EĞİTİM - 17 Aralık 2022 Cumartesi 12:52

Prof. Dr. Güngör, dijital dünyanın tehlikesine dikkat çekti

A
A
A
Prof. Dr. Güngör, dijital dünyanın tehlikesine dikkat çekti

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Özcan Göngör, “Dijitalleşen dünyada bizi sağlam zeminde tutacak olan en büyük gücümüz milli ve manevi değerlerimiz, kimlik ve aidiyetlerimizdir” dedi.


Hitit Üniversitesi Bilgi ve Değerler Kulübü tarafından düzenlenen “Dijitalleşen Dünyada Biz Kimiz: Kimlik ve Aidiyetlerimiz” konulu konferans düzenlendi. İlahiyat Fakültesi Prof. Dr. Fuat Sezgin Konferans Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa konuşmacı olarak kapılan Prof. Dr. Özcan Güngör, dijital dünyanın dünyaya ve insan yaşamı üzerindeki olumsuz etkilerine ilişkin açıklamalarda bulundu.


Modern dünyanın birey ve toplumları kuşatan en etkili ve yaygın gücünün dijital araçlar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özcan, dijital dünyada mesafelerin ortadan kalktığını, iletişimdeki süre kaybının en aza indiğini, tercih verilerinin çoğaldığını, bilgi alanı ve bilgiye ulaşmada imkanların oldukça çoğaldığına dikkat çekti.



“Kimlik ve değerlerimiz dijital dünya için feda edilmemeli”


Dijital ortamda imkanların çoğalmakla birlikte sorunların da arttığına dikkat çeken Güngör, “Kimlik, aidiyet, gelenek, değer gibi bireysel ve toplumsal olgularda çok hızlı özenmeler, kırılmalar, moda gibi sürü psikoloji türü tutum ve davranışlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle dijital alan faydasız olmadığı gibi sorunsuz da değildir. Önemli olan her türlü bilgi ve yaşantının özgürce paylaşımına açık olan bu alanın faydalı amaçlarla kullanılmasının yaygınlaştırılması, kimlik ve değerlerimizin dijital dünya için feda edilmemesidir” diye konuştu.


Günümüz dünyasında birey ve toplumlara hükmetmek için birey ve toplumun sahip olduğu imkanlar ve değer yargılarının tespitinin ardından onu zayıf ve hareketsiz kılacak karşı etkileme yöntemlerinin kullanıldığına vurgu yapan Güngör, “Bu nedenle inanç temelli olan duygular ve gündelik yaşama imkanlarını sağlayan etkenler için olumsuz saldırılara karşı açık alanların korunması ve o noktaların kapatılması gerekiyor. Bu noktaları kapatırken aktif değil proaktif, reaksiyoner değil aksiyoner olmak, bu alanı çok iyi bilmek ve kullanmak gerekiyor. Bu güçten ayrı kalmak, uzak durmak yerine imkan ve fırsatlarından en iyi şekilde yararlanmanın yol ve yöntemlerini yaygınlaştırmak, sahiplenerek yönetmek olası pek çok soruna öncelikli çözüm gibi duruyor. Araçsal boyutta devam eden ve her geçen gün etki gücünü artıran küreselleşme selinin önünde sosyolojik anlamda kimlik ve aidiyetlerimizi kaybetmemek için sentezlenmiş bir din anlayışı, milli değerlerle irtibatlı dünya görüşü ve bunları besleyecek bir ekonomik ahlaka sahip olmak gerekiyor. Özellikle dini ve milli temelli duruş ve düşüncelerimizi sağlam zeminde tutmak, bizi biz yapan en güçlü sığınağımızı oluşturan değerlerimizden kopmamak gelinen bu noktada daha bir anlam kazanmış oluyor” ifadelerini kullandı.



“Dünya nüfusunun yüzde 61.8’i interneti aktif olarak kullanıyor”


Dünya nüfusunun yüzde 61.8’inin interneti aktif olarak kullandığını açıklayan Güngör, “Sosyal medyayı kullanmadığımız süre için eksiklik hissediyorsak, sabah kalktığımızda ilk önce aklımıza telefona bakmak geliyorsa, her gün normalde geçirdiğimiz saatten çok daha fazla süre telefonda zaman harcamaya başladıysak, telefonu sık sık bildirim gelmiş mi diye kontrol ediyorsak, işlevselliğimiz buna bağlı olarak bozuldu ve aklımız sürekli orada kalmaya başladı ise sosyal medya bağımlısı olma yolunda ilerliyoruz demektir. Yapılan bir araştırmaya göre küresel dünya nüfusunun yüzde 61.8’i interneti aktif olarak kullanıyor ve bu rakam 4.88 milyar internet kullanıcısı olduğu anlamına geliyor. İnsanlar internette ortalama 6 saat 58 dakika geçiriyor ve kullanıcıların yüzde 90.9’u (4.44 milyar kullanıcı) internete mobil cihazlardan erişiyor. Mobil cihazlarda internet kullanım süresi ise günlük 3 saat 37 dakika” şeklinde konuştu.



