- 03 Ağustos 2022 Çarşamba 19:01

Çorum ile Kalkilya kardeş şehir oldu

A
A
A
Çorum ile Kalkilya kardeş şehir oldu

Çorum’un bir kardeş şehri daha oldu.

Çorum’un bir kardeş şehri daha oldu. Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, Filistin’in Kalkilya şehri ile kardeşlik protokolünü imzaladı. Aşgın, imza töreninde yaptığı konuşmada Filistin’in önemli şehirleri arasında yer alan Kalkilya ile işbirliğini önemsediklerini vurguladı.


Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk, AK Parti Belediye Meclis Üyeleri Ertuğrul Eren, Bülent Özdoğan, Ubeydullah Ahıskalı, MHP Belediye Meclisi Grup Başkanı Selim Güloğlu ve Belediye Strateji Geliştirme Müdürü Talat Tekin’den oluşan heyet Kalkilya’ya giderek kardeşlik belgesinin imza törenine katıldı. Heyette ayrıca Türkiye Büyükelçiliği Konsolosu Emre Yılmaz da yer aldı. Kalkilya ekibinin büyük bir coşkuyla karşıladığı Çorum heyeti, Filistin’in haklı davasında yanında yer aldıklarını ve çok verimli tarım arazilerine sahip Kalkilya’nın etrafına İsrail tarafından örülen ayrım duvarının bir an evvel kaldırılması gerektiğini ifade etti.


Kalkilya Valisi Rafii Revacibe, Belediye Başkan Vekili Munzer Nazzal, El Kudüs Üniversitesi Rektörü Dr. Atiyye Misleh, Kalkilya Ticaret ve Sanayi Odası yetkilileri ve şehrin çok sayıda ileri geleninin yer aldığı imza töreni Kalkilya Valilik binasında gerçekleştirildi.



"Türkiye, her daim haklı davasında Filistin halkının yanında"


Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, Batı Şeria’da yer alana Kalkilya Valiliği’nde düzenlenen törende yaptığı konuşmada Kalkilya’nın kadim bir şehir olduğunu ve bu kadim şehirde bulunmakta duyduğu bahtiyarlığı ifade etti.


Kardeşlik protokolünün hayırlara vesile olması temennisinde bulunan Vali Çiftçi, “Bugün kardeşliğimizin bir nişanesi olarak buradayız. Türkiye ile Filistin arasındaki kardeşlik ilişkileri güçlü bir kardeşliğe dayanmaktadır. Filistin meselesi adil ve kalıcı bir çözüme kavuşturulmadıkça Ortadoğu’da kalıcı istikrar ve barış mümkün olamayacaktır. Başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü olan Filistin Devleti’nin kurulması zaruridir diye düşünüyoruz. İsrail’in işgal ettiği topraklardan 1967 öncesi sınırlarına çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ülkemiz her daim haklı davasında Filistin devletinin ve halkının yanında olmaya devam etmektedir” dedi.



"Dualarımız ve maddi manevi imkanlarımızla yanınızdayız"


Çorum Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, Kalkilya ile imza töreni öncesi heyetler arası görüşmede yaptığı konuşmada kardeşlik protokolünü önemsediklerini belirterek “Bütün dualarımızla, maddi manevi tüm imkanlarımızda Filistin halkının yanındayız” diye konuştu.


Kendilerini en güzel şekilde karşılayan Kalkilya ekibine teşekkür eden Başkan Aşgın, Filistin meselesinin bir an evvel çözüme kavuşması gerektiğinin altını çizerek, "Nasıl ki bilet alınarak girilen Ayasofya artık abdest alınarak girilen bir mekan haline gelmişse Filistin meselesi de ansızın çözüme kavuşacaktır. Nasıl ki Karabağ’da 30 yıl sonra işgal sona ermişse, bu durum bizim Filistin’le ilgili beklentilerimizi de güçlendirmektedir" şeklinde konuştu.


