar, küresel enerji fiyatlarındaki artış, dünya genelinde yaşanan kuraklık, iklim değişiklikleri üretim arzını etkilemeye başladı. Gıda üretiminde önemli paya sahip Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, tahıl ve ayçiçeği sevkiyatını kısıtladı. Bu süreçte talebin karşılanamaması nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de un ve ekmek fiyatları ile sıvı yağ fiyatlarında olağanüstü artışlar yaşandı. Bu şamada, kısa süre önce İstanbul’da yapılan Tahıl Koridoru Anlaşması ile sorunun bir nebze olsa hafifleyeceğini umuyoruz. Ayrıca gübre ve enerji fiyatlarındaki artış, doğrudan üretim maliyetlerini tetikledi. Asya, Amerika ve Afrika’da pirinç ve mısır hasadının gübre ve enerji fiyatlarından etkilemesi bekleniyor. Afrika Boynuzu denilen Doğu Afrika’da son yılların en büyük kuraklığının yaşandığı söyleniyor”


BUYSAD Başkanı Coşkun Dönmez, değerlendirmesinde Ukrayna-Rusya Savaşı ile halen etkisini sürdüren ve dünyayı 3 yıldır etkisi altına alan Koronavirüs salgınının gıda krizi alanında yaşanan sorunlara tuz biber olduğunu da vurguladı. Ukrayna’nın özellikle tahıl ve ayçiçeği üretimi, Rusya’nın da tahıl ve gübre üretimi açısından kritik öneme sahip olduğunu söyleyen Dönmez, “Gıda krizinin önlenmesi için Rusya ve Ukrayna’daki gıda ile gübrenin kısıtlamaksızın dünya pazarlarına ulaştırılması gerekiyor. Bu nedenle az önce de ifade ettiğimİstanbul’da yapılan Tahıl Koridoru Anlaşması’na imza atan tüm ülkelerin bu anlaşmaya titizlikle uyması gerekiyor. Dünya Gıda Programı’na göre dünya genelinde son iki yılda güvenli gıdaya erişemeyenlerin sayısı iki kat artarak 276 milyona ulaşmış durumda. Bu yıl yaşanan gıdaya erişim sıkıntısının gelecek yıl küresel gıda kıtlığına, küresel açlığa dönüşebileceği endişesi yaşanıyor. Böyle bir felaketin altından hiçbir ülke kolay kolay kalkamaz” dedi.


“Yerli üretimi artırmalı ve tarımda sanayileşmeliyiz”


Bunun yanı sıra Türkiye’nin topraklarını ve su kaynaklarını akılcı kullanarak gıda üretimini artırması gerektiğini savunan Dönmez, sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye kendi gıda ihtiyacını karşılayacak, üretimi gerçekleştirebilecek kaynaklara sahip bir ülkedir. Son yıllarda köylerden kentlere doğru başlayan yoğun göçlerle kırsal alanlar boşalmaya başladı. Maalesef milyonlarca hektar tarım arazisi boş duruyor. Öncelikle tarımsal üretimi ve yerli hayvancılığı teşvik edecek, tersine göçün önünü açacak hızlı adımlara ihtiyacımız var. Ayrıca tarımda sanayileşmeyi ve makineleşmeyi hızla tamamlamalıyız. Daha önceden de ifade ettiğim gibi devlet boş arazileri sahipleri ile üretim yapabilecek büyük çiftçiler arasında bir köprü kurmalı ve boş araziler sanayicilere uygun koşularda kiralanarak tarımsal üretim arttırılmalıdır. Tarımsal alandaki ithalat politikalarının gıda ve et ihtiyacını karşılamakta, fiyatları aşağı çekmekte etkisi olmadığı görüldü. Üretim yapamadığımız için gıda ve hayvancılık için başka ülkelere milyarlarca dolar ödeme yapmak zorunda kalıyoruz. Tarım ve hayvancılık alanındaki ithalat, cari açığın büyümesine yol açıyor. Dünya genelinde ortaya çıkan gıda krizi, artık paranız olsa da gıdaya ulaşma imkânı vermeyebilir. Bu yüzden, kendimize yetecek kadar üretmeli ve gıdada dışa bağımlılığımızı azaltmalıyız.