GENEL - 23 Kasım 2021 Salı 18:45

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gençlerle buluştu

A
A
A
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, gençlerle buluştu

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın, Batı toplumlarının belirli kesimleri, kendi kimliklerini inşa edebilmek, 21. yüzyılda kendilerine bir konum belirleyebilmek için bir ötekine ihtiyaç duyduklarını belirterek, "Soğuk savaş döneminde bu Komünizmdi. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte 90’lardan sonra İslamafobi meselesinin siyasal bir proje haline geldiğini görüyoruz. Müslümanları ötekileştirerek, terörle, şiddetle, gericilikle yobazlıkla, baskıyla ilişkilendirerek aslında ihtiyaç duydukları ötekini ortaya koymaya çalışan bir zihin yapısını görüyoruz" dedi.



Hitit Üniversitesi tarafından düzenlenen Gençlik Söyleşisine katılan Prof. Dr. Kalın, "Barbar, Modern, Medeni; Çağın Anlamı Üzerine Düşünmek" konulu bir konferans verdi. Kalın, program sonunda üniversite öğrencilerinden gelen soruları yanıtladı. İnsanın, aklın yanında hür iradesiyle yaratıldığını ve dünyaya bu şekilde gönderildiğini belirten Kalın, “Bizim yaradılış serüvenimizin en başına gittiğimiz zaman karşımıza çıkan en önemli husus budur, insanın aklının ve iradesinin yani özgürlüğün iradesinin, seçme yeteneğinin olmasıdır. İnsanı diğer varlıklardan hatta meleklerden bile ayıran en temel özelliği budur. İrade, akıl ve erdemle birlikte kullanıldığı zaman, hürriyeti, özgürlüğü ve hür iradesi işte anlamlı hale geliyor. İnsanlık serüvenini tamamlayan, bütünleyen belli bir istikamete doğru evrilmesini sağlayan en temel değeri kıymeti, kılavuzu, rehberi haline geliyor. Anlam meselesinde gelenek bunu vadediyor diyor Hegel. Modernite ise insanlara özgürlük vadediyor. Anlam meselesine ben karışmayacağım, diyor. Hayatının anlamını nasıl inşa edeceğini ben sana bırakıyorum, diyor. Hayatında yapacağın tercihlerin muhtevası beni ilgilendirmiyor, diyor. Dindar olabilirsin, dinsiz olabilirsin, cinsel tercihlerde bulunabilirsin, kapitalist, sosyalist olabilirsin istediğini olabilirsin. Bu kısmına ben karışmam, diyor. Ama ondan sonra bir anlam kriziyle karşılaşırsan bunun sorumluluğu da sana aittir, diyor. Yani bütün bu tercihlerinden sonra hayatının bir anlamı yoksa bir tatminsizlik duygusu varsa, hiçlik senin hayatını tanımlıyorsa bunun sorumluluğu da sana aittir" diye konuştu.



“Açık Ufuk kitabınızda güzel bir noktaya temas etmişsiniz. ‘Beden sağlığımızı ne kadar dikkate alıp bazı önlemler alsak da akıl ve ruh sağlığımız da önemli’ diyorsunuz. Bu çerçevede ‘Aklımızdan neler geçtiğiniz dikkat etmekte fayda var’ diyorsunuz. Gençlerimizin bu sosyal medya düzeninde akıl ve ruh sağlıklarını korumaları için ne tavsiye edersiniz?” sorusuna Prof. Dr. İbrahim Kalın, “Nasıl bedensel temizliğe, sağlığa dikkat ediyorsak, korona döneminde bunu daha iyi anladık. Sık sık ellerimizi yıkıyoruz, maske takıyoruz, kendimizi koruyoruz değil mi fiziksel