“TV ortamında yaşanan dijital yaşam yalanlar üzerine kurulu"


“Dijitalleşme bizi daha yalnız yapmıyor” diyen Güngör, şunları kaydetti: “Biz dijital dünyada yalnızlığımızı gizlemeye veya ondan kurtulmaya çalışıyoruz. Kimimiz kendisini gizleyerek ikinci veya üçüncü karakterini ortaya çıkarıyor; içindeki eğilimleri dizginlemek için dijital mecralarda vakit geçirenler de var, dijital alışveriş sitelerine milyonlarca lira yatıranlar da Yani hepimiz bir nedenle, yalnızlığımızı saklamak veya ona çare bulmak için sanal ağlarda geziniyoruz. Son dönemlerde yaygınlaşan tv programları üzerinde yapılan bir araştırmada evlilik sitelerinde oluşturulan profillerin sadece yüzde 8’i kendisi hakkında doğru bilgileri paylaşmış; yüzde 42’si ise tamamen hatalı bilgiler vermiş, geriye kalan yüzde 50’nin de çok az bilgiyi doğru söylediği ifade edilmiştir. Demek ki TV ortamında yaşanan bu dijital yaşam yalanlar üzerine kuruludur”.


“Dijitalleşen dünyada bizi sağlam zeminde tutacak olan en büyük gücümüz milli ve manevi değerlerimiz, kimlik ve aidiyetlerimizdir” diyen Prof. Dr. Özcan Güngör, “Seçimlerimizin altında yatan tutum ve inançlara değerlerimiz diyoruz. Bir kişinin kendi değerlerinin ne olduğunun bilmesi çok önemlidir. Bir topluluğun gücü, o topluluğu oluşturan bireylerin paylaştıkları ortak değerlere olan bağlılığı ile ölçülür. Eğer paylaşılan ortak değerler yoksa insanlar birbirine aldırmazlar ve birbirlerinin sorun ve dertlerine kayıtsız kalırlar. Türk milleti olarak bizim binlerce yıllık tarihi birikimimizden beslenen çok güçlü milli ve manevi değerlerimiz vardır. Göktürk anıtlarında bunların bir kısmı abideleşmiştir. Destanlarımızda, düğünlerimizde, cenazelerimizde, komşuluk ilişkilerimizde, aile yapımızda kısaca hayatımızın her safhasında bunların örneklerini görüyoruz. İslam inanç esasları ile tanıştıktan sonra eski geleneklerimizle din temelli esasları kaynaştırdık. Hilali sembolik bir anlatımla farklı boyuta taşıdık. Hakimiyet alanımızda olan tüm ülkelerin bayrağında hilal veya hilalin yıldızının olmasına özen gösterdik. Bir bayrakta hilal veya hilal yıldızı yoksa o bayrağı ya İngiltere ya da Fransa belirlemiştir. Hilal, bizde İslam’ın sembolik anlatımıdır. Bayrağımızın simgesidir. Cami ve kubbelerimizin alemidir. Paramızın ve asker giysimizin rumuzudur. Çünkü ebced hesabında hilal, ilah ve lale kelimesinin karşılığı 66’dır. Lale kelimesi sembolik anlatımla mezar taşlarımızda ters lale olarak kullanılmıştır. Toplum önderi veya veli diye bilinen insanlar yani din tebliğinde etkin görev almış şahsiyetlerin mezar taşında ters lale kullanılır. Aile kurumumuzun görev dağılımları ve sorumluluk anlayışları dünya milletleri için dillere destan olmuştur. Komşuluk ilişkilerimiz, sosyal yardımlaşma ve dayanışma faaliyetlerimiz, çevre duyarlılığımız kısaca insana ve çevreye karşı duyarlığımız her türlü takdirin üzerindedir. Esir altında iken kendilerine verilen kıt yemekleri bile kedilerle paylaşan askerlerimize ait belgeler var. Sokak hayvanlarını beslemekle görevliler var. Sadaka taşlarımız, hacet taşlarımız var. Duvarlara kuş sarayları yapan ecdadımız var. İnancımızın gereği diye hanlar, kapanlar, hamamlar, camiler, hastaneler, bedestenler, çocuklara oyun parkları yaptıranlar, fakir gençlerin tüm düğün giderlerini karşılayanlar var. Bu gibi daha nice güzel aidiyet ve geleneklerimiz sayesinde birlik ve beraberliğimizi bozmak için dün olduğu gibi bugün de milletimizin huzuruna ve güzel vatanımızın jeopolitik konumuna göz dikenler var. Buradan hareketle gençlerimizin; sahip olduğu değerleri tanıması, bunların kıymetini bilmesi, bu değerlerimizi dijital ortamın acımasız saldırıları karşısında feda etmemesi gerekir. Bu nedenle dijital çağın araçlarını kullanarak tüm imkan ve fırsatlarından yararlanmak gerekir” sözleriyle konuşmasını sürdürdü.



