POLİTİKA - 01 Kasım 2025 Cumartesi 13:28

MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman: "Terörsüz Türkiye taviz süreci değildir"

A
A
A
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman: "Terörsüz Türkiye taviz süreci değildir"

MHP Genel Sekteri İsmet Büyükataman MHP Bursa İl Başkanlığı’nda basın mensupları ile bir araya geldi. Terörsüz Türkiye sürecine dair açıklamalarda bulunan Büyükataman, süreci baltalamak için algı operasyonu yönetenlere "Milliyetçi Hareket Partisi’nin olduğu yerde terörle müzakere değil mücadele olduğunu milletimiz gayet iyi bilmektedir" dedi.


MHP Genel Sekreteri ve Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman "Hayırlı Günler Komşum" ziyaretleri ve "Derdiniz Derdimizdir" sohbet programları çerçevesinde Bursa’da basın mensuplarıyla bir araya geldi. Terörsüz Türkiye gündemi üzerine açıklamalarda bulunan Büyükataman, süreci baltalamak ve algı operasyonu yapmak isteyenlere "Milliyetçi Hareket Partisi’nin olduğu yerde terörle müzakere değil mücadele vardır" ifadelerini kullandı.


MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, "Terörsüz Türkiye İçin Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları" toplantılarının 81 ilde gerçekleştirilmesinin ardından son bulduğunu ve sürece yönelik algı operasyonlarını bertaraf ettiklerini kaydetti. Vatandaşın sıkıntılarını dinlemek için MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla "Hayırlı Günler Komşum" ziyaretleri ve "Derdiniz Derdimizdir" sohbetlerinin devam edeceğini belirten Büyükataman, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman aziz milletimizin yanında olan bir siyaset anlayışını benimsiyoruz. Bizler günü birlik siyasi menfaatler için değil aziz milletimizin huzuru, refahı ve güvenliği için mücadele ediyoruz. Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin Türk siyasetine örnek teşkil eden "Önce Ülkem Ve Milletim Sonra Partim Ve Ben" düsturuyla her şeyden önce Türkiye ve Türk milleti diyoruz. Her vatandaşımıza ulaşıyor, her insanımızın derdiyle dertlenip çözüm üretmeye çalışıyor, aziz milletimizden hiçbir zaman kopmuyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak iç ve dış gelişmeleri de dikkatle takip ediyoruz. Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimize kararlı adımlarla yürürken iç cephemizin daha da sağlamlaşması için sadece elimizi değil gövdemizi taşın altına koymaktan çekinmiyoruz. Bu anlamda Milliyetçi Hareket Partisi olarak 9 Ağustos 2025 tarihinde başlattığımız "Terörsüz Türkiye İçin Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları" 27 Eylül 2025’te başarılı bir şekilde son bulmuştur. Bu toplantılar, 9 ayrı bölgede 81 ilimizi kapsayacak şekilde gerçekleştirilmiş, Terörsüz Türkiye hedefimiz anlatılmış ve bu süreçte yapılan algı operasyonları, karalama kampanyaları bertaraf edilmiştir. Sivil toplum kuruluşları, mesleki örgütler, muhtarlarımız, yöre insanlarımızla görüşmeler sağlanmış ve son derece olumlu geri dönüşler alınmıştır. Aziz milletimizin bu toplantılara gösterdiği yoğun ilgi ve yüksek katılım bir defa daha partimizin Türk milletinin gönlündeki tartışmasız yerini göstermiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak önümüzdeki süreçte de vatandaşlarımızla buluşmalarımız devam edecektir. Bu doğrultuda aziz milletimizin tasasını dinlemek, kaygısını anlamak, sıkıntılarını paylaşmak için; Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin talimatlarıyla "Hayırlı Günler Komşum" ziyaretlerimizi ve "Derdiniz Derdimizdir" sohbetlerimizi bütün il ve ilçelerimizi kapsayacak şekilde başlatmış bulunmaktayız. Sohbet ve ziyaret programlarımızda Terörsüz Türkiye hedefimiz başta olmak üzere; ekonomiden, toplumsal sorunlara ve dar gelirli vatandaşlarımızın sıkıntılarına kadar "Dinlemedik dert Paylaşılmadık sorun Kalmayacak" ve sorunların çözümü için Milliyetçi Hareket Partisi var gücüyle çalışmaya devam edecektir" diye konuştu.