Kalkilya heyetine Çorum’la ilgili bilgiler de veren Başkan Aşgın, Çorum’un yaklaşık 7 bin yıllık geçmişi ile kültür, sanayi, ticaret ve tarım şehri olduğunu belirtti. Çorum sanayisinin çok gelişmiş olduğuna vurgu yapan Başkan Aşgın, “Çorum, sevginin, barışın ve kardeşliğin merkezidir. Çok sayıda medeniyete beşiklik etmiştir. Tarım, sanayi, ticaret, eğitim alanlarında Kalkilya ile işbirliği yapabiliriz. Kalkilya ile kardeşliğimizi önemsiyoruz” ifadelerini kullandı.


Kalkilya’nın ihtiyaç duyduğu şeylere imkanları ölçüsünde yardım yapacaklarını, işbirliğini geliştireceklerini de dile getiren Başkan Aşgın, “Bugün burada olmaktan çok mutluyum. İnşallah özgür Kudus’ün, özgür Filistin’in sokaklarında özgürce dolaşacağımız günleri de hep birlikte görürüz” diye konuştu.



"Filistinli gençler için elimizden geleni yapmaya hazırız"


Kalkilya ile Çorum’un kardeş şehir protokol imza törenine katılan Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk de yaptığı konuşmada El Kudüs Üniversitesi ve yeni kurulacak üniversite ile her türlü işbirliğine açık olduklarını dile getirdi.


Filistin’de işletebilecekleri işbirliği ve anlaşmalar yapmak istediklerini ifade eden Rektör Öztürk, “Burayı büyük bir üniversiteye çevirebiliriz. Hem yeni kurulacak üniversiteye hem de El Kudüs Üniversitesi’ne yapabileceklerimizle ilgili detaylı çalışmalar yapacağız. Kalkınma odaklı olarak Çorum’un çok büyük bir potansiyeli var. Biz de üniversite olarak ihtisasımızı makine imalat teknolojileri odaklı olarak yapıyoruz. Sizlerin de kapasitenizi geliştirmek üzere bir çalışma yapabiliriz. Üniversite olarak Filistinli gençleri geleceğe hazırlamak için elimizden geleni yapmaya hazırız. Sizlere haksız işgale karşı her zaman yanınızda olduğunuzu ifade etmek istiyorum” diye konuştu.



"Filistin ve Türkiye çok uzun zamanlardan dostlar"


Batı Şeria’da yer alan Kalkilya Valisi Rafi Ravacibe, Türkiye’nin desteğini her zaman yanlarında hissettiklerini, Türkiye’yi ve Türkleri çok sevdiklerini söyledi.


Çorum ile yapacakları kardeş şehir anlaşmasını çok önemsediklerini belirten Ravacibe, “Kalkilya, dünyanın belki de en büyük hapishanesi konumunda. 65 bin nüfusa sahip. Dört yandan ayrım duvarı ile çevrili. Bizleri buralardan kovmak, kendi topraklarımızı almak istiyorlar. Hem siyasi hem ekonomik hem de sosyal anlamda bizlere sürekli baskı yapıyorlar, her türlü imkanı elimizden almaya çalışıyorlar. Bu yüzden kendi insanımıza hizmet sunmakta çok zorluk çekiyoruz. Kalkilya çok bereketli topraklara sahip. Yeraltı suları çok zengin. Ancak bu suları bile çıkaramıyoruz. İsrail’den izin almak zorundayız. Onlar da bu izni vermiyor. Ekonomik değeri çok yüksek, dünyanın çok az bölgesinde yetişen meyve ve sebzeler Kalkilya’da yetişiyor. Ancak, İsrail’in ördüğü ayrım duvarı nedeniyle topraklarımızı işleyemiyoruz. Şehri çevreleyen bu ayrım duvarının ötesinde çok verimli topraklarımız var. Belli dönemlerde bu toprakları ekip işlesek bile mahsul zamanı bu tarlarımıza gitmemize izin verilmiyor, hasat yapamıyoruz. Biz tüm bu problemlere karşı direniyoruz. Türk halkına, Türk hükümetine güveniyoruz” şeklinde konuştu.


Çorum ve Kalkilya belediyesi arasında imzalanan anlaşmanın neticelerini yakında almayı ümit ettiklerini kaydeden Ravacibe "Bu anlaşma ve iş birliğini, Türk hükümeti ve halkının Filistin davasına, halkına ve Kalkilya halkına bir desteği olarak görüyoruz" ifadelerini kullandı.