“Gençler arasında geleneğe aykırı düşünce ve yaşama tercihlerinde çok ciddi artışlar oldu”


Gençler arasında geleneğe aykırı düşünce ve yaşama tercihlerinde çok ciddi artışlar olduğunu anlatan Güngör, “Moda veya özenti tercihler daha bir öne çıkmaya başlamıştır. Geleneklerimizin bir kısmı inkar edilmiş ama yerine yeni bir gelenek kurulamamıştır. Bu boşluk ciddi anlamda travmalara ve ciddi anlamda sosyolojik sorunlara neden olmuştur. Buradan hareketle özellikle gençlerimiz dijitalleşme çağının getirdiği sorunlara karşı donanımlı, bu araçsal sürecin imkan ve fırsatlarından da her alanda en iyi seviyede yararlanmaları konusunda duyarlı olmaları gerekir. Kimlik ve aidiyetlerini sahiplenerek dijital dünyanın verileri ile geleceği kurgulamaları önemlidir” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen 2026 Merkezi Yönetim ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve milletvekillerine sunum yaptı. Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilmeye, geliştirilmeye her zaman açık bir sistem olduğunu söyleyerek, "İhtiyaçtan yeni ihtiyaçlar ortaya çıktıkça yeni değerlendirmeler yapıldıkça, dinamik bir şekilde kendini geliştiren bir yapı olduğunu ifade etmek isterim" ifadelerini kullandı. Demokratik sistemlerde farklı yönetim biçimlerinin olduğunu belirten Yılmaz, "Bunların hepsi demokratiktir ama yönetim sistemi olarak farklılık arz ederler. Başkanlık sistemi de vardır, parlamenter sistem de vardır, yarı başkanlık sistemi de vardır. Üçü de demokratik dünyada görülen sistemlerdir. Her birinin de farklı alt versiyonları olduğunu biliyoruz. Örneğin İngiltere’deki parlamenter sistemle kıta Avrupa’sındaki parlamenter sistem arasında da belli farklılıklar olduğunu biliyoruz. Nitekim bizim de önceki sistemimizin farklı bir parlamenter sistem olduğunu hep birlikte biliyoruz. Çok çeşitli zaafiyetler içeren bir sistem olduğunu biliyoruz. Halkımızın referandumda onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dediğimiz Türkiye’nin özel koşullarına uygun, kültürüne uygun bir yapılanmayı gerçekleştirmiş durumdayız. Bu sistem yeni sistem birçok testten başarıyla geçti. Kim ne derse desin. Son beş altı yıl özellikle bir taraftan dünyada belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Risklerin belirsizliklerin yükseldiği bir dönem oldu. Bölgemizde jeopolitik gelişmelerin, savaşların, çatışmaların yoğunlaştığı bir dönem oldu. Pandemi gibi tüm dünyayı sarsan bir hadisenin yaşandığı bir dönem oldu. İçeride yine asıl afeti dediğimiz tarihimizin en büyük afetini yaşadık. Ekonomik şartlarla ilgili yine çeşitli süreçler yaşandı. Bütün bu süreçlerde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin avantajını gördüğümüzü, yaşadığımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Hızlı karar alan, uygulayan, etkin bir sistem olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kendisini ispat etmiştir. Ama hep altını çiziyorum. Bugün de ifade edeceğim. Bu daha iyileştirilemeyeceği anlamına da gelmiyor. Daha da iyiye, daha gelişmiş bir yapıya doğru dönüşmeyeceği anlamına da gelmiyor. Tam aksine tecrübelerle yaşadığımız süreçlerle birlikte sistem iyileştirilmeye de her zaman açık bir sistem" şeklinde konuştu. Yılmaz, şöyle konuştu: "İyi ki bu küresel ve bölgesel fırtınalı dönemde Cumhur İttifakı gibi güçlü bir ittifakımız var. İyi ki Recep Tayyip Erdoğan gibi güçlü, dirayetli, tecrübeli bir liderimiz var. Liderlik her zaman önemlidir. Ama fırtınalı zamanlarda zor zamanlarda bir kat daha önemlidir. Bugün Türkiye siyasi istikrarıyla dünyadan birçok alanda pozitif ayrışan bir ülkedir. Sorunlarımız da elbette var ama bu sorunları aşma kapasitemiz de var. Bunu da birçok vesileyle ortaya koymuş durumdayız. Cumhurbaşkanlığı’yla ilgili saray