olarak. Aynı şey zihnimiz için de geçerli. İnsan aklını kötü şeylere karşı nasıl koruyacak? Akıl dünyasında kötü bir şey var mı? Bu soruyu sorarak başlamak lazım. Nasıl bedenimizi zehirleyebilecek, zaafa düşürebilecek hatta öldürebilecek, hasta edebilecek bakteri, virüsler varsa, zihin dünyamızı da ruh dünyamızı da kirletebilecek, hasta edebilecek zararlı şeyler mutlaka vardır. Bunların ne olduğuna nasıl karar vereceğine dair de bir tasavvurunuzun olması lazım. Burada kast ettiğim düşünce dünyanızı, ufkunuzu daraltmak değil. Ama evrendeki sonsuz ihtimaliyat hesapları içerisinde, sonsuz derecedeki mümkünat içerisinde sizin için neyi tahakkuk etmesini arzu ediyorsunuz? Sizin için gerçekleşmesini istediğiniz şey nedir? Bu soruyu kendinize sormanız lazım. Hadis olarak rivayet edilen bir söz var biliyorsunuz; ‘Faydasız ilimden Allah’a sığınırım’ diye. Ben yıllardır düşünürüm bu söz üzerine. Acaba mutlak manada faydasız ilmi mi kast etmişti, yoksa görece, izafi olarak benim ihtiyacım olan bilgi ne, ilim ne? Buna bakıp buna göre mi bir yol izlememiz gerekiyor? Benim için lüzumsuz olan bir bilgi, başkası için hayati bir bilgi olabilir. Dolayısıyla tercihimi doğru yapmak, takdiri doğru yapmak son derece önemli hale geliyor. Sonsuz imkanlar var. Yunan trajedisi de okuyabilirsiniz, Pele’nin hayatını da merak edip okuyabilirsiniz. Evrenin yaratılışına ilişkin kozmolojik teorileri de okuyabilirsiniz, Hindistan’da Diwali Festivali üzerine bir araştırma yapabilirsiniz. Bunların hepsi imkan. Ama neyi yaptığınızda siz kendinize hedef olarak koyduğunuz anlam ve özgürlük dünyasına gideceğinize gene sizin karar vermeniz gerekiyor. Tolstoy’un çok güzel bir tasviri var; ’Bir dostumuz, bir arkadaşımız fiziksel bir hastalığa yakalandığında onu tedavi etmek için elimizden gelen her şeyi seferber ederiz. Doktor ararız, hastaneye götürürüz, ilaç getiririz, ama bir dostumuz, sevdiğimiz zihinsel veya manevi bir sıkıntıya düştüğünde hepimiz oradan uzaklaşmayı tercih ederiz.’ Halbuki o dönemde gerçek dostuna, kardeşine, arkadaşına, yoldaşına zihinsel, ruhi, kalbi manada da sahip çıkmak demektir. O dönemde daha yakın olmanız gerekir. Çünkü şifanın nereden geleceğini bilemezsiniz. Belki sizin bir sözünüz, bir jestiniz, bir telefonunuzdur onu orada iyileştirecek olan. O tür durumlarda çok fazla yakınlaşmanız gerekir. Aynı şey ortamlar için de geçerli. Toksik ortamda bulunursanız, sizi zehirleyecek ortamda bulunursanız etkilenmeme şansınız yok. Hiçbirimiz masum değiliz, hiçbirimiz mutlak bağışıklık sahibi değiliz. Dolayısıyla hangi fiziksel ortama girdiğinize dikkat ediyorsanız, hangi zihinsel ve ruhi dünyaya girdiğinize de dikkat etmeniz, oralarda seçici olmanız gerekir. Hayat, insanın yapmak istediklerini gerçekleştirecek kadar uzun, ama ebediyet zaviyesinden bakıldığında çok kısa. Dolayısıyla tercihleriniz, sizin hayatınızı nasıl kullandığınızı, size verilen zamana ne kadar bereket katıp katmadığınız belirleyen bir şey" sözleriyle cevap verdi.