"Bu ziyaret Türk halkının asaletini yansıtıyor"


Türk heyetinin yaptığı bu ziyaretin kendilerini ve Kalkilya halkını mutlu ettiğinin altını çizen Kalkilya Belediye Başkan Vekili Munzer Nazzal, “Bu ziyaret Türk halkının asaletini yansıtıyor. Bu anlaşmanın ekonomik, siyasi, çevresel etkilerinin olmasını diliyoruz. Bu anlaşma kağıt üzerinde kalmayacağına inanıyoruz. İşbirliğimizin artmasını diliyoruz. Kardeşlerimizden gelen ziyaretler bizleri çok memnun ediyor” diye konuştu.


El Kudüs Üniversitesi Rektörü Dr. Atiyye Mislehde ise yaptığı konuşmada Hitit Üniversitesi ile yakın ilişkiler kurmayı, işbirliği ve koordinasyonu önemsediklerini belirterek Hitit Üniversitesinin tecrübelerinden istifade etmek istediklerini dile getirdi.


Heyetler arası görüşmelerin ardından Başkan Aşgın ve Kalkilya Belediye Başkan Vekili Munser Nazzal, kardeş şehir protokolünü imzaladı. Vali Çiftçi, Başkan Aşgın ve Rektör Öztürk, beraberinde götürdükleri hediyeleri Kalkilya heyetine takdim etti.



"Filistin medyasından yoğun ilgi"