"Terörsüz Türkiye, Türk milletinin zırhı olacak bir stratejidir"


Terörsüz Türkiye ile birlikte sadece yurt içi değil Akdeniz’den Ege’ye, Balkanlar’dan Kafkas’lara kadar Türk Milleti’nin çıkarlarının korunacağını söyleyen Büyükataman, "Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin 1 Ekim 2024 tarihinde toplumsal uzlaşıya, milli birliğimize ve bin yıllık kardeşliğimize el uzatarak attığı tarihi adım, Terörsüz Türkiye adıyla bir devlet politikasına dönüşmüştür. Terörsüz Türkiye, küresel emperyalist komploların ve Siyonist emellerin tasfiyesini sağlayacak milli bir duruş olmakla birlikte, Cumhuriyet tarihimizin en stratejik hedefidir. Yaptığımız hiçbir hamle boşuna değildir, yaklaşık bir yıl gibi bir süre içerisinde bölücü terör örgütü kendini ön şartsız bir şekilde feshetmiştir. Elbette 41 yılı bulan bölücü terör sorununun bir günde çözümünü beklemiyoruz. Fakat gelinen nokta ve elde edilen somut kazanımlar son derece önemlidir. Türkiye Cumhuriyeti meselenin sahibidir ve yetkili tüm kurumlarıyla süreci yönetmektedir. Büyük Türk milleti, Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’ye ve Milliyetçi Hareket Partisi’ne olan güvenini göstermiş, terörsüz Türkiye hedefini sahiplenmiştir. Terörsüz Türkiye, yalnızca ülkemizde değil bölgemizde de barış ve istikrar umutlarını arttırmıştır. Umutları arttırdığı gibi Soykırımcı İsrail’in de hesaplarını bozmuştur. İsrail; Suriye’de filizlenen istikrara ve bütünlüğe engel olmak için SGD/PYD’yi kışkırtarak Terörsüz Türkiye hedefimize açıkça saldırmaktadır. Bu aşamada Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması, siyasi istikrarının sağlanması ve SGD/YPG gibi ayrılıkçı unsurların silah bırakıp Şam hükümetine entegre olması son derecede önemlidir. Suriye’nin siyasi ve toprak bütünlüğüyle egemen bağımsızlığı Türkiye Cumhuriyeti’nin ihmal etmeyeceği politik ve diplomatik görüşüdür. İşte bu yüzden Terörsüz Türkiye hedefimiz bölgemizde yaşanan gelişmelerden ayrı düşünülmemelidir. Terörsüz Türkiye, yalnızca yurt içinde değil tüm bölgemizde istikrarı sağlayacak, Akdeniz ve Egede ’ki çıkarlarımızı koruyacak, Balkanlardan Kafkaslara Türk milletinin zırhı olacak bir stratejidir. Türkiye Cumhuriyeti hem içerde hem de dışarda terörün kökünü kazımaya kararlıdır. Elinde silah olanlara, terörü bir araç olarak kullananlara fırsat verilmeyecek, terörle mücadelemiz tavizsiz bir şekilde devam edecektir" dedi.


"Terörsüz Türkiye taviz süreci değildir"