Kalın, bir öğrencinin, “Kendilerini medeni olarak dünyaya pazarlayan Batılıların özellikle İslam coğrafyasındaki krizlerin, savaşların sebebi olduğunu biliyoruz. Böyle bir çelişkiye düşen Batı, aynı zaman İslamafobi’nin de ortaya çıkış sebebidir. Bu paradoksal duruma sizin analiziniz nedir? İslam coğrafyasının talihini değiştirmek mümkün müdür?” sorusunu ise şu sözlerle yanıtladı:


"Sorunuz son derece önemli. Bu aslında ‘ben ile öteki’ arasındaki ilişkiyi de ortaya çıkartıyor. Küreselleşme çağında, liberal bir topluma doğru gittiğimizin iddia edildiği bir çağda hala bu kadar derin bir ötekileştirme modelleri hayattaysa, bunun üzerinde düşünmek lazım. Bunun tabi İslam üzerinden yapılması manidardır. Şüphesiz İslam-Batı ilişkilerinin tarihinde bu tür kırılmalar, kopmalar oldu. İslam dünyasının Batı’yı öteki olarak gördüğü, Batı’nın İslam dünyasını öteki olarak gördüğü dönemler hep oldu. Bunlara istisna teşkil eden örnekler de yaşandı. İspanya’dan bahsettik. İspanya’da Endülüslü tarihçilerin oradaki bir arada yaşama kültürünü anlatmak için kullandığı tabir ‘convivencia’dır. Tam karşılığı bir arada yaşamadır. Birlikte yaşamaktır. İspanyol tarihçilerinin kendilerinin kullandığı bir tabirdir. Müslümanların, Yahudilerin, Arapların, Berberlerin, Romalıların, İspanyalıların hepsinin bir araya geldiği ortak iyide birleşerek evrensel bir medeniyetin muazzam bir örneğini verdikleri Endülüs’te yaşanan muazzam bir yaşama tecrübesi. Bunun gibi örnekler de var. Çatışmalar da var. Buradaki temel mesele bizden farklı olan, öteki olarak tanımladığımız şeyle, toplum, birey, tarih, din, başka bir sosyolojik yapı ile ilişkimizi nasıl tanzim edeceğimiz meselesidir. Sartre ‘Öteki cehennemdir’ derken ötekine ilişkin farklı bir bakış açısı sunuyordu. Ben ise naçizane ötekini bir cehennem, bir düşman, bir şeytan, bir yıkım olarak görmek zorunda değiliz diyorum. Liberalist ütopya ben ile ötekisi arasındaki bütün ayrımların ortadan kalkacağını iddia ediyor. Sen, ben, kimlik, tarih, kültür, hafıza bunlar önemsiz hale gelecek, hepimiz ağaca sarılan liberaller olacağız. Öyle değil, öyle olmuyor. Kimlikler önemli, aidiyet önemli, hangi kültüre, tarihe, medeniyete bulunduğunuz önemli. Bunlar bizim dünyaya bakış açımızı belirleyen şeyler. Ama bunlar birer perde olmak yerine birer pencere olmalı. Dünyaya bakarken bir bakış açısı sağlayabilmeli. Ayağımızın bastığı yeri tespit eden rumuz olmalı. Birer pranga olmamalı. Benim dışındaki toplumla, kültürle bir ilişki kurarken, ben eşit göz hizasında bir ilişkiyi sağlıyabiliyorsam, saygı duyuyor ve saygı görüyor isem o zaman ben ile öteki arasında daha rasyonel, daha insani ilişki kurabiliriz. Bu dengenin bozulduğu yerlerde korkunun ötesinde felaket tellallığı, düşmanlık, şeytanlaştırma öne çıkar."