Çorum Belediyesi’nin Kalkilya ile kardeş şehir olması Filistin medyasında da geniş yer buldu. Filistin haber ajansı ve yerel basın toplantıya yoğun ilgi gösterdi. Toplantı sonrası Çorum Valisi Mustafa Çiftçi, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın ve Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk ile özel röportajlar yapan Filistin medyası, iki ülke ilişkilerine dair görüşlerine haber bültenlerinde geniş yer verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep Gaziantep AB Bilgi Merkezi STK’ları bir araya getirdi Türkiye’nin ilk AB Bilgi Merkezi olarak 1996 yılında Gaziantep Ticaret Odasında (GTO) kurulan Gaziantep AB Bilgi Merkezi (Gaziantep ABBM) ev sahipliğinde Gaziantep ve Türkiye’nin çeşitli illerinde AB destekli projeler yürüten STK’ların bir araya geldiği toplantı düzenlendi. Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Türkiye İletişim Bölüm Başkanı Ramnas Janusauskas ve AB proje ve programlarını uygulayan ulusal ve uluslararası kurumların temsilcilerinin yer aldığı toplantıda özellikle deprem sonrası bölge kalkınmasını destekleyecek projeler ele alındı. Toplantıda konuşan GTO Sekreter Yardımcısı Gülbin Çalışkantürk, yaklaşık 30 yıldır özverili bir şekilde AB projeleri yürüttüklerini ve bu süreç içerisinde Gaziantep ve bölge kalkınmasına önemli katılar sağladıklarını söyledi. Gaziantep ve bölge illerinin dezavantajlı konumda olduğuna dikkat çeken Çalışkantürk, “Suriye iç savaşı ardından bölgenin aldığı yoğun göç, pandemi ve son olarak yüz yılın felaketi 6 Şubat Depremleri ardından Gaziantep ve bölge illerinin kalkınması için proje çalışmaları çok daha önem kazandı. Bu noktada Avrupa Birliğine de ayrı bir parantez açmak isterim. Uzun yıllardır birlikte çok değerli projelere imza attık. Son yıllarda yaşadığımız olumsuzluklarda da AB’nin desteğini her zaman hissettik ve projelerimiz birlikte yürüttük. Bugün burada bizimle birlikte olan AB Türkiye Delegasyonu Türkiye İletişim Bölüm Başkanı Sayın Ramnas Janusauskas nezdinde AB Türkiye Delegasyonuna tüm katılımcılarımız adına teşekkür ediyorum. Umut ediyorum ki birlikte bölgeye katkı sağlayacak nice projelere imza atacağız” dedi. AB Türkiye Delegasyonu Türkiye İletişim Bölüm Başkanı Ramnas Janusauskas ise Gaziantep Ticaret Odasıyla birlikte pek çok projeye imza atmaktan, şehir ve bölgeye katkı sağlamaktan son derece memnun olduklarını ifade ederek “Bugün burada bizlerle birlikte olan tüm kurumların temsilcilerine teşekkür ediyorum. Bu toplantıdaki amaçlarımızdan biri de AB proje ve programları uygulayan kuruluşlar arasındaki iş birliği ağını sürdürülebilir bir şekilde artırmak” diye konuştu.
Şanlıurfa Haliliye zabıtasından okul kantinlerine denetim Haliliye Belediyesi Zabıta Müdürlüğü, öğrencilerin sağlığını korumak amacıyla ilk ve ortaokul kantinlerine yönelik denetim gerçekleştirdi. Gıda ürünlerinin son kullanma tarihlerini kontrol eden ekipler, hijyen kurallarına uyulması için uyarılarda bulundu. Zabıta Müdürlüğü, “Huzurun ve Güvenin Kalbi Haliliye” sloganıyla halk sağlığını korumaya yönelik çalışmalarını sürdürüyor. Belediye Başkanı Mehmet Canpolat’ın talimatlarıyla vatandaşların sağlığı için denetimlerini sürdüren ekipler, ilçe sınırlarındaki ilk ve ortaokul kantinlerinde denetimde bulundu. Öğrencilerin sağlığına önem veren Haliliye Belediyesi, gençlerin alışveriş yaptığı okul kantinlerinde gıda ürünlerinin son kullanma tarihlerini kontrol etti. Ürünlerin son kullanma tarihlerini kontrol eden ve herhangi bir olumsuzlukla karşılaşmayan zabıta ekipler, mutfak bölümlerini de denetleyerek, hijyen kurallarına riayet edilmesi gerektiğini ifade etti. Öğrencilerin sağlığı için okul kantinlerinde satışı yasak olan ürünlerin yer alıp, almadığını da inceleyen ekipler, kurallara riayet eden kantin işletmecilerine teşekkür ederek, denetimlerin devam edeceğini belirtti. Zabıta müdürlüğü tarafından yapılan açıklama ise öğrencilerin ve velilerin karşılaştıkları olumsuzlukları belediyenin iletişim merkezine bildirmeleri halinde, denetimlerin anında sağlanacağını kaydetti.