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Bakan Kurum’dan DEM Parti’li Koçyiğit’e ‘şantiye şefi’ cevabı: "Bizim için büyük bir gurur" Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde kendisine ‘şantiye şefi’ diyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e tepki göstererek, "Umarım bir gün deprem bölgesine gidip ülkenizin bu gururuna ortak olursunuz. 11 ili ayağa kaldırmak, deprem bölgesini bitirmek, şantiye şefliğiyse evet, şantiye şefliği yapmak bizim için büyük bir gururdur. Deprem bölgesinin şantiye şefiyim" dedi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Bakanlığın TBMM Genel Kurulu’ndaki görüşmelerinde kendisine, "Sanırsınız Çevre Şehircilik Bakanı değil de şantiye şefi" diyen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülüstan Kılıç Koçyiğit’e cevap verdi. "Şaşkınlıkla dinledim" Bakan Kurum Koçyiğit’e, "Şimdi DEM Parti’li Grup Başkanvekili’ni hakikaten şaşkınlıkla dinledim. Umarım bir gün deprem bölgesine gidip ülkenizin bu gururuna ortak olursunuz. Sayın Başkan şantiye şefi diyerek kendince yapılan işi küçümsüyor. 11 ili ayağa kaldırmak, deprem bölgesini bitirmek, şantiye şefliğiyse evet, şantiye şefliği yapmak bizim için büyük bir gururdur. Evet ben şantiye şefiyim. Deprem bölgesinin şantiye şefiyim" cevabını verdi. "Siz ellerinizi ovuşturdunuz, ’şimdi bittiler’ dediniz" Koçyiğit’e deprem bölgesinde ne yaptığını soran Bakan Kurum, şunları söyledi: "Diyorsunuz ki ’15. günde devlet yoktu’. Devlet oradaydı. Biz ilk saat itibarıyla oradaydık. Deprem oldu. Biz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde 11 ilimize koştuk. Peki siz ne yaptınız? Ben size söyleyeyim. Siz ellerinizi ovuşturdunuz. ’Şimdi bittiler’ dediniz. ’Enkaz altında kalırlar’ dediniz. ’Yapamazlar, bitiremezler’ dediniz. Bitirdik. 455 bin konutu alnımızın akıyla tamamladık."
Ankara DMM’den "Türkiye’ye BioNTech aşısı gelmedi" iddialarına yalanlama Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ’BioNTech aşısı gelmediği’ yönündeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını açıkladı. Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, bazı sosyal medya mecralarında, COVID-19 salgını sürecinde Türkiye’ye ‘BioNTech aşısı gelmediği’ yönünde ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığı belirtildi. ‘BioNTech aşısı gelmediği’ iddialarının kamuoyunu yanıltmaya yönelik dezenformasyon içerdiği vurgulanan açıklamada, şu ifadelere yer verildi: "COVID-19’a karşı geliştirilen BioNTech mRNA aşıları, klinik kullanım amacıyla doğrudan BioNTech SE firmasından temin edilmiştir. Pandemiyle mücadele kapsamında, Mart 2021 tarihinden itibaren salgının son dönemlerine kadar söz konusu aşılar mevzuata uygun şekilde tedarik edilerek vatandaşlarımızın kullanımına sunulmuştur. Öte yandan salgın gibi küresel halk sağlığı acil durumlarında, aşı ve ilaçların temininde "Acil Kullanım Ön Onayı" mekanizması tüm dünyada işletilmektedir. BioNTech mRNA aşıları da Dünya Sağlık Örgütü ve uluslararası bilimsel otoritelerin acil kullanım ön onayı değerlendirmeleri esas alınarak Sağlık Bakanlığımız Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü tarafından temin edilmiş ve uygulanmıştır. Dolayısıyla pandemi sürecinde yürütülen tüm aşılama faaliyetleri; insan sağlığının korunması önceliğiyle, bilimsel kriterler, şeffaflık ilkesi ve hukuki mevzuat çerçevesinde titizlikle gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle kamuoyunun, teknik ve hukuki kapsamından koparılarak dolaşıma sokulan, yanıltıcı ve gerçek dışı nitelik taşıyan iddialara itibar etmemesi önemle rica olunur."