"İslamafobi, bir siyasal araç olarak kullanılıyor"


"Batı toplumlarının belirli kesimleri, kendi kimliklerini inşa edebilmek, 21. yüzyılda kendilerine bir konum belirleyebilmek için bir ötekine ihtiyaç duydular" diye konuşan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:


"Soğuk savaş döneminde bu Komünizmdi. Soğuk savaşın sona ermesiyle birlikte 90’lardan sonra İslamafobi meselesinin siyasal bir proje haline geldiğini görüyoruz. Müslümanları ötekileştirerek, terörle, şiddetle, gericilikle yobazlıkla, baskıyla ilişkilendirerek aslında ihtiyaç duydukları ötekini ortaya koymaya çalışan bir zihin yapısını görüyoruz. Buna niye ihtiyaçları var? Mevcut politikaları meşrulaştırmak için. Gittikleri yerlerdeki tasarruf ve tahakkümlerini temellendirebilmek için buna ihtiyaç duyduklarını düşünüyorlar. Batı toplumlarının bir kısmı dedim. Buna Batı içinden de gelen çok ciddi itirazlar var. Bizim o itirazlara da kulak kabartmamız lazım. Avrupa merkezciliği eleştiren, oryantalizmi, batı içinden gelen çok güçlü itirazlar da var. Biz o literatürü okumamız, tartışmaları da doğru takip etmemiz lazım ki biz tersinden bir oryantalizm tuzağına düşmeyelim. Nasıl bir batıya bizi oryantalize ettiği için kızıyorsak biz de batıyı oksidantalize etmemeliyiz. Monolotik bir şekilde bunların hepsi bir, aynı gibi bakmamalıyız. Nüansları, farklılıkları, farklı renkler, dokuları, bölgeleri görebilmeliyiz. Avrupa merkezciliğe en güçlü itirazlar yine Avrupa içinden geldi bugüne kadar. Gelmeye de devam ediyor. Buralarda bizim de ciddi ilmi, akademik bir felsefeyi ortaya koymamız, bu tartışmanın zenginleşmesi için ortaya ciddi bir çaba koymamız gerekiyor. Sadece itiraz etmek yeterli değil. Bunun için de ben ve öteki ilişkisini doğru bir zemine oturtmak lazım. Ötekinden öğrenebileceğim şeyler olduğunu, onun bana ayna tutabileceğini kabul etmemiz gerekiyor. Ancak bu bütünlük içinde dünya daha anlamlı, daha rasyonel, daha medeni bir yer haline gelebilir.



İslamafobi, bir siyasal araç olarak kullanılıyor. Kullanılmaya da devam edecek. Bu biraz da Çin’in ne kadar tehdit algısı haline geleceğiyle ilgili. Önümüzdeki on yıllarda göreceğiz hep birlikte. Eğer Çin tehdidi artarak yükselmeye devam ederse belki İslamafobi bir siyasal tehdit unsuru olarak geri plana çekilecek, Çin öne çıkacak. Real olarak, objektif olarak baktığınız zaman ben 90’lı yıllardan beri hep şunu görüyorum, öyle bir tablo çiziyor ki bu İslamafoblar, sanki dünyanın orduları, en büyük ekonomiler, en büyük siyasi gücü İslam dünyasında ve bunlar gelip bütün batı dünyasını istila edecekler. Tablo tam tersi değil mi? Dünyanın en büyük orduları nerede? En büyük ekonomileri nerede?



Terörizm ise mesele, evet bireysel olarak, örgüt olarak terör örgütleri var mı, var. Bunları biz sonuna kadar kınıyoruz. Bunların hele ki bizim inancımızı bu şekilde esir almasına ben en büyük tepkiyi göstermek zorundayım. Benim dinimi bu insanların kirletmesine izin veremem, etmem. Rakamsal baktığımız zaman en büyük terör eylemleri nerede yaşandı, nereden geliyor diye baktığınızda, Amerika Birleşik Devletleri’ni ele aldığınızda Amerikalıların kendi topraklarında yetişen teröristlerin öldürdüğü insan sayısı, dışarıdan gelen bütün terör saldırılarından çok daha fazla. Aynı şey Avrupa için de geçerli. 11 Eylül oldu mu, oldu. Avrupa’da saldırılar oldu mu, oldu. Bunların hepsini kınıyoruz. Ama öyle bir algı yaratılıyor ki sanki terörün tek kaynağı İslam dünyası, terörün tek kaynağı İslam’mış gibi bunun üzerinden başka bir şey hayata geçirilmeye çalışılıyor."