Ankara Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Japonya Uluslararası İş Birliği Ajansı arasında güçlü iş birliği Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, Japonya Uluslararası İş Birliği Ajansı (JICA) Başkanı Dr. Tanaka Akihiko’yu kabul etti. Görüşmede, depremden etkilenen illerin yeniden inşası için 60 milyar Japon yeni değerinde finansman paketi anlaşması imzalanacağı da belirtildi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki, JICA Başkanı Dr. Tanaka Akihiko ve beraberindeki heyeti makamında kabul etti. Yapılan görüşmede 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin yol açtığı ağır hasarlar ve şehirlerin altyapısının güçlendirilmesi için yapılacak çalışmalar hakkında değerlendirmeler yapıldı. Ankara’ya gelmeden önce depremin yaşandığı illerden Gaziantep ve Kahramanmaraş’ı ziyaret ettiklerini söyleyen JICA Başkanı Akihiko, şehirlerin yeniden inşası için yürütülen çalışmaların etkileyici olduğunu belirtti. Türkiye’nin depremle mücadele çalışmaları ve kalıcı konutlardan övgüyle bahseden JICA Başkanı Akihiko, 2011 yılında Japonya’da meydana gelen 7,6 büyüklüğündeki depremin neden olduğu tsunamiyi hatırlatarak, “Jeolojik olarak aslında iki ülkenin kaderi epeyce benzer. Maalesef sık sık büyük depremlerle karşılaşıyoruz. Sizlerin deprem sonrası konteyner şehirlerle, kalıcı konutlarla göstermiş olduğunuz çalışmalardaki ilerleme, bizim 2011 yılındaki Japonya depremi sonrası çalışmalarımızdan çok daha hızlı görünüyor. Sizlerin afetle mücadele ve yeniden inşa çalışmalarına destekleriniz takdire şayan. Bunlara sahada da şahit olduk” diye konuştu. “60 milyar Japon yeni değerinde finansman paketi anlaşması imzalayacağız” Yapılan ortak çalışmaların ileride çok daha iyi bir yere geleceğini vurgulayan Akihiko, “Bugün 60 milyar Japon yeni değerinde finansman paketi anlaşması imzalayacağız. Anlaşmanın amacı ise afetten etkilenen illerin yeniden inşasında kullanılmak üzere aktarılacak fonları sağlamak. Bakanlığınız ve İLBANK ile gerçekleştireceğimiz bu çalışma ile fonun gerekli altyapı ve sosyal hizmetler alanındaki aktarımlarını biliyoruz. Bu paketi aktive etmek için bizler de heyecanla bekliyoruz” dedi. “Gece gündüz demeden çalışıyoruz” Bakan Özhaseki ise toplantıda deprem bölgesi ile ilgili genel bilgiler vererek, hasarın büyük olduğunu kaydetti. Bakan Özhaseki, “Bir sene kadar önce yaşamış olduğumuz büyük afet, bizim için belki Anadolu medeniyetimizde karşımıza çıkabilecek en büyük felaket. Bir seneden fazladır o bölgede büyük bir faaliyet içerisindeyiz. Şu anda 400 bin civarında kalıcı konutun inşaatına ya başladık ya da bitmek üzere. İş yerleri için de aynı şekilde söyleyebiliriz. Vatandaşlarımız, bizim teknik şartlarımıza uyarak kendi yapmak isterse maddi olarak destekliyoruz. Evlerimizin de eş zamanlı olarak altyapılarının bitmiş olması gerekiyor. Bunun için de büyük bir çaba ve gayret içerisindeyiz” dedi. Gece gündüz demeden çalıştıklarını belirten Bakan Özhaseki, “Çok hızlı hareket ediyoruz. Bizim kadar hızlı hareket eden, bu işlerin altından kalkabilecek dünyada başka bir ülke var mı bilmiyorum. Biz kendimize bir hedef koyduk. Bu hedef doğrultusunda da gece gündüz demeden koşturuyoruz. İnşallah inşa faaliyetlerimizi önümüzdeki sene içerisinde bitirip, hak sahiplerine konutlarımızın tamamını teslim edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Mersin Doç. Dr. Hayati Koç: "Mersin olarak Ecemiş Fayı’ndan etkilenebiliriz" Mersin Üniversitesi (MEÜ) Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hayati Koç, Ecemiş Fay Hattı’nın yeterince araştırılmadığını düşündüğünü dile getirerek, "Ecemiş Fayı’nın