ifadesini kullanıyor değerli arkadaşlarımız muhalefetten. Tabii ki saray değil orası. Milletin evi. Biz milletin evi olarak görüyoruz ve orası bir gelip bir gün görürsünüz belki. Ziyaret ederseniz nasıl bir, kurgu var zihninizde bilmiyorum ben, ama orası bir çalışma mekanı. Orada bürokratlarımız var. Çalışanlarımız var. Kamu görevlileri var. Gece gündüz bir mesai harcanıyor. Birçok durumda mesai kavramına bakılmadan bu ülkenin ihtiyaç duyduğu çalışmalar, faaliyetler yürütülüyor. Orası hiçbir partiye ait değil. Hiçbir kişiye de ait değil. Milletin evidir. Milletin gönlüne giren külliyenin kapısından da girer. Milletin gönlüne giremeyen oranın bir saray olarak hayalini kurar." Yılmaz, "Bugünkü Cumhurbaşkanlığımız geçmişteki Cumhurbaşkanlığı değil, bazen karıştırılıyor. Sanki o eski sistemimizdeki Cumhurbaşkanlığı makamıymış gibi değerlendiriliyor. Öyle değil. Bugün yönetimimizin merkezi Cumhurbaşkanlığı. Yasamada milli iradenin tecelli Türkiye Büyük Millet Meclisi’miz, gazi Meclisimiz. Yürütmede de milli iradenin tecelli ettiği makam Cumhurbaşkanlığı makamı. Eskiden doğrudan seçilmiyordu biliyorsunuz. Artık doğrudan halkımızın sandığa gidip seçtiği bir Cumhurbaşkanımız var. Milli iradenin doğrudan yansıdığı bir makam var. Ve burada yürütme makamı olarak Cumhurbaşkanlığı eski sistemdeki Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığının birleşmiş hali. Eskiden iki tane ayrı makam vardı biliyorsunuz. Dolayısıyla ayrı maliyetler, masraflar vardı. Aslında yeni sistem bunları sadeleştirmiş durumda. Yıllar itibariyle fark etmekle birlikte geçmişte Başbakanlıkla Cumhurbaşkanlığı bütçelerini birleştirirseniz toplam bütçenin binde üçüne dördüne denk gelirdi geçmişteki masrafla. Bugün binde biri seviyesinde. Binde bir, binde bir nokta bir, binde bin nokta iki seviyesinde. Geçmişe göre çok daha düşük maliyetle çalışan bir merkezden bir karargahtan bahsediyoruz. Yönetim sistemimizin kalbinden bahsediyoruz. Son derece makul düzeylerde bir maliyetle bu stratejik görevin yerine getirdiğini ifade etmek isterim" diye konuştu. Anayasa konusunda Yılmaz, "Burada bizim yaklaşımımız açıktır. Yeni sivil bir anayasayı savunuyoruz. Seçim beyannamemizde de var. Parti programımızda da var. Aslında bütün partilerin seçim beyannamelerinde bu var. Yani millete böyle daha iyi bir anayasa vaadi hemen hemen tüm partilerin seçim beyan namelerinde, politika belgelerinde var. Biz de bu yönde bir çalışmayı, mutfak çalışmasını sürdürüyoruz. Bütün partilere de çağrı yapıyoruz" dedi. Anayasada vesayetçi zihniyetin etkileri büyük oranda giderildiğini söyleyen Yılmaz, "Hala bazı kalıntıları olduğunu görüyoruz. Ancak çok sayıda değişiklikle iç tutarlılığı bir ölçüde zayıfladığını iç yapısında yeni daha tutarlı bir yaklaşımın faydalı olacağını düşünüyoruz. Bunlardan da belki daha önemlisi gelecek odaklı bir anayasaya ihtiyacımız var. Gençler için, gelecek için yeni teknolojiler, dünyanın yeni şartlarını dikkate alan yeni perspektifleri dikkate alan bir anayasaya ihtiyaç duyduğumuza inanıyoruz. Bu anayasa hem devletin kurumlarını daha etkin çalıştıran daha uyumlu çalıştıran bir anayasa olmalı, hem de birey devlet ilişkilerini daha özgürlükçü, daha hak, hukuk temelli tanımlayan bir anayasa olmalı diye inanıyoruz. Ama bu bizim tek başına yapabileceğimiz veya Cumhur İttifakı olarak yapabileceğimiz bir konu değil. Diğer partilerle birlikte en geniş mutabakatı sağlayarak yapmamız gereken bir alan hem sistem eleştirileri yapıp hem de anayasa çalışmalarına girmeyiz diyenlerin çok tutarlı olduğunu ifade edemem doğrusu. Yani eğer gerçekten burada daha iyi bir anayasa, daha iyi bir sistem istiyorsanız buyurun çağrı yapıyoruz; gelin birlikte çalışalım, ortak akılla çalışalım" ifadelerini kullandı.