Konferansa Vali Mustafa Çiftçi, AK Parti Çorum milletvekili Erol Kavuncu, Belediye Başkanı Dr. Halil İbrahim Aşgın, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ali Osman Öztürk ve davetliler katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aksaray Aksaray’da emekliler ücretsiz tıraş ediliyor Aksaray’da belediye tarafından oluşturulan kuaför salonunda emekliler ücretsiz olarak tıraş ediliyor. Hizmetin çok verimli olduğunu belirten Aksaray Belediye Başkanı Evren Dinçer, “Sosyal belediyecilik modelini en başarılı uygulayan belediyeyiz” dedi. Aksaray Belediyesine ait kuaför salonu, emekli dinlenme evi bahçesinde hizmet vermeye başladı. Emeklilerin ücretsiz kuaför hizmetinden faydalanacağı berber salonunda hijyenik ortamda saç kesimi ve bakımı yapılıyor. Aksaray Belediyesi Berber Salonu, hafta içi her gün sabah saat 08.00’dan itibaren hizmet vermeye başlayacak. Talepler doğrultusunda kuaför salonu cumartesi günü de hizmet verebilecek. Belediye Başkanı Evren Dinçer, Aksaray Belediyesi olarak şehirde yaşayan 7’den 70’e herkese hizmet verdiklerini söyledi. Aksaray Belediyesi’nin daha öncesinde devam eden mobil kuaför hizmetinin yine devam edeceğini hatırlatan Başkan Dinçer, “Belediye olarak mobil kuaför hizmetimiz devam ediyor. Özellikle rahatsızlık nedeniyle evinden çıkamayan yaşlı, hasta, engelli bireylerimize evde kuaför hizmetimiz sürüyor” şeklinde konuştu. “Sosyal ihtiyaçların karşılanması noktasında bize talepte bulunan hemen hemen her ailemize ulaştık” diyen Başkan Dinçer, Aksaray Belediyesi’nin sosyal hizmetleri en etkin yürüten belediyeler arasında gösterildiğini, şehir genelinde yardıma ihtiyaç duyan her ailenin yanında yer aldıklarını söyledi. Aksaray Belediyesi olarak örnek teşkil eden yeni bir projeyi daha başlattıklarını dile getiren Başkan Dinçer, “Emeklilerimizin ve yaşlı büyüklerimizin kişisel ihtiyaçlarını karşılamak için böyle bir hizmeti başlattık. Belediyemize ait Berber Salonumuz, Emekliler Dinlenme Evi bahçesinde hijyenik ve steril bir ortamda hizmet vermeye başladı. Emeklilerimiz ücretsiz bir şekilde berber hizmeti alabilecekler. Büyüklerimizin hayır duasını almanın en büyük kazanç olduğunu biliyoruz. Bu yüzden toplumumuzda herkesin, bize ihtiyaç duyduğu her an yanlarında olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bursa Tarımsal üretimin gücü Bursa Ticaret Borsası ile ortaya çıkıyor Bursa Ticaret Borsası’nın, 2024 yılının ilk çeyreğinde tescil işlem hacminin yüzde 63 artışla 9 milyar 834 milyon lira olduğunu açıklayan Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, “100 yıldır olduğu gibi gelecekte de aynı kararlılık ve heyecanla çalışarak hem bölge ekonomisine hem de ülke ticaretine katkı sağlamaya devam edeceğiz” dedi. Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB) Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, 2024 yılının ilk çeyrek tescil işlem hacmi rakamlarını değerlendirdi.2023 yılını 32 milyar lira gibi yüksek bir tescil işlem hacmiyle kapattıklarını dile getiren Başkan Matlı, 2024 yılının ilk çeyreğinde de aynı başarıyı sürdürdüklerini söyledi. Ocak-Mart dönemini kapsayan yılın ilk çeyreğinde tescil işlem hacmini bir önceki yıla göre yüzde 63 oranında arttırarak, 6 milyar 40 milyon liradan 9 milyar 834 milyon liraya yükselttiklerini dile getiren Başkan Özer Matlı, aynı dönemde Borsa kotasyonuna tabi ürünler arasında en çok işlem gören 