Gaziantep 51 kişinin öldüğü Furkan Apartmanı davasında firari sanıklar için 10 milyon TL’lik güvence bedeli kararı Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılarak 51 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan Furkan Apartmanı davasında iki firari sanık hakkında çıkarılan yakalama kararları, kişi başı 10 milyon TL güvence bedeli yatırılması karşılığında kaldırıldı. Gaziantep’in Nizip ilçesinde, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin ölümüne neden olan Furkan Apartmanı davası bugün görüldü. Nizip Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Faik Ö., Eyüp Ö., Bülent B., Nejdet A., Mehmet A., Oktay A., Ömer Ş., Coşkun Ş., sanık avukatları, maktul avukatları ve maktul aile yakınları katıldı. Duruşmada söz alan maktul aile yakınları, suçluların en ağır cezayı almasını istedi. Sanıklar ise önceki savunmalarını tekrar ettiğini belirterek, suçsuz olduklarını savundu. Duruşma savcısı, taraflarca yeniden bilirkişi raporu talebinin dosyaya geldiği aşama dikkate alınarak reddine ve yakalama kararı bulunan sanıklar için güvence bedeliyle haklarındaki yakalama kararının kaldırılması yönündeki talebinin de reddedilmesine karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, haklarında yakalama kararları bulunan Hasan Hüseyin S. ile Abdullah Devrim S.’nin 10 milyon lira güvence bedeli karşılığında yakalama kararlarının kaldırılmasına, diğer sanıkların mevcut durumlarının devamına karar vererek, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Ne olmuştu? Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce, 19 Temmuz 2024’te görülen karar duruşmasında, mühendis sanık Yılmaz Şahin Yurtyapan hakkında ’bilinçli taksirle birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma’ suçundan 16 yıl 8 ay hapis, sanıklar Faik Ö., kardeşi Eyüp Ö. ve Nejdet A. hakkında delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmişti. Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Ceza Dairesi, Nizip Ağır Ceza Mahkemesi’nce 6 Şubat depremlerinde yıkılan ve 51 kişinin hayatını kaybettiği Furkan Apartmanı davasında 3 sanık hakkında verilen kararı inceledi. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Nizip Cumhuriyet Başsavcılığı ile tarafların itirazı üzerine yapılan değerlendirme sonucunda daire, yerel mahkeme kararını bozdu. Kararda, beraat kararı verilen sanıklar Faik Ö. ve kardeşi Eyüp Ö. hakkında "kolon kesilmesi" iddiasıyla yeni bir iddianame hazırlandığı, bu nedenle olayın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Söz konusu dosyaların birleştirilmesi ve sanıkların birlikte yargılanması gerektiğinin belirtildiği kararda, "Tüm dosyaların birleştirilmesine karar verilerek, tüm delillerin birlikte tartışılması hakkaniyetli bir yargılama için gerekli olmakla birlikte yerel mahkemece verilen hükmün bozulmasına karar verilmiştir" denildi.
Diyarbakır Diyarbakır’da özel okulda 8 yaşındaki çocuğun darbedildiği iddiası Diyarbakır’da özel bir okulda 8 yaşındaki bir çocuğun darbedildiği iddia edildi. İddiaları reddeden okul yönetimi, darp izlerinin daha önceden olduğunun, öğrencinin ailesi tarafından kendilerine söylendiğini öne sürdü. Diyarbakır’da özel bir okulda eğitim gören 8 yaşındaki M.E.E.’nin geçtiğimiz günlerde okul müdürü ve sınıf öğretmeni tarafından darbedildiği iddia edildi. M.E.E.’nin ailesi, hastaneden darp raporu alarak şikayette bulundu. M.E.E.’nin dedesi Yılmaz Elaldı, geçen hafta okulun bir etkinliğine katıldıklarını belirterek, "Programda M.E.E., ille de beni eve götürün diyordu, bir korku vardı üzerinde. ’Okulun bitsin, öyle eve