Terörsüz Türkiye’nin bir müzakere değil, mücadele süreci olduğunu belirten Büyükataman, "Terörsüz Türkiye hedefinden rahatsız olan, iftiralarla ve olmadık algı operasyonlarıyla partimize saldıran çevreler tarihi bir yanlışın içerisindedir. Ne yazık ki, CHP ve İP Siyonizm’in çarkını döndürmekte, emperyalist tezgâha figüranlık yapmaktadırlar. Bir yanda yolsuzluk batağında çırpınan CHP Terörsüz Türkiye konusunu istismar etmeye kalkarken, diğer yanda siyasi duruşu şaibeli olan İP bu tarihi hedefe yalanlarla saldırmaktadır. Şükürler olsun ki; fitne aşılamak için pusuda bekleyen emperyalizm ve yerli işbirlikçileri aziz milletimizin üstün ferasetine takılmıştır. Büyük Türk milleti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı etrafında kenetleniştir. Bizim çizgimiz nettir, teröre taviz yoktur, silahların gölgesinde siyaset yapma çabalarına müsamaha gösterilmeyecektir. Terörsüz Türkiye, bir taviz süreci, al-ver pazarlığı değildir. Milliyetçi Hareket Partisi’nin olduğu yerde terörle müzakere değil mücadele olduğunu milletimiz gayet iyi bilmektedir. Şehitlerimiz ve gazilerimiz bölücü terörün son bulmasında asıl payın sahibidir ve destansı mücadeleleri unutulmayacağı gibi bu mücadeleye gölge düşürülmesine de asla izin verilmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerleriyle Türk milletinin birliğini, dirliğini ve dayanışma azmini kıracak hiçbir dayatma veya teklifin geçerliliği yoktur. Anayasal Vatandaşlık ezberiyle Türklüğü etnik yapıya indirgeyerek anayasadan tasfiye emeli olmayacak duaya âmin demekten farksızdır. Anayasanın 66. Maddesiyle ilgili polemik yapmak, zemin yoklamak, kara propagandaya girişmek abesle iştigaldir ve sonu da hüsrandır. Milletimizin adı Türk milletidir. Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Türkiye Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Terörsüz Türkiye hedefimiz bu ebedi bütünlüğü korumak ve yeni yüzyılda bütün yönleriyle güvenceye kavuşturmaktır. Cumhur İttifakı, Türkiye’nin egemenlik hukukunu, Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini zayıflatacak hiçbir yanlışa müsaade etmeyecektir" şeklinde konuştu.


"MHP tüm vatandaşları ‘Türk Milleti’ tanımı ile kucaklamaktadır"


Milliyetçi Hareket Partisi’nin Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşları ‘Türk Milleti’ tanımı kucakladıklarını ve Türkiye’nin 2’inci yüzyılına Türk mührü vurulacağını kaydeden Büyükataman, "Terörsüz Türkiye milli güvenliğimiz açısından son derece önemli bir hedef olmasının yanında sosyal barışın ve toplumsal mutabakatın sağlanması açısından da büyük rol oynamaktadır. Türk ile Kürt arasına saçılmak istenen emperyalizm menşeli nifak tohumları ve ayrılıkçı emeller Terörsüz Türkiye" hedefi ile yok edilecektir. Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türk milletinin birlikte yaşama ülküsü ve aynı kaderi paylaşma iradesi kurmuştur. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türk milletinin eşit ve saygın fertleridir. Biz, Türk’üyle Kürdü’yle, Alevi’siyle Sünni’siyle hep birlikte Türkiye’yiz, hepimiz Türk milletiyiz. Milliyetçi Hareket Partisi, bu anlayışla ülkemizde yaşayan her vatandaşımızı "Türk milleti" tanımı içinde kucaklamaktadır. Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin de ifade ettiği gibi; Yeni yüzyılın ikinci yılında "Terörsüz Türkiye" gaye ve gayretiyle ayağımıza vurulan emperyalist prangalar kırılacak, ezeli ve ebedi kardeşliğimiz ortak kader mizanında iyice billurlaşıp ayrılmaz bütün haline gelecektir’. Terörün son bulmasıyla, Türkiye’nin yaklaşık 40 yıldır terörle mücadeleye ayırmak zorunda kaldığı bütçe ülkemizin kalkınmasına aktarılacak, yeni yatırımlarla ekonomimiz bir nefes alacaktır. Ekonomik ve Sosyal kalkınmamızla birlikte Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimize daha güçlü adımlarla ilerlememizin yolu açılacaktır. Aziz milletimizi hak ettiği refaha ve huzura kavuşturmanın, yeni yüzyıla Türkiye Cumhuriyeti’nin ismini altın harflerle yazdırmanın zamanı gelmiştir. Terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşmesiyle beraber, ülkemiz yeni yüzyıla Türk mührünü vuracaktır. Cumhur İttifakı ve Milliyetçi Hareket Partisi her türlü ihanetin, bölücü terörün kökünü kazıyacak, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerimizi mutlaka başarıya ulaştıracaktır" ifadelerini kullandı.


Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İzmir İzmir’den İspanya’ya uzanan ‘eğitim’ köprüsü İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ), uluslararası alandaki iş birliklerine bir yenisini daha ekleyerek İspanya merkezli Cervantes Enstitüsü ile protokol imzaladı. Öğrencilere yeni eğitim fırsatlarının sunulması, iki ülkenin kültürünü yansıtacak ortak sanatsal ve akademik etkinliklerin düzenlenmesi hedefiyle yapılan anlaşmaya, İEÜ Rektörü Prof. Dr. Yusuf Hakan Abacıoğlu ve İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey imza attı. Protokol kapsamında, akademisyenlerin ve öğrencilerin kişisel gelişimlerini hızlandırmak amacıyla stratejik çalışmalar yapılarak yol haritası belirlenecek. İspanya’daki üniversitelerle iş birliği ve diyaloğun artırılması için girişimlerde bulunulacak. İspanyolca dil sınavlarında (DELE) alınacak sertifikaları artırmaya yönelik ortak çalışmalar gerçekleştirilecek. Bilimin yanı sıra kültürel anlamda da karşılıklı olarak sergi, panel ve söyleşi gibi etkinlikler düzenlenerek Türk ve İspanyol kültürünün daha geniş kesimlere ulaşması hedeflenecek. İmza törenine geniş katılım İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen protokol imza törenine; İspanya Ankara Büyükelçisi Cristina Latorre Sancho, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve İEÜ Mütevelli Heyet Üyesi Emre Kızılgüneşler, İspanya Ankara Büyükelçiliği Eğitim Programları Direktörü D. Gilberto Terente Fernndez, İspanya İzmir Fahri Konsolosu Muharrem Hilmi Kayhan, İEÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Efe Biresselioğlu, Uluslararası İlişkiler Ofisi Müdürü Hülya İncekara, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdür Yardımcı Özge Coşkun Aysal, Uluslararası İlişkiler Temsilcisi Mehmet Şenbağcı, İspanyol Dili Koordinatörü Dilek Amet ve İspanyolca öğretim görevlileri de katıldı. "Akademik üretim artacak" Törende konuşan İEÜ Rektörü Prof. Dr. Abacıoğlu, üniversite olarak öğrencileri ve akademisyenleri küresel dünyanın dinamiklerine en iyi şekilde hazırlamak için çalıştıklarını söyleyerek, "Dünyaca saygın kültür ve dil kurumlarından biri olan Cervantes Enstitüsü ile imzaladığımız iş birliği protokolü, üniversitemizin uluslararasılaşma vizyonu açısından son derece değerli ve stratejik bir adım. Bu protokol sayesinde öğrencilerimize sadece yeni bir yabancı dil öğrenme fırsatı sunmakla kalmıyor; aynı zamanda farklı kültürleri tanıma, uluslararası akademik ve kültürel ağlara dahil olma imkânı da sağlıyoruz. Akademisyenlerimiz açısından da bu iş birliği, İspanya’daki üniversiteler ve akademik çevrelerle daha güçlü ilişkiler kurma, ortak projeler geliştirme açısından önemli fırsatlar sunacak" diye konuştu. "Çok kültürlü bakış açısı kazanacaklar" Prof. Dr. Abacıoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Üniversiteler, aynı zamanda kültürler arasında köprü kuran kurumlardır. Cervantes Enstitüsü ile birlikte hayata geçireceğimiz sergi, panel ve söyleşi gibi kültürel etkinlikler sayesinde öğrencilerimizin çok kültürlü bir bakış açısı kazanmasına katkıda bulunacağız. Öğrencilerimizi dünyaya açan, onları uluslararası düzeyde rekabetçi ve donanımlı bireyler haline getiren iş birliklerini artırarak sürdüreceğiz. Cervantes Enstitüsü ile başlattığımız bu değerli ortaklığın, üniversitemiz için uzun vadeli ve kalıcı kazanımlar sağlayacağına yürekten inanıyorum." "İzmir, özel bir yere sahip" İstanbul Cervantes Enstitüsü Müdürü Fernando Martinez Vara de Rey, İEÜ ile imzalanan protokolden büyük mutluluk duyduklarını ifade ederek, bu güçlü akademik ve kültürel bağın kendileri için çok kıymetli olduğunu söyledi. Vara de Rey, "İzmir; zengin tarihi, kültürel çeşitliliği ve dinamik genç nüfusuyla her zaman özel bir yere sahip. İzmir Ekonomi Üniversitesi’nin vizyonu ve uluslararasılaşmaya verdiği önem, bu iş birliğini daha da anlamlı hale getiriyor. Bu anlaşma sayesinde Türk ve İspanyol kültürlerini, gençler aracılığıyla birbirine daha da yakınlaştıracağımıza inanıyorum. Öğrencilerin dil öğrenimi, kültürel etkileşimi ve uluslararası deneyim kazanmaları için etkili adımlar atacağız. Bu protokolün uzun soluklu ve verimli olmasını; her iki ülke için de güzel sonuçlar doğurmasını diliyorum" ifadelerini kullandı.