5 ürünün sırasıyla 3 milyar 689 milyon lira ile zeytin, 1 milyar 77 milyon lira ile yaş sebze-meyve, 1 milyar 39 milyon lira ile et, 745 milyon lira ile canlı hayvan ve 674 milyon lira ile mısır olduğunu açıkladı. Bursa TB, TÜRİB ELÜS’te büyümeye devam ediyor Bursa TB Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı, yetkili acentesi ve A Grubu büyük hissedarları arasında yer aldıkları Türkiye Ürün İhtisas Borsası (TÜRİB) Elektronik Ürün Senetleri (ELÜS) Piyasası’ndaki tescil işlem hacmi rakamlarını da açıkladı. TÜRİB ELÜS Piyasası’nda 2024 yılının ilk 3 ayında Bursa TB acente kaydında, alım-satım olmak üzere 29 milyon 515 bin kilogram ürünün el değiştirdiğini kaydeden Başkan Özer Matlı, “Ülkemizin dört bir yanındaki alıcı ve satıcıları tek bir merkezi platformda toplayan TÜRİB ELÜS Piyasası’nda Borsamız, 2023 yılının aynı dönemine göre işlem hacmini yüzde 49 artışla 196 milyon 385 bin liraya yükseltirken, en çok işlem gerçekleştirilen ürünler ise mısır, buğday ve arpa olmuştur” diye konuştu. Yenilik ve yatırım odaklı başarı Tescil işlem hacmi rakamlarının, Bursa’nın tarımsal üretim ve ticaret potansiyelinin ne kadar yüksek olduğunu ortaya koyduğunu dile getiren Başkan Özer Matlı, “2024 yılının ilk çeyreğinde elde ettiğimiz başarılı sonuçlar, Bursa Ticaret Borsası’nın güçlü ve istikrarlı büyüme trendini sürdürdüğünü gösterirken; TÜRİB ELÜS Piyasası’ndaki performansımızın da ilk günden bu yana artan bir ivme ile devam etmesi oldukça memnuniyet verici. Bu başarıların arkasında kuşkusuz, Bursa TB olarak sürekli olarak yeniliklere ve yatırımlara odaklanmamızın yanı sıra, tüm paydaşlarımızın katkısı büyük. 100 yıldır olduğu gibi gelecekte de aynı kararlılık ve heyecanlaçalışarak hem bölge ekonomisine hem de ülke ticaretine katkı sağlamaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Bursa Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Sergisi Nilüfer’de 39. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Sergisi, Nilüfer Belediyesi katkılarıyla Konak Kültürevi’nde seyirciye sunuldu. 64 ülkeden sanatçının çalışmaları arasından seçilen eserler, 8 Mayıs’a kadar Nilüfer’de Bursalılarla buluşacak. 39. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması Sergisi Bursa’da da sanatseverlerle buluştu. Bugüne kadar dünyanın dört bir yanından 9 bini aşkın sanatçının eserlerinin yer aldığı yarışmada, bu yıl ödül alan ve sergilenmeye değer görülen eserler, Nilüfer Belediyesi’nin katkılarıyla Konak Kültürevi’nde seyirciye sunuldu. Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen, otoritelerce “Dünyanın bir numaralı karikatür yarışması” olarak nitelendirilen Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması, farklı düşünce ve inançları karikatüre döken sanatçıları bir araya getirdi. Bu yıl 64 ülkeden, 570 karikatüristin toplam bin 365 eserle katıldığı yarışmada ilk üç ödülün sahibi olan Polonya’dan sanatçı Pawel Kuczynski, Kolombiya’dan Elena Ospina, Türkiye’den sanatçı Halit Kurtulmuş Aytoslu olurken, ‘Güçlü Kızlar Güçlü Yarınlar Özel Ödülü’nün sahibi Oğuzhan Çiftçi’ye değer görüldü. Yarışmada başarı ödüllerinin sahipleri ise Çin Halk Cumhuriyeti’nden Xiaoqiang Hou, Polonya’dan Zygmunt Zaradkiewicz ve Türkiye’den Muhammet Şengöz’ün eserleri oldu. Dereceye giren ve sergilenmeye değer görülen eserler, 25 Nisan - 8 Mayıs tarihleri arasında Konak Kültürevi’nde sanatseverlerin ziyaretine açık olacak.