uzantısının Mersin’e doğru geldiğini düşünürsek, burada yakın zamanda büyük bir deprem kaydını göremiyoruz. Ecemiş Fayı’nın Mersin’e doğru uzantısının sismik yöntemlerle ayrıntılı şekilde çalışılması lazım" dedi. Doç. Dr. Hayati Koç, Türkiye’nin farklı hatlar boyunca çok büyük depremler üretebilecek faylarla kuşatılmış bir ülke konumunda olduğunu belirtti. Bunların, Marmara Denizi’nden başlayıp yaklaşık Karadeniz’e paralel uzanan ve Bingöl Karlıova’ya kadar devam eden Kuzey Anadolu Fay Zonu, diğerinin ise Bingöl Karlıova’dan başlayıp Kahramanmaraş’tan Hatay’a doğru uzanan Doğu Anadolu Fay Zonu olduğunu ve bu fayın uzantısı olan Hatay’dan güneye doğru devam ederek Suriye’ye doğru uzanan Ölüdeniz Fay Zonu olduğunu vurgulayan Koç, "6 Şubat depremleri bunlardan Doğu Anadolu Fay Zonu üzerindeydi" ifadesini kullandı. Bu iki kırık hat boyunca Anadolu’nun batıya doğru kaçtığını, bu esnada da Ege Bölgesi’nde bir genleşme meydana geldiğini ifade eden Koç, "Yani açılma tektoniği etkili oluyor. Bunun sonucunda da bölgede doğu batı doğrultularında, Küçük Menderes, Büyük Menderes, Gediz nehirlerinin olduğu alanlarda normal fay dediğimiz kırıklar meydana geliyor. Ülkemizde özellikle bu fay zonları boyunca çok büyük depremleri biz yıllarca yaşıyoruz. Ne yazık ki devam edecek" diye konuştu. "Mersin olarak Ecemiş Fayı’ndan etkilenebiliriz" Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat 2023’te gerçekleşen depremlerden Mersin’in de ciddi şekilde etkilendiğini hatırlatan Koç, bir de Ecemiş Fay Hattı’nın Mersin için önemli olduğunu söyledi. Bu fay hattının Kayseri’den başlayıp Mersin’e doğru uzandığını belirten Koç, şöyle devam etti: "Pozantı’dan güneye doğru devam eden Ecemiş Fayı üzerinde çok yakın zamanda büyük ölçekli herhangi bir deprem kanıtını göremiyoruz. Ancak, bilimsel çalışmalarda Ecemiş Fayı’nın aktivitesinin devam ettiğini gösteriyor. Araştırmalar, Ecemiş Fayı’nın Gülek’ten sonra güneybatı doğrultusunda Toroslar’ın güney kesimlerinden batıya doğru devam ettiğini ve Namrun Fay Zonu olarak tanımlanmaktadır. Namrun Fay Zonu’nun küçük fay segmetlerinden oluştuğunu ve bu fayların en fazla 5 civarındaki bir büyüklükte deprem üretebileceği öngörülmektedir. Mersin olarak Ecemiş ve Namrun fay zonlarında meydana gelebilecek depremden etkilenebiliriz. Bunun dışında Mersin’i etkileyebilecek Adana bölgesinde 6.0-6.5 büyüklüğünde deprem üretebilecek Karaisalı-Karsantı Fay Zonu, Karataş-Osmaniye Fay Zonu gibi faylar bulunmaktadır. Bu fay zonlarında meydana gelecek 6.0-6.5 büyüklüğündeki bir deprem Mersin’i etkiliyor. Bir de Kıbrıs’ın güneyinde dalma batma zonu özelliğindeki Kıbrıs Yayı bulunmaktadır. Burada da geçmişte depremler olduğunu biliyoruz. Geçmişte Kıbrıs Yayı üzerinde meydana gelen depremlerin de Mersin’i etkilediğini araştırmalar bize gösteriyor. Ayrıca Kıbrıs Yayı üzerinde büyük ölçekli bir deprem meydana gelirse bu da tsunami olarak Mersin’i kısmen etkileyebilir." Ecemiş Fay Hattı’nın yeterince araştırılmadığını düşündüğünü dile getiren Koç, "Ecemiş Fayı’nın uzantısının Mersin’e doğru geldiğini düşünürsek burada yakın zamanda büyük bir deprem kaydını göremiyoruz. Ama bu bölgenin araştırılması gerekiyor. Ecemiş Fayı’nın diğer faylar kadar araştırılmadığını düşünüyorum. Bunun Mersin’e doğru uzantısının sismik yöntemlerle ayrıntılı şekilde çalışılması lazım. Yakın zamanda bir deprem üretmiş midir? Ne kadar bir deprem üretebilir? Bunların daha ayrıntılı araştırılması gerektiğini düşünüyorum" dedi. "Akdeniz’de geçmişte ciddi tsunami izleri gözlenmiş" Tsunamilere de değinen Koç, meydana gelen büyük bir deprem ya da bir volkanizmanın etkisiyle tsunamilerin meydana geldiğini belirtti. Akdeniz’de; Hatay’dan başlayıp Cebelitarık Boğazı’na kadar uzanan dalma batma kuşağı boyunca meydana gelmiş depremlerden ciddi tsunami izleri gözlendiğini ifade eden Koç, "Mesela