Kocaeli 7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A.’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi. Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı. Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi. 8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi. "Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler" İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi. Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı. Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu. Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik" Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi. Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti. "İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk" Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi. "Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi" İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti. "2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi. Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı. "Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı" Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti. "Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim" İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti. "Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız" İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti. Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti. Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti: "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."
İstanbul 51Talk, gençleri Birleşmiş Milletler’in iklim sahnesine taşıyacağını duyurdu Çevrimiçi İngilizce öğrenme platformu 51Talk, Birleşmiş Milletler’e bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Çocuklar için çevrimiçi bire bir İngilizce öğrenme platformu olan 51Talk, uluslararası topluluğundan genç öğrencilerin 15-21 Kasım 2025 tarihleri arasında Brezilya’nın Belém şehrinde düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP30) sırasında BM’ye bağlı bir gençlik konuşma girişiminde yer aldığını duyurdu. Yapılan açıklamaya göre; 2023 yılında başlatılan ve üçüncü yılına giren girişim, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Türkiye, Tayland ve Vietnam’dan çocukların iklim ve çevrenin korunmasına ilişkin bakış açılarını İngilizce olarak paylaşmaları için fırsatlar oluşturuyor. Katılımcılar, BM düzeyinde uluslararası bir sahnede yapılan konuşmalarla yerel gözlemlerini küresel bir sohbete taşıyarak iklim sorunlarının dünyanın dört bir yanındaki genç nesiller tarafından nasıl deneyimlendiğini ve ele alındığını vurguladı. 51Talk CEO’su Jack Huang, "Her çocuğun dünyayla konuşma fırsatını hak ettiğine inanıyoruz. Çocuklara doğru araçlar ve rehberlik sağlandığında, düşünceli fikirler ifade edebilir ve küresel meselelerle anlamlı bir şekilde ilgilenebilirler. Öğrencilerimizi Birleşmiş Milletler iklim sahnesinde konuşurken görmek, eğitimin neleri ortaya çıkarabileceğinin güçlü bir hatırlatıcısıdır" dedi. Türkiye’den, aile desteğiyle küçük yaşta İngilizce öğrenmeye başlayan on iki yaşındaki Osman Batu, COP30’a hazırlanırken özgüven ve akıcılık konusunda gözle görülür bir ilerleme kaydetti. Üç dakikalık bir video göndererek ve konuşma becerilerinin, dilbilgisinin, telaffuzunun ve özgüveninin değerlendirildiği İstanbul’daki ulusal bir yarışmada yarışarak çok aşamalı bir seçim sürecinden geçerek birinciliği ve Birleşmiş Milletler’de Türkiye’yi temsil etme fırsatını kazandı. Osman, COP30’da Türkiye’deki orman yangınlarından büyükannesinin bahçesindeki kelebeklerin yok olmasına kadar tanık olduğu iklim değişikliğinin etkilerinden bahsetti.