Kastamonu Matematik öğretmeni adaylarının, dijital içerik tasarlama becerileri geliştirilecek Kastamonu Üniversitesinde eğitim gören matematik öğretmeni adayları, dijital içerik tasarlama becerileri hayata geçirilen proje ile geliştirilecek. Ulusal ve ulusalararası başarılarına bir yenisini daha ekleyen Kastamonu Üniversitesi, matematik öğretiminde yeni yöntemler hakkında yapacağı proje ile adını bir kez daha duyurdu. Türkiye Cumhuriyetinin tarihi, kültürel, siyasal, toplumsal ve ekonomik dinamiklerini anlamayı ve gelecek vizyonuna yeni perspektifler sunmayı amaçlayan araştırma projelerini desteklemek üzere Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) Araştırma Destek Programları Başkanlığı (ARDEB) tarafından yürütülen 1001-Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Projelerini Destekleme Programı çerçevesinde açılan “Cumhuriyetimizin 100. Yılı Özel Çağrısı”na sunulan projeler arasından Dr. Öğretim Üyesi Fadime Ulusoy’un yürütücü olduğu “Matematik Öğretmeni Adaylarının Video Temelli Mesleki Gelişim Ortamında Dijital İçerik Tasarlama ve Uygulama Becerilerinin Geliştirilmesi” başlıklı proje, kabul edilerek, 2 yıl süreyle 751 bin TL destek almaya hak kazandı. Kastamonu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik ve Fen Bilimleri Eğitimi Bölümü öğretim üyelerinden Dr. Öğretim Üyesi Fadime Ulusoy’un yürütücü olduğu projede Trakya Üniversitesi’nden Dr. Öğretim Üyesi Dilek Girit Yıldız araştırmacı olarak yer alacak. Ayrıca Kastamonu Üniversitesi ve Trakya Üniversitesi İlköğretim Matematik Öğretmenliği Ana Bilim Dalından birer yüksek lisans öğrencisi projede kursiyer olarak görev alacak. Desteklenen proje çerçevesinde, matematik öğretmeni adaylarının video temelli mesleki gelişim ortamında dijital içerikleri tasarlama ve uygulama becerilerinin geliştirilmesini amaçlanıyor. Proje ile öğretmen adaylarının dinamik geometri yazılımı içerikli etkinliklerin niteliğini sağlamada teknolojik, matematiksel ve pedagojik bileşenleri bütüncül şekilde düşünmeyi öğrenmesi bekleniyor. Ayrıca projede izlenecek üç aşamalı yöntemsel yaklaşımın tüm disiplinlerdeki öğretmen eğitimcilerine öğretmenlik uygulaması dersi tasarımları için ilham vermesi amaçlanıyor. Çalışmada fark etme ve etkinlik kalitesi ile ilgili iki teori arasında kurulan teori ağı alan yazına önemli ve yenilikçi kuramsal katkılar sunması hedefleniyor. Proje çerçevesinde, öğretmen adaylarının tasarlayacağı dijital etkinlikler ve bunların öğretim videoları bir web sitesinde sunulması ile hazırlanan içeriklerin teknoloji ve öğretmen eğitimi ile ilgilenen tüm araştırmacılara araştırma yapma ve proje tasarlama imkanı sunacak. Ayrıca proje çerçevesinde dijital etkinlikler temel alınarak etkileşimli bir bilimsel kitap hazırlanarak eğitimcilere, kitap yazarlarına ve program geliştiricilerine nitelikli dijital etkinlik tasarlama ve uygulama süreçlerinde yol göstermesi hedefleniyor. Kastamonu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Hamdi Topal, eğitim yöntemleri alanında dijital araçların kullanımı ile çağı yakalayan ve eğitim kalitesini arttırmaya yönelik hazırlanan bu projeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, çalışmada yer alan akademisyenleri ve öğrencileri tebrik etti. Destekleri için Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar’a ve YÖK üyelerine şükranlarını sunan Rektör Topal, proje çalışmalarında kurumlarını teşvik eden yaklaşımlarından dolayı TÜBİTAK Başkanı Prof. Dr. Hasan Mandal’a da teşekkür etti.