özellikle Antalya’nın batı bölgesindeki yerlerde Rodos Adası’nda geçmiş uygarlıkların tsunamiyle ciddi şekillerde etkilendiği gözüküyor. Hatta Marmara Denizi’ndeki olan eski depremlerde de tsunami izleri gözlemleniyor. Bunlar için de tsunami izleme istasyonları kurulması lazım. Sonuçta tsunami olsun, depremler olsun, volkanik patlama olsun, bunların hepsi doğal afet. Bu doğal afetler için uyarı sistemlerinin mutlaka kurulup değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum" diye konuştu. "Son 100 yıla baktığımız zaman Mersin ve yakın civarında 5.0-5.5 üzerinde bir deprem görmüyoruz" Kamuoyunda zaman zaman gündeme gelen bölgedeki ’Akkuyu Nükleer Santrali depreme dayanıklı mı değil mi’ şeklindeki sorularla ilgili de konuşan Koç, şöyle devam etti: "Ecemiş Fayı, Gülek’ten güneybatıya doğru dönerek Namrun Fay Zonu’nu oluşturuyor. Bunun Anamur’a doğru uzandığı biliniyor. Ama burada da son 100 yıla baktığımız zaman 5.0-5.5 üzerinde bir deprem görmüyoruz. Araziye gittiğimiz zaman şunu görebiliyoruz; fayların uzanımları kısa, yani enerji birikimi biraz az oluyor ve çok büyük bir deprem açıkçası beklenmiyor. Tabii ki Kıbrıs’ın güneyindeki dalma batma zonundan etkilenebilir. Ona dikkat etmek gerekiyor mutlaka. Burada şu soruya cevap aramamız lazım. Yani burada 5.5, biraz daha yükseltelim 5.8 büyüklüğünde bir deprem olursa Akkuyu buna dayanıklı şekilde yapıldı mı, yapılmadı mı? O soruya bakmamız gerekiyor. Bu biraz da siyasi olarak değerlendiriyor gibi geliyor bana. Yani bilimsel olarak o şekilde bakmak lazım. Japonlar bu tür işleri çok yapıyorlar ama sağlam yapıyorlar. Akkuyu ile ilgili bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum." "Merkez üssünden uzaklaştıkça depremin etkisi azalıyor" Depremin büyüklüğünün merkez üssünden itibaren yavaş yavaş etkisinin azalmaya başladığını ifade eden Koç, Mersin’in 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremlerde olduğu gibi 7 üzerindeki 7.6-7.8 büyüklükteki bir depremde ciddi şekilde sallandığını belirtti. Koç, mesafe açısından bakıldığında 1998’de Adana’daki Ceyhan bölgesinde gerçekleşen 6.2 büyüklüğündeki depremin, Kahramanmaraş merkezli depremler kadar etki oluşturduğunu kaydetti. Bu durumun da depremin olduğu yerle Mersin’e mesafesinin önem arz ettiğini gösterdiğine dikkat çeken Koç, "Mersin olarak düşündüğüm zaman sadece yerleşim merkezi değil, doğusunda Tarsus, batısına doğru Erdemli, Silifke, Anamur bölgesini de düşünecek olursak Adana’da olabilecek 6-6.5 büyüklüğündeki bir depremin, özellikle Tarsus bölgesinde, Mersin’in doğu kısımlarında ve kıyı bölgesinde daha büyük etkiler oluşturacağını tahmin ediyoruz. Kıyı bölgesinin bir de zemin özellikleri önemli oluyor depremin hasarıyla ilgili. Zemin özelliği açısından bu söylediğim yerler biraz risk taşıyan bölgeler. Yani biz Mersin’de sahil bölgesindeki zeminlerin iyi olmadığını, kuzeye doğru gittikçe zeminlerin daha iyi olduğunu net olarak görebiliyoruz. Araştırmalar da bunu söylüyor zaten. Bir de binaların kalitesinin önemi öne çıkıyor. Mesela eski Mersin dediğimiz çarşının olduğu bölgedeki eski binalar neredeyse yıkılacak duruma gelmiş. Bunların 6-6.5 büyüklüğündeki bir depremde bile yıkılabileceğini tahmin edebiliriz." "Üreticiler, tüketici ne isterse oraya yönelir" Konutların depreme dayanıklı yapılmasında tüketicinin de önemli bir faktör olduğunu belirten Koç, "Üretici, tüketicinin talebine karşılık verecek şekilde üretim yapar. Mesela ev alıyoruz; hepimiz eve gittiğimiz zaman ya bu evin banyosunda ne kullanılmış, balkonu büyük mü, önü açık mı, denizi görüyor mu? Hep bunları soruyoruz. Üreticiler, tüketici ne isterse oraya yönelir. Hiçbirimiz bu bina depreme uygun yapılmış mı? Yapının zemin özelliğini nedir? Zemin raporu var mı? Bunları sormuyoruz. Bunları sorsak herhalde müteahhit ona eğilir diye düşünüyorum" şeklinde konuştu.