SAĞLIK - 27 Aralık 2025 Cumartesi 11:23

Türkiye’de HIV vakaları artış eğiliminde

A
A
A
Türkiye’de HIV vakaları artış eğiliminde

Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emin Halis Akalın, dünyada HIV vakalarının azalma eğilimine girdiği yerler olsa da Türkiye’deki tablonun farklı olduğunu vurguladı.


Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği ‘Nilüfer’de Sağlık’ buluşmalarında HIV ve AIDS masaya yatırıldı. Akademisyenler, dünyada vakalar azalırken, Türkiye’de artış eğilimine dikkat çekerek, erken tanının önemini vurguladılar.


Nilüfer Belediyesi tarafından düzenlenen ‘Nilüfer’de Sağlık’ buluşmaları kapsamında "HIV/AIDS Yeterince Farkında Mıyız?" başlığıyla bir seminer gerçekleştirildi. Nilüfer Belediyesi Dr. Ceyhun İrgil Sağlık Müzesi’ndeki programa Nilüfer Belediye Başkan Yardımcısı Okan Şahin’in yanı sıra bilgi sahibi olmak isteyen çok sayıda vatandaş katıldı. Programda Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emin Halis Akalın ve akademisyen Doç. Dr. Uğur Önal konuyla ilgili önemli bilgiler paylaştı.


Türkiye’de vaka sayısı artış eğiliminde


Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Emin Halis Akalın, dünyada HIV vakalarının azalma eğilimine girdiği yerler olsa da Türkiye’deki tablonun farklı olduğunu vurguladı. Bu hastalığın 1980’li yıllardan bu yana devam eden çok önemli bir salgın olduğunu hatırlatan Akalın, "Dünyanın önemli bir kısmında yeni enfeksiyon sayıları azalırken, Türkiye’de rakamlar maalesef yukarı doğru bir artış eğrisi gösteriyor. Resmi kayıtlara göre yaklaşık 60 bin kişi tanı almış durumda ancak durumunun farkında olmayanlarla birlikte bu rakamı ikiyle çarpmak gerekiyor. Artık biz bu bireylere ‘HIV pozitif’ yerine ‘HIV ile yaşayan birey’ diyoruz. Çünkü günümüzdeki etkili tedavilerle bu kişilerin yaşam beklentisi, HIV ile yaşamayan bireylerle aynı seviyeye gelmiş durumda" dedi.


Böyle önemli bir konuda farkındalık gösteren Nilüfer Belediyesi’ne teşekkür eden Akalın, belediye bünyesindeki Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezi’nin anonim test imkanı sunarak, damgalanma ve ayrımcılığın önüne geçilmesi açısından hayati bir rol oynadığını vurguladı.


Hastalığın bulaşma yolları ve korunma yöntemleri üzerine bilgiler paylaşan Doç. Dr. Uğur Önal ise toplumdaki yanlış algılara ve tedavinin gücüne değindi. Bulaş yollarıyla ilgili bilgi veren Önal, "En sık bulaş yolu korunmasız cinsel temastır. Ancak HIV; tokalaşmakla, sarılmakla, aynı havayı solumakla veya ortak çatal-bıçak kullanımıyla kesinlikle bulaşmaz. Eğer bir birey ilaçlarını düzenli kullanır ve kanda virüs tespit edelimeyecek düzeye indirilirse, artık bulaştırıcı olarak kabul edilmez. Bu durum hem toplum sağlığını koruyor, hem de bireylerin çocuk sahibi olabilmelerine ve normal hayatlarına devam etmelerine imkan sağlıyor" diye konuştu.


Akademisyenler, erken tanının hem bağışıklık sisteminin çökmesini engellemek, hem de toplumdaki yayılımı durdurmak için en güçlü silah olduğunu hatırlattılar. Seminer, akademisyenlerin katılımcılardan gelen soruları yanıtlamasıyla sona erdi.



Türkiye’de HIV vakaları artış eğiliminde

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da 50 yıl önce hayatını kaybeden iki tarım işçisinin mezarları sahiplerini bekliyor Antalya’nın Aksu ilçesine bağlı Topallı Mahallesi’nde 1974 yılında sobadan sızan karbonmonoksit gazı nedeniyle yaşamını yitirdiği belirtilen iki tarım işçisinin mezarları, aradan geçen yarım asra rağmen sahiplerine ulaşılmayı bekliyor. Edinilen bilgiye göre, tarım işçisi olarak köye gelen Sivas nüfusuna kayıtlı Şükrü Demir ile Bolu’nun Düzce ilçesi nüfusuna kayıtlı Enver Tok, çadırda kaldıkları ilk gecede sobadan çıkan karbonmonoksit gazından zehirlenerek hayatını kaybetti. O dönem iddiaya göre ailelerine ulaşılamadığı için iki işçi Topallı Mahallesi’ndeki Topallı Mezarlığına defnedildi. "İlk gün, ilk gece hayatlarını kaybettiler" 72 yaşındaki köy sakini Hüseyin Alkan, olayın yaşandığı dönemde askerlik görevinde olduğunu belirterek yaşananları şöyle anlattı: "Ben askerdeyken bu işçiler köyümüze gelmiş. Amcam onlara iş vermiş, yedirmiş içirmiş, çadırlarını kurdurmuş. Daha ilk gece sobayı çadırlarının içine almışlar. Odun tam yanmayınca gaz çıkmış ve sabah ölü bulunmuşlar. Jandarma ve savcı gelmiş, işlemler yapılmış. Ailelerine ulaşılamadığı için köylüler olarak defnetmişiz." "O dönem ailelerine ulaşılamadı" Resmî işlemlerin ardından cenazelerin, dönemin yetkililerinin bilgisi dahilinde köyde defnedildiğini aktaran Alkan, vicdanen rahatsızlık duyduklarını ifade etti. Oğlu Mustafa Alkan ile birlikte mezarların sahiplerine ulaşması için çaba gösterdiklerini söyleyen Alkan, "Bu mezarları ve olayı anlatırsak belki sahiplerine ulaşırız diye düşündük. O dönem kimseye ulaşılamadı" dedi. "Mezarlarını temizliyor, dualarını okuyoruz" Mezarların sahipsiz kalmadığını vurgulayan Alkan, "Biz cuma günleri gelir, mezarlarını temizler, Fatiha okuruz. Ama insan ister ki çoluğu çocuğu bilsin. Belki eşleri, evlatları hâlâ bu adamların yaşadığını sanıyordur. Bu bilinmeli" ifadelerini kullandı. Hüseyin Alkan ve oğlu Mustafa Alkan, ilgili kurumlara çağrıda bulunarak kayıtlar üzerinden ailelere ulaşılmasını istedi. Alkan, "Bir vatandaşlık görevi yapabilirsek ne mutlu bize. Aileleri bilsin, gelsinler, mezarlarını görsünler" diye konuştu.