İstanbul Türk Telekom, 2023 yılını yaklaşık 53 milyon abone ile kapattı Türk Telekom’un 2023 yıl sonu itibarıyla toplam abone sayısı 52,9 milyon olurken, mobil abone sayısı 26,2 milyona yükseldi. Mobil alandaki güçlü büyüme ivmesi devam eden şirket, bir yıl öncesine göre mobil gelirlerini 6,4 milyar TL artırırken şirketin 2023 yılındaki büyümesine en büyük katkıyı mobil gelirleri sağladı. Türk Telekom, 2023 yılını yaklaşık 53 milyon abone ile kapattı. Yapılan açıklamaya göre, mobil abone sayısını 26,2 milyona yükselten şirket, mobil faturalı hatlarda rekor bir rakam olan 1,6 milyon net abone kazanımı ile yılı tamamladı. Mobilde güçlü büyüme ivmesi gösteren şirket, bir yıl öncesine göre mobil gelirlerini 6,4 milyar TL artırırken şirketin 2023 yılındaki büyümesine en büyük katkıyı mobil gelirleri sağladı. Faturalı segmentte 4. çeyrekteki net abone kazanımı ile şirket adına tarihi bir rakama ulaşan şirketin mobil portföyündeki faturalı abone oranı yüzde 70,8 ile bugüne kadarki en yüksek seviyesine ulaştı. Şirket, 2023 yıl sonu itibarıyla numara taşıma pazarında 9 çeyrektir devam eden liderliğini sürdürerek mobil numara taşımada en çok tercih edilen operatör oldu. Mobil, fiber ve tüm iş alanlarında insanı merkeze alan bir yaklaşımla hareket ettiklerini belirten Türk Telekom Pazarlama ve Müşteri Deneyimi Genel Müdür Yardımcısı Zeynep Özden, “Tüm faaliyetlerimizin merkezine güçlü müşteri deneyimini koyarak, müşterilerimizin tüm ihtiyaçlarına yanıt veren 360 derece bir evren sunuyoruz. Durmaksızın sürdürdüğümüz yatırımlarımız sonucunda kapsama ve kapasite olarak mobildeki konumumuzu günden güne güçlendiriyoruz. 4.5G ihalesi sonrası frekans sahipliğimizi 3 katına çıkardık. Hız için önemli olan abone başı frekansta ve 5G için de kritik öneme sahip 1800 Mhz frekans sahipliğinde pazar lideriyiz. Tivibu, Muud, e-dergi, Playstore ile bireysel müşterilerimizin TV’den müziğe, oyundan dergiye tüm ihtiyaçlarını karşılayan dijital bir evrene sahibiz. Teknolojinin çağdaş olanaklarından yararlanarak kullanıcılarımızı, zengin bir faydalar dünyasında ilgi alanlarına yönelik kişiselleştirilmiş en doğru fırsatlarla buluşturuyoruz. Gençlik markamız Selfy ile gençlerin hayatlarının her anına değer katacak avantajlar sunuyoruz. Relansmanını gerçekleştirdiğimiz Türk Telekom Prime markamız ile yüksek mobil internet ihtiyacı ve kullanımı olan müşterilerimize, çok çeşitli marka ve sektörlerden ayrıcalıklar sunuyoruz. Yapay zekâ ve yeni nesil teknolojilerin sunduğu imkanları kullanarak müşteri ihtiyaçlarını analiz ediyor ve kullanıcılarımızla en doğru şekilde temas kurmaya özen gösteriyoruz. Türk Telekom’un yapay zekâ tabanlı akıllı asistanı TiTi ile yıl boyunca; 400’e yakın konu başlığında kullanıcılara dijital destek sağlayarak 4 milyonu aşkın müşterilerimizin hayatını kolaylaştırdık” şeklinde konuştu. Zeynep Özden sözlerini şöyle sonlandırdı: “Türkiye’nin dijitalleşmesinde öncü rol oynayan bir şirket olarak, bireyler kadar kurumlara da önemli hizmetler sağlıyoruz. Kurumsal müşterilerimize veri merkezi, siber güvenlik ve bulut bilişim alanında yenilikçi çözümler sunuyoruz. 2023 yılı, attığımız stratejik adımların meyvesini topladığımız bir sene oldu. Bağımsız araştırma şirketi Nielsen IQ’nun her çeyrek 3000 mobil hat kullanıcısı müşteriyle gerçekleştirdiği ‘Reklam ve Marka Sağlığı Araştırması’na göre 2023 yılında ‘Sadık Müşteri Yaratma’ oranında sektörümüzün lideri olduk. Türk Telekom olarak şirket tarihinin mobildeki en güçlü rakamlarına ulaştık. Mobil gelirlerimiz büyümeye devam ediyor. Şirketimizin geçen yıl büyümesine en çok katkı sağlayan segment mobil oldu. Müşteri deneyimini odağa aldığımız stratejimizle yukarı yönlü ivmelenen bu performansımızı 2024’te de sürdürmeyi amaçlıyoruz.”