gideriz’ dedim. Çocuğun üzerinde baskı ve korku vardı. Orada da bize, kafasının çok ağrıdığını söyledi. Eve gelince ‘Müdür saçımdan tutup kafamı duvara vuruyordu’ dedi. Bu çocuklara bunu yapan insan değil. Çocuğu 10-15 gün önce de ben okula götürdüm. Sınıf öğretmeni bana herhangi bir şey de demedi. Bunu arkadaşları yapsa ’arkadaşıdır, normaldir’ olur derim. Bu, çocuğun çocuğa yapabileceği bir şey değil" diye konuştu. "Bunu yapan sınıf öğretmeni ve müdürü" iddiasında bulunan Elaldı, "Şahsen öğretmenle iki defa görüşmüştüm. Dört sefer okula gittim. İki etkinliğe gittim, iki sefer de çocuğu sormaya gittim. Çocuk darbedilmiş. Bu çocuğun herhangi özel bir durumu ve raporu yoktur. Herkes çocuklarını eve götürüp vücutlarına baksınlar. Çocukları dövüp, korkutup eve gönderiyorlar. Yasal işlemleri başlattık, sonuna kadar da bunun arkasındayız" dedi. Özel okuldan yapılan açıklamada ise 11 Aralık 2025 Perşembe günü okullarında meydana gelen hadisenin ilkokul 3. sınıf öğrencisi E.O.’nün sınıf öğretmenine ağlayarak, aynı sınıftaki sosyal mecrada ismi mağdur olarak gösterilen M.E.E. isimli öğrenci tarafından fiziksel şiddete uğradığını söylediği ifade edildi. Açıklamada, "Bunun üzerine sınıf öğretmeni, bu fiziki şiddet olayının ilgili öğrenci tarafından bu öğrenciye ve başka öğrencilere defaatle yapıldığı hususunu göz önünde bulundurarak, uyarması için okul müdürüne götürmüştür. Okul müdürü yanına getirilen öğrenciye önce sözlü nasihatlerde bulunmuş, sonrasında da yazı yazma ödevlendirmesinde bulunmuştur. Bu husus kurum kameralarında da açık ve şeffaf şekilde görülmektedir. Sosyal medyada tek taraflı servis edilen ve okul müdürlüğümüze isnat edilen fiziki şiddetin olmadığı hususu, kamera kayıtlarında da görülmektedir. İlgili kamera görüntüleri savcılık ve kolluk kuvvetlerine teslim edilmiştir. Bununla birlikte şiddete uğradığı şikayetini öğretmene yapan E.O. isimli öğrencimizin darp raporu da mevcuttur. Sosyal medyada ismi geçen öğrencimizde bulunan diz altı morlukların daha önce de var olduğunu bizzat çocuğun annesi de sınıf öğretmenine söyleyerek, bunun için bir hafta önce hastaneye gittiklerini ifade etmiştir. En az bir hafta önceden de görülen morlukların, ilgili gün müdür tarafından darp uygulaması sonucu oluştuğu iddiasını, önyargılı ve tek taraflı olarak görüyoruz. Çünkü kamera kayıtlarından bu iddianın doğru olmadığını görmekteyiz. Kurum olarak bu morlukların oluş şekli ve zamanı ile ilgili gerekli tespitlerin Adli Tıp Kurumu tarafından yapılması için gerekli yasal başvurularımızı yapmaktayız. Kurumsal olarak bu ve benzeri durumlarda öğrenci tarafında olmak temel ilkelerimizdendir. Kurum olarak her iki öğrencimizin de yanındayız. Olayın adil ve ön yargısız çözülmesinin takipçisi olacağız" denildi. Veli olmayan bir kişinin bu olayı farklı yorumlayarak kamuoyuna yanlış biçimde aktarmasını tasvip etmediklerini kaydeden okul yönetimi, açıklamada şu ifadelere yer verdi: "Annenin bacaklardaki morlukların birkaç haftadır olduğu ile ilgili beyanı; çocuğun bacaklarındaki morlukların en az birkaç haftadır var olduğunu, annenin sınıf öğretmenine gönderdiği ses kaydından da açık bir şekilde anlayabilmekteyiz. Hatta bunun için iddia edilen olaydan bir hafta önce hastaneye gittiklerini, kansızlıktan dolayı morlukların oluşma ihtimalini doktora sorduğunu, doktorun da incinmelere dayalı oluştuğunu ifade ettiğini bu ses kaydından anlıyoruz. Kurumdaki kamera kayıtlarından da bu şiddet vakasının ilgili gün okulda oluşmadığı gayet açık bir şekilde görülüyor. Bu kamera kayıtları da emniyete ve savcılığa teslim edildi."